[voiserPlayer]
Altüst: Yeni Teknolojiler ve Değişen Endüstriler Bülteni (Aralık 2023)
Sam Altman’ın ChatGPT’nin ana şirketi olan OpenAI’ın yönetim kurulundan 17 Kasım’da kovulmasından sonra şirketin geleceği hakkında belirsizlikler ortaya çıkmıştı. Ancak sadece üç gün sonrasında yönetim kuruluna çok daha güçlü bir şekilde geri dönmesinin ardından yapay zeka regülasyonu tartışmaları daha da alevlendi.
Microsoft, Yapay Zekanın Tekeli Haline mi Geliyor?
OpenAI’ın yönetim kurulunda yaşanan mücadelenin perde arkasında yapay zeka regülasyonunun iki farklı kutbu olduğu konuşulmuş ve ChatGPT’nin ticarileştirilmesi için maksimalist bir pozisyonu olan Altman’ın bakış açısının artık şirketi yönlendireceği ortaya çıkmıştı. OpenAI’ın en büyük hissedarı olan Microsoft, yaşanan yönetim krizine CEO’su Satya Nadella üzerinden en üst kademeden dahil olmuştu. Bu müdahale, hem yönetim kurulu nezdinde hem de OpenAI’ın diğer hissedarları açısından Microsoft’un şirket üzerindeki daha da büyüyen etkisini gösteriyor.
Microsoft, OpenAI’ın hisselerinin %49’una sahip ve Microsoft, Altman’ın geri dönüşünün ardından yönetim kuruluna üç yeni gözlemci üye atama hakkı elde etti. Microsoft’un yapay zeka devriminin öncü şirketlerinden biri üzerinde kontrolünü böylesine arttırmasının ardından ABD Federal Ticaret Komisyonu ve Birleşik Krallık Rekabet ve Piyasalar Kurulu, OpenAI aleyhine muhtemel bir tekelcilik karşıtı soruşturma için incelemelere başladı.
Fakat uzmanlar, rekabet kurullarının emsal oluşturan kararlarından yola çıkarak, “Altman kriziyle” ortaya çıkaran durumun tam anlamıyla bir tekelcilik durumuna benzemediğini ve muhtemelen Microsoft’un “şimdilik” tekelcilik karşıtı bir soruşturmaya maruz kalmayacağını belirtiyor.
Yapay Zeka Regülasyonunda AB’den İlk Adım
Yapay zeka regülasyonu konusunda ise bu ay içerisinde Avrupa Birliği (AB) tarafında tarihi bir adım atıldı. Avrupa Komisyonu, Avrupa Parlamentosu ve AB üyesi devletler arasında yürütülen uzun görüşmeler sonucunda yapay zeka regülasyonu için dünyanın ilk geniş kapsamlı yasa tasarısı 8 Aralık günü onaylandı. Yeni yasaya göre yapay zeka uygulamaları risk seviyelerine göre kategorize edilecek ve bu kategorilere göre regüle edilecek.
Müzakerelerin en büyük tartışma konusu, kabul edilemez risklerden biri olarak kategorize edilen biyometrik verilerin toplanması ve analiz edilmesi ile ilgiliydi. Yeni yasa, yapay zeka ile yüz tanıma imkanı sağlayacak olan biyometrik kategorizasyon sistemlerini ve internetteki veya güvenlik kamerası görüntülerindeki insan yüzü verilerini kullanarak biyometrik veritabanı oluşturulmasını tamamen yasaklıyor. Avrupalı yasa yapıcılar, yapay zeka çağında Avrupalı vatandaşların kamusal alanlarda rahatça gezebilmelerini sağlamak için yasalarla belirlenmiş özgür ve demokratik bir “Avrupa yolu” yaratmayı ana hedefleri olarak belirlediler. Özellikle Çin tarzı bir gözetleme devleti modeline benzemekten kaçınılması gerektiği bu minvalde dile getirildi.
Fakat kolluk kuvvetleri, ordu, istihbarat servisleri ve yasal soruşturma yürüten kurumlar için biyometrik veri kullanımı konusunda istisnalar olacak. Terör ve suç örgütlerine karşı yürütülecek olan operasyonlarda ve cinsel suçlarla, insan kaçakçılığıyla, silahlı suçlarla mücadelede hem mağdurları hem de failleri belirlemek için yapay zeka teknolojileri ve biyometrik veriler bu kurumlar tarafından kullanılabilecek.
Ayrıca, iş yerlerinde ve eğitim kurumlarında duygu tanıma uygulamaları, sosyal davranış ve kişilik özellikleri üzerinden sosyal puanlama uygulamaları ve insan davranışını manipüle etmeye yönelik yapay zeka uygulamaları, yeni yasaya göre diğer kabul edilemez riskler olarak yasaklar arasında yer alıyor.
Yüksek risk teşkil eden yapay zeka uygulamalarının ise AB ülkelerinin piyasalarına girebilmeleri için çeşitli yükümlülükleri yerine getirip onay almaları gerekecek. Otonom araçlar, oyuncaklar, medikal ekipmanlar gibi ürünler bu sınıflandırmaya giriyor. Ancak AB yetkilileri, yapay zeka alanında çalışan şirketlerin onay mekanizması nedeniyle Avrupa pazarına girmekte zorlanmamaları için hassas bir denge yürütmelerinin hayati önemde olduğunu belirtiyor.
ChatGPT, Copilot, Bard, DALL-E, Midjourney gibi üretici yapay zeka (generative artificial intelligence) uygulamaları ise sınırlı risk oluşturan yapay zeka uygulamaları olarak kategorize edildi. Bu yapay zeka sistemleri, Avrupa pazarındaki kullanıcıları için ürettikleri içeriklerin yapay zeka tarafından üretildiğini açık bir şekilde belirtmek zorundalar. Ayrıca şirketlerin; illegal içeriklerin nasıl engellendiği, yapay zekanın nasıl eğitildiği ve üretim sürecinde hangi telifli eserlerden faydalanıldığı konularında şeffaf olmaları gerekecek.
Yasa tasarısının detayları ise önümüzdeki süreçte Avrupa Komisyonu ve Avrupa Parlamentosu arasında yürütülecek olan çalışmalarla belirlenecek. Yapay zeka yasasının 2026 yılında yürürlüğe girmesi planlanıyor. Fakat yapay zeka çalışmaları alanında Avrupa’nın en öne çıkan şirketleri olan Mistral ve Aleph Alpha’nın sektörel ağırlıkları nedeniyle regülasyon çalışmalarında Fransa ve Almanya’nın yönlendirici etkiye sahip olmaları bekleniyor.
Geçtiğimiz Kasım ayında ABD, Çin ve AB üyesi ülkeler de dahil olmak üzere 28 ülkenin imzaladığı “Bletchley Deklarasyonu”, yapay zeka güvenliği ve regülasyonu için uluslararası bir çalışma planı ortaya koymuştu. Deklarasyon, yasamadan ziyade uluslararası işbirliğini hedeflese de “Yapay Zeka Güvenliği Zirvesi” adı altında 2024’te Güney Kore ve Fransa’da yapılması planlanan zirveler de yapay zekanın gideceği yönü şekillendirecekler.
Tesla ve İşçi Sendikalarının Mücadelesi Sürüyor
Elektrikli araba devi Tesla, son yıllarda Avrupa pazarındaki payını arttırmaya çalışıyor. Özellikle Berlin-Brandenburg’ta geçtiğimiz yıl açılan Tesla giga fabrikası, 12 binden fazla çalışanıyla Avrupa’nın en büyük araba üretim tesislerinden birini oluşturuyor. Ancak fabrikadaki kötü çalışma koşulları ve Tesla’nın işçi sendikalarıyla toplu sözleşme yapmayı reddetmesi, büyük tartışmalara neden olmuştu. Tesla, çalışma koşullarını iyileştirmeyi vaad ederek çalışan ücretlerinde artışa gitmişti. Fakat Alman otomotiv sektöründeki geleneksel işveren ve sendika ilişkilerinin aksine toplu sözleşme hakkını halen reddetmeye devam ediyor.
Almanya’nın ve Avrupa’nın en büyük işçi sendikası IG Metall, Tesla’nın sektör ortalamasından %20 daha az ücret verdiğini belirterek Tesla fabrikalarındaki örgütlenmesini hızlandıracağını açıkladı. Otomotiv sektörünün en büyük sanayi kolu olduğu Almanya’da Tesla, yatırımlarını gelecek yıllarda arttırıp ülkede sektörün en büyük ismi olmak istiyor. Fakat geniş tabanlı sendikal örgütlenme ile mücadelesi süreceğe benziyor.
Tesla, İskandinav ülkelerinde de benzer eleştirilere maruz kalıyor. Tesla’nın İskandinav ülkelerinde bir üretim tesisi olmasa da İsveç, Norveç, Danimarka ve İzlanda’da elektrikli araçlar uzun süredir fosil yakıtlı araç satışlarını geçmiş durumda. Tesla bu ülkelerdeki en popüler elektrikli araç markası olarak yerini koruyor.
Fakat İsveç’in en büyük sanayi sendikası IF Metall’e bağlı otomotiv işçileri, Tesla’nın toplu sözleşmeyi reddetmesi nedeniyle Tesla’ya tedarik sağlayan fabrikalarda geçtiğimiz ay greve gitmişlerdi. İsveç’teki grev, Norveç ve Danimarka’da da çeşitli sektörlerde Tesla’ya karşı grevlerle büyümeye devam ediyor. Otomotiv işçilerinin yanı sıra posta servisleri, liman işçileri ve komünikasyon firmaları Tesla ile alakalı her türlü işlem ve teslimatı durdurma kararı aldılar.
İskandinav ekonomilerinin büyük aktörlerinden olan varlık ve sigorta fonları da Tesla’yı toplu sözleşme başta olmak üzere işçi haklarına saygı duymaya davet etti. Özellikle Norveç Varlık Fonu’nun Tesla’nın en büyük 6. hissedarı olması, Tesla’nın Kuzey Avrupa’daki sektörel liderliğine rağmen dönüşen otomotiv endüstrisi için üretim ilişkileri açısından ilginç bir vaka olacağa benziyor.