[voiserPlayer]
Avrupa Gündemi Bülteni (2 – 15 Şubat 2024)
Hollanda’da Kasım ayında genel seçim gerçekleşmiş olsa da hükümet hâlâ kurulabilmiş değil ve olası koalisyon ihtimalleri de sallantıda. Avrupa, 2024 yılında birçok ülkede seçime hazırlanırken senenin ilk seçimi olan Finlandiya’da cumhurbaşkanı seçildi. Öte yandan, Trump’ın seçim mitingleri AB liderlerinde huzursuzluk yarattı.
Hollanda’da Koalisyon Çıkmazı
22 Kasım 2023 seçimlerini galibiyetle arkasında bırakan aşırı sağ Özgürlük Partisi (PVV) ve Geert Wilders uzun süredir dünya gündeminde değildi. Bunun nedeni ise Wilders’in seçim tarihinden beri koalisyon görüşmeleriyle bir çıkış araması ve o çıkışı bulamamasıydı.
Radikal sağ bir parti ile işbirliği yapmaktan çekinmek diğer partiler için bir neden olsa da Wilders’in hükümeti kuramamasını pozitif algılamak ve aşırı sağın kaybedişi olarak düşünmek çok doğru olmayabilir. Zira, Hollanda’da hükümet kurmak pek kolay olmuyor.
2021’de yapılan seçimlerde de koalisyon anlaşmaları zor olmuş ve hükümet tam 299 gün sonra kurulabilmişti. Hollanda’da 2021’den sonra 2023’te seçime gidilmesi de aslında en nihayetinde partilerin anlaşamamasından kaynaklanmıştı.
2023’ün ortalarında koalisyon partileri göç politikası üzerinde anlaşamamış ve hükümet içerisinde bir kriz yaşanmıştı. Bu anlaşmazlık, Başbakan Mark Rutte’nin istifa etmesi ve ülkenin erken seçime gitmesi ile sonuçlanmıştı.
“Hollanda’da aşırı sağ bir parti seçimi nasıl kazanabilir?” sorusunun yanıtı da aslında tam da buydu, çünkü Wilders ve partisi PVV aslında Hollanda’da yaşanan siyasi çalkantaların arasından sıyrılıp güç boşluğunu doldurmuştu. Ancak Wilders için kazanmak kolay, yönetmek ise zor oldu.
Hollanda seçimlerini konu edindiğim bültende de bahsettiğim gibi koalisyon görüşmeleri beklenen dört parti arasında oldu: Wilders’in aşırı sağ partisi PVV, Dilan Yeşilgöz’ün liderlik ettiği Özgürlük ve Demokrasi için Halk Partisi (VVD), 2023’de kurulan Hristiyan demokrat Yeni Toplum Sözleşmesi Partisi (NSC) ve popülist çiftçi partisi Çiftçi Vatandaş Hareketi (BBB).
Geçtiğimiz hafta masadan kalkıp koalisyon görüşmelerinin çökmesine sebebiyet veren parti ise Pieter Omtzigt liderliğindeki NSC oldu. Omtzigt, seçimin ardından koalisyon görüşmelerine girmek için hazır olmadığını belirterek aslında Wilders ile anlaşmaya sıcak bakmadığının da sinyalini vermişti.
Ancak Omtzigt bir azınlık hükümeti kurulursa koalisyona girmese de kurulacak olan hükümeti bazı politikalarda destekleyeceğini açıkladı. Seçimlerden sonra birçok defa fikir değiştiren sadece Omtzigt değildi. Yeşilgöz de Wilders ile koalisyona girmek istemiyordu, ancak şu an koalisyon görüşmelerinde yer alıyor.
Hatırlayacağınız üzere özellikle Yeşilgöz seçim sonrasında koalisyonu reddetmişti. Bu reddedişi çok uzun süreli olmadı, çünkü bu kararında kendi partisi VVD’den destek bulamamıştı ve bu yüzden koalisyon görüşmelerine girmişti. VVD’nin özellikle koalisyona girmek istemesi de seçmenin sağ parti hükümeti istemesi ve muhafazakar sağ bir parti olan VVD’nin de seçmenin talebine uyarak hükümette yer almasıydı.
Peki Ne Olacak?
Şu an en belirgin yol PVV liderliğinde VVD ve BBB ile azınlık hükümeti kurulması. NSC, koalisyona girmeden dışarıdan hükümetin bazı politikalarına destek vererek ve hükümetin parlamentoda çoğunluk sağlayarak yönetmesini sağlayabilir.
Ancak Wilders’in bu yolu seçip seçmeyeceği de merak konusu, çünkü seçimlerden sonra azınlık hükümeti olasılığını da değerlendirdiğini bildiğimiz Wilders hâlâ NSC’nin lideri Omtzigt ile uzlaşmaya varmayı düşünüyor olabilir.
Omtzigt ise Hollanda hükümeti için çarpıcı bir fikri savunuyor: teknokrat hükümeti. Omtzigt’e göre bağımsız ve siyaset dışı kişilerden oluşan bir kabine parlamento desteği ile ülkeyi yönetecek. Ancak seçim daha yeni yapılmışken ve olağanüstü bir durum yokken Hollanda halkının böyle bir hükümeti onaylaması gerçeklikten çok uzak bir ihtimal.
Kalan başka bir yol ise sağ popülizm üzerine çalışmalarıyla bilinen siyaset bilimci Cas Mudde’nin önerdiği ve en muhtemel seçenek olarak belirttiği seçim tekrarı. Mudde’ye göre partiler, olası koalisyon ortaklıklarını önceden konuşup daha şeffaf bir şekilde seçmene iletecek ve böylelikle seçim sonrası hükümet daha hızlı kurulabilecek. Ancak Mudde’nin altını çizdiği önemli bir yer var. Yeniden seçim olsa bile çok yüksek ihtimalle tekrar sağ bir hükümet başa gelecek.
Wilders için yol zor gözükse de Hollanda’da hükümeti kurmak için bir zaman sınırlaması olmadığının altını çizmek gerekiyor. En çok oy olan parti olan PVV’siz bir hükümet kurulması çok zor, ancak yazının başında belirttiğim gibi Hollanda’da siyaset çalkantılı bir şekilde ilerler. Wilders’in diğer aktörlerle anlaşıp hükümeti kurması, önündeki tek engel olmayacaktır.
Trump’ın Gölgesinde AB ve Finlandiya’da Seçimler
2024 yılı Avrupa için seçim yılı olacak. Portekiz, Slovakya, Avusturya, Litvanya, Hırvatistan, Romanya seçimlerinin yanı sıra Haziran’da Avrupa Birliği Parlamentosu seçimleri gerçekleşecek. Aslında bu saydığım listede olmayan ama Avrupa Birliği için en önemli bir seçim de bu sene Kasım’da gerçekleşecek: ABD başkanlık seçimleri.
Avrupa Birliği için çok önemli olmasının sebebi ABD Başkanı Joe Biden’ın halk nazarında gitgide yaşlı ve hasta imajı çizmesi ve eski ABD başkanı Donald Trump’ın ABD halkı için daha cazip bir aday haline gelmesi. Trump’ın seçilmesi Avrupa Birliği için de durumu kötüleştirebilir. Çünkü, 2016’da başlayan ve 2020’de son bulan Trump hükümeti ile AB üye devletleri arasında NATO başta olmak üzere birçok konuda anlaşmazlıklar yaşanmıştı.
Ayrıca Trump geçtiğimiz pazar günü, eğer NATO üyesi ülkeler gayrisafi yurtiçi hasılalarının %2’sini askeri harcamalara ayırma gerekliliklerini yerine getirmezlerse Rusya’nın onlara istediklerini yapmasına göz yumacağını söyledi.
Bu yüzdendir ki yeni göreve gelmiş Polonya Başbakanı Donald Tusk pazartesi günü Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Almanya Şansölyesi Olaf Scholz ile görüştü. Tusk, yaptığı görüşmelerde Avrupa Birliği’nin Rusya’dan askeri anlamda daha zayıf olmaması gerektiğini ve bütün Avrupa’nın güvenliği için birlik ve beraberlik içinde olmaları gerektiğini vurguladı. Tusk; Fransa, Almanya ve Polonya’yı, üç silahşörlere benzeterek, “hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için” dedi.
NATO konusu yalnızca bu yılın sonundaki ABD seçimleri için önemli bir konu değil, zira geçtiğimiz hafta Pazar günü Finlandiya’daki seçimde de odak noktası bu konuydu. Bildiğiniz üzere geçtiğimiz sene Finlandiya NATO üyesi oldu ve üyelikten sonraki ilk seçim haliyle büyük ilgi topladı.
Merkez sağ Ulusal Koalisyon Partisi (KOK) üyesi Alexander Stubb %51 ile Finlandiya’nın yeni cumhurbaşkanı oldu. NATO’yu destekleyen Stubb, aynı zamanda Ukrayna Savaşı yüzünden Putin yönetimi ile siyasi ilişki kurma konusuna da oldukça mesafeli.
Avrupa’da bu sene göreceğimiz birçok seçimden sadece ilki olan Finlandiya seçimlerinde Stubb’ın zaferinin sürpriz bir sonuç olmadığını da belirtmek lazım. Daha öncesinde birçok bakanlık pozisyonunda bulunmuş ve eski başbakan olan Stubb’ın kazanacağı, seçime giderkenki anket sonuçlarından da belli oluyordu.
Ancak sürpriz olmayacak başka bir şey daha var ki Kasım ayında gerçekleşecek olan ABD başkanlık seçimlerinde Donald Trump seçilebilir ve Avrupa Birliği bu seçimden büyük ölçüde etkilenecek.