Hariçten Gazel Haftalık Dış Haberler Bülteni (30 Temmuz-5 Ağustos 2024)
Orta Doğu yine bildiğimiz gibi. 7 Ekim 2023’te Hamas’ın İsrail’e saldırması, İsrail’in ise buna cevap olarak Gazze’de soykırım niteliğine bürünen saldırılarını sürdürmesi, başta tüm Orta Doğu olmak üzere uluslararası ilişkiler sahnesini etkiliyor ve dünya gündeminin ana belirleyicisi olmaya devam ediyor.
Bu yazıda son dönemde yaşanan önemli olaylara değinip Orta Doğu’da nelerin yaşanabileceğine dair düşüncelerimi paylaşacağım.
Orta Doğu’da Neler Oluyor?
İsrail, istihbarat örgütü Mossad aracılığıyla birçok muhalifini, inceden inceye planlanmış operasyonlarla farklı ülkelerde öldürdü, öldürüyor.
Bugüne kadar Mossad’ın resmi olarak kabullenmediği birçok suikast girişimi oldu. Bunların bir kısmı başarısız olsa da Mossad, birçok Filistinli lideri ve bilim insanını bu yolla öldürebildi.
Gazze Savaşı’nın başından bu yana da İsrail ordusu ve Mossad, Hamas’ın Gazze’deki askeri kanadının liderlerine ve Hizbullah ve İran’a bağlı güçlerin yöneticilerine suikastler düzenledi.
Geçtiğimiz Nisan ayı başında İsrail, Şam’da bulunan İran konsolosluğuna düzenlediği hava saldırısında Devrim Muhafızları Kudüs Gücü’nün üst düzey komutanlarından Tuğgeneral Muhammed Rıza Zahedi ve yardımcısı Tuğgeneral Muhammed Hadi Hacı Rahimi ile birlikte yedi İranlı subayı öldürmüştü.
Konsolosluk topraklarında bu saldırının gerçekleşmesi İran için bir tür aşağılama ve İsrail için ise bir gövde gösterisiydi. İran buna cevap olarak (ABD’nin de bilgisi dahilinde) İsrail topraklarına doğrudan, çok sayıda siha ve füzelerle bir hava saldırısı düzenlemişti.
Bu saldırıda İsrail’e İran ve müttefiklerinden atılan siha ve füzelerin çoğunluğu, İsrail topraklarına ulaşamadan İsrail, ABD, İngiltere ve Ürdün tarafından havada imha edilmişti.
İran bu saldırı ile kendisinden beklenen misillemeyi yapmış ancak İsrail’e ciddi bir zarar vermeyi de başaramamıştı.
Bugün ise İran’dan Nisan ayında yaptığına benzer ya da ondan daha şiddetli yeni bir saldırı bekleniyor. Nedeni ise Hamas’ın siyasi kanadının lideri İsmail Haniyye’nin, Tahran’a İran’ın yeni cumhurbaşkanı Mesut Pezeşkiyan’ın görev teslimi törenine katılmak için gittiğinde öldürülmesi. İran bu saldırı için İsrail’i suçlarken İsrail her zaman olduğu gibi saldırıyı üstlenmedi. Saldırının nasıl yapıldığına dair de birçok spekülasyon medyada yer aldı.
İsrail geçen hafta ayrıca, Haniyye ile aynı gün Hizbullah’ın üst düzey yöneticilerinden Fuad Şükür’ü Beyrut’ta öldürdü ve Kassam Tugayları’nın lideri Muhammed Deif’in Temmuz ayında Gazze’de öldürüldüğünü duyurdu.
Haniyye’nin Tahran’da ciddi bir meydan okuma ve aşağılama içerecek şekilde Tahran’da öldürülmesi, İran üzerinde müthiş bir misilleme baskısının oluşmasına neden oldu. Ancak İran bölgede büyük bir savaş istemiyor. Bunu ABD de istemiyor. Dolayısıyla İran’ın, muhtemelen ABD yetkilileri ile de diplomasi trafiği eşliğinde, ancak karizmasını da korumasını sağlayacak bir saldırı düzenlemesi bekleniyor.
İktidarını korumak ve İsrail’in düşmanlarına korku salmak derdindeki Netanyahu ise ABD’yi de fazlasıyla kızdırmak pahasına şımarık ve küstahça açıklamalar yaparak gerilimi tırmandırmayı sürdürüyor. Çünkü Netanyahu İran saldırısına karşı ABD’nin İsrail’i savunacağını biliyor ki ABD’den de bu yönde bir açıklama geldi.
Aylardır analistler, ister İran ya da vekilleri, ister İsrail ya da ABD olsun, bölgedeki savaşan taraflardan hiçbirinin tam ölçekli bir savaşla ilgilenmediğini söylüyor. Ancak İran’ın Ayetullahı Ali Hamaney, İsrail’e “ağır bir ceza” verecekleri sözünü verdi ve bu durumda intikamın bir “görev” olduğunu da sözlerine ekledi.
İran’da rejim muhalifleri ve rejim yanlısı birçok kişi Netanyahu’nun İran’ı tuzağa düşürerek bir savaşa çekme düşüncesinde olduğunu ve bu tuzağa düşmemeleri gerektiğini düşünüyor. Bu nedenle de bu garip çelişki içinde İran’ın nasıl bir saldırı yapacağı merakla bekleniyor.
Küresel piyasalar da bu savaşı fiyatlıyor. ABD’de yaşanan resesyon beklentileri tüm dünya borsalarında satışa neden oldu. Ancak bu satışları tetikleyen diğer bir unsur ise Orta Doğu’da ortaya çıkacak bir savaş ihtimali ve jeopolitik risklerin fiyatlanmasıydı.
Sözün özü, aslında Orta Doğu hep bildiğimiz gibi. Ateşlenecek fitillerle dolu Orta Doğu siyaseti, Gazze Savaşı’ndan sonra yeni bir denge arayışı içinde. Bu denge arayışı ise kendi içinde birçok riski barındırıyor.
Bir tarafta Netanyahu’nun şımarıklığından bıkmış ancak kendini İsrail’i korumak zorunda hisseden ABD, bir yanda iç siyasetinde ve ekonomisinde ciddi sıkıntılar yaşayan ancak karizmasını korumak için bir misilleme ihtiyacı içinde olan İran, öte yanda tüm bu gelişmeleri izleyen ve savaşın büyümesinden çekinen bölge ülkeleri…
Gerilimin tırmanmasının son hızla sürdüğü, buna karşın arabuluculuk girişimlerinin pek sonuç vermediği bir vasatta ise Gazze’de sivil katliamı sürüyor. Hizbullah ile İsrail arasında füze saldırıları yoluyla düşük yoğunluklu bir savaş devam ediyor. Netanyahu ise kendi koltuğunu korumanın derdi içinde İsrail’in karşı konulamaz bir gücü olduğunu tüm dünyaya kanıtlama çabasını sürdürerek ve iç politikada İsrail sağını yanında tutarak çözüm yollarını tıkıyor.
Tüm bu gerilim nasıl çözülebilir diye baktığımızda ise akıllara Gazze’de aylardır süren ateşkes görüşmelerinin ABD’nin ittirmesi ile bir sonuca bağlanması ve bölgede geçici de olsa sükûnetin sağlanması dışında bir ihtimal görünmüyor.
Ancak Hamas adına Katar’da yürütülen ateşkes müzakerelerini yürüten İsmail Haniyye’nin öldürülmesinin verdiği mesaj oldukça açık: Netanyahu hükümeti henüz bir ateşkesi istemiyor.
Haniyye’nin öldürülmesi Hamas’ı ortadan kaldırmayacağı gibi belki birçok açıdan daha da inatçı bir aktöre dönüştürecek. İsrail elbette bunu biliyor ve kartlarını gerilimi tırmandırmaktan yana kullanıyor. Zira Netanyahu’nun yönettiği İsrail; gerilim, çatışma, sivil katliamı ve suikastlerden beslenerek pozisyonunu korumayı sürdürüyor.
Bu gergin bekleyişi takip edip siz değerli Daktilo1984 okurlarına gelişmeleri aktarmayı sürdüreceğim.