Hariçten Gazel Haftalık Dış Haberler Bülteni (14-20 Ekim 2025)
Bu haftaki bültende küresel siyaset gündeminde öne çıkan üç konuya bakacağız: Zelensky’nin hayal kırıklığı ile biten ABD ziyareti, Gazze’de oldukça kırılgan olan ateşkesin bozulması ve Japonya’da ilk kadın başbakanın göreve gelmesi.
Zelensky ABD’de Umduğunu Bulamadı
Geçen hafta Cuma günü Ukrayna lideri Zelensky, Tomahawk füzeleri alma umuduyla ABD’ye bir ziyarette bulundu.
ABD Başkanı Trump, Ukrayna’nın Rusya’nın iç bölgelerine saldırıda bulunmasını sağlayacak uzun menzilli Tomahawk füzelerini satma fikrini kamuoyunda birçok kez gündeme getirmişti.
Bu uzun menzilli füzeler sayesinde Kiev’in, Moskova’yı müzakere masasına çekmek için daha fazla caydırıcı güce sahip olacağı düşünülüyordu. Zelenski, Cuma günü Beyaz Saray’da yapılacak görüşmede füzelerin satışını bitirmeyi istiyordu.
Ancak Trump, Zelenski ile Beyaz Saray’daki görüşmesinde Ukrayna’ya Tomahawk füzeleri satma planından geri adım attı. Putin’le yaptığı uzun telefon görüşmesinin ardından Ukrayna konusunda tekrar fikir değiştiren Trump, “Savaşı Tomahawk’sız bitirebiliriz” açıklamasını yaptı.
Putin yapılan uzun telefon görüşmesinde Trump’ı ikna etmişe benziyor. Halbuki Trump, Alaska görüşmesinden sonraki dönemde Putin’e kızgın olduğunu defaatle belirtmiş ve Rusya’ya yönelik tehditkâr açıklamalarda bulunmuştu. Ancak Trump’ın Putin’e olan öfkesi uzun sürmedi ve Tomahawk’ların Ukrayna’ya verilmesi gibi önemli bir adımın atılabilmesi (en azından şimdilik) mümkün olmadı.
Ukrayna, ABD tarafından, tekrar Rusya’nın istediği koşullarda bir barış masasına zorlanıyor. Trump’ın zihninde savaşın çözümünün de böyle olması gerektiğine inandığı anlaşılıyor. Zira Trump, Putin gibi güçlü gördüğü liderlerden hoşlanıyor ve güçlü tarafın çözümü dayatmasını doğal görüyor.
Trump’ın aklında Ukrayna’nın Rusya’ya işgal altındaki Donbas topraklarını (elbette Kırım’ı da) vermesi gerektiği olduğunu biliyoruz; tarafların şu an savaşta elde ettikleri sınırlarda kalarak barış müzakerelerine başlaması gerektiğini de düşünüyor.
Tomahawk meselesinin şimdilik rafa kalkması, Macaristan’da yapılacak Putin-Trump zirvesinin de barış adına önemini arttırmış oldu. Bu görüşmeden ne çıkacak göreceğiz. Ancak Trump bu görüşmeden de Putin’e karşı hayal kırıklığı ile ayrılırsa Ukrayna’ya Tomahawk verme işini tekrar gündeme getirebilir.
Gazze’de Ateşkes Kısa Sürede Bozuldu
10 Ekim’de yürürlüğe giren Trump’ın Barış Planı, geçtiğimiz hafta sonu Gazze’de yaşanan gelişmelerle ne kadar kırılgan olduğunu gösterdi.
Hamas güçleri ile İsrail arasında çıkan çatışmalardan sonra İsrail ordusu Refah bölgesine hava saldırıları düzenledi.
İsrail devlet televizyonu KAN’ın haberine göre ateşkese rağmen İsrail ordusu, Hamas’ın kendi unsurlarına ateş açtığı gerekçesiyle Gazze’nin güneyindeki Refah bölgesine hava saldırıları düzenledi. Saldırılarda 16 Filistinli yaşamını yitirdi.
Hamas ise Refah bölgesinde kendi güçlerinin yer almadığını, çünkü o bölgenin işgal altında bulunduğunu belirterek saldırı iddialarını reddetti.
Netanyahu hükümeti, bir sonraki emre kadar Gazze’ye insani yardım girişini durdurma kararı da aldı. Ancak ABD’nin müdahalesi ile durum yatıştı ve bu karar geri çekildi.
ABD Başkanı Donald Trump, Pazar günü Gazze’nin güneyinde İsrail Ordusu ve Hamas arasındaki çatışmalara karşın ateşkesin halen yürürlükte olduğunu belirtirken her iki taraf da birbirini ateşkesi ihlal etmekle suçladı.
Trump, Hamas’ın lider kadrosunun ateşkes ihlali iddialarıyla ilgisi olmadığını, Gazze içindeki bazı isyancıların bu saldırılardan sorumlu olduğunu söyledi.
Donald Trump’ın danışmanı ve damadı Jared Kushner ile Özel Temsilci Stewe Witkoff, hafta sonu yaşanan gerilim üzerine İsrail’e gitti ve Başbakan Binyamin Netanhayu ile görüştü.
İsrail aşırı sağı ise Hamas’ın saldırıları nedeniyle savaşın devam etmesi gerektiğini tüm çığırtkanlıkları ile dile getiriyor.
Anlaşılan o ki Hamas’ın içindeki bazı güçler ve İsrail aşırı sağı savaşın devamı konusunda birleşiyorlar. Hamas güçlerinin İsrail’in çekildiği bölgelerde yeniden kontrolü sağlama isteklerinin de olduğu görülüyor.
Bu gerçeklere rağmen Trump yönetiminin ateşkesi korumak ve plan çerçevesinde ilerlemek konusunda ciddi bir irade gösterdiği de anlaşılıyor.
Yine de iki tarafın birçok gerekçe ile çatışmalar içine girmesi ve buna mukabil İsrail’in daha sert hava saldırılarında bulunması, ilerleyen dönem için de çok olası. Planın ilerlemesi ve bir an önce bölgeye yetkilendirilmiş uluslararası güçlerin yerleştirilmesi bu çatışmaları engelleyecek çözüm olabilir.
Japonya’da İlk Kadın Başbakan
Geçtiğimiz ay Japonya’da Liberal Demokrat Parti (LDP) üyesi Şigeru İşiba’nın istifa etmesi, Japonya’da başbakanlık koltuğunu boş bırakmış ve LDP’nin içinden geçtiği krizin ne kadar derin olduğunu tekrar göstermişti.
LDP yeni lider olarak ilk defa bir kadını, Sanae Takaichi’yi tercih etti. LDP’nin, aşırı sağcı olarak bilinen (kimilerine göre merkez sağcı) Japon Yenilik Partisi ile koalisyon anlaşması yapması sonrasında Japonya Parlamentosu, Sanae Takaichi’yi ülkenin ilk kadın başbakanı olarak seçti. Takaichi, parlamentonun 465 sandalyeli alt kanadında yapılan oylamada 237 oyla çoğunluğu sağladı.
Ancak LDP ile Japonya Yenilik Partisi arasında kurulan (öncekine göre daha sağcı olan) koalisyon, parlamentonun iki kanadında da çoğunluğa sahip değil. Bu nedenle kanun çıkarmak için muhalefetin desteğine ihtiyaç duyuyor. Dolayısıyla Takaichi’yi çok zor bir sınav bekliyor ve başbakanlığı umduğu kadar uzun sürmeyebilir.
64 yaşındaki Sanae Takaichi tüm dünyada Japonya’nın ilk kadın başbakanı olarak manşetlere taşındı. İlginç bir karakter olan Takaichi bir rock müzik dinleyicisi ve Demir Leydi lakabıyla bilinen Margaret Thatcher’a olan hayranlığı ile biliniyor.
Öte yandan Takaichi oldukça muhafazakar bir siyasetçi. Şinzo Abe’nin öğrencisi olarak milliyetçi duruşu ve göçmen karşıtı tutumu ile bilinen Takaichi, kadınların güçlenmesini destekleyen yasal düzenlemeleri engelleyen siyasetçiler arasında yer alıyor. Ayrıca, imparatorluk ailesinde sadece erkeklerin tahta çıkmasını savunurken, eşcinsel evliliklere ve evli çiftlerin farklı soyadları kullanmasına da sıcak bakmıyor.
Dolayısıyla, Japonya gibi erkek egemen söylemin oldukça güçlü olduğu bir toplumda kadın bir başbakanın göreve gelmesi sembolik anlamda önemli olsa da, Takaichi gibi muhafazakar bir karakterden büyük dönüşümler beklememek lazım.