Geçen hafta, liberal küreselleşmenin çözülmeye başladığını yazmıştım. ABD’nin kendi kurduğu liberal uluslararası düzeni bozmaya başlamasının sebebi Çin ile girdiği rekabet. Birkaç haftalık bir dizi oluşturabilecek bu konuya geçen hafta konteynerlerin hikayesiyle başladık. Turunculu mavili gemicilik konteynerleri, Çin’in dünya sanayi üretiminin üçte birini karşılayıp her yere ihraç etmesinin sembolü haline gelmişti.
Bugün ABD-Çin rekabetini yakından ilgilendiren başka bir nesne olan mikroçipin hikayesiyle devam ediyoruz. Mikroçip sektörü hem küreselleşmenin en çarpıcı örneklerinden biri, hem de işlerin ABD için nasıl çıkmaza girebileceğini gösteren kilit bir alan.
İngilizcedeki chip kelimesinin orijinal anlamını dilim diye çevirebiliriz. Yarı-iletken silikon maddesinden kesilen wafer (gofret) dilimleri üzerine işlenen entegre elektronik devrelerin oluşturduğu işlemcilere mikroçip diyoruz. Elektronik oyuncakların içindeki mikroçipler hepimiz için görsel olarak tanıdıktır. Bu tür çipler yirminci yüzyıl ortalarında ABD’de icat edildi. O zamandan beri üstlerindeki devreler küçüldüler de küçüldüler. Zamanında elle birbirine eklenen devreler artık nanometrik boyutlarda lazer litografisiyle çiziliyor. Böylece birim alana daha fazla işlemci sığdırmak konusunda büyük mesafe alındı. Öyle ki mikroçiplerin daha fazla küçülmesinin önündeki engel artık insanlığın yetenekleri değil fizik kanunları olabilir, çünkü bugünlerde neredeyse birkaç atom büyüklüğündeki yapılardan bahsediyoruz. Şunu demek istiyorum: Bu iş çok ileri, çok sofistike. Çok da önemli. Çünkü işlemci demek her tür bilgisayar ve telekomünikasyon ekipmanı ve bu yüzden her tür elektronik harp sistemi için kritik girdi demek. Yirmi birinci yüzyılda nitel askeri üstünlük mikroçip teknolojisine önemli ölçüde bağlı.
Bu kadar sofistike bir ürünün verimli bir şekilde üretilip milyarlarca kişinin kullandığı günlük tüketim mamullerinin içine girmesini sağlayan da bir bakıma küreselleşme. Mikroçip değer zinciri çok çeşitli ülkelerden geçiyor. Zincirin her bir halkasında, binlerce girdi bir araya gelerek son ürünü mümkün kılan bir adımı gerçekleştiriyor. Bir tarafta devrelerin tasarımını yapan şirketler var ki pek çoğu ABD’li. Bir yanda silikon gofretleri ve diğer malzemeyi üreten şirketler var ki bunlar Avrupalı veya Asyalı olabiliyor. Bir yanda bunların üzerine lazerle devre işleyebilen makineleri üreten Hollandalı ASML şirketi var. Sırf bu makinenin otuz bin parçası dünyanın dört yanından gelerek birleşiyor. Bir yanda da bu makineleri ve malzemeleri kullanarak, tasarlanan devreleri işleyen ve böylece mikroçip imal eden şirketler var ki bunlar iyice Doğu Asya’da yoğunlaştı. Sektörü tarif eden aşağıdaki İngilizce görselde tüm bu şirketleri görebilirsiniz.
Yirminci yüzyılda ABD’li Intel gibi entegre üretim şirketleri, mikroçip alanında tek liderdi. Bunlar kendi mikroçiplerini hem tasarlar, hem imal ederdi. Zamanla bunlar imalat tesislerini emeğin yetenekli ama ucuz olduğu Tayvan gibi Doğu Asya ülkelerine kaydırdı. Konunun yazılım boyutu gibi düşünülebilecek tasarım işi ABD’de kalırken, donanım konusundaki bilgi ve deneyim git gide öbür taraftaki tesislere aktı. Başta ABD’li şirketlerin kendi içinde başlayan bu coğrafi işbölümü sonunda mantıki sonucuna vardı ve tasarım işine karışmayarak kendisini tasarımcıların sipariş ettiği çiplerin imalatına adayan bir Tayvan şirketi ortaya çıktı: TSMC.
TSMC, ölçek ve deneyim sayesinde mikroçip imalatında müthiş bir üstünlük kurdu; pek çok mikroçip şirketi de TSMC gibi dökümhane (foundry) şirketlerine imalatı devrederek kendilerini tasarım alanına sınırladılar. Bugün dünyadaki tüm çiplerin yaklaşık %60’ı ve 4 nm altındaki en küçük çiftlerin tamamı Tayvan’da imal ediliyor. Kalanların da önemli kısmı Güney Kore’de. Bunlar ABD’de veya başka yerlerde tasarlanıp, sonra yine ABD’de veya başka yerlerde elektronik ürünlerin içinde kullanılabiliyor. Ama aradaki imalat Kore ve özellikle Tayvan’da.
Buraya kadar hikaye küreselleşmenin iyi bir örneği. İşbölümü, uzmanlaşma, artan verimlilik. Fakat verimlilik de şu demek: Hiç boş alan yok, hiç gereksiz parça yok. Bu yüzden zincirin bir yerine bir şey olduğunda onu ikame edebilecek bir atıl kapasite bulunmuyor. Yani verimlilik aynı zamanda kırılganlık demek. Bunu Covid-19 pandemisi döneminde hep birlikte fark ettik. Pandemi yüzünden Tayvan ve Kore’deki üretim tesislerinde ve Çin limanlarında tıkanmalar yaşandı. Bir yandan da evden çalışmanın yaygınlaşması elektronik ürün talebini artırdı. Yani hem arz hem talep aniden değişince bir mikroçip kıtlığı ortaya çıktı. Fiyatlar bir anda fırladı. Bir süre yalnızca Türkiye’de değil dünyada yeni otomobil bulunmaz oldu. (Artık her şey gibi otomobiller de bolca elektronik işlemci kullanıyor).
Tayvan’ı tehdit eden tek şey pandemi değil elbette. Tayvan, üzerinde Çin Halk Cumhuriyeti’nin hak iddia ettiği bir kara parçası. Keza kendisine Çin Cumhuriyeti diyen Tayvan devleti de teknik olarak Çin’in meşru otoritesi olduğunu iddia ediyor çünkü bu iki devlet aslında Çin iç savaşında kazanan ve kaybeden tarafları temsil ediyor. ABD’nin askeri koruması altındaki Tayvan’la bir gün birleşmek Çin’de bir ulusal ülkü. Bu konu Üçüncü Dünya Savaşı senaryolarının çıkış noktası olmakla birlikte Çin işi o raddeye getirmeden de kıyılarına yalnız 130 km mesafede bulunan Tayvan’ı çeşitli şekillerde destabilize edebilir ve buradan geçen üretim zincirlerini bozabilir. Zorlayıcı diplomasi, deniz ablukası, hatta sınırlı askeri operasyonlar vb. kullanabilir. Sonuçta şu çılgın bir senaryo değil: Dünyadaki mikroçiplerin çoğunu ve en küçük mikroçiplerin hepsini imal eden tek ülke, orta vadede bir gün ABD’ye mikroçip tedarik edemeyebilir.
Bu sırada Çin de mikroçip alanında kendi yeterliklerini git gide geliştiriyor. Bu da küreselleşmenin sağladığı bağlantılar ve öğrenme fırsatlarıyla mümkün. Çin, elektronik sektöründe önce yabancı markaların taşeronuydu. Sonra Huawei gibi kendi telekomünikasyon şirketlerini ortaya çıkardı ama başta bunlar kritik girdiler için yabancı şirketlere bağımlıydı. Bir sonraki adımda Huawei, ürünleri için ihtiyaç duyduğu mikroçipleri kendisi tasarlamaya başladı. Bugün mikroçip tasarımında Huawei, Batılı şirketlerle yarışıyor. Mikroçip imalatı alanındaysa, SMIC adlı şirketin, dünya lideri olan Tayvanlı TSMC’nin yalnızca 3 yıl gerisinde olduğu değerlendirmesi yapılıyor.[1] Özel bir çip türüne odaklanan Fujian Jinhua gibi Çinli şirketler de dikkate değer.
ABD açısından özellikle kaygı verici olan bir detay da şu. Bu şirketlerin hepsi Çin devletiyle bağlantılı. SMIC ve Jinhua doğrudan devlet iştiraki veya kamu iktisadi teşekkülü. Huawei ise resmen özel olmakla birlikte Çin ordusunun eski bir subayı olan ve hâlâ güvenlik aygıtı ile bağlantılarını sürdürdüğü düşünülen Ren Zhengfei tarafından kuruldu ve yönetiliyor. Zaten Çin’de devlet doğrudan mülk sahibi olmadan da kritik sektörleri önemli ölçüde kontrol altında tutuyor. Bu devlet bağlantısı nedeniyle Çin’in mikroçip ve telekomünikasyon alanındaki her adımını Çin devletinin askeri gündeminin potansiyel bir parçası olarak okumak mümkün.
Tüm bunlar şu anlama geliyor. Mevcut model devam ederse, yarın bir gün askeri ekipmanların bu en kritik girdisine ABD ihtiyaç duyduğu anda erişemeyebilir. Çin ise bunların muadillerini kendisi için üretir hale gelebilir.
Bu durum ABD’de Pentagon çevrelerinde bir süredir konuşuluyor, raporlanıyordu. Ayrıca ABD’li uzmanlar Çin’in hızlı teknolojik gelişimini mümkün kılan şeyin, yabancı şirketleri yatırım karşılığı teknoloji transferine “zorlamak”, fikri mülkiyet haklarını ihlal etmek ve düpedüz teknoloji hırsızlığı olduğunu iddia ediyordu. Bununla birlikte, halen işleyen tedarik zincirlerini bozmamak için, müthiş bir verimlilik örneği olan mikroçip sektörüne dokunmaya kimse niyetlenemiyordu. Fakat Trump’un 2017’de başa gelişi düşünce iklimini değiştirdi, pandemi de değişim momentini pekiştirdi. ABD’nin teknoloji yarışında başka bir yaklaşım benimsemesi ve imalat sanayiine dönmesi gerekliliği gündeme geldi.
Bu noktada şu sorulabilir. Sonuçta mikroçip tasarımı gibi bazı yüksek teknoloji alanlarında ABD hâlâ lider. Devasa finansal kaynakları var. Mevcut modelde ABD’nin imalatçı olmayışı neden problem olarak görülmeli? ABD eksikliği çekilen herhangi bir ürünü kendi ülkesinde istediği zaman ürettiremez mi?
Bu sorunun yanıtı kolay bir evet değil. Bugün mikroçip sektörünü ABD’de tekrar yoğunlaştırmak için çeşitli politikalar uygulanıyor. Bunların içinde Çin’e çelme takmak için doğrudan Çin’e karşı uygulanan önlemler de var, Tayvan ve Kore gibi üretici ülkelere karşı gümrük tehditleri de var, ABD’deki üretime milyarlarca dolarlık destek veren teşvik kanunları da var. Zaten tüm bu politikalar 2017’den beri değişen düşünce ikliminin ürünü. Ve bugüne kadar bu politikaların en somut çıktısı, Tayvan şirketi TSMC’yi Arizona eyaletinde mikroçip imalat fabrikası açmaya ikna etmek oldu. Fakat ortaya çıkan manzara şu: Arizona’daki iş, planlanandan çok daha yavaş ilerliyor, ortaya çıkan mikroçipler Tayvan’dakinden çok daha pahalıya mal olacak, orada üretilebilen her tür mikroçip üretilemeyecek, üretilenler de paketleme için Tayvan’a gönderilecek. Çünkü nitelikli imalat; özel bir insan kaynağı, bir knowhow, bir ekosistem gerektiriyor ve bunlar hadi deyince hemen oluşmuyor. Mesela Arizona’da istihdam edileceklerin Tayvan’daki tesislerde 12-14 ay eğitim alması gerekiyor. Nasıl ki Silikon Vadi’sinde yazılım ve girişimcilik konularında oluşmuş koca bir ekosistem var ve bunu dünyanın başka bir yerinde baştan kurmak çok zor, Doğu Asya ülkelerinde oluşan imalat ekosistemini de ABD’de replike etmek kolay değil.
Kısacası ABD genel olarak sanayi imalatını epey unutmuş durumda. Bu konuda genel bir kas hafızası olmayınca, gerekirse kritik bir-iki sektörde imalata hemen geri gireriz çözümü de kolay işlemiyor. Çünkü emek piyasaları, girişimcilik kültürü, piyasa müşevvikleri vb. bambaşka faaliyetlere doğru evrilmiş. ABD’yi yeniden sanayileştirmek için bir eksen değişikliğine gitmek ve bu uğurda liberal kurallara karşı kürek çekmek fikri bu yüzden anlam bulabiliyor.
Peki her bir hareketi ve cümlesiyle kaos üreten eski reality show yıldızı Trump gerçekten tüm bunları mı düşünüyor? Biden ve Trump dönemlerinde yapılanlarla ne amaçlandı, ne elde edildi? Bu konulara önümüzdeki yazıda biraz daha yakından bakabiliriz.
[1] https://kr-asia.com/chinas-chip-capabilities-just-three-years-behind-tsmc-teardown-shows