Çeviri: Mert Söyler
Yazının orijinaline bu linkten ulaşabilirsiniz.
Adam Smith, mikroelektronik dünyasını görse şaşkına dönerdi. Büyük ekonomist 1790’da öldüğünde, James Watt’ın iki silindirli buhar motoru teknolojinin zirvesi olarak görülüyordu. Daha 14 yaşında ölü diller üstüne ustalaşmış bir klasikçi olarak “nano” önekini Yunanca “cüce” anlamına geldiği için tanıyabilirdi, fakat bunun günümüzde yarı iletkenleri ölçmek için kullanılan, metrenin milyarda biri olan bir metrik olduğunu düşünemezdi.
“Milyar” kelimesi o dönemde İngilizceye girmiş olsa da ifade ettiği sayı Smith’e hayal edilemeyecek kadar büyük gelirdi. Nvidia’nın yeni Blackwell yapay zekâ çipinde bir kuruş büyüklüğünde bir alanda 200 milyar kadar transistör yer alıyor. Aydınlanmacı bir İskoç rasyonalisti için bile bu teknolojik seviye neredeyse kara büyü gibi bir şey olurdu.
Aşırı Uzmanlaşma Dönemi
“İş bölümü, pazarın genişliği ile sınırlıdır” diyen Smith, bugünün küresel çip endüstrisini gördüğünde kendini çok da yabancı hissetmezdi. Modern terimleri bir kenara bırakırsak, yarı iletken tedarik zinciri Smith’in bu içgörüsünün bir yansıması aslında. Pazarın boyutu 1979’da 45 milyar dolardan (günümüz değeriyle) 2024’te yaklaşık 600 milyar dolara çıkmışken ve 2030’ların başında 1 trilyon dolara ulaşması tahmin edilirken, iş bölümü de buna göre şekillendi.
1970’lerde her işi kendi bünyesinde yapan Intel gibi entegre çip devleri artık yok. İçinde bulunduğumuz çağ, aşırı uzmanlaşma dönemi. Nvidia ve diğer tasarım firmaları planları hazırlıyorlar; Tayvan’daki TSMC gibi “dökümhaneler” bu planları, başka firmalardan gelen silikonları farklı makinelerle işleyerek fiziksel ürünlere dönüştürüyorlar. O makineler de yine daha da uzmanlaşmış tedarikçilerin sağladığı parçalarla çalışıyor ve bu zincir böyle devam ediyor.
Yapay zekâdan sağlanan kazanç ise eşit bir şekilde dağılmadı. 2022 ortasından bu yana piyasa değeri en yüksek 100 yarı iletken şirketi, hisse senedi değerlerini toplamda 5,4 trilyon dolar artırdı. Ancak bu kazancın sadece 1 trilyon doları dökümhane ve ekipman üreticisi olan 48 şirkete giderken, kendi işlemcilerini üretmeyip sadece tasarlayan 32 “fabrikasız” çip üreticisi 4,2 trilyon dolar kazandı. Bu miktarın dörtte üçü ise yapay zekâ modeli geliştiricilerinin favorisi olan Nvidia’nın hanesine yazıldı. Hem tasarım hem de üretim yapan Intel ve Samsung gibi 20 şirket ise bu büyümeden neredeyse hiç faydalanamadı.
Nvidia’nın Önlenemeyen Yükselişi
Nvidia’nın bu kadar yükselmesinin ardında ise büyüleyici finansal performansı yatıyor. Şirketin gelirleri, 2022’nin ilk yarısından bu yılın yarısına kadar neredeyse dört katına çıktı. 2024’te 71 milyar dolar net kâr elde etmesi bekleniyor; oysa iki yıl önce bu rakam 8,4 milyar dolardı. Yine de dökümhane ve ekipman üreticilerinin bu duruma biraz içerlenmesi anlaşılır bir durum. Nvidia dışındaki 31 fabrikasız çip üreticisinin piyasa değeri, dökümhane ve ekipman firmalarıyla neredeyse aynı seviyede olmasına rağmen gelirleri yalnızca Nvidia’nın yarısı, net kârları ise beşte ikisi kadar. Üstelik sabit varlıklara, araştırma ve geliştirmeye dökümhane ve ekipman firmalarının yarısından daha az yatırım yapıyorlar. Buna ek olarak ekipman üreticileri, (varlık yoğun olan dökümhaneler hariç) fabrikasız çip üreticilerinden daha yüksek işletme marjlarına ve daha iyi sermaye getirilerine sahip.
Bu fark, çip endüstrisinde Smithyen aşırı uzmanlaşmanın getirdiği yan etkiyi düşündüğümüzde daha da dikkat çekici hale geliyor: fabrikasız çip üreticileri haricindeki her yerde aşırı yoğunlaşma. Ürün alanları daraldıkça, çip tedarik zinciri bir dizi mikro-tekellere ve duopolilere dönüştü. TSMC ve Samsung (kendi çiplerini üretmenin yanında müşterilere de üretim yapıyorlar) dökümhane sektöründe zirvedeler. Hollanda’dan ASML, ileri düzey litografi ekipmanlarının tek tedarikçisi. Japonya’dan DISCO şirketi, silikon levhaları şekillendirmek için kullanılan hassas aletlerin %85’ini sağlıyor. Amerikalı Cadence ve Synopsys şirketleri de çip tasarım yazılımı pazarında öncüler. Japonya’dan Advantest ve Amerika’dan Teradyne ise üretim sonrası çip testlerinde lider durumdalar.
Çiplerin Oligopol Piyasası
Sektördeki niş pazarlar küçük ama bu alanlara giriş engelleri oldukça yüksek. Pazar büyüklüğüne kıyasla sektördeki firmalar sermaye yatırımı ve araştırma ve geliştirmeye büyük paralar harcıyorlar. DISCO’nun yıllık harcaması, piyasadaki potansiyel satışlarının %10’una, ASML ve TSMC’ninkiler ise %20’nin üzerine çıkıyor. Gerekli yatırımları göze alan devlet destekli Çinli rakipler ise ulusal güvenlik gerekçesiyle yabancı pazarlardan dışlanıyorlar. Üstelik, sektördeki mevcut oyuncular, Batı ve Japon hükümetlerinin kendi yarı iletken sanayilerini canlandırma çabasıyla sağladığı 150 milyar dolarlık teşviklerden faydalanabiliyorlar.
Bu tablo dışarıdan bakıldığında “rantçılar için bir cennet gibi görünse de durum hiç de öyle değil”, diyor büyük bir ekipman üreticisinin finans müdürü. Bunun bir nedeni, bazı mikro-oligopolistlerin doğrudan kendileri gibi güçlü firmalara satış yapması. Az sayıda alıcıya sahip olmak, satıcıların pazardaki gücünü kısıtlıyor. Diğer firmalar ise daha geniş bir müşteri kitlesine sahip olsalar da TSMC gibi büyük alıcılara fiyat baskısı uygulamaktan kaçınıyorlar, diye açıklıyor Tufts Üniversitesi’nde yarı iletken çipler tarihi uzmanı olan Chris Miller.
Microsoft ve Google gibi büyük bütçeli alıcılardan gelen yoğun yapay zekâ çipi talebi, Nvidia’ya her yeni model için yüksek fiyatlar belirleme fırsatı sunuyor. Şirketin brüt kâr marjı 2022’de %60 iken şimdi %75’e çıkmış durumda. Blackwell çiplerinin tanesi 40 bin dolara kadar satılabiliyor ve teknoloji devleri milyonlarca adet sipariş vermeyi düşünüyorlar. Kârlılıkta ikinci sırada yer alan TSMC’nin de en yeni ve ileri üretimlerde fiyatları %15’e kadar artırması bekleniyor. Çin’den gelen gelir akışı Amerika’nın yüksek teknolojili ihracata getirdiği sınırlamalar yüzünden azalırken, tasarımları gerçeğe dönüştüren diğer firmalar da bu kârdan pay almak istiyorlar.
Fabrikasız çip üreticileri ve bu üreticilerin tedarikçileri, fiyatları birlikte artırarak kârlılıklarını yükseltebilirler; ancak bu, nihai ürün talebini düşürebilir. Yatırımcıların talepteki en ufak bir yavaşlama sinyalini bile cezalandırmaya hazır olması, 29 Ekim’de Nvidia’nın rakibi olan AMD’nin beklentilerin altında kalan satış tahminlerinde olduğu gibi, çip üreticilerinin fiyatlama gücünü kısıtlıyor. Fakat bu sınırlama, tedarik zincirinin diğer basamaklarında aynı derecede etkili olmayabilir. Bu oligopolistler kâr arayışlarında daha cesur hamleler yapmaya başlarlarsa hiç şaşırmamak gerek.