[voiserPlayer]
Hariçten Gazel Haftalık Dış Haberler Bülteni (20-26 Şubat 2024)
Gazze Savaşı’nda yeni bir ateşkes anlaşması için görüşmeler sürerken taraflardan çelişkili açıklamalar geliyor. Geçtiğimiz hafta Paris’te ABD, İsrail, Mısır ve Katar temsilcileri arasında başlayan müzakereler; Gazze Savaşı’nda sağlanacak yeni bir ateşkes ve rehine takası konusunda bir çerçeve belirlemeyi amaçlıyor.
Ateşkes anlaşması için görüşmeler sürerken Gazze Savaşı’nın küresel siyasete etkileri de sürüyor. ABD ve İngiltere, Yemen’de Husi hedeflerini vurmaya devam ediyor. Avrupa Birliği’nde ise Gazze Savaşı’na verilen destek sorgulanıyor. Bu yazıda ateşkes görüşmelerini, Yemen’deki son durumu ve Avrupa Birliği (AB) içindeki Gazze tartışmasını değerlendireceğim.
Gazze Savaşı’nda Yeni Bir Ateşkes Mümkün mü?
İsrail’in son haftalarda Refah’a karadan geniş çaplı bir operasyon yapacağı tehdidini savurması tarafları yeni bir ateşkes için hareketlendirdi.
Bu kapsamda geçtiğimiz Cuma günü Paris’te bir araya gelen ABD, İsrail, Mısır ve Katar temsilcileri, ateşkesin koşullarını belirlemek için bir araya geldi.
Bir Hamas yetkilisi kendi önerilerini Mısır’a sunduklarını ve buradan bir sonuç beklediklerini belirtmişti. Netanyahu ise İsrail ordusunun, savaş kabinesine Refah kentine yapılacak operasyonun detaylarını ve sivillerin nasıl korunacağını dair planlarını ilettiklerini belirtti.
Mısır basını Katar’ın Doha kentinde ateşkesin sağlanması için müzakerelere başlandığını duyurdu. Görüşmelere dair basına çok ayrıntılı bilgi sızmıyor. Ancak esir takası konusunda ilerleme sağlandığını İsrailli bazı yetkililer de açıkladı.
Basına yansıyan bilgilerden anlaşıldığı kadarıyla Hamas, esirlerin takas edilmesi için İsrail’in Gazze’den tamamen çekilmesini şart koşuyor. Netanyahu hükümeti ise bunu kabul etmiyor. Netanyahu zafere çok yakın olduklarını ve Refah’a yapılacak büyük bir operasyonla zafer kazanacaklarını vurguluyor.
Netanyahu’nun Refah konusundaki tehdidi müzakerelerde ellerini güçlendirmeye yönelik de olabilir. Çünkü İsrail ordusunun karadan Refah’a yapacağı bir operasyon, Gazze’ye yönelik 3.5 ayı aşkın süredir devam eden ve soykırım boyutlarına vararak 30 bin kişinin ölümüne neden olan katliamı çok daha korkunç boyutlara taşıyacaktır. Bu durumun İsrail açısından bir zafer olarak görülmesi pek mümkün olmayabilir.
İsrail Refah’a halihazırda havadan saldırmaya devam ediyor. Bu saldırılar nedeniyle Gazze’nin kuzeyinden güneyine sığınan 1.4 milyonun üzerindeki Gazzeli nüfusuna yardım ulaştırılması da çok mümkün olmuyor. Yıkıntıların altında ise ne kadar Gazzeli’nin ölü bedeninin yattığı bilinmiyor.
Birleşmiş Milletler Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım Ajansı (UNRWA) Refah’a düzenlenecek bir kara operasyonunun kitlesel sivil kayıplara sebep olacağı konusunda uyardı. Refah’ta bulunan Gazzeliler topraklarına bir daha dönememe korkusuyla Refah’tan ayrılmayı istemiyor. Refah ayrıca Mısır’dan gelen yardımların Gazze’ye girdiği yer. Zaten yeterli yardım bölgeye ulaşamıyor. Dolayısıyla Refah’ın bir kara operasyonu ile topyekun işgal edilmesi artık dayanılamaz boyutlara gelmiş insani krizi daha kötü hale getirecektir.
Bu koşullarda ABD yönetimi İsrail’e diplomatik baskı uygulamayı ve ateşkesi sağlama çabalarını sürdürüyor. Ancak bu zamana kadar ABD’nin bu baskıları İsrail tarafından pek ciddiye alınmadı.
ABD Başkanı Joe Biden bugün İsrail’in Ramazan ayı boyunca Gazze’de askeri operasyon yapmayacağını prensipte kabul ettiğini duyurdu. Biden bu anlaşma karşılığında Hamas’ın da rehineleri serbest bırakacağını söyledi.
Ancak İsrail’in bunu hangi koşullarda kabul ettiği ve bu karara uyup uymayacağı bilinmiyor. Hamas ise İsrail Gazze’den tamamen çekilmeden rehinlerin hepsini serbest bırakmak istemiyor.
Katar’da süren görüşmelerde İsrailli ve Hamaslı yetkililer Ramazan ayında uygulanacak bir ateşkes için anlaşmaya yakınlaşmış olabilir. Şu ana kadar gelen bilgiler ve Biden’ın açıklamaları bu duruma işaret ediyor. Önümüzdeki hafta ateşkesin ilan edilmesi olası gözüküyor.
Yine de Netanyahu’nun Refah’a yapılacak bir operasyonu İsrail zaferi için gerekli görmesi bu ateşkesin gerçekleşirse de çok kırılgan bir zeminde olacağını gösteriyor.
Yemen: Gazze Savaşı’nın Bir Başka Cephesi
Gazze Savaşı’nın küresel siyaset ve dolayısıyla da küresel ekonomi üzerinde birçok etkisi oldu ve olmaya da devam ediyor. İran destekli güçlerin Ürdün’de ABD üssünü vurmasını üç hafta önceki yazımda anlatmıştım. ABD iki askerini kaybettiği bu saldırıya karşı Suriye’de İran destekli güçlere saldırılarda bulunarak karşılık vermişti.
Yemen’de Husilerin Kızıldeniz girişinde Babülmendep Boğazı civarında İsrail’e mal götüren ya da İsrail’i destekleyen Batılı ülkelerin gemilerini vurması ise küresel ticareti etkileyen daha büyük bir olay. Yemen’in başkenti Sana’yı da elinde bulunduran İran destekli Husiler, Kasım ayının ortalarından bu yana 45’ten fazla saldırı düzenleyerek geçen gemileri tehdit etmeyi sürdürüyor.
Küresel ticaret açısından oldukça işlek bir bölge ve Kızıldeniz’e Hint Okyanusu’ndan giriş kapısı olan bu bölgedeki Husi saldırıları nedeniyle birçok uluslararası şirket gemi rotalarını Afrika’nın güneyine, Ümit Burnu’na yönlendirmiş ve bu durum da uluslararası navlun fiyatlarında artışa neden olmuştu.
ABD ve İngiltere’nin başını çektiği güçler bu bölgeye gemiler sevk ederek Husi hedeflerine saldırmıştı. Son olarak ise geçen hafta Pentagon, ABD ve İngiltere savaş uçaklarının Yemen’de Husilere ait 18 ayrı noktaya saldırı düzenlediğini açıkladı. Bu saldırılar müttefik güçlerin dördüncü ortak operasyonu oldu.
Müttefik güçler diyorum zira bu operasyonlara Avustralya, Bahreyn, Kanada, Danimarka, Hollanda ve Yeni Zelanda da destek veriyor. Husilerin depolama tesislerini, insansız hava araçlarını, hava savunma sistemlerini, radarlarını ve helikopterlerini hedef alan saldırılar, Husi yönetiminin gemilere saldırma kapasitesini azaltmayı hedefliyor.
ABD’de Kasım’da düzenlenecek seçimlerden önce ABD kamuoyu, bugüne kadar hiç olmadığı kadar dış politika konularının konuşulduğu bir seçim sürecine şahitlik ediyor. Biden yönetimi Ortadoğu’da Gazze Savaşı’nın kendisi için yol açtığı zararları minimuma indirmek için de Gazze’de ateşkesi destekliyor. Zira artan çatışma ortamı ABD için yeni riskleri de beraberinde getiriyor.
AB’de Gazze Savaşı ve İsrail’e Destek Tartışması
7 Ekim’de başlayan Gazze Savaşı’nın başından bu yana kurum olarak AB İsrail’e büyük destek veriyor. Ancak savaşın ilerlemesi ve Gazze’de yaşananların soykırım boyutlarına varması AB içinde de tartışmalara neden oluyor. Güney Afrika’nın Lahey’de bulunan Uluslararası Adalet Divanı’nda İsrail aleyhine soykırım davası açması da Avrupa ülkelerinin İsrail’e verilen desteği sorgulama yoğunluğunu arttırdı.
Bu iç tartışmaların bir sonucu olarak İspanya’nın El Pais gazetesine verdiği mülakatta Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’i “tamamen İsrail yanlısı duruş sergilemekle” suçlayarak AB içinde yeni bir tartışmanın fitilini ateşledi.
Borell geçtiğimiz hafta G20 Dışişleri Bakanları Toplantısı için gittiği Brezilya’nın Rio de Janeiro kentinde de Gazze’de yaşananların doğal bir felaket olmadığını ve bu insani felaketin durdurulması gerektiğini vurgulamıştı.
Borell El Pais’e verdiği mülakatta ayrıca, Ursula von der Leyen’in İsrail’e yaptığı geziyi de eleştirerek bu gezinin Avrupa açısından jeopolitik maliyetinin oldukça yüksek olduğunu belirtti.
Gazze Savaşı’nda ABD, İngiltere ve AB tarafından İsrail’e verilen bu büyük destek önceki yazılarımda da sıkça belirttiğim gibi Batı kamuoyunda ciddi tepkilere neden oluyor.
Son olarak geçtiğimiz Pazar günü İsrail’in Washington Büyükelçiliğinin önünde “Filistin’e özgürlük” nidalarıyla bağırarak kendini ateşe veren ve ABD Hava Kuvvetlerinde muvazzaf asker olduğu teyit edilen 25 yaşındaki Aaron Bushnell’in hayatını kaybetmesi, ABD’nin İsrail’e verdiği desteğin sorgulanması için yeni tartışmaları beraberinde getirecektir.