[voiserPlayer]
Yazının orijinaline bu linkten ulaşabilirsiniz.
Çoğu zaman ileri görüşlü olan Tyler Cowen, liberteryenizmin siyasi bir hareket olarak büyümesi için bazı alanlarda devlet kapasitesinin genişletilmesine yönelik argümanların benimsenmesi gerektiği yorumunda bulundu. Bu yaklaşıma “Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi” (DKL) adını verdi. Devletin vazgeçilmez olduğunu savunan bir liberteryenizm versiyonunu kabul etmek için o kadar ileri gitmek gerektiğinden emin değilim. Ancak bana öyle geliyor ki DKL argümanı, bazı alanlarda devletin bir gerçek olduğu ve liberteryenlerin siyasi gerçeklikler içinde çalışması gerektiği şeklindeki siyasi gerçekliği kabul edebilir.
Milton Friedman bu sorunu 1991 yılında fark etmiştir:
“İdeal olana, Ütopya’ya dair bir vizyona sahip olmak elbette arzu edilen bir şeydir. Bunu küçümsemek benden uzak olsun. Ama orada duramayız. Eğer bunu yaparsak yaşayan, hayati bir güç değil, bir kült ya da din haline geliriz. Bu yorumların ABD’deki en büyük sosyalist girişim için de geçerli olduğuna inanıyorum. Bu da elbette ulusal savunmadır. Bu salondaki herkes gibi ben de savunma sanayinin israfı karşısında dehşete düşmüş durumdayım. Eminim ki siz ve ben bu işi yürütebilseydik, maliyetin yarı parasına ve mevcut durumdan çok daha iyi bir şekilde bu işi yapabilirdik. Ancak uzun yıllar boyunca savunmayı özel bir girişim olarak yürütmenin bir yolunu bulmaya çalışmış olmama rağmen, 30 yıl sonra bu konuda ikna olmadığımı itiraf etmek zorundayım. Her halükârda, “Piyasa bu işi halleder” ya da “müdahalesizlik” gibi basit sloganlar zor sorunları çözmez. Gitmek istediğimiz yön konusunda pekala hemfikir olabiliriz, ancak oraya nasıl gideceğimiz ve ne kadar ileri gideceğimiz çok daha zor bir sorundur.” (Friedman, 1991; s. 20).
Bir düzeyde devletin dokunduğu her şeyi berbat ettiğine inansanız bile, verimlilik ve verimsizlik dereceleri ve az ya da çok berbat hükümet politikaları olduğunu kabul etmek zorundasınız. Devletin rol oynaması gereken alanını keskin bir şekilde sınırlandırılmış olarak görüyorum; çoğu alanda kişisel sorumlulukla disipline edilmiş bireysel özgürlük ve özerklik, ideal bir örgütlenme ilkesidir. Ancak kendimi, devlet aygıtını olduğu gibi bırakan ya da bazı durumlarda daha da büyüten aşamalı iyileştirmeleri kabul etmeye istekli bir “yönelimci” olarak tanımladım.
Örneğin, piyasaların ve markaların devlet müdahalesi veya düzenlemesi olmadan ilaçların güvenliğini ve etkinliğini garanti etme sorununu çözebileceğini düşündüğünüzü varsayalım. Bu, hedefe yaklaşmanın mevcut sistemi iyileştireceği anlamına gelmez. Özellikle, eğer seçmenler FDA’nın kalmasında ısrar ediyorlarsa, yeni ilaç ya da tıbbi ekipman başvurularının yıllarca ertelenmesine neden olacak şekilde FDA’nın bütçesinin kesilmesi, sistemi daha iyi ya da daha özgür yapmaz; daha da kötüleştirir. Bir devletimiz olduğuna göre, siyasi sistemimizin kendisine yüklediği işlevleri yerine getirebilecek kapasiteye sahip olmalıdır. Bu, FDA’nın finansmanını arttırmamız gerektiği anlamına gelebilir.
Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi Argümanı
Cowen’a göre Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi (DKL) birkaç önermeyi benimsemektedir. Basitleştiriyorum ve başka kelimelerle ifade ediyorum, ancak Cowen’ın görüşünü yanlış temsil ettiğimi düşünmüyorum. Ve -en azından benim versiyonumda- önermeler sözcüksel olarak sıralanmıştır. Yani, liste azalan öneme sahip ilkeleri temsil etmektedir.
Birincisi, piyasalar ve kapitalizm karşılıklı fayda sağlayan insan faaliyetlerini geniş ölçekte organize etmek için güçlü ve aslında vazgeçilmez araçlardır. Onların hakkını verin. Devletin varoluş gerekçesinin önemli bir parçası, mülkiyet haklarını ve kişisel olmayan mübadelenin işlem maliyetlerini ölçekte ve mesafede azaltan kurumları yönetme görevidir.
İkincisi, kısmen öngörülebilir piyasaları besleme ihtiyacına uygun olarak, ancak aynı zamanda başlı başına bir yükümlülük olarak, devletin fikri mülkiyet üzerindeki bireysel hakları korumak, likit olmayan varlıkların likit ve hareketli sermaye biçimlerine dönüştürülmesini teşvik etmek ve gerekirse güç kullanarak ulus adı verilen jeopolitik yargı alanının toprak bütünlüğünü garanti etmek için yeterli kapasiteye sahip olması gerekir. Yabancı tehdidi ya da baskısı olmaksızın mübadele pazarlığı yapabilme ve yabancı etkisi olmaksızın rekabetçi seçimler gerçekleştirebilme becerisi, çeşitli boyutlarda önemli bir kapasite gerektirir. Her durumda korunması gereken ilke, düzenleme veya kontrolden ziyade izinsiz inovasyondur.
Üçüncüsü, düşük düzeydeki devlet kapasitesi zalimce olabilir; yüksek düzeydeki devlet kapasitesi ise özgürlükle tutarlı olabilir. Bu paradoksal görünebilir, ancak anahtar değişken hükümetin büyüklüğü değil kapsamıdır. Fiyatları keyfi olarak belirleyen, özel mülkiyeti kamulaştıran ve medyayı kontrol eden nispeten küçük bir hükümet, Türkmenistan veya Çad’da olduğu gibi otoriter rejimin arketipidir. Danimarka ve İsveç’te olduğu gibi, hareket alanı üzerinde anayasal ve geleneksel sınırları kabul eden büyük bir hükümet, kişisel özgürlüğün bir arketipi olabilir.
Dördüncüsü, “bizim” hükümetin ne yapmasını istediğimize ilişkin standardın iki bölümü vardır: (a) hükümetin yetki alanının genişlemesine ilişkin sağlıklı ve bilinçli bir şüphecilik ve (b) hükümetin kendi yetki alanı dahilindeki faaliyetlerini sorumlu ve diğer sosyal hedeflere odaklanmayan yollarla finanse etme taahhüdü. Bölüm (a), çoğu faaliyet alanında mülkiyet haklarının uygulanması dışında asgari hükümet faaliyeti olduğu anlamına gelir. Ancak; eğitim, ulusal savunma, kamu sağlığı ve çevre alanlarında devlet faaliyeti güçlendirilmiş ve bol miktarda finanse edilmiştir. Bölüm (b), bölüm (a)’daki faaliyetlere finansman sağlamak için kullanılan vergi politikalarının, yeniden dağıtıma veya iş yatırımlarının teşvikine odaklanmadığı anlamına gelir.
Bunun yerine, finansman politikaları mümkün olduğunca az çarpıklık veya yan etki yaratarak yeterli devlet kapasitesi için gereken gelirleri artırmaya çalışır. Sonuç, büyük (finansman ve çalışanlar açısından) ancak dar (kapsamı keskin bir şekilde sınırlandırılmış, vatandaşların hayatlarının çoğu alanında anayasal “izinsiz girilmez” işaretleri olan) bir hükümet olabilir.
Beşinci olarak, Asya ve Kuzey Avrupa’daki son 20 yılın eğilimlerinin üstünkörü bir incelemesi bile canlı ve dinamik piyasa sistemlerinin yüksek kapasiteli devletlerle uyumlu olabileceğini göstermektedir. Bu, Çin’in büyümesinin daha az müdahale ile daha da büyük olmayacağı ya da İskandinav ülkeleri ve Almanya’nın refahının daha düşük vergi oranları ile daha da büyük olmayacağı anlamına gelmez. Ancak kapitalizmi devletin yokluğuyla özdeşleştiren liberteryenler, pek çok mantıklı potansiyel müttefiki yabancılaştırmışlardır. Aynı anda hem güçlü bir kamu sektörüne hem de güçlü bir özel sektöre sahip olabiliriz.
Öte yandan, Afrika ve Latin Amerika’daki ülkelerin temel sorunu, pek çok liberteryenin iddia ettiği gibi “piyasaların yokluğu” değildir. Bunun yerine, başarısız uluslar ilk etapta mülkiyet haklarını mümkün kılacak ve piyasaları besleyecek yeterli devlet kapasitesini oluşturmakta başarısız olmuşlardır. Burada Cowen’dan alıntı yapmakta fayda var:
Son on yılların temel büyüme deneyimi Doğu Asya’da kapitalizmin, piyasaların ve yüksek yaşam standartlarının yükselişi olmuştur ve Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi’nin bu gelişmeleri desteklemekte hiçbir sorunu veya utancı yoktur. Bu ilerlemenin (ya da daha iyisinin) daha fazla piyasa ve daha az devletle sağlanabileceği gerçeği değişmemiştir. Yine de bu ülkelerde devlet kapasitesinin artması gerekiyordu ve gerçekten de arttı. Halk sağlığındaki gelişmeler de zamanımızın bir diğer önemli başarı öyküsüdür ve bunlar da büyük ölçüde devlet kapasitesine dayanmaktadır; bunu kabul edelim.
Bu önemli bir noktadır, çünkü devletin “son çare sığınağı” rolünü vurgulamaktadır. Merkez bankasını “son çare mercii” olarak düşünmek yaygındır, ancak aynı kavram sosyal yaşamlarımızın büyük bir bölümünde geçerli olan güvenliğin temelidir. Toplumdaki bazı kurumların aşırı kapasite geliştirmesi acil durum müdahalesinin bir gereğidir. İtfaiyecilerin zamanlarını nasıl geçirdiklerini düşündüğünüzde aklınıza ağırlık kaldırmak, itfaiye araçlarını temizlemek ve sakin bir pazar sabahında krep yapmak gelir. Eğer ilk müdahale birimlerinin tüm kaynakları doluysa, o zaman yeterli sayıda ilk müdahale görevlisi yoktur. Piyasalar, özellikle istikrarlı ve öngörülebilir koşullarda, doğal olarak, fazla kapasite geliştirmez. Ancak bu, eğer devlet işini yapıyorsa, koşulların istikrarlı ve öngörülebilir olacağı ve COVID-19 salgını gibi bir olaya en azından hemen piyasa güçleri tarafından yanıt verilemeyeceği anlamına gelir. Acil durum müdahalesi söz konusu olduğunda, “devlet kapasitesi”, “aşırı kapasite” anlamına gelir.
Cowen bu konuda ilginç bir noktaya değiniyor: “Soldaki pek çok kişi acil durum müdahalesine sözde hizmet ediyor; ancak fırsat verildiğinde Demokratlar, sosyal mühendislik, yeniden dağıtım ve geleneksel siyasi müşterilere sübvansiyon ödemeleri gibi ütopik planları finanse etmek için bu programların içini boşaltıyor. Siyasi sağın naif ‘sorun hükümet, canavarı aç bırakın!’ kanadı ise temel işlevler ile eğlence amaçlı ilerici aşırılıklar arasında ayrım yapmadan hükümet kapasitesini her açıdan azaltmaya çalışıyor. Bu nedenle, DKL’ler kamu sağlığı ve acil durum müdahalesi için devlet kapasitesinin korunmasının tek etkili savunucularıdır.”
Bunu evde “sosyal mesafe” koyarken ve “liberteryenlerin hükümetin halk sağlığını korumada neden başarısız olduğunu açıklamanın hiçbir yolu olmadığına” dair çok fazla naif ve bilgisiz tweet okuduktan sonra yazıyorum. Sol bizi çok fazla kesinti yapmakla suçluyor (sanki mevcut hükümet bir şekilde özgürlükçüymüş gibi, ki bu saçmalık) ve sağ bizi toplum ve din yerine piyasaları vurgulamakla suçluyor.
Benim cevabım ise Devlet Kapasitesi Liberteryenleri’nin güçlü bir karşı argümana sahip olduğu ve kamusal tartışmada önemli bir pozisyon alabileceğimiz yönünde. Devletin kamu sağlığı işlevlerini yerine getirme kapasitesine ihtiyacı vardır, ancak bu yetkiler etkin bir şekilde bu alanla sınırlandırılmalı, sosyalist “gereksiz harcamalar” (boondoggles) için gasp edilmeye müsait olmamalıdır.
Soldaki dostlarıma sesleniyorum: Hükümeti doğru ve sınırlı rolünde tutacak kadar sorumluluk sahibi olsaydınız şu anda eksikliğini hissettiğimiz işlevleri yerine getirmek için bol miktarda kaynağımız ve kapasitemiz olurdu. Yoksullar için endişe duyuyormuş gibi görünüp sonra da kaynaklarınızı evcil hayvanlarınızın davalarına aktararak gösterişli ve utanmazca taktikler uygulamanız sorunun kalbini oluşturuyor. Bizim birkaç şeyde iyi olan bir devlete ihtiyacımız var, sizin her şeyi yapmaya çalışan ve hepsinde başarısız olan devletinize değil!
Sağcı arkadaşlarıma sesleniyorum: “Canavarı aç bırakma” taktiği, zor seçimler yapmak ve tüm programları kesmek ve hükümetin en başta hiç karışmaması gereken gayrimeşru işlevleri ortadan kaldırmak için ilkeli argümanlar geliştirmek yerine, hemen hemen her alanda vergi kesintisi yapmaya zorladı. Sınırlı hükümet, sakat hükümet anlamına gelmez; hükümet faaliyetlerinin faydalı olduğu nispeten az sayıdaki alana gözleri kapalı bir şekilde odaklanılması ve ardından diğer tüm kolların acımasızca budanması anlamına gelir.
Fotoğraf: Will Francis