Yazar: John Haltiwanger
Çeviri: Mert Söyler
Yazının orijinaline bu linkten ulaşabilirsiniz.
Uzmanlara göre ABD, tehlikeli bir döneme girmiş durumda.
10 Eylül 2025’te Utah’ta muhafazakâr aktivist Charlie Kirk’ün öldürülmesi, ülke genelinde şok yarattı. Zaten derin bir kutuplaşmanın ortasında olan Amerika’da bu olayın etkileri şimdiden hissedilmeye başladı. Utah Valisi Spencer Cox, Cuma günü yaptığı açıklamada bu cinayeti “Amerikan tarihinde bir dönüm noktası” diye tanımladı ve bunun “ya karanlık bir dönemin sonu ya da daha da karanlık bir dönemin başlangıcı” olabileceğini söyledi.
Kirk’ün öldürülmesinden sonra uzmanlar, ABD’nin 1960’larda yaşanan siyasi şiddet dalgasına benzer bir sürece girdiğini belirtiyorlar. 60’larda birçok siyasi lider suikasta uğramıştı. Uzmanlar, siyasilerin ve toplum önderlerinin tansiyonu düşürmek için adım atması gerektiğini vurguluyorlar. Siyaset bilimci Robert Pape, “Amerika’da farklı kesimlerde siyasi şiddete verilen desteğin yükseldiğini” belirtiyor.
Pape, Haziran ayında New York Times’a yazdığı yazıda, Minnesota’da iki eyalet milletvekiline yönelik suikastın ardından ülkenin “aşırı şiddetin yaygınlaştığı bir dönemin eşiğinde” olduğu uyarısını yapmıştı. Bugünse “o uyarının gerçeğe dönüştüğünü” söylüyor. Amerika artık “şiddet yanlısı popülizm dönemine” girmiş durumda ve bu dönem hem sağ hem de solda artan şiddetle kendini gösteriyor.
Kirk’ün öldürülmesi, son yıllarda yaşanan başka siyasi şiddet olaylarının üzerine geldi. 6 Ocak 2021’deki Kongre baskını, 2022’de Yüksek Mahkeme yargıcı Brett Kavanaugh’a yönelik suikast girişimi, aynı yıl Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’ye düzenlenen başarısız kaçırma girişimi ve eşine evinde çekiçle saldırılması, ayrıca Trump’a yönelik iki ayrı suikast girişimi bunlardan bazıları. Bu girişimlerden biri, Trump’ın kulağını sıyıran ve bir izleyicinin hayatını kaybetmesine yol açan silahlı saldırıydı.
2024 Aralık ayında New York’ta UnitedHealthcare CEO’su Brian Thompson’un öldürülmesi de siyasi tartışmalara yol açmıştı. Hatta bazı sol gruplar, saldırgan Luigi Mangione’yi bir tür “halk kahramanı” olarak görmeye başladı. Yıl henüz bitmemiş olsa da 2025 şimdiden Amerika için en şiddetli yıllardan biri olma yolunda ilerliyor. Maryland Üniversitesi’nin verilerine göre yılın ilk yarısında ülkede yaklaşık 150 siyasi saldırı yaşandı. Bu sayı, geçen yılın aynı dönemine kıyasla neredeyse iki kat fazla.
Nisan ayında Pensilvanya Valisi Josh Shapiro ve ailesi, valilik konutuna molotof kokteyli atılması üzerine evi terk etmek zorunda kaldı. Tutuklama belgelerine göre kundaklama ve cinayete teşebbüsle suçlanan saldırgan, Shapiro’yu özellikle Gazze savaşı konusundaki görüşleri yüzünden hedef aldığını söyledi.
Mayıs ayında Washington’da İsrail Büyükelçiliği’nde görevli iki çalışan silahlı saldırıda hayatını kaybetti. Savcılar, saldırganın İsrail’e duyduğu nefretle hareket ettiğini belirtti. Haziran’da ise Minnesota’da Demokrat eyalet milletvekili Melissa Hortman ve eşi silahlı saldırıda öldürüldü. Polis, aynı saldırganın Demokrat eyalet senatörü John Hoffman ve eşini de yaraladığını açıkladı.
American University’den Dana Fisher, “2021’den bu yana yaşananlara baktığımızda, bu kadar yoğun bir siyasi şiddet dönemini en son 1960’larda yaşamıştık,” diyor. Fisher, bu yılın özellikle 1968’e benzediğini vurguladı; o yıl Martin Luther King Jr. ve Robert F. Kennedy suikasta kurban gitmişti.
Charlie Kirk, ABD Başkanı Donald Trump’ın en yakın müttefiklerinden biri ve genç muhafazakârlar arasında oldukça etkili bir isimdi. Utah Valisi Spencer Cox, cinayetten sorumlu tutulan şüphelinin “sol görüşlü bir ideolojiye” sahip olduğunu öne sürdü. Fakat soruşturma hâlâ sürüyor ve kesin bilgilere ulaşılmış değil. Trump yönetimi ise cinayetin ardından “radikal solu” suçladı ve sol gruplara karşı harekete geçileceğini açıkladı. Bu söylem, Demokrat siyasetçilerin ifade özgürlüğüne yönelik baskıların artabileceği uyarısını yapmasına yol açtı. Eleştirel yaklaşanlar ayrıca Trump’ın geçmişte sık sık şiddet içerikli söylemlerde bulunduğunu hatırlatıyor.
Kirk’e yakınlığıyla bilinen Başkan Yardımcısı J.D. Vance de son günlerde konuyla ilgili en sert çıkışları yaptı. Kirk’ün podcast’ine konuk sunucu olarak katılan Vance, “Bizim tarafta da aşırılar var ama istatistikler gösteriyor ki bugün Amerikan siyasetindeki en büyük tehlikeyi radikal sol oluşturuyor” dedi. Fakat Vance’in bu sözlerini destekleyen bir veri bulunmuyor. Gerçekte, siyasi şiddete destek ya da katılım tek bir kesime ait değil; tablo çok daha karmaşık.
Cato Enstitüsü’ne göre 2020’den bu yana ABD’de siyasi şiddet yüzünden 81 kişi yaşamını yitirdi. Bu cinayetlerin yarısından fazlasını aşırı sağcılar, yüzde 21’ini İslamcılar, yüzde 22’sini sol gruplar gerçekleştirdi; yüzde 1’inin nedeni ise bilinmiyor. Bu veriler, son yıllarda siyasi şiddet tartışmalarının neden özellikle aşırı sağ ve beyaz üstünlükçü gruplara odaklandığını açıklıyor. 6 Ocak’taki Kongre baskınında aşırı sağcıların rolü de bu kaygıları daha da artırdı.
Yine de Amerika’nın siyasi şiddetle geçmişi oldukça uzun ve karmaşık. Bu tür eylemlerin gerekçeleri ve ideolojik temelleri zaman içinde değişti. Uzmanlar, meseleyi tek boyutlu ele almamak gerektiğini, çünkü günümüzde siyasi şiddetin çok daha yaygın bir sorun haline geldiğini vurguluyor. “Bugün siyasi şiddetin tarihteki en yüksek seviyelerinden birindeyiz ve bu şiddet hem sağa hem sola ciddi şekilde yöneliyor,” diyor Robert Pape.
Anketler, Amerikalıların büyük çoğunluğunun siyasi şiddete karşı olduğunu ve ciddi bir problem olarak gördüğünü gösteriyor. Fakat araştırmacılar, özellikle son yıllarda sol eğilimli Amerikalılar arasında bile şiddete verilen desteğin kısmen arttığını ortaya koyan bulgulardan endişeli. American University’den Dana Fisher, “Tarihsel olarak baktığımızda, siyasi şiddete verilen desteğin artışı neredeyse tamamen sağ ideolojiye dayanıyordu, son sekiz yılda bu çok açık şekilde görüldü,” diyor. Ancak Fisher, ikinci bir Trump döneminin ve kurumlara duyulan güvensizliğin, solun da bu konuda farklı bir tutum almasına yol açabileceğini sorguluyor.
Fisher ve ekibi bu yıl Stand Up for Science, Hands Off ve No Kings gibi sol eğilimli büyük mitinglerde anket yaptı. Çalışmalarında, “solda siyasi şiddete verilen desteğin arttığını” gözlemlediler. Örneğin Mart ayında Washington’daki Stand Up for Science mitingine katılanların yüzde 35’i, “işler bu kadar raydan çıktığı için Amerikalılar ülkeyi kurtarmak adına şiddete başvurmak zorunda kalabilir” ifadesine katıldı. Bu oran, önceki yıllara göre artış anlamına geliyor. Haziran ayında Philadelphia’daki No Kings Day mitinginde ise oran daha da yüksekti: Katılımcıların yüzde 40’ı aynı görüşü paylaştı.
“Ülkede sorunların o kadar derinleştiğine, demokrasinin artık çözüm olamayacağına dair bir inanç giderek yayılıyor. Hatta siyasi şiddetin gerekli olabileceğini düşünenler var. Bu gerçekten çok ürkütücü,” diyor Fisher. Chicago Üniversitesi, son dört yıldır Amerikalıların siyasi şiddete bakışını araştırıyor. Kurumun Mayıs ayında yaptığı son anket, hem sağda hem solda bugüne kadarki en yüksek düzeyde desteği tespit etti.
“Mayıs anketimizde Demokratların yüzde 39’u, Donald Trump’ı görevden uzaklaştırmak için güç kullanılmasını haklı buldu,” diyor Pape. Araştırmalar, insanların “güç kullanımı” denildiğinde yüzde 55 oranında suikast ya da ölümcül şiddeti düşündüğünü gösteriyor. Chicago Üniversitesi’nin çalışmasına göre, Cumhuriyetçilerin %24’ü de Demokrat protestocuları bastırmak için ABD ordusunun kullanılmasını doğru buluyor. Pape, “Bu da çok endişe verici çünkü söz konusu olan ABD ordusu; dünyanın en güçlü, en ölümcül askeri gücü” diyor.
Pape’e göre bu bulgular, “hem sağda hem solda siyasi şiddete ciddi bir destek olduğunu ve bunun on milyonlarca Amerikalıyı kapsadığını” ortaya koyuyor. Ayrıca bu eğilimin, sahadaki gerçek şiddet olaylarındaki artışla paralel gittiğini söylüyor. 2001–2024 arasında yapılan başka bir çalışmada da Kongre üyelerine yönelik tehditler incelendi. Adalet Bakanlığı kayıtlarına göre, 2017’den sonra tehditlerin sayısı beş kat arttı. Bu tehditlerin Cumhuriyetçi ve Demokrat üyeler arasında neredeyse eşit dağıldığı görüldü.
Pape, önümüzdeki aylardan kaygılı. ABD’de “bir tarafın yaşadığı üzüntü, korku ve öfkenin daha fazla şiddete dönüşebileceğini” dile getirdi ve taklit saldırılar konusunda uyardı. “Bugün en büyük tehlike sarmal bir süreç. Yani sağda ve solda şiddet birbirini besleyerek büyüyebilir ve bu da durumu her iki taraf için daha da ağırlaştırır. Bu yüzden her iki taraftaki siyaset ve medya aktörlerinin tansiyonu düşürmeye çalışmaları çok önemli.”