[voiserPlayer]
Hariçten Gazel Haftalık Dış Haberler Bülteni (26 Temmuz-1 Ağustos)
Zelensky’den Tahliye Çağrısı
Geçtiğimiz hafta Ukrayna ordusunun Herson şehrinde ilerleme kaydettiğinden söz etmiştim. Ukrayna ordusu şehre giden köprüleri ele geçirip Rus ordusunun lojistik hattını kestikten sonra bu bölgede ilerlemeye çalışıyor. Uzun menzilli füzelerin kullanıldığı Ukrayna karşı atağında Rus ordusu da Ukrayna ordusunu Herson şehrinin kuzey batısında karşılamış durumda. Mikolayiv ve Odesa’ya giden hattın üzerinde yer alan bu bölgede çatışmalar sürüyor.
Ukrayna’nın doğusunda Donetsk bölgesinde ise Rus ordusu ilerlemeye çalışıyor. Putin yönetimi bu operasyonu Luhansk ve Donetsk Cumhuriyetlerinin tamamen bağımsızlaştırılması ve özgürleştirilmesi olarak adlandırıyor. Geçtiğimiz dönemde Rus ordusu ve Rusya destekli ayrılıkçı güçler Luhansk’ın tamamını kontrollerine almıştı. Donbas’ın ise henüz tamamını ele geçiremediler ve şu an itibarıyla yüzde 60’lık bir kısmında kontrolü sağladılar. Severodonetsk ve Lysychansk gibi iki stratejik Donbas şehrini aldıktan sonra Rusya, şu an Siversk ve Bakhmut kentlerine yoğunlaşmış durumda.
Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodymyr Zelensky, Rus ordusunun doğu Donbas’taki ilerlemesi ve bu bölgedeki yerleşim yerlerine saldırması nedeniyle bu hafta toplu bir tahliye çağrısında bulundu. Bölgedeki Rus saldırılarında son olarak bir göz altı merkezinde meydana gelen patlamada 50 sivil mahkum hayatını kaybetmişti. Taraflar patlama nedeniyle birbirlerini suçlamışlardı. Zelensky, Donetsk bölgesinden ne kadar çok insan ayrılırsa Rus ordusunun o kadar az insanı öldürmeye vakti olacak açıklamasında bulundu. Ukrayna hükümeti kış gelmeden bu bölgedeki sivilleri tahliye etmeyi amaçlıyor.
Zira Rus saldırıları sivillerin yaşadığı bölgelerdeki ısı, elektrik ve su sağlayan alt yapıları yok ediyor. Zelensky’nin çağrısıyla başlayan tahliye kararı, bugüne kadar Ukrayna hükümetinin aldığı en geniş tahliye kararı oldu. Bu bölgeden Ukraynalıların tahliye edilmesi ise büyük bir nüfus hareketi anlamına geliyor. Bu sayede Donbas bölgesinin tamamen Rus nüfusa sahip bir bölge olmasının da yolu açılmış oluyor. Ukrayna’nın çağrısıyla harekete geçen Kızılhaç’ın bölgeye gidip tespitler yapması bekleniyor. Ancak henüz Ruslar buna izin vermiş değil. Bu durum ise uluslararası hukuka büyük bir aykırılık teşkil ediyor.
Tahıl Sevkiyatı İçin Odesa’dan İlk Gemi Yola Çıktı
Geçtiğimiz hafta İstanbul’da, Türkiye ve BM ile birlikte Rusya ve Ukrayna arasında imzalanan tahıl koridoru anlaşması ilk sonucunu bu hafta verdi. Anlaşma Rusya’nın Odesa ve etrafındaki limanları bombalamaması ve tahıl taşıyan gemilerin güvenli bir şekilde Ukrayna limanlarından ayrılarak Karadeniz’e açılıp Boğazlardan geçmesini öngörüyor.
Türkiye ve BM yetkilileri İstanbul’da kurulacak bir Ortak Koordinasyon Merkezinde geçen gemileri kontrol edecek. Türk yetkililer Odesa’dan ayrılan ilk geminin Sierra Leone bayraklı Razoni adında bir nakliye gemisi olduğunu ve geminin Lübnan’daki Trablus limanına yanaşacağını belirttiler. Geminin 26 bin ton mısır taşıdığı ve denetim için 2 Ağustos Salı akşamı Türk karasularına varmasının beklendiğini de belirtildi.
Ukrayna Altyapı Bakanı Alexander Kubrakov tahıl sevkiyatı ile ilgili, “Bugün Ukrayna, ortaklarıyla birlikte dünyadaki açlığı önlemek için bir adım daha atıyor” açıklamasında bulundu. Anlaşmanın planlandığı gibi çalışması durumunda küresel gıda krizini hafifleteceği ve tahıl fiyatlarını düşüreceği bekleniyor. Ancak Rusya’nın savaşın ilerleyen aşamalarında sözünü tutup Odesa’ya saldırmayacağından kimse emin olamıyor. Zira önceki yazımda da belirttiğim gibi Rusya, Tahıl Koridoru Anlaşması’ndan hemen sonra Odesa’ya bir saldırı düzenlemişti. Önümüzdeki dönemde 16 geminin daha Ukrayna’dan yola çıkarak özellikle Afrika’ya tahıl götürmesi bekleniyor.
İran Nükleer Bomba Yapabileceğini İddia Etti
İranlı bir haber ajansının bildirdiğine göre İran’ın Atom Enerjisi Yöneticisi Muhammed Eslami, ülkenin nükleer silah yapma yeteneğine sahip olduğunu ancak böyle bir niyetlerinin olmadığını belirtti. Buna benzer bir açıklama geçtiğimiz dönemde İran’ın dini lideri Ali Hamaney’in danışmanı Kemal Harazi tarafından da yapılmıştı. Harazi, Tahran’ın teknik açıdan nükleer bomba yapabilecek kapasitede olduğunu ancak bu konuda bir karar vermediklerini söylemişti. Üst düzey İranlı yetkililerin bu tür açıklamaları, hem İran’ın düşmanlarına göz dağı vermesine hem de nükleer enerjiyi sivil ve barışçıl amaçlarla kullandıklarını ısrarla vurgulamasına yarıyor.
2015 yılında Obama döneminde ABD, Çin, Rusya, Fransa, Almanya ve İran arasında bir nükleer anlaşma imzalanmış ve İran’ın nükleer silah edinme çabaları kontrol altına alınmıştı. Ancak 2018 yılında Trump yönetimi döneminde ABD bu anlaşmadan çekilmişti. Bunun üzerine ise İran anlaşmanın koşullarına uymayacağını ilan etmişti. Son dönemde Biden yönetimi ile birlikte bu anlaşmanın tekrar imzalanması gündemde. Görüşmeler sürüyor, ancak somut bir sonuca ulaşılabilmiş değil.
Bu konjonktürde İran, nükleer silah edinme kapasitesine sahip olduğunu vurgulayarak aynı zamanda pazarlık masasında elini güçlendirmeye çalışıyor. Son dönemde Rusya-Ukrayna Savaşı bağlamında da zaman zaman gündeme gelen nükleer silah tartışmaları, İran’ın bu açıklamalarıyla gündemde daha çok yer etmeye başladı. Bu açıklamaların Birleşmiş Milletlerde bir ay sürecek Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması’nın gözden geçirme sürecinden hemen önce gelmesi ise dikkat çekici.
Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması Gözden Geçirilecek
1970 yılında yürürlüğe giren Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması, nükleer silahların ve silah teknolojisinin yayılmasının önüne geçmek, nükleer enerjinin barışçıl kullanımını teşvik etmek ve nükleer silahsızlanma hedefine ulaşmak için çaba göstermeyi amaçlayan, Soğuk Savaş sırasında imzalanmış uluslararası bir antlaşma. Antlaşmanın imzalandığı dönemde elinde nükleer silah bulunduran ülkelerin bu silahları bulundurmayı sürdürmesi ise bir açmaz olarak görülüyor.
BM’de yapılacak toplantılar öncesi Putin ve Biden birer açıklama yaparak nükleer savaşın kazananı olmayacağını ve böyle bir savaşı istemediklerini deklare ettiler. Biden ayrıca Rusya ile nükleer konusunda yeni bir anlaşmaya hazır olduklarını da belirtti. Rusya’nın Ukrayna işgali ile alevlenen ve İran’dan yapılan resmi açıklamalar ile artarak süren tartışmalar sırasında BM’in bu toplantıları oldukça önem kazanmış görünüyor.
Aslında 2020 yılında yapılması planlanmış olan görüşmeler, pandemi nedeni ile ertelenmişti. Ve bugün tüm dünya nükleer konusunda gerginliği azaltacak yeni görüşmelere çok daha fazla ihtiyaç duyuyor. Görüşmeler sırasında İran meselesinin de gündeme geleceği aşikar. Böylesine gergin bir dönemde söz konusu anlaşmanın nükleer silahların engellenmesine dönük yeni bir revizyonla tekrar imzalanması dünya barışına katkı sunacaktır. Her ne kadar Rusya’nın Ukrayna işgali ironik bir şekilde küresel barışı tehdit ediyor olsa da nükleere başvurmama kararlılığı, dünyamızın geleceği bakımından uluslararası ilişkilerde en önemli gündem olarak önümüzde duruyor. Gelecek yazılarımda BM’de yapılacak nükleer silahlar ile ilgili görüşmeleri sizlere aktarmayı sürdüreceğim.