Hariçten Gazel Haftalık Dış Haberler Bülteni (22-28 Temmuz 2025)
7 Ekim 2023: Orta Doğu’nun bitmek tükenmek bilmeyen savaş ve çatışmalarında yeni bir sayfa açan bu tarih, sonrasında yaşananlar düşünüldüğünde, tüm dünyadaki Yahudiler için de yeni bir dönemin habercisi.
Zira Netanyahu yönetimindeki İsrail devleti; artık küresel çapta, Gazze’de kasıtlı bir biçimde 2.3 milyon nüfusu yok etme, zorla yerinden etme ve göçe zorlama politikaları takip eden katliamcı bir devlet olarak görülüyor. Bu algı her geçen gün yeni olaylarla daha da güçleniyor ve İsrail’in savaş suçları dosyasına yeni deliller ekleniyor.
İsrail hükümeti her ne kadar yaptığı her eylemde ısrarla Hamas’ı suçlasa da 2.5 yılı aşkın süredir bombalanan ve taş üstünde taş kalmayan küçük bir şehir olan Gazze’de, Hamas’ın da iyi durumda olmadığını herkes biliyor ve dünya kamuoyu, İsrail’in, çocuklar ölür ve öldürülürken durmadan Hamas’ı suçlamasına artık kulak asmıyor.
Netanyahu’nun hükümet ortakları ise dinci bir radikalizmle daha çok kan ve göz yaşı talep ederek Gazze’nin tamamen yok edilmesi niyetlerini neredeyse gizlemiyor, tanrının seçtiği özel halk olduklarına dair derin bir inanışla tüm dünyayı yok sayıyorlar.
İşte böyle bir durumda Netanyahu; tüm dünyadaki Yahudileri, Holokost döneminin acılarından doğan İsrail devleti ile birlikte bir felakete sürüklüyor ve dünyanın gözünde -en çok da yeni nesillerin nezdinde- soykırımcı bir halk ve devlet imajına büründürüyor.
Mart ayında ateşkesin bitmesinden bu yana İsrail’in Gazze’ye giren yardımları bloke etmesi ve yardımları Birleşmiş Milletler ve diğer kurumların yerine kendisinin kurduğu bir sistemle dağıtacağını söylemesinden bu yana onlarca bebek açlıktan öldü.
BM’ye göre Gazze’de yalnızca gıda dağıtım noktalarında 1000’den fazla insan hayatını kaybetti, ve son günlerde iki yüze varan sayıda insan açlıktan öldü.
Yardımların bloke edilmesi, elektriklerin kesilmesi, ulaşan az sayıda yardımı almaya gidenlerin üzerine ateş açılması ve tüm bu insani kriz sırasında askeri operasyonların da hız kesmeden sürmesi artık kimsenin vicdanının kaldıracağı bir yük değil.
Açlıktan ölen çocukların fotoğrafları özellikle son birkaç haftada Netanyahu yönetimine karşı tüm dünyada çok büyük bir öfkenin ve tepkinin yükselmesine neden oluyor. Özellikle ailesini Holokost sırasında kaybetmiş birçok Yahudi ismin Netanyahu yönetimine yönelik tepkisi oldukça yerinde ve anlamlı.
Dün gelen bir haber ise gelecekte İsrail’in Gazze’de son 2.5 senede yaptıklarından dolayı soykırım ile suçlanacağını göstermesi bakımından oldukça önemliydi. İsrail merkezli insan hakları örgütü B’Tselem ve İnsan Hakları Destekçisi İsrailli Doktorlar (PHRI) dün Gazze ile ilgili yayınladıkları raporlarla İsrail’i Filistin halkına karşı soykırım yapmakla suçladı.
B’Tselem, İsrail’in son dönemde izlediği politikaları ve siyasetçiler ile askeri yetkililerin açıklamalarını değerlendirdiği raporunda, “İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki Filistin toplumunu kasıtlı olarak yok etmeye yönelik, eşgüdümlü bir eylem yürüttüğüne dair kesin bir sonuca” ulaşıldığını açıkladı.
PHRI ise İsrail’in Gazze’ye yönelik askeri operasyonlarını sağlık sistemi üzerinden incelediği raporunda, “Gazze’nin sağlık ve yaşama destek sistemlerinin kasıtlı ve sistematik bir şekilde çökertildiğine dair” kanıtlar bulunduğunun altını çizdi.
Güney Afrika’nın 2023 sonunda Uluslararası Adalet Divanı’nda İsrail’i soykırım yapmakla suçlayan bir dava açmasının ardından sıklıkla tartışılan soykırım suçlaması, bu tip raporlarla güçleniyor. Netanyahu yönetimi ise adeta bu suçlamanın altını doldurmak için daha çok çabalıyor.
Geçtiğimiz hafta Filistin meselesinde yaşanan diğer bir gelişme de sembolik açıdan oldukça önemliydi. Fransa resmi olarak Filistin devletini tanıyacağını duyurdu.
İsrail ve ABD karara tepki gösterirken ABD Başkanı Donald Trump, Macron’un “açıklamasının bir önemi” olmadığını söyledi.
Eylül ayında Birleşmiş Milletlerde resmileşecek tanıma kararı ile Fransa, Filistin’i tanıyan en güçlü Avrupa ülkesi olacak ki bunun sembolik açıdan anlamı büyük. Halihazırda Birleşmiş Milletlere üye 193 ülke arasında Filistin devletini Türkiye dahil 148 ülke tanıyor.
Öte yandan İngiltere Başbakanı Keir Starmer da, kendi partisinden vekiller dahil, Filistin’i devlet olarak tanıma baskısı altında. Avam Kamarası’ndaki dokuz siyasi partiden yaklaşık 220 milletvekili Starmer hükümetine Filistin’i tanıma çağrısında bulundu.
Avrupa Komisyonu bir yaptırım olarak İsrail’in Horizon Europe katılımını askıya almayı görüşürken (oldukça küçük ve sembolik bir adım) birçok devlet de İsrail aleyhine kınama yayınlamayı sürdürüyor.
Başkan Trump da tüm bu olanlardan sonra Gazze’de çocukların açlıktan ölmesi üzerine iki çift laf etme zorunluluğu duydu. Trump, Gazze’de gerçekten bir açlık olduğunu ifade ederek Netanyahu’nun Gazze’de yeterli miktarda gıda bulunduğuna dair açıklamasına karşı çıktı.
Peki, tüm bu yaşananlar karşısında Netanyahu hükümeti ne yapıyor? Öncelikle her ağzını açtığında Hamas’ın gelen gıda yardımlarını çaldığını ve kendi çıkarına kullandığını iddia ediyor. Ancak bu açıklama kimseyi tatmin etmiyor.
Bunun dışında Netanyahu, askeri operasyonlara her gün on saatlik bir ara verilerek yardımların girişinin kolaylaştırılması sözünü verdi. İsrail ordusu, Gazze’de belirlenmiş üç bölgede saldırılarına ara verdiğini açıkladı. İkinci bir açıklamaya kadar duraklama, sabah 10.00’dan akşam 20.00’ye kadar sürecek.
Ancak uzmanlar bu önlemin Gazze’deki yaygın açlığı önlemede çok yetersiz kalacağını söylüyorlar. Son üç günde ancak 50 tır yardım Gazze’ye girebildi ki bu yardımlar çok ama çok yetersiz.
Öte yandan Pazar günü Birleşik Arap Emirlikleri ve Ürdün, havadan paraşütlerle Gazze’ye gıda malzemesi attılar. İsrail ordusu da dün, Gazze Şeridi’nde “insani yardım çabalarını iyileştirmek” için havadan onlarca yardım kolisi attığını açıklarken, bölgedeki sivilleri kasıtlı olarak aç bırakmadığını da tekrar belirtti.
Gazze Sağlık Bakanlığı, İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik operasyonlarında hayatını kaybedenlerin sayısının 60.000’i geçtiğini duyurdu Son olarak bugün sabah da İsrail’in saldırılarında 62 Gazzeli daha hayatını kaybetti. Bu kişilerden 19’u yardım ararken öldürüldü.
İsrail’in temel yardımların ulaştırılması için çatışmalara ara verdiğini açıklamasına rağmen bir günde yine 62 kişinin öldürülmesi, Netanyahu hükümetinin dünyadan gelen tüm çağrı ve baskılara rağmen Gazze’ye dair yok etme ve Gazze halkını (Gazze’nin güneyinde) toplama kampı statüsünde bir yerde toplama kararından dönmediğini gösteriyor.
Netanyahu yönetimindeki İsrail hükümeti politikalarında radikal bir değişime gitmezse, bu açlık ve katliamı sürdürür ve ABD de bu duruma engel olmazsa, soykırım iddiaları güçlenecek ve tüm dünyanın gözünde önce İsrail sonra da ABD’nin itibarı yerle bir olmaya devam edecek.
Evet, bu tahmini kolaylıkla yapıyorum. Çünkü şunu biliyorum ki çocukların bu şekilde açlıkla boğuştuğu ve kasıtlı bir şekilde açlıktan öldürüldüğü bir yerde insanlığın vicdanı bu durumu kaldıramaz.
Her ne kadar İsrail yabancı gazetecilerin bölgeye girmesine engel olmaya çalışsa da Gazze’den gelen az sayıda fotoğraf dahi son birkaç haftada tüm dünyada büyük tepkilere neden oldu.
İlerleyen dönemde Gazze’de katliam ve açlığın sürmesi durumunda -ki Netanyahu hükümetinin tepkileri ve yaptıklarından anladığımız kadarıyla bu felaket sürecek- İsrail’e yönelik soykırım suçlamasının artarak devam ettiğini göreceğiz.