Bir önceki bültende söz ettiğim üzere hem ulusal çapta daha fazla oy alan hem de Kongrenin her iki kanadını partisinin kazandığı Donald Trump, ilk ayında olduğu gibi geçtiğimiz ay da başkanlık koltuğuna ne kadar özgüvenli şekilde oturduğunu ispatlayan politikalar izledi.
Şubat ayı içinde bir yandan kamu kurumlarındaki dinamikleri derinden etkileyecek hamleler yapılırken bir yandan da dış gelişmelere karşı Beyaz Saray’ın tutumu netleştirildi. Başkan Trump, Şubat ayına İsrail Başbakanı Netanyahu ile keyifli bir toplantı eşliğinde girerken ay sonuna ise, Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski ile olan son derece tatsız görüşmesi damga vurdu. Son bir aylık sürece kısaca göz atalım.
Netanyahu Washington’da
İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu 4 Şubat’ta ABD’ye indiğinde kendisini gayet sıcak bir karşılama bekliyordu. Donald Trump ile olan samimi muhabbeti herkesin malumu olan İsrail liderinin Beyaz Saray’daki ortak basın açıklaması esnasında ne kadar sevinçli olduğu yüzüne yansımıştı. Başkanlık yemin töreni İsrail ile Hamas arasında varılan ateşkesten hemen sonrasına denk gelen Trump, Gazze halkının civar ülkelere tehcir edilmesi gerektiğini açıklayarak Filistin konusuna hızlı bir başlangıç yapmıştı. Bu döneminin ilk dış ziyaretini de Netanyahu’nun gerçekleştirdiği Trump, İsrail-Filistin çıkmazı ile ilgili en net düşüncelerini dile getirdi. İlk başkanlık döneminde İsrail ile birtakım bölge ülkeleri arasında imzalanmasına öncülük ettiği İbrahim Anlaşmaları ve büyükelçiliğin Tel Aviv’den Kudüs’e taşınması gibi durumlardan söz ederken 7 Ekim 2023’ten itibaren tüm dünyanın gündeminde olan bölgedeki kaosla ilgili tüm faturayı Hamas’a kesti.
Trump, ABD’nin Gazze’deki duruma doğrudan müdahil olacağını, bölge halkının civar ülkelere zorla gönderilmesiyle beraber şehrin baştan aşağı yenileneceğini ve Gazze’nin Ortadoğu’nun Riviera’sı olacağını ifade etti. Hatta geçtiğimiz günlerde, içinde Trump ve Netanyahu ile birlikte Elon Musk’ın da gösterildiği, lüks plazaların ve görkemli caddelerin bulunduğu “gelecekteki Gazze’yi” betimleyen bir yapay zeka videosu yayınlandı. Videonun içeriğine bakılırsa Trump, Netanyahu ile birlikte kendisini bölgenin yeniden inşasının sorumlusu olarak görüyor ve Gazze halkını yerinden etmeyi bile düşünüyor.
Demokratların da İsrail’e ciddi miktarda yardımı söz konusu olmasına rağmen ABD’nin son dört yıl içinde İsrail’den uzaklaştığını ve eğer kendisi iktidarda olsaydı 7 Ekim saldırısının hiç gerçekleşmemiş olacağını iddia eden Trump’ın, ABD ile İsrail’i “yakınlaştırdığı” bu günlerde Ortadoğu’nun nasıl bir istikrarsızlığa sürükleneceği az çok belli oluyor. Yüz binlerce insanı evlerinden kapı dışarı etme fikri kısa vadede gerçekçi görünmese de bunun dile getiriliyor olması bile durumun vahametini gözler önüne seriyor.
USAID Hedefte
1961’de dönemin başkanı John F. Kennedy’nin girişimiyle, Soğuk Savaş atmosferinde SSCB’nin küresel hegemonyasını daraltmak misyonuyla kurulan ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı, ABD’nin dış yardım programlarını yürüttüğü resmi kurumdur. Aracılığıyla dünyada sayısız projenin desteklendiği ve sosyal yardımın yapıldığı bu kurum, son günlerde mevcut yönetim tarafından hedef haline getirildi ve kapatılması gündemde. Bu döneminde intikam hırsıyla hareket etmesi beklenen Başkan Trump, kendisini engellemeye çalıştığını düşündüğü bu kurumsal yapıya karşı savaş ilan etmiş durumda.
Trump’ın, yardımcısı J.D. Vance ve iktidar ortağı milyarder Elon Musk ile birlikte ABD’deki müesses nizama karşı ilan ettiği savaşta önemli handikaplardan biri USAID olarak görülüyor. Milyarlarca dolarlık bir bütçeye sahip olduğu bilinen kurum, Trump’ın oluşturmak istediği “Yeni Amerika’nın” dünyada temsil etmek istediği ajandaya uygun olmadığı için bir israf olarak görülüyor. Halihazırda istisnalar dışında tüm dış yardımlar 90 günlüğüne donduruldu. Dünyanın farklı yerlerinden liberaller ve çeşitli aktivistlerin kaygıyla takip ettiği sürecin sonunda ibre Trump’tan yana dönecek olursa pek çok ezber bozulacak demektir.
Karşı taraf bu konuda hararetli eleştirilerde bulunuyor. ABD’nin uluslararası etkinliğinin azaltılmasının küresel rakiplere fayda sağlayacağını iddia eden Demokratlar, Trump’ı hassas noktası olan Çin’den vuruyor. Trump’ın ABD’yi küresel müttefiklerinden uzaklaştırma hamlesinin Çin’in son yıllarda hem teknolojide hem ticarette ilerlettiği pozisyonunu daha da güçlendireceği dillendiriliyor. Ancak Trump’ın bırakın küresel müttefikleri, komşu ülkeleriyle olan mevcut ilişkilerini göz önüne alırsak Demokratların eleştirilerine kulak asmayacağı da söylenebilir.
Zelenski Krizi
28 Şubat’ta Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski ile Donald Trump arasında Beyaz Saray’da gerçekleştirilen görüşmedeki gerginlik, önceden alarm vererek gelse de, bu denli bir diplomatik krizin tüm dünyanın gözü önünde yaşanacağı kimsenin aklına gelmezdi. Daha iki hafta önce Zelenski’yi diktatör olarak niteleyen Trump, Zelenski ile görüşmeden birkaç saat önce gazetecilerin sorularını yanıtlarken bu ifadesini görmezden gelmişti.
Trump ve Vance’in Zelenski ile kameralar karşısında tartışmasının ana nedeni Ukrayna’nın minimum kayıpla savaştan çıkmak istemesi. Trump ve ekibinin Putin ile olan sıcak temasları, son dönemde İsrail yönetiminin Rusya ile olan yakınlaşması ile birlikte değerlendirildiğinde anlam kazanıyor. Tartışmanın alevlendiği nokta Zelenski’nin Trump’a “Rusya’nın etki alanını genişletmesinin gelecekte ABD’yi de tehlikeye sokabileceğini” ifade etmesiydi. O dakikadan sonra Zelenski’nin ne nankörlüğü ne terbiyesizliği ne de Üçüncü Dünya Savaşı’yla kumar oynamadığı kaldı. Giydiği kıyafet üstünden bile eleştirildi.
Trump’ın Zelenski’ye bu zamana kadar Ukrayna’ya yapılan harcamanın karşılığı olarak imzalatmayı düşündüğü mineral anlaşması da imzalanamadı. (Görüşmeden birkaç gün sonra Zelenski anlaşma için hazır olduğunu ifade etti.) Zelenski’nin bir dolu azar işitip Beyaz Saray’dan ayrılmasının ardından pek çok devlet başkanı kendisine sosyal medya üzerinden destek verdi. Zelenski daha sonra Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer ve Kral Charles ile yüz yüze görüştü.
İlk başkanlık döneminde NATO üyesi olan ülkelerin bütçeden kuruma aktardıkları oranın artırılması gerektiğini savunan ve bu uğurda transatlantik müttefiklerini üstü kapalı tehdit eden Trump, ikinci döneminde doğrudan Rusya tehdidiyle karşı karşıya kalan Avrupa’ya sırt çevirmiş durumda. Kıtanın savunma cephesi olan Ukrayna’nın lideri, ülkesinin NATO üyesi olması karşısında görevi bırakmaya hazır olduğunu beyan etse de ABD’li yetkililer bu ihtimale çok uzak bir noktada konumlanıyor. Açıkçası bugünlerde ABD’nin bile NATO’daki varlığı ciddi biçimde tartışılıyor. Elon Musk’ın ABD’nin NATO’dan çıkması gerektiği ile ilgili atılan bir twiti alıntılayarak destek vermesinin ardından Cumhuriyetçi Utah Senatörü Mike Lee de bu çağrıya sahip çıktı. ABD’nin yeni dönemde Rusya ile kurduğu yakın bağ, Avrupa’nın kaderini tamamen etkileyebilir.
Geçmişte Kongrede Ukrayna ile ilgili pek çok destek amaçlı çalışma yaptığı bilinen Dışişleri Bakanı Rubio, 28 Şubat’taki tartışmada Başkan ve yardımcısına kıyasla sessiz kalmayı tercih etti. Ancak Rubio da daha sonra Zelenski’nin tartışmadan ötürü Trump’tan özür dilemesi gerektiğini söyledi.
Özetle Zelenski acil bir kaynak arayışına yönelmiş durumda. ABD’nin 28 Şubat’taki görüşmenin ardından Ukrayna’ya tüm silah yardımını askıya alması, NATO üyesi bir Ukrayna idealini kenara atarak ülkenin bağımsızlığını bile risk altına sokabilir. Ukrayna’da bu yıl içinde bir seçim gerçekleştirilmesi ve bir şekilde Zelenski’nin görevden ayrılması Putin ile Trump’ın ortaklaştığı bir ihtimal olarak görünüyor. ABD hükümetinin birbirleriyle bağlantılı olarak değiştirmeye çalıştığı bu iç ve dış politikalar zincirinin sonunun nereye çıkacağını izlemeye devam edeceğiz.