Hariçten Gazel Haftalık Dış Haberler Bülteni (3-9 Haziran 2025)
Hafta sonundan beri tüm dünyanın gündemini meşgul eden Madleen Gemisi’nin sonu, Gazze’ye yardım götürmeye çalışan diğer yardım gemilerinin talihsiz sonuyla karşılaşarak engellenmeyle bitti.
İsrail’in ateşkesin sona erdiği Mart ayından bu yana uyguladığı ve Gazze halkını açlığa mahkum ettiği ablukayı protesto etmek amacıyla Özgürlük Filosu Koalisyonu adlı uluslararası bir sivil girişim tarafından yola çıkarılan Madleen Gemisi, ismini Gazze’nin ilk kadın balıkçısı Madleen Kullab’dan aldı.
İsrail ise bu tür girişimleri kendi politikalarına ve egemenlik haklarına bir müdahale olarak görerek gemilerin Gazze’ye insani yardım ulaştırmasını engelliyor. Ancak elbette bu tip yardım gemileri sayesinde İsrail’in tecrit ve abluka politikası tüm dünyada gündeme getirilmiş oluyor.
Tüm dünyanın gözleri önünde Gazze halkının temel yaşam ihtiyaçlarından uzak kalmasını ve kıtlık seviyesinde bir açlığa mahkum edilmesini protesto etmek amacıyla geçen hafta Sicilya’dan yola çıkan Madleen yelkenli gemisi, Pazar günü gece saatlerinde İsrail ordusunun müdahalesiyle karşılaştı.
Gemide toplam 12 kişilik aktivist grubu bulunuyordu. Bu kişiler arasında ünlü iklim aktivisti Greta Thunberg , Fransa kökenli Avrupa Parlamentosu Üyesi Rima Hassan, Game of Thrones’un İrlandalı oyuncusu Liam Cunningham, İspanyol aktivist Sergio Toribio, Al Jazeera’da gazetecilik yapan Omar Faiad’in yanı sıra iki Türk aktivist -FFC Organizasyon Sorumlusu ve Yürütme Kurulu Üyesi Yasemin Acar ile gönüllü olarak katılan Şuayb Ordu da yer alıyordu.
Madleen Gemisi’nde aralarında tıbbi malzemeler, un, pirinç, bebek maması ve bezi gibi insani yardım malzemeleri bulunuyordu. Madleen Gemisi İsrail’in Gazze’ye 2007’den beri uyguladığı deniz ablukasını ifşa etmek, medyada konu hakkında yankı uyandırmak, Gazze krizini gündemde tutmak gibi amaçlar güdüyordu ki dünyada oluşan tepkilere bakınca bu amaçlara nispeten ulaşabildiğini söylemek mümkün.
İsrail ordusunun baskınının ardından gemiyle irtibat kesildi ve geminin Aşdod limanına çekildiği açıklandı. İsrail Dışişleri Bakanlığı’nın yaptığı açıklamaya göre İsveçli Greta Thunberg, Almanya vatandaşı Yasemin Acar ve Türkiye’den Hüseyin Şuayb Ordu ile birlikte toplam 12 aktivist sınır dışı edilmek üzere Ben Gurion Havalimanı’na götürüldü.
İsrail basınının haberlerine göre ise Greta Thunberg’in de aralarında olduğu dört aktivist sınır dışı edilmeyi kabul etti. İsrail Dışişleri Bakanlığı, Thunberg’i Fransa üzerinden İsveç’e gönderdiğini bildirdi. Sınır dışı belgelerini imzalamayı reddeden 5 Fransız aktivistin ise mahkemeye çıkarılacağı duyuruldu. Türk aktivist Şuayb Ordu da sınır dışı edilmeyi kabul edenler arasında.
Greta Thunberg yaptığı açıklamada, İsrail’in yardım botuna el koymasının uluslararası hakların ihlali olduğunu, İsrail’in gemiyi uluslararası sularda kaçırarak yasa dışı bir eylem gerçekleştirdiğini söyleyerek İsrail’de tutulan aktivistlerin serbest bırakılması çağrısında bulundu. Thunberg, “İsrail’e yasa dışı yollardan girdiğimi kabul etmedim” sözlerini de sarf etti.
Bu arada Gazze halkına destek vermek amacıyla Mağrip Direniş Konvoyu adında yüzlerce Moritanyalı, Faslı, Tunuslu ve Cezayirli aktivisti taşıyan bir gemi daha yola çıktı.
İsrail’in korkusu bu tip gemilere izin verilirse Gazze’nin tüm dünyadan yardım gemisi akınına uğraması. Nitekim İsrailli bir yetkili, Madleen yelkenlisinin ablukayı aşması halinde Gazze’ye filo akınıyla karşı karşıya kalacaklarını ifade etmiş ve İsrailli deniz komandolarının gemiyi basacağını söylemişti.
7 Ekim 2023 tarihinde Hamas’ın İsrail topraklarına saldırması ve 1200 kişiyi öldürüp 250 kadarını kaçırması ile başlayan süreç, zaman içerisinde İsrail’in 2 milyondan fazla nüfusu barındıran Gazze’ye soykırım uygulamasına kadar vardı.
Madleen Gemisi gibi daha birçok yardım gemisinin barışçıl yöntemlerle Gazze’ye doğru yola çıkması Netanyahu hükümetinin başını daha çok ağrıtabilir. Bu tür protestolar İsrail’i tüm dünyada Gazze’de yaptıklarından dolayı bir “haydut devlet” imajına her geçen daha da çok büründürüyor.
İsrail hükümeti kimseyi umursamayan politikalarını sürdürmeye devam ederek bir yandan da uluslararası prestijini daha çok kaybediyor ki bu durum gelecekte İsrail’e sandığından daha büyük bir fatura çıkarabilir.
Los Angeles Karıştı: Trump Ulusal Muhafızları Görevlendirdi
Geçtiğimiz hafta ABD’nin Los Angeles kentinde göçmenlere yönelik, Göç ve Gümrük Muhafaza Kurumu (ICE) görevlileri tarafından yapılan baskınlara tepki olarak başlayan protestolar ABD siyasetinde ciddi bir krize dönüştü.
Los Angeles’ta, Cumartesi günü Göç ve Gümrük Muhafaza Kurumu (ICE) görevlileriyle, bölgede baskınların yapıldığı haberinin yayılmasından sonra toplanan bir grup eylemci arasında çatışmalar yaşandı.
Protestoların dördüncü gününde Başkan Donald Trump, olayları bastırmak için kente iki bin ek Ulusal Muhafız ve 700 deniz piyadesi gönderme kararı aldı ki bu karar Kaliforniya eyaleti ile federal hükümet arasında da bir krize dönüştü. Washington Post gazetesine göre Los Angeles’ta göreve çağrılan askeri personel sayısı yaklaşık 4800’e ulaştı.
Kaliforniya Valisinin ve Los Angeles Belediye Başkanı’nın itirazlarına rağmen şehirde konuşlandırılan Ulusal Muhafızlar, eylemcileri dağıtmak için göz yaşartıcı gaz ve plastik mermi kullandı ve eylem bölgesi savaş alanına döndü.
Vali Gavin Newsom ile Başkan Donald Trump arasında karşılıklı atışmalar arttı ki bu ikili arasında geçmişte de tartışmalar yaşanmıştı. Trump gazetecilere yaptığı açıklamada Newsom’un tutuklanmasının “harika” olacağını düşündüğünü söyleyerek tahriklerini sürdürdü. Newsom ise sosyal medyada Trump’ın bu açıklamasını “otoriterliğe doğru açık bir adım” olarak nitelendirdi.
Kaliforniya göçmenlerin yoğun olarak yaşadığı bir eyalet. Gösteriler, üniformalı Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Kurumu (ICE) görevlilerinin Kaliforniya eyaletinde yaptığı baskınlar sonrası 6 Haziran Cuma günü başlamıştı ki ICE görevlileri Türkiye vatandaşı Rumeysa Öztürk ve daha birçok Filistin davasını destekleyen yabancı öğrenciyi de göz altına almıştı.
Los Angeles Belediye Başkanı Karen Bass, X platformunda yaptığı açıklamada, “Los Angeles’ta şu anda büyük bir korku olduğunu” söyleyerek şehrinin bir göçmen şehri olduğunun altını çizdi.
Vali Newsom ve Kalifornia Başsavcısı Rob Bonta, Trump yönetimini valinin izni olmadan Ulusal Muhafız birliklerini Los Angeles’ta görevlendirdiği için Trump yönetimi aleyhine dava açtı.
Sosyal medyada “UYANIN!” mesajını yazan Newsom, ABD deniz piyadelerinin “siyasi piyon olmadığını” belirtmişti. Newsom, 9 Haziran Pazartesi günü yaptığı diğer bir açıklamada Ulusal Muhafızlar’ın harekete geçirilmesinin yasa dışı olduğu görüşünü savundu.
Newsom, “Donald Trump’ın istediği tam olarak buydu. Yangını körükledi” ifadelerini de kullandı ki Trump’ın bu tür politikalarla kutuplaştırıcı bir siyaset izleyerek tabanını konsolide etmeyi bir politika olarak tercih ettiğini de biliyoruz.
ABD Başkanı Donald Trump ise California yetkililerinin eleştirilerine rağmen Ulusal Muhafızları Los Angeles’a gönderme kararını savunuyor ve Ulusal Muhafızlar’ın görevlendirilmemesi durumunda Los Angeles’in yok olacağı iddiasında bulunuyor. Trump, asayiş ve düzenin çok sıkı şekilde sağlanması için Los Angeles kentine Ulusal Muhafızları gönderdiğini söylüyor.
Trump’ın seçim döneminde kampanyasının önemli bir parçası olan göçmen meselesi, iktidar döneminde ABD toplumunda ciddi bir korku ve rahatsızlık yaratan bir sorun haline geldi. Birçok göçmenin terörizm ve uyuşturucu kaçakçısı şüphelisi olarak ülkelerine gönderilmesi, yabancı öğrencilere anti-semitizm iddiası ile yapılan baskılar, göçmen ailelerin bölünmesi korkusu gibi sorunlar ABD toplumunda patlayıcı etkilere dönüşüyor.
Federal Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Kurumu (ICE) ise bu baskı politikalarının göbeğinde yer alıyor. Los Angeles’ta yaşananlar sert göçmen politikalarının devam etmesi durumunda bu tür protestoların artacağının da bir habercisi niteliğinde. Ancak Trump bu tür güvenlik sorunlarını iktidarını tahkim etmek ve pozisyonunu meşrulaştırmak için kullanıyor.
Bu politikanın Trump’a ne kadar yarayacağını zaman gösterecek. Yine de ABD gibi özgürlüklerine düşkün bir toplumda bu tür bir baskı yönetiminin ve Ulusal Muhafızlar’ın eyaletlerde görevlendirilmesinin hoş karşılanmayacağını tahmin etmek mümkün.