Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    • Destek Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Cumhuriyet’in Edebiyatı
      • Varsayılan Ekonomi
      • Yakın Tarih
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • D84 INTELLIGENCE
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
      • Kitap Yorum
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • ABD Gündemi
      • Avrupa Gündemi
    • daktilo2
    • Project Syndıcate
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Asgari Ücret, Azami Tartışma
    daktilo2

    Asgari Ücret, Azami Tartışma

    Burak Dalgın14 Aralık 20256 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    Yine bir Aralık ayındayız ve yine asgari ücret tartışmalarının tam ortasındayız. Kesin olan iki şey var: rakamların havada uçuşacağı ve bu “açık artırmadan” kimsenin mutlu ayrılmayacağı. Zira az sayıda vatandaşı etkileyen teknik bir detay olması gereken asgari ücret, ülkemizde mühim bir “memleket meselesi.” Çünkü asgari ücret iş hayatına yeni başlayanların, bilgi ve kabiliyeti sınırlı olanların, dezavantajlı çalışanların hakkını koruyan bir mekanizma değil özel sektörün “genel ücreti”.

    Bu kritik sayıyı belirlerken hassas bir dengeyi kurmak ve adeta bir jonglör gibi üç topu aynı anda havada tutmak zorundayız: (i) çalışanın refahı, yani vatandaşımızı enflasyona ezdirmemek ve insanca yaşatmak; (ii) işlerin sürdürülebilirliği, yani işletmelerin kapısına kilit vurdurmamak ve kayıt dışına kaçmalarına yol açmamak ve (iii) makro denge, yani yapılan zammın birkaç ayda enflasyona yem olmasını engellemek ve kalıcı bereketinin olmasını sağlamak.

    Yedi başlıkta 2026 asgari ücretine nasıl yaklaşmamız gerektiğini konuşalım.

    1. Asgari Ücret Ne Olmalı? Net Cevap: 30 Bin TL

    Lafı dolandırmadan söyleyeyim: 2026 yılı için asgari ücret talebimiz net 30 bin TL’dir. Bu rakam rastgele seçilmiş bir temenni değildir; matematiğin ve sokağın gerçeğidir.

    • Enflasyon ve Büyüme: 2025 enflasyon beklentisi %31-32 bandında, reel büyüme ise %3 civarında. Yani sadece mevcut durumu korumak için bile mevcut 22 bin 100 TL’nin üzerine %35’lik bir artış şart.
    • Açlık Sınırı: Kasım 2025 itibarıyla dört kişilik bir ailenin açlık sınırı zaten 29 bin 800 TL’ye dayandı. Asgari ücretin bu seviyenin altında kalması toplumsal risktir.
    • Barınma Krizi: Kiraların %36 arttığı, ortalama kiranın İstanbul’da 33 bin lirayı aştığı bir ortamda, 30 bin TL bir lütuf değil, hayatta kalma zorunluluğudur.

    Hükümetin kişi başına düşen milli geliri 17-18 bin dolar olarak açıkladığı bir ülkede, artık genel ücret haline gelen net asgari ücretin yıllık 9 bin dolar seviyesinde, yani kişi başına düşen milli gelirin yaklaşık yarısı kadar olması da makuldür.

    2. Açlık Sınırı Gerçeği: Milyonlar Risk Altında

    Asgari ücret, geçtiğimiz 24 ay içinde sadece dört ayda açlık sınırının yukarısında kaldı. Enflasyonun ve hayat pahalılığının etkisiyle yoksulluk sınırı yükselmeye devam ediyor. TÜRK-İŞ verilerine göre Kasım 2025’te dört kişilik bir ailenin açlık sınırı ayda 29 bin 800 TL oldu. Bekar bir çalışanın yaşama maliyeti 38 bin 800 TL, dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı ise 97 bin 200 TL olarak belirlendi. 

    Türkiye’de bir hanede ortalama olarak yaklaşık üç kişi yaşıyor. Yani bir hanedeki üç kişinin üçü de mevcut asgari ücretle çalışsa bile, hane geliri yoksulluk sınırının oldukça altında kalıyor. Biz vatandaşımıza “açlık sınırının altında yaşa” diyemeyiz.

    3. Davul “Hamdi Efendi”nin Boynunda, Tokmak Devletin Elinde

    Asgari ücreti devlet belirler ama parayı devlet ödemez.

    Parayı ödeyen; sokağın köşesindeki esnaf Hamdi Efendi, KOBİ’sini büyütmeye çalışan İsmail Bey, girişimci Ayşe Hanım’dır. Türkiye’de istihdamın %70’ini sağlayan bu KOBİ’leri ve esnafları görmezden gelemeyiz.

    İşverene “başının çaresine bak” dersek, ya iflas ederler ya da kayıt dışına kaçarlar.  Balıkesir’de konuştuğum iş insanları, üç nesildir sürdürdükleri aile işlerinden artan maliyetler yüzünden çıkmak zorunda kaldıklarını anlatıyor.

    Bugün net 22 bin 100 TL olan asgari ücretin işverene maliyeti 30 bin 600 TL. Eğer biz asgari ücreti net 30 bin TL yaparsak, bu maliyet 41 bin 500 TL’yi bulacak. Çözüm, net ücrete %35 zam yaparken işveren yüküne hedef enflasyon, yani %16 kadar zam yapmaktır. Böylece çalışanımıza belli bir refah sağlarken (%35 maaş artışı), işverene maliyeti de 40 bin TL’nin altında tutabiliriz (%30 maliyet artışı).

    4. Enflasyon Hırsızlığı: Zamlar Eriyor

    Çift haneli enflasyon ortamında yapılan zamlar, karın güneşte erimesi gibi yok oluyor. 2025 yılında asgari ücretli çalışanlarımız tam iki aylık maaşını enflasyona kaptırdı. 12 ay çalıştı, 10 ay maaş aldı! Dolayısıyla asgari ücretlerin artırılmasını savunurken enflasyon ortamını harlayıp asgari ücretli çalışanlarımızın alım güçlerini birkaç ayda yutacak uygulamalardan kaçınmalıyız.

    Öte yandan, “asgari ücret artarsa enflasyon patlar” şeklindeki söyleme de yakından bakmamızda yarar var. Merkez Bankası’nın 2023 yılında hazırladığı raporuna göre, asgari ücrete yapılan %10’luk artış, enflasyonu sadece 1 puan etkiliyor. Yani %25 yerine %35 zam yapmak vatandaş için büyük fark, enflasyona etkisi sadece 1 puan.

    Çok söyledim, tekrar söyleyeyim: Enflasyonla mücadele, cüzi ücretlerle çalışanların alım gücünü kısarak değil, arzı ve verimliliği artırarak olur.

    5. “Vasatistan” Tuzağı: Asgari Ücret Genel Ücret Oldu

    Gelelim biraz daha yapısal ve kalıcı meselelerimize. Asgari ücret maalesef artık genel ücret haline geldi. Ücretli çalışanlarımızın neredeyse yarısı asgari ücretle çalışıyor.

    Türkiye’de asgari ücretle çalışanların oranı %47 iken bu oran İspanya’da %1, Almanya’da %7, komşumuz Bulgaristan’da %14. Özel sektör çalışanlarının yarısından fazlası (%53,2) asgari ücret ve civarında maaş alıyor. Üstelik, diğer ücretler de giderek asgari ücrete doğru yaklaşıyor. Ortanca ücret asgari ücretin sadece 1,5 katı. Asgari ücretin iki katından fazla kazanan çalışan oranı ancak %20 civarında. Yani, çok az vatandaşımız asgari ücretin iki katından fazla para kazanıyor.

    Kadın çalışanlarda durum daha vahim; %60’ı asgari ücret ve altına mahkûm. Maalesef tekstilde yaşanan gerileme bu durumu doğrudan etkiliyor. Tekstil ve hazır giyim sektöründeki birkaç senede 360 bin kişilik istihdam kaybı, belli işlerin merdiven altına kayıyor olması bütün ekonomimizi etkiliyor ama tekstil istihdamının bel kemiğini oluşturan kadınları bilhassa etkiliyor. Oradaki alarma bu açıdan da dikkat etmek lazım.

    Bir diğer kritik konu da asgari ücretin bir “geçiş basamağı” olmaktan çıkıp, milyonlarca çalışanımızın ayağına dolanan bir prangaya dönüşmesi. TEPAV’a göre 2013-2021 döneminde asgari ücretlilerin dörtte üçü, bir yıl sonra da aynı ücreti almaya devam ediyor. Bunun neticesi kalıcı yoksulluk. Yani çalışarak yükselmek, sınıf atlamak imkansız hale geliyor. Vasatistan bu değilse ne?

    6. Tek Bir Asgari Ücret Yok: Kamu-Özel Ayrımı

    Konuşurken “tek” bir asgari ücretten bahsediyoruz ama gerçek hayatta durum farklı. Özel sektörde 22 bin 100 TL. Kamuda 50 bin TL – daha altında kazanan yok. Belediyelerde ise kim ne tutturursa! Yani asgari ücret dediğimiz şey aslında Türkiye’yi sırtında taşıyan kayıtlı özel sektör çalışanlarını ilgilendiren bir husus. Türkiye’de özel sektörde kayıtlı (kendi hesabına da dahil) çalışan 21 milyon kişi var – toplam nüfusun dörtte biri!

    7. Bölgesel Denge: Her Yerde Masraflar Aynı mı?

    Son olarak, asgari ücretin refah etkisi şehirden şehre değişiyor. İstanbul’da ortalama bir dairenin kirası 33 bin 600 TL iken, Kilis’te 9 bin 700 TL, Uşak’ta 17 bin 200 TL. Ama biz hepsine aynı “tek tip” asgari ücreti dayatıyoruz.

    Amerika’da, Çin’de bölgesel asgari ücretler varken bizde Kocaeli ile Ağrı’yı aynı kefeye koymak, ekonomik gerçeklere aykırı. Zira kişi başı düşen gelire baktığımızda Kocaeli’deki kişi başına düşen gelir Ağrı’daki kişi başına düşen gelirin 5 katı.

    Türkiye’nin bir tarafı Polonya ve Macaristan ile aynı seviyede bir ekonomiye sahip. Bir tarafı Vietnam ve Cezayir ile. Polonya ve Macaristan’daki ücretler ile Vietnam ve Cezayir’deki ücretler doğal olarak aynı değilken biz aynı ücretleri veriyoruz. Bu doğrultuda satın alma gücü paritesini dikkate alan daha esnek, saatlik ve yerele alan tanıyan modellere ihtiyacımız var.

    Sonuç: Emeğin Değerini Ancak Üreterek Artırabiliriz

    Asgari ücret meselesi; işçinin refahı, işverenin sürdürülebilirliği ve enflasyon dengesi gözetilerek çözülmelidir. Ancak asıl çözüm, her yıl bu rakamları konuşmak zorunda kalmayacağımız bir “Kalkınma Seferberliği”dir.

    Hedefimiz; ucuz işgücü ve fasonculukla övünen değil, katma değer ve markalaşmayı hedefleyen; çalışanını “parya”, ülkesini “Vasatistan” yapmayan, her yıl bu “açık artırmayı” yapmak zorunda olmadığımız bir Türkiye olmalı.

    Ucuz işgücüyle değil, katma değerle büyüyen; vasatlığı ve paryalığı reddeden; çalışanının emeğinin karşılığını aldığı bir Türkiye mümkündür. Bunun yolu da bölgesel gerçekleri gören, KOBİ’sini destekleyen, kayıt dışılığı teşvik etmeyen, akılcı ve verimlilik odaklı bir kalkınma seferberliğinden geçiyor. Ancak o zaman asgari ücret bir geçim derdi olmaktan çıkar, refahı konuşmaya başlarız.

    Ekonomi Siyaset
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikBelki de O Kadar Suçlu Değiller: Sosyal Bilimlerde Tarihi Konuşturmak
    Sonraki İçerik Devler Birleşirken: Netflix-Warner Bros Birleşmesi Başarı mı Olacak, Yoksa Bir Kültür Sınavına mı Dönüşecek?

    Diğer İçerikler

    daktilo2

    Türkiye’ye Getirilen Ukraynalı Yetimlerle İlgili Ciddi İddialar Gündemde: Burcu Karakaş Dosyayı Anlatıyor

    14 Aralık 2025 Gökhan Korkmaz
    daktilo2

    Çözüm Süreci

    14 Aralık 2025 Murat Özçelik
    daktilo2

    Devler Birleşirken: Netflix-Warner Bros Birleşmesi Başarı mı Olacak, Yoksa Bir Kültür Sınavına mı Dönüşecek?

    14 Aralık 2025 Elif Avcı

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    Ukrayna’da Barış Neden Hâlâ Uzak Bir İhtimal

    7 Aralık 2025 Çeviriler daktilo2 PROJECT SYNDICATE Daktilo1984

    Rejim Krizinin Ortasında Yaratılan Bir Heyûlânın Anatomisi: “Ulusalcı”yı Yeniden Düşünmek

    7 Aralık 2025 daktilo2 Yazılar Yalçın Murgul

    İslamcılığın Komplo Teorisi – II: Anti-Semitizmin Modern Öncesi Hali

    7 Aralık 2025 daktilo2 Yazılar Birol Başkan

    Kültürel Hegemonya Kimde, Daha Doğrusu Kültürel Hegemonya Var mı?

    7 Aralık 2025 daktilo2 Yazılar Alper Yağcı

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Aralık 2025
    • Kasım 2025
    • Ekim 2025
    • Eylül 2025
    • Ağustos 2025
    • Temmuz 2025
    • Haziran 2025
    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • daktilo2
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • PROJECT SYNDICATE
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    • Seçenekleri yönet
    • Hizmetleri yönetin
    • {vendor_count} satıcılarını yönetin
    • Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    • {title}
    • {title}
    • {title}