Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    • Destek Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Cumhuriyet’in Edebiyatı
      • Varsayılan Ekonomi
      • Yakın Tarih
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • D84 INTELLIGENCE
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
      • Kitap Yorum
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • ABD Gündemi
      • Avrupa Gündemi
    • daktilo2
    • Project Syndıcate
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Kültürel Hegemonya Kimde, Daha Doğrusu Kültürel Hegemonya Var mı?
    daktilo2 Yazılar

    Kültürel Hegemonya Kimde, Daha Doğrusu Kültürel Hegemonya Var mı?

    Alper Yağcı7 Aralık 20256 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    Türkiye’de ara ara tartışılan bir soru var: Kültürel hegemonya kimde? Yani siyasi iktidarın sahibi olan mukaddesatçı cephe, kültür alanına da hakim mi, yoksa hâlâ 1960’larda olduğu gibi seküler ve sol aktörlerin siyasi güçlerinin çok ötesinde bir kültürel etkisi bulunduğunu iddia edebilir miyiz?

    Bir zihinsel yolculuk yapalım. İstanbul-Ankara arasında arabayla seyahat ederken ihtiyaç gidermek için dinlenme tesisinde duruyoruz. Canlı bir kalabalık. Tesisin market kısmında yöresel gıdalar. Bir de kitap reyonu var. Dinlenme tesislerinin kitap reyonlarında ne satılır, dikkat ettiniz mi? Kişisel gelişim kitapları. Diplomalı diplomasız ruhbilimcilerden hayat dersleri, kişilik onarma önerileri. Bol bol dini kitaplar. İslam veya Türk tarihinin yiğit erkeklerinin işlerini konu edinen tarih kitapları. Ötesinde Koreli pop gruplarını konu edinen genç kız dergileri. Daha ötedeki televizyonda Müge Anlı yargı dağıtıyor. Yanı başımızdaki dövmeli gencin telefonundan bir rap şarkısı duyuluyor. Genç, o sırada yanına gelen arkadaşıyla kafa tokuşturarak selamlaşıyor. Bol sinkaflı gülüşmeler.

    Kültür dediğimiz şeyi küçük k harfiyle yazdığımızda, yani yaşayan popüler kültür olarak ele aldığımızda, Türkiye’deki hakim kültür böyle bir çorba. Çoğu ülkede de böyledir ya… Popüler kültür en çok bireysel talih, din, cinsellik ve basit şarkılarla ilgilidir. Buradan bir hakimiyet haritası çıkarmak kolay değil.

    Bir de, yüksek veya daha resmi kültür var. O katta hakim olan kim? Mesela televizyondaki akşam haberlerinde ne gösteriliyor, ne konuşuluyor, bu bize resmi kültürün kapsamına ve hakim istikametine dair işaret veriyor.

    Akşam haberleri üzerinde yoğun bir iktidar baskısı ve yönlendirmesi var. Muhalif bilinen televizyon kanalları veya televizyoncular dahi, dar sınırlar içinde faaliyet gösterebiliyor. Peki iktidar televizyonlarını kaç kişi izliyor? Ve izleyenler izlediklerini ne kadar ciddiye alıyor, inandırıcı buluyor? Diyebilirsiniz ki iktidara yakın duran kanalları, kişileri, youtube’cuları, iktidara yakınlıkları ne kadar barizse o kadar az kişi izliyor veya o kadar az ciddiye alınıyorlar. Diyebilirsiniz ki kimse Cem Küçük’e bütünüyle inanmıyor. Başka kültür ürünleri için de, mesela sinema filmleri alanında, benzer şeyler söz konusu. Yani denebilir ki iktidar cenahı, kültürel bir hegemonya kurabilmiş değil. Bu saptamaya çok itirazım yok. Ama bu, kültürel hegemonya diğer tarafta demek de değil.

    Çünkü hegemonya tesisi bir ihtimal. Her daim illa var olan bir şey değil. Türkiye’de bugün kültürün alçak ve yüksek katlarında herhangi bir tarafın güçlü hakimiyeti, hegemonyası bulunmuyor. İnsanların çok da inanıp sahiplenmediği bir düzen devam edip gidiyor. Sahiplenilen şeyler, mesela Atatürk sevgisinin ve (ülkücü gelenekten ayrı) genel milliyetçi söylemin yaygınlık kazanması, en temel düzeydeki ortaklıklarla ilgili. Yani kurucu lideri ve milli takımı tutmak, siyaseten çok belirgin bir pozisyon ifade etmediği için, bir tarafın hegemonyası için çok da delil sunmuyor diye düşünüyorum. Yoğun bir kültürel hegemonya yok. Zaten yoğun bir kültürel hayat da yok.

    Şimdi daha tartışmalı olabilecek asıl tezimi ileri süreyim: Türkiye’de kültürel hegemonyanın yokluğu, iktidar için galiba büyük bir dezavantaj da değil. Yani kültür alanının iktidarca ele geçiril(e)memiş olması, seküler muhalifler için bir teselli unsuru olarak anılsa da, bu teselliye çok dayanmamak, güvenmemek gerekir. Çünkü kültür, nasıl söyleyeyim, o kadar da önemli bir şey olmayabilir. Çıplak siyasi güç (“lawyers, guns and money”) kadar önemli değil. Zaten kültür, hegemonyanın birincil alanı değil; sonradan “ya bu da önemli” diye açılmış ikinci bir cephesi.

    Burada biraz kitabi devam edelim. Hegemonya, aslında Yunanca’da hakimiyet anlamına gelen ve antik çağlardan itibaren siyasal söylemde bulunan bir kelime. Kültürel hegemonya tartışmasının arka planında ise Marksist düşünür Gramsci’nin hegemonya kavramına yaklaşımı var. Gramsci, 20. yy başlarında İtalya’da düzenin nasıl olup devam ettiğine ve buna karşı bir devrim ihtimali üzerine kafa yoruyordu. Bir toplumsal düzende hakim sınıfa mensup olmayan kitleler ne yapar? Düzene rıza verir, yani payına razı olur. Ya da düzenin devamına razı olmaz ama düzen kendini kaba kuvvet ile, zor ile kabul ettirir. Rıza ve zorlamanın çeşitli kombinasyonları, düzenin kaynağı olur.

    Zorlama, rıza olmadan da etkili olabilir. Yani bazı şeyleri hiç istemeseniz de, dayak yiye yiye kabul edersiniz. Ama siz o şeylerin sizin de çıkarınıza olduğunu, veya kaçınılmaz olduğunu düşünerek dünden razı olduğunuzda, dayağa gerek kalmaz. O yüzden rıza, zorlamanın gereğini azaltır. Düzen daha kolay devam eder. İşte hegemonya, ezilenlerin kendi çıkarlarını düzenin devamında görmesiyle alakalı bir durum. Hakim gruplar, kendi çıkarlarını genel toplumsal çıkar olarak gösterebildiklerinde, hegemonya kurmakta başarı elde etmiş olurlar. Bunun için kitle medyası vb. rıza üretme aygıtlarını kullanırlar.

    Devrimci bir sosyalist olan Gramsci, kapitalist düzene karşı manevra muharebesinin yeterli olmayacağını, kitlelerin akıllarına gönüllerine girerek kültürü ve kolektif bilinci dönüştürmenin gerekeceğini vurguluyordu. Bu yaklaşım, manevranın her daim ertelendiği, mücadelenin kültür mesaisinden ibaret kaldığı bir hareket tarzına yol açar mı? Gramsci, veya ondan ilham alanlar, bununla eleştirilmiştir. Soldaki heyecanlı gençlerin örgüt için banka soymak yerine fikir kulübü kurmasının, yazarlara, çizerlere, editörlere, giderek reklamcılara ve içerik üreticilerine dönüşmesinin de belki bir yolunu açmıştır. Kültürel hegemonya, kaybedenlerin mesaisi, tesellisi ve yanılgısı olmuştur yer yer.

    Sonuçta zorlama, rıza olmadan da etkili olabilir. Ki her tür rızanın derininde bir yerinde bir zorlamanın gölgesi veya tehdidi yatar. Yani siz bir ilişkiden çıkıp gitme seçeneğinizin olmadığını, bunu denerseniz başınıza işler geleceğini alttan alta bildiğiniz için o ilişkiyi sevmeyi öğrenirsiniz mesela. Böyle şeyleri insan kendine bile itiraf edemeyebilir. Başkalarına ifade etmek ise daha zordur. İfade olunmayan gerçekler de başkalaşarak toplumsallaşır.

    Çünkü burada ünlü siyaset bilimci Timur Kuran’ın “tercih çarpıtması” adını verdiği bir durum devreye girer. Tercih çarpıtması şu demek: Otoriter bir rejim altında yaşayan insanlar, düzene dair tercihlerini, itirazlarını ifade etmezler veya sansürleyerek ifade ederler yoksa kafalarına sopanın ineceğini bilirler. O toplumda itirazlar duyulmaz. Duyulmadıkça, gizlice itirazı olan her birey kendini yalnız zanneder. Toplumun topluca düzene rıza verdiğine dair yanlış bir kanı yaygınlaşır ve düzenin devamını aslında bu sağlar. Zorlama, kaçınılmazlık algısını, o da koşullu rızayı üretir.

    Mesela bugün Türkiye’de yanlış giden pek çok şey var. Bir şeyler yazan çizen konuşan insanlar olarak bunların pek çoğunu, “nasılsa herkes biliyor, söylemeye gerek yok” diye söylemiyoruz. Bir yandan da, söylersek başımıza iş geleceği için söyleyemiyoruz. Başa iş getirecek bir şeyi, zaten herkes de biliyorsa, söyleyip neden başımızı ağrıtalım, değil mi? Ama sonra etraftaki tartışmalara bakıyorum, bana çok bariz görünen, herkes biliyordur zannettiğim şeyleri, pek de kimsenin bilmediğini fark ediyorum. Çünkü, söylenmezse nasıl bilecekler? Bunlar bilinmeyince, düzenin lehine bir tutku kalmasa da, aleyhinde bir bilgi de yaygınlaşmıyor. Zorlayıcı güç, rızayı şekillendirecek bilginin dolaşımını düzenliyor. Sonuçta insanlar memnun olmadıkları bir hali, o halin sebeplerinin adını koyamadan, inançsız ve keyifsiz biçimde sürdürebiliyor. Şunu anlatmaya çalışıyorum: Halihazırda iktidarda olan taraf, akıllara gönüllere çok giremese de bir karşıt aklın, gönlün oluşum imkanlarını bozmak suretiyle düzeni devam ettirebiliyor.

    Bu arada, hegemonya rekabeti bir yana, kültürümüzü canlandırıp şenlendirmek hepimizin isteyeceği bir şey, değil mi? Spotify Türkiye’de yılın en çok dinlenen şarkıcılarına bakıyorum. Bu nedir Allah aşkına? Wifi şifresi gibi isimleri olan rapçiler listeyi domine etmiş. Bakın bu bir dramdır. Titreyip kendimize gelelim inşallah.

    Şarkı önerisi: https://open.spotify.com/track/1Q5dHbfQOOlpldhUyN9SLS?si=13cfd04c3be943ee

    Dünya M Siyaset Sosyoloji
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikErkan Saka ve Emre Kızılkaya ile Söyleşi: Türkiye’deki iletişim fakülteleri ve gazetecilik okulları küresel dünyadaki dönüşüme hazır mı?
    Sonraki İçerik İslamcılığın Komplo Teorisi – II: Anti-Semitizmin Modern Öncesi Hali

    Diğer İçerikler

    Videolar

    Algılar ve Gerçekler: Savunma Sanayisi | Burak Yıldırım | 2’li Görüş #60

    7 Aralık 2025 Bahadır Çelebi, İlkan Dalkuç ve Burak Yıldırım
    Çeviriler daktilo2 PROJECT SYNDICATE

    Ukrayna’da Barış Neden Hâlâ Uzak Bir İhtimal

    7 Aralık 2025 Daktilo1984
    daktilo2 Yazılar

    Rejim Krizinin Ortasında Yaratılan Bir Heyûlânın Anatomisi: “Ulusalcı”yı Yeniden Düşünmek

    7 Aralık 2025 Yalçın Murgul

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    Ukrayna’da Barış Neden Hâlâ Uzak Bir İhtimal

    7 Aralık 2025 Çeviriler daktilo2 PROJECT SYNDICATE Daktilo1984

    Rejim Krizinin Ortasında Yaratılan Bir Heyûlânın Anatomisi: “Ulusalcı”yı Yeniden Düşünmek

    7 Aralık 2025 daktilo2 Yazılar Yalçın Murgul

    İslamcılığın Komplo Teorisi – II: Anti-Semitizmin Modern Öncesi Hali

    7 Aralık 2025 daktilo2 Yazılar Birol Başkan

    Kültürel Hegemonya Kimde, Daha Doğrusu Kültürel Hegemonya Var mı?

    7 Aralık 2025 daktilo2 Yazılar Alper Yağcı

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Aralık 2025
    • Kasım 2025
    • Ekim 2025
    • Eylül 2025
    • Ağustos 2025
    • Temmuz 2025
    • Haziran 2025
    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • daktilo2
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • PROJECT SYNDICATE
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    • Seçenekleri yönet
    • Hizmetleri yönetin
    • {vendor_count} satıcılarını yönetin
    • Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    • {title}
    • {title}
    • {title}