Trump’ın Ortadoğu Ziyareti
Başkan Trump’ın ikinci kez iktidara geldiği dönemde Ortadoğu’daki en önemli olay, şüphesiz ki İsrail-Gazze çatışmalarıydı. Binlerce sivilin hayatına mal olan bu gelişme, 7 Ekim 2023’te Hamas’ın İsrail’e düzenlediği saldırının ardından baş gösteren bu çatışmaların sonucunda ucu Lübnan’dan İran’a ve hatta Suriye’ye kadar uzanan bir dizi gelişmenin de temelini atmıştı.
20 Ocak 2025’te Beyaz Saray’a çıkan Trump, başkanlığının ilk günlerinde İsrail ile Hamas arasındaki kısmi ateşkesten kendine pay çıkarmaya çalışmış, ancak Netanyahu’nun Gazze’deki işgalci politikası kısa bir süre sonra yeniden etkisini göstermeye başlayınca bu planı suya düşmüştü. Rusya-Ukrayna arasındaki barışı da vadettiği süre içinde gerçekleştiremeyen Başkan Trump’ın Ortadoğu masası epey karışık. İlk döneminde damadı Jared Kushner’ı Ortadoğu danışmanı olarak yanında tutan Trump, bu döneminde yapacağı ilk Ortadoğu ziyareti öncesinde de yine bu isimle bir süre mesai harcadı.
Son birkaç yıldır nükleer çalışmalarından dolayı Beyaz Saray’ın Ortadoğu defterinde önemli bir yer tutan İran, Pentagon’da çeşitli tartışmalara sebep oluyor. Özellikle 2022’deki Mahsa Amini kitlesel protestolarından sonra Ortadoğu’da İran’ın içinde olduğu bir savaş ihtimali yazılıp çizilmeye başlanmış, 7 Ekim’den sonraki süreçte ise Tahran yönetimi iyiden iyiye bir paranoya içine hapsolmuştu.
Mart-Nisan 2025 bültenimizde belirttiğim üzere Trump İran’ın; ABD, İran ve birkaç ülke arasında imzalanan Nükleer Anlaşması’nın şartlarına uymaması halinde bir müdahaleyle karşı karşıya kalma ihtimali olduğunu belirtmişti. Ancak Trump’ın Mayıs ayında gerçekleştirdiği Ortadoğu ziyaretinden sonra verdiği bir röportajdan İran ile ilişkilerde ilerleme kaydedildiği anlaşılıyor. Trump her ne kadar ziyaret sırasında Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da yaptığı konuşmada İran’ı hedef alsa da İran’a müzakere seçeneği sunan ve yapıcı yaklaşım içeren bir konuşma gerçekleştirdi. (Not: Yazının yazıldığı tarihten sonra İsrail, İran’a saldırdı.) Hemen ardından da Riyad’da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed el Şara ile bir araya gelip Suriye’ye uygulanan yaptırımları resmen kaldırdığını açıkladı.
İran ile oluşturulan müzakere masasına zarar vermemesi için uyarılan Netanyahu’nun eskiye kıyasla Trump ile limoni bir ilişkiye sahip olduğu değerlendiriliyor. 9 Haziran itibariyle ikilinin bir görüşme kararı aldığı biliniyor.
Dışişleri Bakanı Marco Rubio dahil olmak üzere kabineden birkaç isimle birlikte Ortadoğu’ya giden Başkan Trump; Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar’ı ziyaret ederek turu tamamladı. Trump’ın Türkiye’ye de bir ziyaret gerçekleştireceği söylentileri dolaşsa da buraya uğramadan Katar’dan aldığı uçağıyla ABD’ye döndü.
Harvard ile Çekişme
Trump ve ekibinin ülkenin en prestijli üniversiteleri olarak bilinen Ivy League (Sarmaşık Birliği) okullarına karşı duyduğu hınç bir sır değil. Siyasi söylemde “elitlere karşı taşralılar” popülizmini son damlasına kadar kullanan Trump; Harvard, Columbia, Yale ve Stanford gibi dünyanın önde gelen üniversitelerine kafayı takmış durumda.
Trump’ın kendi politik ajandasına aykırı gördüğü bu okullar Trump’a göre kendisinin benimsemeyeceği biçimde solcu öğrenciler yetiştiriyor ve ülkenin geleceği için ciddi bir tehdit oluşturuyor. 22 Mayıs’ta Temsilciler Meclisinde kabul edilen yasa tasarısıyla bu okullara ek vergiler getirilirken Trump’ın Harvard’a ise özel bir ilgisi söz konusu.
Özellikle Filistin’deki işgalin sona ermesine yönelik İsrail hükümetini protesto eden öğrencilerin varlığı, Trump için bir rahatsızlık kaynağı oluşturuyor. Son aylarda iyice kısıtlanan ifade özgürlüğüyle birlikte Filistin bayrağı taşımanın bile suçlu muamelesine tabi tutulmayı beraberinde getirmesi, ülkedeki iklimi son derece geriyor. Trump’ın göçmen karşıtlığı da düşünülünce Mayıs ayında beklenen oldu: Beyaz Saray tarafından Harvard’ın önemli bir kısmını oluşturan uluslararası öğrencilerin artık bu okulda eğitim göremeyeceği ilan edildi ve okula yönelik federal hibe donduruldu.
Karar pek çok çevrede soğuk duş etkisi yaratırken diğer üniversitelerde de yabancı öğrencilerin faaliyetleri kısıtlanmaya çalışılıyor. Trump düşlediği “içe kapanık ABD” hayalini gerçekleştirmek için oldukça cesur adımlar atıyor. Trump’ın İç Güvenlik Bakanı Kristi Noem de boş durmayarak Harvard’ı Çin Komünist Partisi ile iş birliği yapmakla itham etti.
Açıkça zenofobik olan bu hamleye yanıt birkaç gün sonra federal bir yargıçtan geldi, Trump’ın bu kararı mahkeme tarafından askıya alındı. Ancak netice itibariyle bu karar geçici bir karar olduğu için üniversite yönetimi de öğrenciler de kara kara ne yapacaklarını düşünüyorlar. Trump’ın, ABD’nin uluslararası imajını koruyan kurumlarla olan çekişmesi devam edecek gibi görünüyor. Kongrenin iki kanadının da çoğunluğunun Cumhuriyetçilerde olması, liberal demokrasinin tam manasıyla sekteye uğramasında en etkili sebeplerden biri olarak değerlendiriliyor.
Bromance Uzun Sürmedi
Ocak 2021’deki Kongre işgalinde insanları galeyana getirdiği gerekçesiyle Twitter hesabı askıya alınan ve yardımcısı Mike Pence tarafından da eleştirilen Trump, o dönemki yalnızlığından Elon Musk’ın 2022’de Twitter’ı satın almasıyla kurtulabilmiş ve yeni adı X olan platformda eski hesabına kavuşmasına da sembolik bir anlam yüklemişti.
Ardından 2024 Başkanlık Seçimleri’nde Donald Trump için milyonlarca dolar harcayan iş insanı Elon Musk, seçim galibiyetinin ardından Trump’ın görev vermesiyle hükümet bütçesini denetleyen bir yetkiye sahip olmuştu. Bu süre zarfında başında olduğu DOGE (Hükümet Verimliliği Bakanlığı) aracılığıyla Trump ile çalışmıştı. Göreve geldikten sonra başta USAID olmak üzere pek çok kuruluşta bütçe kesintisine giden Trump’ın bu yolculuktaki arkadaşı Elon Musk’tı.
2024 seçim sürecinde adeta canciğer olan ikili, Beyaz Saray’da yeni dönemin başlamasının ardından çeşitli konularda fikir ayrılığına düştü. Gündemi takip eden pek çoğumuz bu ikilinin 6 ay bile dayanamayacağını tahmin ediyorduk, nitekim tahminlerimiz tuttu. Trump göreve başladıktan sonra hem muhaliflerin boykotu hem de Trump’ın ekonomi politikaları sebebiyle Tesla başta olmak üzere mal varlığında derin kayıplar meydana gelen Musk’ın hükümet üyeleriyle arasında zaman zaman çeşitli anlaşmazlıklar baş gösterdi.
Mart ve Nisan aylarında kulis bilgisi olarak sızan ikili arasındaki yol ayrımı, Mayıs ayında gerçeğe dönüştü. Trump’ı destekledikten sonra hisselerinde telafisi zor kayıplar yaşayan Musk bir yana, Musk’ın hükümetteki gayriresmi pozisyonu ve karar alıcıları etkileme payesinden toplumun ekseriyeti rahatsızdı. Nisan sonunda Washingon Post’un gerçekleştirdiği bir ankete göre toplumun %57’si Musk’ın hükümetteki rolü konusunda endişeliydi. Elon Musk’ın özellikle uluslararası siyaset alanındaki agresif çıkışları da Trump’ı Başkan olarak güç durumda bırakıyordu.
Mayıs ayında Temsilciler Meclisinden kıl payı farkla geçen “One Big Beautiful Bill” ile ikilinin ortaklığı resmen dağıldı. Bu yeni bütçe yasası ile birlikte Trump, artık Musk ile birlikte çalışmak istemediğini ve DOGE’daki misyonunu tamamladığını açıkladığında ikili hoş bir vedalaşmayla ayrıldı. Ancak daha sonra işler kızışmaya başladı. Musk bu yeni yasanın iğrenç olduğunu, bütçe yükünü artıracağını ve DOGE’un yaptığı işi baltalayacağını açıklayarak Trump’a açıkça meydan okudu.
Yakın zaman içinde Trump’ın danışmanı Peter Navarro ve Hazine Bakanı Scott Bessent ile kavga ettiği bilinen Musk, bu açıklamayla ilk defa açıktan Trump’ı hedef aldı. Hemen ardından Musk, Trump’ın Jeffrey Epstein skandalına dahil olduğunu X üzerinden açıkladı. Taraflardan peş peşe hayal kırıklığı açıklamaları geldi. Birkaç gün içinde ikilinin arası adeta yüz seksen derece değişti.
Elon Musk, Trump’ın azledilerek görevden alınması gerektiğini söyleyen bir tweeti onayladı. Trump da Haziran ayı başında Musk’ı “Demokratları desteklerse çok ciddi sonuçlarla karşı karşıya kalacağını” söyleyerek tehdit etti. Musk elindeki sermaye birikimi ve propaganda aygıtlarıyla bir siyasetçi için önemli bir ortaktı. Şimdi ikilinin ilişkisinin geleceği hem ABD hem de dünyanın geleceğinde önemli bir kırılmaya yol açabilir.
Los Angeles Ayakta
Haziran ayının ilk haftası ABD, Trump-Musk kavgasıyla çalkalanırken ülkenin en büyük ikinci şehri olan Los Angeles’ta patlak veren eylemler gündemi iyice kızıştırdı. Göçmen ve Gümrük Muhafaza (ICE) birimlerinin çokça göçmenin yaşadığı Los Angeles’taki bir Latin mahallesine baskın düzenleyip pek çoğunu tutuklaması üzerine liberal şehir ayaklandı.
Demokratların kalesi olarak bilinen bölgede sokağa çıkan protestocuları durdurmak için federal yetkisini kullanan Başkan Trump ulusal muhafızları görevlendirdi. Kaliforniya eyaletinin Demokrat valisi Gavin Newsom ise bu konu hakkında onayının alınmadığını ifade ederek Trump’a dava açtı.
Newsom ile Trump arasındaki polemik, Los Angeles’a deniz piyadelerinin çıkarılmasıyla iyice alevlenirken bu olaylar Elon Musk ile Trump’ın arasını da bir nebze yumuşattı. Musk göstericilere karşı hükümetten yana tavır alırken Trump hakkında birtakım olumsuz itham içeren tweetlerini sildi. Başkan Yardımcısı J.D. Vance ikilinin barışması ihtimaline yakın dururken hem olayların nasıl seyredeceği hem de Musk-Trump ilişkisinin nereye evrileceğine dair net bir çıkarım yapmak için henüz çok erken.
Bonus
Trump geçtiğimiz aylarda Çin’e karşı başlattığı gümrük ticareti savaşında geri adım attı. Yaklaşık 1 ay önce Çin ile müzakere masası kurulmasının sinyalini veren Trump, Haziran ayında Çinli mevkidaşı ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. O sırada Trump’ın maliye ekibi de Çinli mevkidaşlarıyla Londra’da görüşmedeydi. Görüşmeler olumlu geçmiş olacak ki karşılıklı vergilerin bir süreliğine geri çekilmesi gündemde. Geleceğe dair net bir fikirde bulunmak ise bu yönetim ile imkansız görünüyor.