[voiserPlayer]
Bir takvim yılının daha son sayfalarını çevirirken hissedilenler iki eksende değerlendirilebilir. Bir yandan biten yılda gerçekleşenler film kareleri gibi gözümüzün önünden akar ve gelecek yıla dair umutlar zihnin arka planından geçer. Yıl sonları sadece ticaret ile uğraşanlar için değil, bu realite çerçevesinde toplumdaki her birey için bir muhasebe yapma zamanıdır.
Her başlayan yeni yıl büyük umutlarla başlamış olduğu için biten yıllar genellikle gerçekleşmeyen ya da kırılan umutlar ifade edilerek uğurlanır genellikle. Belki bu yüzden biten yılların güzelliklerinin yanı sıra kötü yanları daha akılda kalıcı olur.
2023 yılı biterken geride kalan ekonomik güçlükler, yaşanan felaketler, siyasi ve sosyal alandaki olumsuzluklar da hem hatıralardaki hem de tarihteki yerlerini pekiştirdiler. Biten yıla dair de pek çok değerlendirme ve yorum yapılageldi bu süreçte. Şimdi sırada 2024 yılı var. Acaba bu yeni yıl neler getirecek? Umutlarımız, bu yeni yılda yeşerecek mi?
İktisatçıların mesleki ve toplumsal nitelikteki önemli fonksiyonlarından biri öngörü yapma misyonları olarak ifade edilebilir. Bu yüzden pek çok fıkraya, anlatıya konu edilen, bazen eleştirilerin hedefinde olan biridir iktisatçı.
Kuşkusuz öngörü yapmak biraz da elinizdeki bilgilere dayalı bir iştir. Hayatın olağan akışının bir özelliği, her zaman hesaplamalarda sürprizlere bir yer bırakılmasını gerektirir. Çoğu zaman öngörüyü yapan, sonucu etkileyecek pek çok kararın ne yönde verileceğine dair bilgilere sahip olmadığı gibi, aslında ne yapılması gerektiğini bildiği halde, bunu karar alıcılara anlatma imkânı da bulunmayandır.
2024 yılı ile ilgili öngörülerin geniş bir çerçevede ortaya konması mümkündür. Öngörüler; dünya geneli için, Türkiye özelinde, bir sektöre özgü ya da toplumdaki bir bireyin beklentilerine dair olabilir.
Dünyaya baktığımızda 2024’te ilk olarak Ukrayna ve Filistin’de yaşanan gelişmelerin uluslararası ilişkileri çok yönlü olarak biçimlendirmeye devam edeceğini söyleyebiliriz. Buna bölgesel nitelikte ülkeler arasındaki diplomatik gerilimlerin de dahil edilmesi mümkündür. Bu tür gerilimler çoğu zaman uluslararası ticaret ve finansman koşullarını zorlaştırır.
Öte yandan, pandemi ile zirve yapan ama sonrasında da durulmayan ve ülkeleri zaman zaman ürün tedariğinde darboğaza sürükleyen gelişmeler süregeliyor. Bunlara pek çok ülke için önemli bir sorun teşkil eden enflasyonist eğilimlerin ve yeni teknolojik gelişmelere dayalı toplum yaşamında görülen dijital uçurumların, bunların etkisiyle keskinleşen gelir dağılımı adaletsizliklerinin, eğitimde sağlanamayan fırsat eşitliğinin, bunları çevreleyen iklim krizinin ve bütün bunlarla bağlantılı göç dalgalarının da eşlik ettiği bir gündemi ekleyebiliriz.
Dünyaya dair çizdiğimiz genel çerçeveyi bir tahtada şematize etmeye çalışırsak dikkatli bir göz tüm bunların bir sarmal oluşturduğunu fark edecektir. Yani, bazıları diğerlerinin nedeni olan ve dolayısıyla diğerlerinin oluşmasının sebebini teşkil eden bu gelişmeler aslında içinden çıkılması güç bir çerçeve oluşmasına sebep olmaktadır. Bu yüzden içinde bulunduğumuz çağın bir “çoklu krizler çağı” olduğunun farkında olmak ve bunu kabul ederek hareket etmek, toplumdaki her bireyin ve özellikle de karar verici konumda yer alanların başlangıç koşulu olmalıdır. Yani, 2024 yılında bambaşka bir dünya bekleyenlere yazının bu noktasında iyi yıllar dileyebiliriz.
Türkiye ekonomisine odaklandığımızda ise yıla ülkede ücretli çalışanların büyük bir kısmını ve dolaylı olarak işgücünün neredeyse tamamını ilgilendiren asgari ücrete yüzde 49 zam gündemi ile giriyoruz. Enflasyon canavarının yeniden hatırlandığı bir yıl olan 2023, özellikle sabit ücretle yaşamını sürdürenlerin yaşam koşullarının hızlı bir şekilde kötüleştiği bir yıl olurken 2024 yılına da bir enflasyon sarmalı ile girildiğini görüyoruz.
Basitçe bu sarmal; “ücretlerin artışı nedeniyle fiyatlar artar ve bu nedenle yeniden artan ücretleri, fiyatlardaki artışlar takip eder” diye açıklansa da Türkiye’de piyasalardaki rekabetçi koşulları ortadan kaldıran çok sayıdaki oluşum ve koşullar nedeniyle fiyatların oluşumuna etki eden pek çok kesimin o basit akışın bile oluşmasına müsaade etmediğini görüyoruz.
Dolayısıyla, enflasyonun yeni yılda da artış göstereceğini söylemek sürpriz olmayacaktır. Burada enflasyonun baz etkisi nedeniyle önceki yıla kıyasla daha düşük bir seyir izlemesinin, toplumdaki ücret geliri ile yaşamını sürdüren insanların sorunlarını ortadan kaldırmayacağının peşinen altını çizmemiz gerekir. Çünkü, ülkemizdeki enflasyon olgusunun temelinde temel bir ahlak sorununun yattığı açıktır.
2024 yılında ekonomide kazanan ve kaybedenler aslında şimdiden belli olduğu halde kaybeden kesimlerin kayıplarını bir nebze erteleyen tek sebebin Mart ayında gerçekleşecek yerel seçimler olduğunu ifade edebiliriz. Ekonomi yönetimi, her ne kadar son dönemde talebi radikal biçimde daraltacak hamlelerden çekinmese de, yılın ilk çeyreğinde bu atmosferin seçim gündemi ile gevşeme ihtimali göz ardı edilmemelidir. Ancak özellikle toplumdaki orta gelir grubunun da yavaş yavaş dahil olmaya başladığı dar gelir grubunda yer alan bireylerin burada dikkat etmesi gereken şey, seçimden sonraki dönemin tamamen farklı bir atmosferde geçeceğidir.
Özel sektör için bu tür dönemler stratejik davranma gereksinimlerini daha fazla ön plana çıkarır. Gerek tedarik süreçlerinde gerekse tahsilat bakımından büyük bağımlılıklardan kaçınılması tüm dönemlerin altın kurallarından biridir. Öngörülebilirliğin azaldığı dönemler risklerle dolu olduğundan, bu dönemde yeni adımlar atmanın dışında olağanı sürdürürken de mevcut düzenin verimlilik ekseninde gözden geçirilmesi faydalı olacaktır.
Öte yandan, verimlilik esaslı bu değerlendirmenin sadece fiziksel üretim süreçleri ya da operasyonel alanda değil, finansal açıdan ve maliyetler bakımından da yapılması gerekmektedir. Bazı maliyet kalemlerinin sürdürülmesinin gerekliliğini değerlendirmek ve yeni finansman gereksinimleri konusunda ihtiyatlı davranmak faydalı olacaktır. Kuşkusuz nitelikli insan kaynağından yararlanılması, her kademede doğru nitelikteki kişinin doğru işi yapmasının sağlanması da verimlilik artışının adeta anahtarı olacaktır.
Büyük resimdeki dijitalleşen dünya esası, hiçbir kademede göz ardı edilemeyeceği gibi firmalar ve bireyler için de önemlidir kuşkusuz. Artık modası geçmiş, verimli ve etkin olmayan süreçleri bir kenara bırakıp yeni dijital olanaklara, üretimde, eğitimde, yönetimde ya da faaliyet konusu her ne ise orada yer vermek gerekiyor. Bu süreçlerde sağlanacak optimizasyon, yani verimliliğin en iyi duruma getirilmesi, en azından piyasadan silinecek, ekonomik güçlüklerin ve sıkıntıların birincil muhatabı olacak olma ihtimalinden bizleri alıkoyacaktır.
Yeni yılın getireceği umutların en güçlü olduğu yer ise bireysel hayatlarımızdır. Bunca olumsuz gelişmenin altında bu nasıl olur diye sorulabilir. Krizler aynı zamanda bireysel başarı fırsatları da yaratır. Dünyadaki ve ülke ekonomisindeki bu gelişmeleri doğru okuyan her ekonomik birim için doğru hamleler yapma ve bundan kazanç elde etme fırsatı her zaman vardır.
Zamanın akışının en önemli özelliği, her yılı yepyeni bir yılın takip etmesidir. Dolayısıyla yeni dönemde her zaman yeni hamleler yapmak ve yeni şeyler başarmak mümkündür. Bu çerçevede realiteyi doğru okuyan, rasyonel kararlar alan bireylerin, 2024 yılında bireysel hayatlarında başarı hikayeleri yazabileceğini söyleyebiliriz.
Fotoğraf: Eyestetix Studio