Hariçten Gazel Haftalık Dış Haberler Bülteni (4-10 Haziran 2024)
Bu hafta dünya gündeminde 6-9 Haziran arasında AB ülkelerinde gerçekleştirilen parlamento seçimleri vardı.
Bu seçimlerin Avrupa’da son yıllarda yükselişte olan alternatif sağın (aşırı sağ terimini çok tercih etmiyorum) oylarını arttırdığı bir seçim olması bekleniyordu.
Ancak sonuçlar gösterdi ki Avrupa’da popülizm ve alternatif sağ hareketler birçoklarının beklediğinden de öte bir kamuoyu desteğine kavuşmuş.
Bu nedenle parlamento seçimleri Avrupa siyasetini derinden sarstı ve etkilerini hemen göstermeye başladı.
Seçimlere geçmeden önce son yıllarda Avrupa’da popülizm ve alternatif sağın -ya da medyada daha çok kullanıldığı ismiyle aşırı sağın- yükselişinin tarihine kısaca bir göz atalım.
Avrupa’da Popülizm ve Alternatif Sağın Yükselişi
2008 ekonomik krizi, 2011 Suriye İç Savaşı ile büyük göç hareketinin başlaması, 2020’de başlayan pandemi dönemi, 2022’de Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi… Son 15 yıldır biraz da bu gelişmelerin etkisiyle Avrupa’nın popülist ve alternatif sağ partilerinde önemli bir yükseliş görüyoruz.
Bu genel eğilim; ekonomik kaygılar, göç, kültürel kimlikler ve geleneksel siyasi elitlere karşı memnuniyetsizlik gibi çeşitli faktörlerden besleniyor.
Ekonomik anlamda 2008’deki mali kriz ve ardından gelen kemer sıkma önlemleri dünyanın birçok yerinde olduğu gibi Avrupa’da da yaygın bir ekonomik hoşnutsuzluğa yol açtı. Birçok popülist parti ulusal sanayileri koruma, işsizliği azaltma ve kemer sıkma politikalarına karşı çıkma sözü vererek bu durumdan faydalandı.
Alternatif sağın yükselişinin en belirgin sebebi ise elbette mülteci krizi oldu. 2015 mülteci krizi, birçok popülist ve aşırı sağcı parti için önemli bir dönüm noktasıydı. Orta Doğu ve Afrika’dan gelen mülteci akını; ulusal kimlik, güvenlik ve ekonomik yüke ilişkin korkuları Avrupa genelinde körükledi. Almanya için Alternatif (AfD), Fransa’daki Ulusal Ralli (eski adıyla Ulusal Cephe) ve İtalya’daki Lig gibi partiler daha sıkı göç kontrollerini savunarak ve milliyetçi duyguları öne çıkararak önemli bir güç kazandı.
Avrupa Birliği’ne yönelik memnuniyetsizlik de bir başka itici güç oldu. Pek çok popülist parti AB’yi, ulusüstü bir yapı olarak aşırıya kaçmakla ve ulusal egemenliğin ortadan kalkmasına sebep olmakla suçluyor. Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi (UKIP) ve daha sonra Brexit Partisi tarafından yönlendirilen Brexit, bu hissiyatın en önemli örneği olmuştu. Benzer şekilde Macaristan’ın Fidesz ve Polonya’nın Hukuk ve Adalet Partisi (PiS) gibi diğer Avrupa şüphecisi partiler de ülkelerinde popülizmin temsilcisi olarak iktidara geldiler.
Kimlik politikaları Avrupa’da popülist ve alternatif sağ partilerin sıklıkla başvurduğu bir yöntem oldu. Bu partiler genellikle seçmenlerin ulusal kimliklerini ve kültürlerini koruma duygularına hitap ediyor. Çok kültürlülüğe karşı çıkıyor ve kültürel miraslarını koruduklarına inandıkları politikaları destekliyor. Bu durum İsveç Demokratları ve Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ) gibi partilerin söylemlerinde açıkça görülüyor.
Son yıllarda Avrupa ülkelerinde yapılan seçimlerde birçok popülist ve alternatif sağ hareket zemin kazandı. Almanya’da AfD 2017’de ilk kez Federal Meclis’e girerek üçüncü büyük parti oldu. Fransa’da Marine Le Pen’in Ulusal Ralli’si cumhurbaşkanlığı seçimlerinde 2017’ye göre oylarını arttırdı ve 2022’de ikinci tura kaldı.
İtalya’da Matteo Salvini liderliğindeki Lig, 2018’de hükümete katılarak ve göçmen karşıtı politikalar izleyerek baskın bir güç haline geldi. 2022’de ise Meloni’nin önderlik ettiği İtalya’nın Kardeşleri Partisi (FdI) ve sağ ittifak seçimde birinci oldu ve böylelikle Avrupa’da popülist ve alternatif sağın temsilcilerinden biri ilk defa büyük iktidar ortağı oldu.
Macaristan ve Polonya’da Fidesz ve PiS, milliyetçi ve muhafazakar gündemlerini yansıtan politikalar uygulayarak iktidarlarını sürdürdü. Orban ve partisi Fidesz halen iktidarda. Ancak Polonya’da PiS, 2023’te yapılan seçimlerde Avrupa yanlısı Donald Tusk’a kaybetti.
İsveç’te 2022 yılında yapılan seçimlerde, alternatif sağın temsilcisi İsveç Demokratlar Partisi (SD), oy oranını yüzde 20,5’e kadar yükseltti ve kurulan sağ koalisyon hükümetine mecliste dışarıdan destek veriyor.
Avusturya ve Hollanda’da da alternatif sağ yükselişte. Avusturya’da Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ) 2017’deki seçimlerde yüzde 26 ile ikinci parti olmuş ve aşırı sağa varan söylemlerle öne çıkan Sebastian Kurz’un ÖVP’si koalisyon hükümetini kurmuştu. Ancak Rusya ile yolsuzluk ilişkileri iddialarının gündeme gelmesiyle bu hükümet düşmüştü.
Hollanda’da ise İslam karşıtı söylemleriyle öne çıkan alternatif sağcı Geert Wilders ve Özgürlükler Partisi son seçimden birinci çıktı. Wilders başbakan olamasa da koalisyonda yer alacak.
Avrupa Parlamentosu Seçimlerinin Sonuçları
Yukarıda anlattığım popülist ve alternatif sağ partilerin Avrupa genelindeki yükselişi, 6-9 Haziran 2024’te yapılan Avrupa Parlamentosu seçimleriyle perçinlenmiş oldu.
Avrupa Parlamentosu Pazartesi sabahı geçici sonuçları açıkladı. Bu sonuçlara göre merkez-sağdaki Avrupa Halk Partisi (EPP) en büyük grup olarak kaldı. Merkez-soldaki Sosyalistler ve Demokratlar İlerici İttifakı (S&D) da biraz güç kaybetmesine rağmen ikinciliğini korudu. Dolayısıyla EPP ve S&D Avrupa Parlamentosunda merkez konumunu korumuş oldu.
Ancak aşırı sağdaki iki grup olan Avrupalı Muhafazakarlar ve Reformistler (ECR) ile Kimlik ve Demokrasi’nin (ID) güç kazandığı görülüyor. İtalya Başbakanı Meloni’nin liderliğini yürüttüğü ECR 2019 seçimlerine göre 11 koltuk kazanırken, Avusturya Özgürlük Partisi, Alman AfD ve Geert Wilders’in Özgürlük Partisinin yer aldığı ID grubu ise 720 sandalyeli mecliste 2 koltuk daha alarak 58 koltuk elde etti.
Dolayısıyla alternatif sağ ve popülist ECR ve ID grupları resmi olmayan sonuçlara göre 13 yeni sandalye kazandı ve konumlarını sağlamlaştırdı. Ayrıca, bağlantısızlar ve diğer olarak sınıflandırılan 95 vekil daha mecliste koltuk kazandı ki bu 95 kişinin içinde de ciddi oranda popülist ve alternatif sağ fikirleri savunan isimler olduğu biliniyor.
Avrupa Parlamentosu seçimlerinden sonra Fransa’da siyaset dünyası Macron’un erken seçim çağrısıyla çalkalandı. Macron partisi Rönesans yüzde 15 oy alırken aşırı sağcı Marin Le Pen’in Ulusal Birlik Partisi yüzde 31’den fazla oy alarak açık ara farkla birinci oldu. Cumhurbaşkanı Macron bu seçim sonuçlarından sonra yeniden güvenoyu alması gerektiğini belirterek erken seçim yapılması için meclisi feshetti. Fransa 30 Haziran 7 Temmuz tarihleri arasında seçime gidecek.
Almanya’da AfD parlamento seçimlerinde oylarını 4.9 puan arttırarak Hristiyan Demokratların ardından 2. oldu ve Başbakan Olaf Scholz’un yüzde 14 oy alan Sosyal Demokrat Partisini geride bıraktı. Almanya’da da kimi muhalif siyasetçiler Olaf Scholz hükümetinin güvenoyu alması gerektiğini belirtiyor.
İtalya’da Meloni önderliğindeki alternatif sağ gücünü korudu. İspanya’da 3. en büyük parti olan aşırı sağ parti VOX, genel seçimlere göre biraz güç kaybetti. Macaristan’da da Orban’ın partisi Fidesz de benzer bir sonuçla son genel seçimlere göre oy kaybı yaşadı, ancak Orban sonuçlardan memnun görünüyor.
Bu ülkelerin yanı sıra Belçika’da mevcut başbakan Alexander de Croo seçim sonuçları nedeniyle istifa etti. Hollanda Geert Wilders, Yeşil-Sol İttifaktan sonra 2. sırada yer almasına ve yüzde 17 oy almasında rağmen Avrupa Parlamentosuna 6 ya da 7 vekil gönderecek ki bu Wilders için büyük bir başarı.
Genel Değerlendirme
Avrupa Parlamentosu seçimleri popülist ve alternatif sağ partiler için yeni bir eşiğin aşılması anlamına geliyor. Bu partilerin artan etkisi parlamento seçimlerinden sonra Avrupa siyasetini ve politikalarını daha çok şekillendirecektir.
Merkez partiler, Avrupa Parlamentosunda alternatif sağın temsilcileri ile daha çok muhatap olmak ve bu partilerin seçmenlerine daha çok kulak vermek durumunda kalacaktır.
Avrupa parlamentosu AB’nin gündemini belirleme konusunda etkin olduğundan alternatif sağın göçmenler, ulusal kimlikler, İslam karşıtı politikalar gibi gündemlerinin de AB kurumlarında daha çok konuşulmasını sağlayacaktır.
AB’nin hantal bürokrasisi, ekonomik eşitsizlikler, ulusal egemenliğin güçlendirilmesi gibi konularda alternatif sağın yükselişi ile birlikte Avrupa siyasetine ön plana çıkacak konular olacaktır.