[voiserPlayer]
Avrupa Gündemi Bülteni (5-18 Ocak 2024)
Almanya’da çiftçi protestoları son sürat devam ediyor. Polonya’da ise hükümet, tırcılar ile uzlaşmaya varıp protestoları dindirdi. Siyasi aktörlerle başı belada olan Almanya aşırı sağın gizli planı ile Polonya da eski hükümetin yolsuzluklarıyla boğuşuyor. AB ise gelen bir istifa ile kurumsal engellere takıldığı bir sürecin içerisinde.
Protestolar ve Grevler Scholz Hükümetini Zorluyor
Almanya’nın bir türlü içinden çıkamadığı krizleri katlanarak büyümeye devam ediyor. Hükümeti aylarca uğraştıran bütçe krizinin çözülmesi de bir o kadar sıkıntılara yol açtı. Bir önceki bültende de konu edildiği üzere, çiftçilere sağlanan ekonomik yardımların fosil yakıtlardan çıkış planı kapsamında kaldırılması, çiftçilerin geniş kapsamlı protestolar yapmasına sebebiyet vermişti.
Bunun üzerine Almanya hükümeti geri adım atsa da çiftçiler verilen tavizleri yeterli bulmadı ve protestolar ülke çapında yayıldı. Traktörler ve kamyonlar ile yolları, şehir merkezlerini ve otobanları kapatan protestolar son sürat devam ederken aşırı sağın protestolar üzerindeki etkisi ise siyasi aktörleri korkutmakta. Protestocular 5 Ocak’ta Yeşiller Partisi’nden Ekonomi ve İklim Koruma Bakanı ve Şansölye yardımcısı Robert Habeck’in içinde bulunduğu feribottan inmesini engellemiş ve feribota hücum etmeye çalışmışlardı. Polis güçleri biber gazı ile bazı protestoculara müdahale etmişti. Alman Çiftçiler Birliği ise olay ile aralarına mesafe koyarak protestolara devam edileceğini söylemişti.
Aşırı sağın bu toplumsal hareketin içine sızması ise uzak bir ihtimal değil, zira Almanya’nın Özgür Saksonya Hareketi, Üçüncü Yol Partisi ve Almanya İçin Alternatif Partisi’nin (AfD) çeşitli şehirlerde protestolara katıldığı biliniyor. Anketlerde ivme kazanan AfD protestoları, krizler yüzünden sarsılmış olan Scholz hükümetine karşı bir koz olarak görerek protestolarda “Önce çiftçilerimiz” yazan AfD logolu pankartlarla traktörlerin üstünde boy gösteriyordu.
Üst üste gelen krizlerden bir diğeri ise demir yolu işçilerinin greviydi. Geçtiğimiz hafta üç gün süren bir grev nedeniyle Alman demir yolları kitlenmiş ve binlerce yolcu istasyonlarda kalmıştı. Tren Sürücüleri Sendikası’nın (GDL) istekleri arasında enflasyona uygun tek seferlik bir iyileştirme primi, çalışma saatlerinin azaltılması ve maaş zammı vardı. Ancak devlet demir yolları şirketi Deutsche Bahn ile anlaşılamamıştı. Çiftçi protestoları ile aynı zamana denk gelen bu grev, Scholz hükümetini iyice yaralayarak halkın hükümete zaten azalmakta olan güvenini de yerle bir etti. INSA anketine göre Scholz’un partisi Sosyal Demokrat Parti (SPD) 2021’deki seçimde eriştiği %26’dan %13’e gerilerken AfD ise %23 ile Almanya Hristiyan Demokrat Birliği’nin (CDU) ardından ikinci parti durumuna geldi.
Pazartesi günü protestocuların önüne çıkan Federal Maliye Bakanı Christian Lindner tarım sektörüne sağlanan sübvansiyonlar için daha fazla paranın kalmadığını söylemişti. Konuşmasını topluluğun kendisini yuhalamasından dolayı devam ettiremeyen Lindner, paranın devam eden Ukrayna Savaşı’nda kullanılacağını söyledi. Çiftçiler konusunda daha fazla geri adım atmayacağının sinyallerini veren Almanya hükümetini artarak devam edecek olan protestoların beklediği aşikâr.
AfDgate: Aşırı Sağ’ın Gizli Toplantısı
Devam eden çiftçi protestolarına sızıp hükümete olan güveni sarsmaktan çok daha büyük projeleri olan aşırı sağın bir “ana planları” olduğu da ortaya çıktı. Araştırmacı gazetecilik girişimi Correctiv’in geçtiğimiz günlerde sunduğu bir özel rapor, casusluk filmlerini aratmayacak şekildeydi. Kasım ayında Potsdam’da bir otelde yapılan “gizli” bir toplantıdan haberi olan Correctiv, toplantı için hazırlanan dokümanları ve davetiyeleri ele geçirmişti.
Toplantının yapıldığı otelin çevresine gizli muhabirler yerleştiren Correctiv, bu sayede toplantıya katılanların fotoğraflarını da çekebilmişti. Toplantıya gelenler arasında dikkat çekenler ise AfD başkanı Alice Wiedel’in baş danışmanı Roland Hartwig, Almanya Federal Meclisi AfD milletvekili Gerrit Huy ve AfD’den üst düzey iki siyasi aktördü. Radikal sağ Kimlikçiler Hareketi, Neo-Naziler ve iş insanlarının da bulunduğu toplantının baş kahramanı ise eskiden Kimlikçiler Hareketi’nin Avusturya ayağını yöneten Martin Sellner’dı. “Yeni sağ’ın” yüzü olarak bilinen Sellner’ın, aşırı sağ görüşleri nedeniyle 2019 yılında Birleşik Krallık’a girmesi yasaklanmıştı.
Toplantıda “ana planı” anlatan Sellner, Tersine Göç (re-migration) konseptini sundu. Bu fikre göre sadece iltica eden kişilerle kalmayıp tam anlamıyla asimile olmamış kişiler de sınır dışı edilecek. Aktarılanlara göre Sellner, daha da ileri giderek Almanya’da göçmenlerin tarafını tutanların da sınır dışı edileceğini belirtti. Bunun üzerine Almanya Federal Meclisi AfD milletvekili Gerrit Huy ise AfD’nin Almanya’da çifte vatandaşlığa artık karşı çıkmadığını, eğer göçmenlerin gidebilecek başka bir ülkeleri olursa onları sınır dışı etmenin daha kolay olacağını belirtti. Sellner’ın, Nazi dönemine paralel fikirleri ise sadece bununla sınırlı değil. Sınır dışı edilecek insanların Kuzey Afrika’da bir ülkeye gönderilebileceği de Sellner’in önerileri arasında.
Almanya’nın gündemine bomba gibi düşen bu gizli toplantı hem siyasi aktörlerden hem de halktan tepki topladı. Scholz, aşırı sağa karşı gelinmesi gerektiğini belirtirken AfD yönetimi ise toplantıda konuşulanların parti politikası olmadığını söyleyip Wiedel’in danışmanı Hartwig’i görevden aldı. Aşırı sağcıların gizli toplantısına karşılık olarak ise 17 Ocak günü Köln’de AfD karşıtı protestolar düzenlendi. “Naziler Gitsin” pankartları görülen protestoların hafta sonuna kadar Hamburg ve Berlin gibi büyük şehirlerde devam etmesi bekleniyor.
Polonya’da Eski Defterler Kapanmıyor
Ocak ayının başında Polonyalı tır sürücüleri Ukrayna-Polonya sınırında grevdeydi. Ancak hükümet tırcılarla anlaşmaya varmış gözüküyor. Çarşamba gününden itibaren tırcılar, 1 Mart’a kadar sınırı kapatmayı bırakacaklarını söylediler. İsteklerinin en başında Ukraynalı meslektaşlarının Avrupa Birliği’nde çalışmak için AB izninin olması gerektiğini, aksi takdirde bu durumun haksız rekabet yarattığını belirtmişlerdi. Tarım bakanının öncülüğünde yapılan yeni anlaşma bu sorunu düzeltmeyi hedefliyor. Tırcılar ise anlaşmanın gerekliliklerinin yapılmaması halinde Mart ayında tekrar greve başlayacak. Ukrayna tarafı ise Polonyalı tırcıların sınırı kapatması nedeniyle büyük ekonomik kayıplar yaşadıklarını söyledi.
Bu krizi atlatan Polonya başka bir siyasi krizin içinde. Aralık ayında başbakan olan Donald Tusk ve Cumhurbaşkanı Andrzej Duda arasındaki sürtüşme, devlet televizyonunun (TVP) Hukuk ve Adalet Partisi (PiS) döneminden kalan yöneticilerini ve yönetim kurulu üyelerini Başbakan Tusk’ın işten uzaklaştırmasıyla başlamıştı. Eski hükümet-yeni hükümet çekişmesi, Duda’nın PiS partisi çıkışlı olmasıyla daha da perçinleniyordu. Tusk sadece devlet televizyonunda reformla kalmayıp adalet ve yargıda da reforma gidince Duda’yla aralarındaki geçimsizlik iyice arttı.
Eski Yolsuzlukla Mücadele Bürosu Başkanı Mariusz Kaminski ve yardımcısı Maciej Wasik görevi kötüye kullanma suçundan dolayı 2015 yılında yargılanıp suçlu bulunmuşlardı, ancak Cumhurbaşkanı Duda tarafından affedilmişlerdi. Fakat Polonya eski Polonya değil ve Tusk, PiS hükümetindeki yargı ve adalette gerçekleşen yozlaşmayı kısa sürede çözüp Polonya’yı AB ile yakınlaştıracağının sözünü vermişti.
Aralık ayında mahkeme, affın geçerli olmadığı kararına vararak Kaminski ve Wasik’in dosyasını yeniden açmış ve bu siyasi aktörleri iki yıl hapis cezasına çarptırmıştı. Bu iki ismin halihazırda meclis üyesi olması ise hapis cezalarının nasıl hayata geçirileceğini konusunda merak uyandırmıştı. Duda, affının geçerli olması gerektiğini söylerken mahkeme, Kaminski ve Wasik için yakalama kararı bile çıkartmıştı.
Kaminski ve Wasik, polis tarafından yakalanmayı atlatabileceklerini umarak Duda’nın daveti üzerine Varşova’daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda bir seremoniye katıldı. Bunun planlanmış bir hamle olduğu, seremoniden sonra Kaminski ve Wasik’in sarayın bahçesindeki muhabirlere, polisin o sırada evlerini aradıklarını ve kendilerini tutuklamaya çalıştıklarını söyleyip saraya geri dönmelerinden belliydi. Ancak Polonya polisi, ikilinin milletvekili olmasını göz ardı ederek ve Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na girerek Kaminski ve Wasik’i tutukladı.
Duda, ikili hapisten kurtulana dek durmayacağına yemin etti. Tusk ise Duda’yı adaletin önünü kesmekle suçladı. Halk da tepkisiz kalmadı ve 11 Ocak günü Varşova’da Meclisin önünde gerçekleşen protestoda Kaminski ve Wasik’in serbest bırakılması istenirken, protestocular meclisten TVP’e binasına doğru yürüyüş gerçekleştirdi. Kaminski ve Wasik ise şu an hapishanede açlık grevinde. Duda ile Tusk’ın sürtüşmesi meclisi de bloke ettiği için meclis çalışmalarının nasıl devam edeceği de merak konusu.
AB’de Başkan Krizi
Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Charles Michel, Haziran ayında yapılacak olan AB Parlamentosu seçimlerinde aday olacağını açıkladı. Seçilmesi halinde normalde Aralık 2024’te bitmesi gereken görevinden ayrılacağını duyurdu. Açıklamasının ardından AB ülkelerini derin bir tartışmalara sürükledi ve birçok liderden tepki çekti.
AB liderlerinin yeni bir AB Konseyi Başkanı ataması için Temmuz ayının başına kadar zaman var. Ancak yoldaki tek engel zaman kısıtlaması değil. AB Konseyi’nin dönüşümlü başkanlık ile idare edilmesi usulü nedeniyle altı ayda bir başkanlık yapan ülke değişiyor. Temmuz-Aralık arası olan dönemin Macaristan’a geçmesi ve Michel’in yokluğunda AB Zirvesi Başkanı belirlenememesi durumunda toplantıları geçici başkan olarak Orbán’ın yönetmesi ihtimali son zirvede yaşananlardan dolayı AB ülkelerinde korkuya yol açtı. AB liderlerinin olası bir Orbán etkisini sıfıra indirmesi için ise Temmuz’a kadar bu sorunu çözmesi gerekiyor.