Hariçten Gazel Haftalık Dış Haberler Bülteni (7-13 Haziran)
[voiserPlayer]
Birinci Soğuk Savaş, 2. Dünya Savaşı’nın sona ermesinden sonra Sovyetler Birliği önderliğindeki sosyalist blok ile ABD önderliğindeki liberal-kapitalist-demokrat blok arasında yaklaşık 45 sene süren bir denge politikası dönemini anlatmak için kullanılan terimdir. Birinci Soğuk Savaşı karakterize eden temel özellikler; iki büyük güç olan ABD ve Sovyetler Birliğinin birbirleriyle direkt ve topyekûn bir savaşa girmemiş olmaları, nükleer silahların tehditlere rağmen kullanılmamış olması ve her şeye rağmen diplomatik yolların tamamen kapatılmamasıdır. Bu genel özelliklerin dışında iki blok arasındaki mücadelenin zaman zaman proxy adı verilen vekil güçler arasında sıcak çatışmalara evrildiği de olmuştur. Bu sıcak çatışma durumlarında taraflar, kendi yanlarında gördükleri güçleri desteklemiş ancak ikisi birden, yine de direkt olarak bu savaşlarda savaşmamışlardır. Kore ve Vietnam Savaşı bu tür vekalet savaşlarına verilebilecek en bilinen örneklerdir.
Birinci Soğuk Savaş Berlin Duvarı’nın 1989’da yıkılması ve ardından gelen süreçte Sovyetler Birliği’nin 1991 yılında dağılması ile sona erdi. Demir perde aralandı. Doğu ile Batı, Berlin’de birbirine selam çaktı. Berlin’de başlayan ilk Soğuk Savaş, yine Berlin’de bitti. Sovyetler Birliği, ABD ve Batılı müttefiklerinin ekonomik, teknolojik ve kültürel gücüne artık daha fazla karşı koyamamıştı. İlk Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle beklentiler, Sovyetler’in mirasını devralan Rusya Federasyonu’nun, Batı ile entegrasyonunun sağlanarak, Rus tehdidinin sonsuza kadar ortadan kaldırılmasıydı. Bu yönde girişimler de oldu ve iki taraf da bu çözümü destekler göründü. Ancak yol kazaları zaman içerisinde Rusya’yı, Batı’yı tehdit eden ülke konumuna tekrar itti. Bu süreçte, ABD ve Avrupa’nın Rusya’ya yeterince maddi ve manevi destek olmaması ve NATO’nun Rusya’yı bir tehdit olarak görüp buna yönelik genişleme hamlelerinde bulunması gibi hataların yanı sıra; Rusya’nın, özellikle Putin’in iktidarı ele almasından sonra, revizyonist politikalar izlemesi, sınırları değiştirmek için silahlı güce başvurması ve bütün uluslararası düzeni tehdit etmesi gibi Rusya’dan kaynaklı sebepler, yeni bir soğuk savaş döneminin kapılarını araladı. Ve bu İkinci Soğuk Savaş döneminin ortaya çıkışında ana etken Batı’dan çok Rusya’nın davranışları oldu.
Tabii bir de denkleme daha kuvvetli şekilde girmiş Çin meselesi var. İkinci Soğuk Savaş Çin’in büyük güç, Rusya’nın ise ikinci büyük güç olduğu, Çin-Rusya bloku ile Batı arasında gerçekleşiyor. 21. yüzyılın başından bu yana Çin’in devasa bir ekonomik güce sahip olduğu ve bu ekonomik gücünün artık yavaş yavaş askeri güce de dönüşmeye başladığı biliniyor. Her ne kadar Çin hala askeri bakımdan Rusya kadar güçlü gözükmese de ekonomi ve teknoloji alanında ABD’ye karşı oldukça ürkütücü bir meydan okuma sergiliyor. Bu bakımdan, Birinci Soğuk Savaş’taki roller değişti. Artık Rusya bir, Çin ikinci güç değil. Çin birinci güç ve Rusya, Çin’e bağımlı. Yeni savaşın asıl olarak ABD ve Çin arasında geçtiğini, diğer mücadelelerin bu ana savaşın alt birimleri ya da vekalet savaşları olduğunu göz önünde bulundurmak lazım.
2008 Mortgage krizi tüm dünya piyasalarını sarsarak birçok ülkede ekonomik ve finansal krizlere neden oldu. Bu kriz, kapitalist Batı sisteminin istikrarına dair şüpheleri artırdı ve ABD’nin güçsüz görünmesine yol açtı. Dolayısıyla da Çin-Rusya (Sino-Russian) bloğunu Batı’ya karşı cesaretlendirdi. Çin ve Rusya daha pervasız ve yayılmacı bir dış politikaya sergilemeye başladılar. Bu pervasız politikalara örnek olarak; Rusya’nın Suriye’ye müdahalesi, Rusya’nın Kırım’ı ilhakı, Çin’in Güney Çin Denizi’nde donanmasını güçlendirmesi ve Tayvan’ı tehdit eden askeri tatbikatlar yapması verilebilir. Obama döneminde başlayan, Trump döneminde artarak devam eden, Biden döneminde ise kimi ufak değişikliklere rağmen sürdürülen, Çin’e karşı her alanda Çin’in gücünü zayıflatıcı önlemler alınması politikası, ABD dış politikasının odağını Rusya’dan Asya-Pasifik’e ve dolayısıyla da İkinci Soğuk Savaş’ın büyük gücü Çin’e yönelttiğinin kanıtı olmuştur.
2. Soğuk Savaş Nedir?
Yukarıda arka plan bilgileri verilen bu yeni soğuk savaşın, orijinal soğuk savaş ile benzeyen ve farklılık arz eden yönleri var. İkinci Soğuk Savaş; 21. yüzyılda Amerika Birleşik Devletleri ve Çin arasında artan siyasi, sosyal, ideolojik, teknolojik ve askeri gerilimlere atıfta bulunan kavramdır. Aynı zamanda bu kavram, Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya arasındaki bu tür geniş kapsamlı gerilimleri tanımlamak için de kullanılıyor. Bu yeni kavram bize, önceki Soğuk Savaş ile karşılaştırma yapma imkanı tanıdığı gibi, içinde bulunduğumuz küresel dengeleri daha iyi anlamlandırma ve yerel/bölgesel çatışmaları bir bağlama oturtma işlevini de görüyor. Sözün özü, 2. Soğuk Savaş kavramı uluslararası ilişkiler hakkında daha fazla iç görü sağlamımıza yardımcı oluyor ki bir kavramdan da beklenen budur.
Elbette İkinci Soğuk Savaş kavramının dolaşıma sokulması ve içinde bulunduğumuz küresel denge siyasetini tanımlamasına eleştirel yaklaşımlar sergileyenler de var. Bence bu kavramın kullanımına dair yapılan en iyi eleştiri, günümüz dünyasındaki daha önemli ve daha tehlikeli problemlerin göz ardı edilmesine ve ana gündem olmaktan uzaklaşmalarına neden olduğuna dair yapılan eleştiridir. Bugün insanlık olarak; iklim krizi, göç sorunu, temiz enerji, küresel ısınma, kıtlık, eşitsizlik, aşırı-sağ popülizmi gibi yakıcı sorunlarla yüzleşmemiz gerekirken; 2. Soğuk Savaş adında yeni bir kavram üreterek, detayları ve önemli küçük problemleri görmeyip, bakışları iki büyük blok arasındaki çatışmaya çevirmek, insanlık adına verimli ve ekonomik bir girişim olmayabilir.
Siber savaşlar, gıda arzı krizleri, ham madde sevkiyatı ve arzı, doğal gaz ve petrol ihracı gibi alt başlıkların bu kavramın içine yedirilmesi de elzemdir. Zira, 21. yüzyılın savaşları bir önceki yüzyıldan; bir önceki yüzyılın savaşları ise ondan önceki yüzyılın savaşlarından, içerik, kapsam, kullanılan araçlar ve propaganda yöntemleri açısından farklılık arz eder. Bu uzun girişten sonra yazı dizimizin bu ilk yazısını nihayetlendiriyorum. Önümüzdeki hafta Birinci Soğuk Savaş ile ikincisi arasındaki benzerlikler ve farklılıkları ele alarak, bu yeni kavramın ne kadar kullanışlı olduğunu anlamaya çalışacağım. Yazımı burada noktalarken son olarak Rusya-Ukrayna Savaşı’ndaki son gelişmelere kısaca değineceğim.
Rusya-Ukrayna Savaşı’nda Son Durum
Severodonetsk şehri, Ukrayna’nın Donbas bölgesinde kalan son kalesi ve son savunma hattı idi. Son olarak Ukrayna makamlarından yapılan açıklamaya göre şehrin yüzde 80’inin Rus kontrolü altına girdiği ancak Rus birliklerinin şehri tam olarak bir abluka altına alamadığı belirtilmişti. Bugün gelen haberlere göre ise Rus ordusu, şehre giriş çıkışları sağlayan tüm köprüleri yıktı ve kullanılmaz hale getirdi. Bu durumda artık Rusya’nın Severodonetsk şehrini aldığını söyleyebiliriz. Bundan sonra Rusya, Kırım ile Donbas arasındaki bağları kuvvetlendirmek, işgali altında bulunan bölgelerin altyapılarını tamir etmek ve gerekli gördüğü yerlere Rus nüfusu yerleştirmek gibi uzun vadede bölgenin elinde kalmasını sağlayacak çalışmalara hız verecektir. Öte yandan, haftalardır Rus birliklerinin ilerleme sağlayamadığı, Ukrayna’nın kuzeyinde Rusya sınırında bulunan ve Ukrayna’nın en büyük ikinci kenti olan Kharkiv’de (Harkov’da), Rus ordusunun küçük ilerlemeler sağladığı da ajanslara düşen haberler arasında. Dolayısıyla, savaş sahasında Rusya ilerlemesini sürdürüyor. Ancak, Ukrayna’ya ulaşan yeni silahlar henüz tam olarak devreye girmediğinden Ukrayna, halen son darbesini vurmuş değil.