Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    • Destek Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
      • Kitap Yorum
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • ABD Gündemi
      • Avrupa Gündemi
    • daktilo2
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Bir İyi ve Kötü Haberimiz Var: Ekonomik Büyüme için Demokrasi İyi ama Şart Değil
    daktilo2

    Bir İyi ve Kötü Haberimiz Var: Ekonomik Büyüme için Demokrasi İyi ama Şart Değil

    Alper Yağcı26 Ekim 20258 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    Hayli otoriterleşmiş olan ülkemizin geleceğinde demokrasiye ne kadar yer olacağı artık belli değil. Aynı zamanda ekonomik durum da sıkıntılı. 2018-2020 döneminde ekonomi durmuştu. Sonra üç yıl kadar dengesiz, enflasyonist hızlı büyüme yaşandı. İki yıldır o büyüme de yavaşladı gibi, enflasyondaki katılaşmaya rağmen. Bir yandan büyüme istatistikleri tartışmalı. Yine de geçtiğimiz yüz yılın çoğunda birikimli olarak devam etmiş olan büyüme, ülkemizi belli bir ekonomik seviyeye getirmiş bulunuyor.

    Bu tabloya birkaç açıdan bakabiliriz. Bu kadar yüksek bir ekonomik seviyede demokrasinin pekişmesi gerekmiyor muydu? Başka bir soru şu: Demokrasi ortadan kalktıkça ekonomi de iyice bozulmayacak mı? Bir başkası: Ekonomi için demokrasi gerekliyse, o zaman ülke ekonomisini umursayan birileri ekonomi bozulmasın diye demokrasinin ortadan kalkmasının önüne geçer, demokrasiyi güçlendirir mi? (Peki böyle akil insanlar, daha doğrusu onların ülkenin yönetimine şu an bir etkileri var mı? Bence pek yok.).

    Bu sorulara 2024 yılında Nobel ödülü alan iktisatçımız Daron Acemoğlu’nun çalışmaları ışığında yaklaşalım. Daron Hoca hem çok konuşuluyor hem çok eleştiriliyor. En çok, demokrasi gibi “içerici” kurumların ekonomik kalkınma üzerindeki pozitif etkilerine dair tezi biliniyor. Türkiye’de demokrasi de ekonomi de iyi gitmezken, bu tez bize neler anlatabilir? Türkiye vakası Acemoğlu tezleriyle örtüşüyor mu çelişiyor mu? Bu yazıda bunu biraz inceleyelim.

    Öncelikle temel bir ayrımdan başlayalım. Acemoğlu ve benzeri kurumsalcı iktisatçılar, ekonomik büyümenin demokrasi getirdiğini iddia etmiyorlar. Onlar için demokrasinin ortaya çıkışı ekonomik olmaktan ziyade siyasi bir süreç. Siyasi mücadelelerle, en çok siyasi sebeplerle ortaya çıkıyor. Yani, “demokrasi olacaktı hani, neden olmuyor” sorusunun doğru muhatabı Acemoğlu değil.[1]

    Acemoğlu ve kurumsalcı iktisatçıların iddiası aksi istikamette: Demokrasinin ekonomik büyüme getirdiğini iddia ediyorlar. Demokrasi siyasi bir tercih; eğer bu tercihi yaparsanız, yapabilirseniz, bu tercih pek çok iyi şeyin sebebi olur diyorlar. Bu iyi şeylerin sonucunda da, evet, ekonomik büyüme ve kalkınma var. Yani iddia şu: Demokrasi ve onun yarattığı kurumlar, ekonomik büyümeye yol açıyor.

    Bu noktada bir ayrım daha yapmamız lazım. Ekonomik büyüme için demokrasinin iyi olduğunu iddia etmek başka bir şey, ekonomik büyümenin en önemli sebebinin demokrasi olduğunu iddia etmek başka bir şey. Acemoğlu ve benzeri kurumsalcı iktisatçılar, ilkini kuvvetle iddia etmekle beraber, kimi çalışmalarda ikincisini de savunan bir dil kullanıyorlar. Bu da önemli bir tartışma sebebi. Çünkü bu tezlerden ilkini bilimsel metotlarla delillendirmek ikincisinden daha kolay.[2]

    Delillendirme dediğimiz şey nasıl yapılabilir? Bu alanda yapılan kabaca şu. Standart GSYH hesaplarının tutulmaya başladığı 1950’den beri tüm ülkelerin verisini karşılaştırmalı inceleyelim. Her ülkenin her yıl için yönetim biçimini tespit edelim. Daha demokratik ülkeler, takip eden yıllarda ortalama olarak daha çok büyümüş mü büyümemiş mi? İstatistiki metot ile hesaplayalım.

    Acemoğlu’nun da katkıda bulunduğu araştırma literatürünün bu soruya dair bulgusu kısaca evet. Petrol zengini ülkeler sayılmazsa demokratik ülkeler ortalamada daha hızlı büyüyor. Ancak bulgularda şöyle bir ilginçlik var. Ekonomik büyüme açısından en berbat örnekler de en parlak örnekler de demokratik olmayan, otoriter ülkeler arasından çıkıyor. Yani otoriter rejimlerin ekonomik performansını tahmin etmek zor. Demokrasilerin performansı ise üç aşağı beş yukarı belli bir ortalamayı takip ediyor. Demokrasiler her yıl çok hızlı büyüdükleri için değil, iç savaş ve darbe gibi ekonomiyi çökerten olaylarla kesintiye uğramadan uzun süreler istikrarlı bir şekilde büyüdükleri için uzun vadede daha çok büyümüş oluyorlar. Demokrasinin ekonomi açısından galiba en hayati işlevi, ille de “rasyonel” politikaları uygulatması değil, rutine binmiş lider rotasyonu sayesinde çatışmasızlık sağlaması.

    Otoriter ülkeler başka bir alem. Bunlar aslında çeşit çeşit. Parti veya ordudan ziyade tek bir liderin üstünlüğüne dayanan kişiselleşmiş diktatörlükler ekonomik açıdan en fena örnekleri teşkil ediyor. Bunlar belli dönemlerde büyüyebilseler de, lider ölmeden iktidarı bırakmıyor, öldüğünde ise yerine kimin nasıl geçeceğine dair bir kurumsal sistem olmadığı için çalkantılar ve darbeler yaşanıyor, o zaman ekonomi patlıyor. Pek çok Afrika ülkesi burada örnek olarak sayılabilir.

    Parti kurumsallaşması sağlayan otoriter rejimlerin performansı ise kişisel diktatörlüklerden farklı. Burada iki örnek verelim. Meksika, 1920’lerden 2000 yılına kadar tek bir partiden gelen başkanlar tarafından yönetildi. (Bu rejimde rakip partiler mevcuttu ancak bunların başkanlık seçimini kazanmalarına pratikte izin verilmiyordu, yerel hükümetleri ise ancak 1980’lerden itibaren alabilmeye başladılar). İlginç olan şu ki, Meksika’da başkan 6 yıllık tek dönem için seçiliyordu ve tüm bu süre boyunca hiçbir başkan tek dönem kuralını ihlale kalkışmadı. Böylece kişisel liderin değil, çeşitli kesimlerin temsil bulduğu partinin iktidarı kurumsallaştı. Sonuç olarak, Meksika bir kalkınma mucizesi olmadı, eşitsizlik gibi sorunlarını çözemedi ama sanayileşti ve Türkiye kadar bir ekonomik seviye tutturdu.

    Daha çarpıcı bir başka örnek Çin. Çin’deki siyasal sistem rekabete tamamen kapalı, ÇKP’ye rakip partilerin seçime girmesine izin verilmiyor. Bu ülke, iç savaş ve Mao yıllarında oldukça çalkantılı bir siyasi ve ekonomik görünüme sahipti. Ancak akabinde Çin’in özelliği, her liderin sağlığında emekliliğe ayrıldığı barışçıl bir lider rotasyonu sistemini parti iktidarı altında oturtmuş olması. Mao’nun ölümünden itibaren önce Deng, sonra Jiang Zemin, sonra Hu Jintao, iktidara geldikten bir süre sonra iktidarı barışçıl biçimde haleflerine devretti. Bu çevrimin devam edeceğinin garantisi yok elbette. 2012’den beri iktidarda olan Xi Jinping asla emekliliğe ayrılmayabilir, Xi’nin ölümünden sonra da liderlik için kaotik çekişme olabilir. Ancak şimdilik Çin, tarihin gördüğü en hızlı ekonomik büyüme mucizesine imzasını atmış bulunuyor. Çin gibi otoriter ülkeler için Acemoğlu, büyüseler de demokratikleşmedikleri taktirde birikim safhasından inovasyon safhasına geçemezler diyordu. Açıkçası Çin, devlet önderliğindeki bir inovasyon modelini oturttu ve bu konuda Acemoğlu tezini sınamaya devam ediyor. Elektrikli araçlarda, solar panelde lider, yapay zekada zirveyi zorluyor, mikroçipte kuvvetli geliyor.

    Demokrasi ekonomik büyümeye rutin lider değişimi ve çatışmasızlık sayesinde pozitif etki ediyor olabilir demiştik. Bu örneklerde, o mekanizmayı demokrasi olmadan kurabilmiş ülkeler gördük. Belki de bu yüzden, görece yüksek ekonomik performans ortaya çıktı. Singapur için, Tayvan’ın ve bir ölçüde Güney Kore’nin geçmiş deneyimleri için benzer şeyler söylenebilir.

    Bu ülkelerin büyümesinde rol oynamış olan bir diğer unsur doğrudan yabancı yatırımlar (DDY). DDY, ülkenin sahip olmadığı teknolojiyi ve sermaye stoğunu sağlayarak kalkınmayı hızlandırabilir. Peki DDY için demokrasi gerekli mi? Bu konuda Li ve Resnick’in veriye dayalı bir çalışması şunu ortaya koyuyor[3]: Demokrasi DDY için hem çekici hem olumsuz niteliklere sahip. Çünkü demokrasiler yatırımcının mülkiyet haklarını yöneticilere karşı daha iyi koruyor, ancak dış yatırımcıya daha az taviz veriyor. Zaten dünyada yatırımların nereye gideceği sorusunun gerisinde demokrasiden daha belirleyici başka faktörler var. Uygun limanlar ve birinci sınıf altyapıya rağmen düşük emek maliyeti, disiplinli insani sermaye, geniş ölçek ve yakında Japonya gibi pazarlar var iken Çin’de yatırım yapmak çok çekiciydi ve kimse demokrasi aramadı. Tersten bakarsak, dünyanın en demokratik ve “rasyonel” yönetimini kursalar dahi Mali ya da Tacikistan’ın Çin seviyesinde yatırım çekmesi ve kalkınma yaşaması maalesef mümkün değil. Çünkü coğrafyaları, ölçekleri ve muhtemelen demografileri uygun değil. Kendi potansiyellerinin zirvesine çıkabilirler, o ayrı.

    Benim tüm bunlardan anladığım şu: Amaç ekonomik büyüme ve kalkınma ise ortalama bir ülke için demokrasi genelde iyi bir şey. Ama ekonomik büyüme ve kalkınmayı tek başına demokrasi açıklamıyor. Yüksek oranlarda yatırım ve (özel sektöre veya devlete ait) sermaye birikimi yolunu açmayan bir ülke, demokratikse de hızlı büyüyemez. Bunu başaran ülke otoriterse de büyür. Birikimin paydaşı olan kesimler de o ülkedeki rejimden çok şikayet etmeden işlerini yürütürler. Çin’de büyüme, tüketici refahına çok yansımasa da ihracat zengini bir iş insanı sınıf ortaya çıkmış durumda ve zaten çok toplumsal onay aramayan rejimin en önemli toplumsal dayanağı bu kesim. Türkiye’de de büyük inşaat ve enerji şirketleri, özellikle 2018 sonrası savunma sanayi ve diğer ihracata yönelik sektörler, benzer bir rol oynamaya başladı.

    Yani demokrasi bitse de büyüme baki kalabilir. Fakat Türkiye’nin Doğu Asya tarzı otoriter kalkınma modelini istikrarlı bir şekilde oturtması da kolay değil. Çünkü Doğu Asya ülkelerinin çoğu kendi içinde sosyokültürel açıdan oldukça homojen, Türkiye’ye kıyasla. Çok basite indirgeyerek özetleyecek olursak yönetenler ve yönetilenler esasen aynı sosyal kesimlerden geliyor. Türkiye ise toplumsal değerler açısından kutuplaşmanın yüksek olduğu bir ülke ve mevcut yönetim, kutuplardan yalnızca birisini temsil ediyor.[4] Geçmiş demokrasi deneyimi olan ve değerler açısından ortadan ikiye yarılmış bir ülkede, ülkenin bir yarısının keyfi ve sürekli hakimiyeti altında kalmayı istikrarla kabul etmek, toplumun diğer yarısı adına zor. Bu durum süregiden liderlik çekişmeleri, siyasi kaos ve beyin göçü gibi olumsuzluklar yaratabilir. Ortak kamu yararı hissinin kaybolması da yolsuzlukları çok yüksek seviyede tutabilir. Biraz buradayız.

    Hem iyi hem kötü olan bu haberler Türkiye için sanırım biraz olumsuz bir sonuca vardı. Ekonomik büyüme için demokrasi şart değil, o yüzden demokrasiyi büyüme uğruna kurtaracak aktörlere bel bağlayamayız, fakat demokrasiden vazgeçildiğinde istikrarlı ve toplumu mutlu edecek tarzda bir büyümenin gerçekleşmesi de zor görünüyor. Kısacası, Türkiye demokrasiyi tercih etse bence ekonomik açıdan (da) iyi olur. Ama bu Türkiye demokrasiyi tercih edecek demek değil. O bizlere bağlı. İradenin iyimserliği.

    Şarkı önerisi: https://open.spotify.com/track/6Luak1DiyIeoTEr3eS2IQ0?si=a00ffb08d395424b


    [1] Acemoğlu’nun Economic Origins of Dictatorship and Democracy (2005) kitabına göre ekonomik büyüme değil kriz dönemleri demokratikleşmeyi tetikleyebilir, ortaya çıkan demokrasinin ayakta kalma ihtimali de ülkedeki servet dağılımına bağlı.

    [2] Örneğin spesifik bir kimyasal maddenin, kanser olasılığını artırıp artırmadığını tespit etmek, pek çok faktörün ortak sonucu olan kanser olasılığını en çok artıran sebebin ne olduğunu tespit etmekten daha kolay. Bir sonucun hangi sebeplerle oluştuğunu yanıtlamak için olası sebeplerin hepsinin iyi bir şekilde modellenmesi gerekir. Ancak sosyal bilim araştırmalarında modelin veride açıklayamadığı kısım genelde oldukça büyüktür.

    [3] Li, Q., & Resnick, A. (2003). Reversal of fortunes: Democratic institutions and foreign direct investment inflows to developing countries. International organization, 57(1), 175-211.

    [4] Türkiye, Dünya Değerler Araştırması’na katılan 98 ülke arasında özgürlüklerle ilgili tutumların gelir bazında en çok farklılaştığı ülke; eğitim bazında de en çok farklılaştığı ülkelerden biri. Bkz. Welzel, C. (2013). Freedom rising. Cambridge University Press, sf. 98.

    Dünya Ekonomi Siyaset Sosyoloji
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerik2026 Bütçesine Bakış
    Sonraki İçerik Ahmet Sözen: Kıbrıs meselesinde resmi müzakere sürecinin başlayabilmesi için dışsal dinamiklere de ihtiyaç var

    Diğer İçerikler

    daktilo2

    Ahmet Sözen: Kıbrıs meselesinde resmi müzakere sürecinin başlayabilmesi için dışsal dinamiklere de ihtiyaç var

    26 Ekim 2025 Gökhan Korkmaz
    daktilo2

    2026 Bütçesine Bakış

    26 Ekim 2025 Burak Dalgın
    daktilo2

    KKTC Seçimlerini Anlamak: Tufan Erhürman Neden Kazandı?

    26 Ekim 2025 Sinem Arslan

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    Röportaj | Macaristan’da Otoriterleşme: Sivil alan giderek özerkliğini kaybediyor ve ulusal egemenlik adına eleştirel sesler susturuluyor

    24 Ekim 2025 D84 INTELLIGENCE Röportajlar Daktilo1984

    Ashkhen Kazaryan: ABD’de ifade özgürlüğü anayasal olarak güvende olsa da uygulamada artan bir baskı ile karşı karşıya

    23 Ekim 2025 D84 INTELLIGENCE Röportajlar Daktilo1984

    Richard Durana: Günümüzün popülizm siyaseti, kamuoyunun kâr amacı gütmeyen kuruluşlara karşı tavrını değiştirmeyi başardı

    22 Ekim 2025 D84 INTELLIGENCE Röportajlar Daktilo1984

    Dünya Gündemi: Zelensky’nin ABD Ziyareti, Gazze’de Bozulan Ateşkes, Japonya’da İlk Kadın Başbakan

    21 Ekim 2025 Bültenler Bahadır Çelebi

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Ekim 2025
    • Eylül 2025
    • Ağustos 2025
    • Temmuz 2025
    • Haziran 2025
    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • daktilo2
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}