Hariçten Gazel Haftalık Dış Haberler Bülteni (9-15 Eylül 2025)
İsrail’in geçtiğimiz hafta Katar’da Hamas temsilcilerini hava operasyonu ile vurmasının yankıları sürüyor. Pazartesi günü Arap Ligi ve İslam İşbirliği Teşkilatı’nın ortak düzenlediği olağanüstü zirveye 60 Müslüman ülkenin temsilcileri katıldı.
Zirve, İsrail’in 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze’de yürüttüğü ve Lübnan, Suriye, Yemen ve İran gibi bölge ülkelerine genişlettiği saldırılar sonrasında düzenlenmeye başlanan İslam İşbirliği Teşkilatı-Arap Birliği olağanüstü ortak zirvelerinin üçüncüsü oldu.
Doha’da düzenlenen Arap ve Müslüman ülkeleri acil zirvesi, Katar ile dayanışma içinde olduğunu açıkladı ve İsrail’in geçen hafta Katar’ın başkentini bombalamasını kınadı.
İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri Hissein Brahim Taha, “Zirve, İsrail’in iğrenç saldırganlığına karşı birleşik ve kararlı bir tavır sergilemek için bir fırsattır” dedi. “Katar Devleti’ne ve onun toprak egemenliğine yönelik aleni saldırıyı şiddetle kınadığımızı yineliyoruz” sözlerini de ekledi.
Taha ayrıca, zirveye katılan Arap ve İslam devletlerine İsrail’e karşı kararlı adımlar atmaları çağrısında bulunurken, daha geniş uluslararası topluma da daha çok rol üstlenmeleri ve İsrail’i suçlarından dolayı sorumlu tutmaları mesajını verdi.
Zirveden çıkan bu mesajlar, 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze’de soykırım suçları işlemeyi sürdüren, Lübnan ve Yemen başta olmak üzere Suriye, İran ve Katar’a da saldırılarda bulanan İsrail’e karşı ciddi bir yaptırım anlamına gelmiyor.
Ancak Müslüman ülkelerin bir aradalık mesajı vermesi ve İsrail’e karşı ekonomik yaptırımların uygulanması gerektiğinin zirvede dillendirilmesi önemli sayılabilir. Yine de Trump hükümetini arkasına almış Netanyahu yönetiminin bu tür mesaj ve yaptırım tehditlerini hiçbir şekilde ciddiye almadığını defalarca gördük.
Nitekim İsrail, Pazartesi günü itibarıyla Gazze’de yeni ve daha geniş kapsamlı bir kara operasyonuna başladı. Ağır hava bombardımanlarıyla desteklenen bu kara harekatının, İsrail’e dünyanın her tarafından yönelen soykırım ve savaş suçları iddialarını kuvvetlendireceği kesin. Tüm bunlara rağmen Netanyahu yönetimi duracağa benzemiyor ve Gazze’de başladığı işi daha geniş çapta bir soykırım ile tamamlayacak gibi görünüyor.
İsrail ordusu, Gazze’de ayakta kalmış büyük binaları bombalayıp yıkarken Gazze halkını güneye doğru itmeye devam ediyor. Giderek daha fazla sayıda aile bu bölgeleri terk ediyor ve ölü sayısı hızla artıyor. Bugün şafaktan bu yana 78 Filistinli daha hayatını kaybetti.
İsrail Savunma Bakanı Katz, Gazze’deki tüm İsrailli esirlerin serbest bırakılması ve Hamas’ın silahsızlandırılmasını istediklerini ve bunların olmaması durumunda Gazze kentinin yok edileceğini açıkladı.
İsrail kara kuvvetleri, Gazze Şehrini kontrol altına almak ve Hamas’ın bölgedeki hakimiyetini kırmak olarak açıklanan Netanyahu hükümetinin hedefine uygun şekilde ana yerleşim bölgelerine iki tümenin katılımıyla yavaş yavaş ilerliyor. Önümüzdeki günlerde yeni birliklerin de operasyona katılması bekleniyor.
Evlerini terk etmenin Gazze’yi ve topraklarını tamamen yitirmek anlamına geleceğinin farkında olan Gazze halkı ise çaresizlik içinde güneye doğru sürükleniyor. Gazze’nin kuzey tarafında halen bir milyon kadar Filistinli bulunuyor.
Uluslararası toplumdan ise cılız tepkiler gelmeye devam ediyor. Avrupa Birliği, İsrail ile ticari ilişkileri askıya alacak bir yaptırımı planlıyor ve Gazze için endişelerini dile getiriyor. Ancak bu tür önlemlerin de Netanyahu hükümetini durdurmasını kimse beklemiyor.
BM Filistin İşgal Altındaki Topraklar Bağımsız Uluslararası Soruşturma Komisyonu Başkanı Navi Pillay, Salı günü Al Jazeera’ya yaptığı açıklamada, Başbakan Benjamin Netanyahu, eski Savunma Bakanı Yoav Gallant ve Cumhurbaşkanı Isaac Herzog dahil olmak üzere İsrailli liderleri soykırım ile suçlayan ve birçok delil ile kuvvetlendirilmiş bir rapor hazırladığını bildirdi. Bu tip raporlar önemli olsa da Birleşmiş Milletlerin çabaları bugüne kadar Gazze’deki soykırımı durdurmaya yetmedi.
Bunun temel nedeni ise ABD’nin İsrail’e verdiği koşulsuz destek. Bunun son örneğini ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun açıklamalarında gördük. ABD Başkanı Donald Trump’ın, İsrail’in Katar’a saldırısından hoşnut olmadığını ifade eden Rubio, bu saldırının ve Doha ile ABD’nin yürüttüğü görüşmelerin İsrail ile ilişkilerini etkilemeyeceğini söyledi.
Rubio, Filistin’i bir devlet olarak tanıyan Avrupa ülkelerini uyardıklarını belirtirken bu tanımaların İsrail’i tepki vermeye ve eyleme geçmeye zorlayacağını iddia etti. ABD Dışişleri Bakanı, İsrail’in Batı Şeria’yı işgaline dair soruya da cevap vermedi.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, 11 Eylül tarihinde işgal altındaki Batı Şeria’yı bölerek ilhak etmeyi hedefleyen ve Doğu Kudüs’teki yasa dışı yerleşim yerlerinin daha da genişletilmesini öngören “E1 Projesi”nin devam etmesini onaylamıştı.
İsrail, yalnızca Gazze’de değil Batı Şeria’da da işgal ve ilhak projesini sürdürürken tüm dünya kamuoylarında İsrail devletine karşı tepkiler de artıyor. Bu tepkiler, kısa vadede bir sonuç vermese de orta ve uzun vadede Batılı hükümetlerin İsrail’e finansal, askeri ve diplomatik destek vermelerini çok daha zorlaştıracaktır.
Ancak geldiğimiz noktada Gazze cephesinde yeni bir şey yok. Resmi ölüm sayısı 65 bine yaklaşmışken İsrail ordusu çok daha fazla insan kaybına yol açacak bir kara operasyonuna girişti. Filistin halkı için felakete giden bu yolda uluslararası sistem, değerleri ve kurallarıyla güç kaybetmeye devam ediyor.
Bir ülkenin hırsları ve maksimalist hedefleri uğruna tüm dünyayı güvensizliğe iten bir uluslararası ortam yerleşikleşiyor. Bu durum ise her geçen gün daha fazla sayıda ülkeyi güvenlik endişesiyle davranmaya itiyor.
İsrail saldırganlığı durdurulamaz ise (Rusya’nın Ukrayna’ya saldırıları da buna dahil) çok daha büyük savaşlara gebe bir küresel siyasi ortama insanlık olarak sürüklenmemiz mümkün. Umarım aklı selim en kısa sürede hakim olur.