[voiserPlayer]
Ekonomos Haftalık Ekonomi ve Finans Bülteni (20-26 Şubat 2023)
Merkez Bankası Faiz Kararı
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Perşembe günü aldığı karar ile faizleri 50 baz puan indirerek yüzde 8,5 olarak belirledi. Bu faiz düşüşü bir süredir beklenen bir faiz düşüşü olduğu için büyük bir sürpriz niteliği taşımamakta. Fakat piyasanın beklentisi olan 100 baz puanlık indirimin de altında. Merkez Bankası yasalardaki fiyat istikrarını sağlama görevinin aksine ekonomik büyümeyi öncelediği için adımlarını da o doğrultuda atmakta. Ekonomik büyümeyi öncelemesi nedeniyle de küresel ve yerel gelişmeler ne olursa olsun bu gelişmeleri faiz düşürmenin bir nedeni olarak sunmakta. Bu indirim kararında daha güvenli bir nedeni öne sürerek depreme vurgu yapmış gözüküyor. Ayrıca depremin orta vadede Türkiye ekonomisinde kalıcı bir etki yapmayacağı dile getirilmiş. Karar metninde, “Asrın felaketi öncesindeki öncü göstergeler, 2023 yılının ilk çeyreğinde iç talebin dış talebe kıyasla daha canlı olduğuna ve büyüme eğiliminde artışa işaret etmekteydi. Depremin; üretim, tüketim, istihdam ve beklentiler üzerindeki etkileri kapsamlı bir şekilde değerlendirilmektedir. Depremin yakın vadede ekonomik aktiviteyi etkilemesi beklenmekle birlikte orta vadede Türkiye ekonomisinin performansı üzerinde kalıcı bir etkide bulunmayacağı öngörülmektedir.” ifadeleri kullanılırken, Merkez Bankası’nın da iktidar diliyle asrın felaketi ibaresini kullanması dikkat çekici.
Faiz düşüşü kararının enflasyon ile faiz arasındaki makasın oldukça açık olması nedeniyle önemli bir etkisinin olması beklenmiyor. Açıklanan resmi enflasyonun yüzde 57,68 olduğu düşünüldüğünde yüzde 8,5 olarak belirlenen bir faizin, faizle enflasyon arasındaki nedensellik ilişkisi hangi yönlü olursa olsun, enflasyonu aşağı çekmesi beklenemez. Ayrıca Merkez Bankası’nın belirlediği politika faizi piyasa faizlerinden de kopuk olduğu için piyasadaki faizleri de etkileyecek bir durum pek söz konusu değil ve uzun süre önce Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati’nin ifade ettiği üzere bu faiz, etkisizleştirilmiş bir para politikasının faizi ve kredi kartı gecikme faizleri gibi oldukça sınırlı bir alanda etki göstermekte.
Her ne kadar faiz kararındaki aşağı yönlü bu hamleler faiz-enflasyon arasındaki ilişkinin kopukluğu nedeniyle piyasa tarafınca önemli bulunmasa da bir yandan da kur tarafında bir patlamaya karşı yavaş yavaş bir birikim oluşturduğunu da söylemek mümkün. Merkez Bankası tarafından atılan adımlar her ne kadar ekonomik büyümeyi desteklemek için atılan adımlar olsa da enflasyon oranından kopuk bir faiz oranı uzun dönemli enflasyon beklentilerini negatif etkilemekte ve bu da kur üzerinde bir baskı oluşturmakta. Bu baskıyı azaltmak için Kur Korumalı Mevduat gibi baskı azaltıcı politikalar uygulansa da diğer yanda kur seviyesini korumak için rezervler eritilmeye devam etmekte. Bu sürdürülemez politikanın da bir yerde sonlandırılması ve kurun serbest bırakılması söz konusu olduğunda bu önemsizmiş gibi gözüken politikaların getirdiği birikimli yıkım kaçınılmaz olacaktır.
Depremin Ekonomik Etkileri
Depremin üzerinden zaman geçtikçe bu yıkımın ekonomik maliyeti de konuşulmaya başlandı. Farklı iktisatçılarca farklı hesaplamalar yapılsa da bu kadar büyük bir deprem ve enkazın olduğu yerde bu kadar karmaşık bir ekonomide ekonomik maliyeti hesaplamanın oldukça zor olması nedeniyle bu hesaplamalara ihtiyatlı yaklaşılması taraftarıyım. Yıkılan bir ekonomiyi kurulacak bir ekonomi üzerinden hesaplamaya çalışmak, iktisadi açıdan oldukça sakıncalı ve hata yapmaya oldukça elverişli. Yıkılan bir ekonomide hesaplaması zor birçok ekonomik değer olmakla birlikte eldeki verilerle hesap yapmaya çalışmak bolca hataya açık. Yapılan hesaplamalar 25 milyar dolardan başlayıp 150 milyar dolara kadar çıkmakta ki bu aradaki fark (en az) birilerinin oldukça ciddiyetsiz bir iş yaptığını açıkça gösteriyor.
Depremin ekonomik açıdan ne getireceğine bakacak olursak en baştan bu bir yıkım olduğu için ekonomiyi negatif etkilemesi kaçınılmaz. Hem ekonomik aktivitede bir yavaşlama hem de servet kaybı söz konusu. Bu servet kaybının bir kısmı geri getirilemez nitelikte. Ekonomik büyümenin dinamikleri ise daha farklı işlemekte. Kısa dönemde deprem ekonomik büyümeye olumsuz etki edecektir. Fakat zamanla kamu harcamalarında ve yatırımlarda hızlı bir artış gerçekleşecektir. Bu artışlarla birlikte ekonomide canlanma olacaktır. Fakat unutulmaması gereken şey bu ekonomik büyümeden ekonomik refahın artışının çıkmayacağıdır. Bir yerlerin yıkıldıktan sonra tekrar inşa edilmesi ekonomik refah getirmez. Ama ekonomik büyüme yıkımları hesaplamazken yıkımlar için harcanan kamu kaynaklarını ekonomik büyümede hesaba katar ve bir refah artışı olacak şekilde hesaplar.
Deprem ekonomik refah getirmemekle birlikte bir gelir transferine de yol açacak. Sadece ekonomik büyümeye etkisindense bu gelir transferine de dikkat çekmek lazım. Depremde o bölgede yaşayan birçok insan maddi kayıpları nedeniyle zaten ekonomik anlamda kötüye giden gruplardan olacaklar. Fakat buradaki insanlara yapılacak kamu harcamaları bu kayıpları sınırlı şekilde azaltacak. Kamu kaynaklarının (doğal olarak) bu bölgeye harcanması ise vergilerle finanse edilecek. Toplanan bağışları bir kenara bırakacak olursak kamunun yapacağı her bir TL’lik harcama vatandaşlara vergi olarak geri dönecek. Kamunun yapacağı yardım ve yatırımlar vergi artışlarına neden olacağı için vergi mükellefleri de bu depremden negatif etkilenenler arasında olacak. Ve bu bölgenin inşasında iş yapacak şirketler ise bu işten yüksek kazançlar elde edecek. Dolayısıyla bu üç kesim arasında gelir transferlerine yol açacak şekilde bir maliyet üstlenilecek. Diğer yandan kamu harcamaları ve yatırımlarının artışıyla birlikte artan talep, enflasyonu daha yukarıya çekebilecektir. Bütün bunlarla birlikte bu kaynakların bir fırsat maliyeti de olacak. Türkiye kaynaklarını altyapı ya da eğitim harcamaları gibi birçok önemli alana yatırmaktansa deprem bölgesi inşasına harcayacak ki bu da depremin getirdiği bir fırsat maliyetini ima eder. Fakat bu ekonomik maliyetlerle geriye gidiş sürecinde, önümüzdeki dönemlerde biz ülke vatandaşlarına muhtemelen sadece ekonomik büyümenin ne kadar yüksek geldiği anlatılacak.