Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    • Destek Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
      • Kitap Yorum
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • ABD Gündemi
      • Avrupa Gündemi
    • daktilo2
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » “Yerli ve Milli”nin Ayrımı ile İronisi: KAAN’dan Akkuyu’ya Dışa Bağımlılığın Anatomisi
    daktilo2 Yazılar

    “Yerli ve Milli”nin Ayrımı ile İronisi: KAAN’dan Akkuyu’ya Dışa Bağımlılığın Anatomisi

    Pınar Demircan12 Ekim 20257 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    Ulusal bağımsızlık ve egemenlik kavramlarını merkeze alarak yurttaşlarda aidiyet duygusunu harekete geçiren “yerli ve millilik” söylemi, Türkiye siyasetinde popülist meşruiyet üretiminin başat araçlarından biri haline gelmiştir. “Yerlilik”, bir ürünün üretim yeri ve emek süreçleriyle ilişkiliyken “millilik”, fikri ve sınai mülkiyet haklarının kime ait olduğunu belirler.

    Ancak bu iki kavramın birlikte kullanımı, dış sermaye ve teknolojiye dayalı üretim biçimlerini dahi “ulusal” gösterebilen bir ideolojik örtü işlevi görür. Bu şekilde ekonomik bağımlılık ilişkileri görünmez kılınırken, siyasal iktidar hem ulusal gururu hem de egemenlik söylemini tahkim eden hegemonik bir dil kurar. Oysa Japon otomobillerinin Türkiye’deki montaj fabrikaları, insan kaynağı ve lojistik açısından “yerli” sayılabilse de karar mekanizmaları ve sermaye yapısı itibarıyla “milli” değildir. Bu durum, “yerli ve milli” söyleminin üretim ilişkilerindeki asimetrileri perdeleyerek bağımlılığı meşrulaştıran bir siyasal ekonomi stratejisine dönüştüğünü gösterir.

    Yerli ve milli kavramlarının birlikte kullanılmasıyla oluşturulan bulanıklık ise dışa bağımlı ekonomik ilişkilerin üzerini örter. David Harvey’in deyimiyle neoliberalizmin otoriter formlarla birleştiği kapitalist düzenin ideolojik taşıyıcısına[1] dönüşen bu söylem, Türkiye’de egemenlik iddiası üzerinden dışa bağımlılığı derinleştirerek birbirini besleyen küresel ve ulusal ölçeklerde otoriter kapitalizmin sürekliliğini sağlamaktadır. 

    Bu tartışmanın Türkiye siyasetindeki en belirgin yansıması, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidarının “yerli ve milli” söylemini siyasal meşruiyetin kurucu unsurlarından biri haline getirmesinde görülmektedir. Dışa bağımlılığı azaltma iddiasıyla meşrulaştırılan söylem, kalkınma vizyonu olarak sunulsa da gerçekte otoriter kapitalizmin toplumsal rızası için ideolojik araç olmaktadır. Makalede bu tartışma, savunma sanayindeki KAAN projesi ile enerji projesi olarak bilinen Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS) üzerinden yürütülmektedir.

    Kaan Vakası

    Türkiye’deki siyasal iktidarlar arasında “yerli ve milli” söylemini en yoğun biçimde kullanan, yalnızca uzun iktidar süresiyle açıklanamayacak şekilde, ilk döneminden itibaren AKP’dir. Özellikle savunma sanayinin egemenlik iddiasının çekirdeğini oluşturması bakımından yüksek maliyetli projeler, AKP tarafından stratejik özerklik ve dışa bağımlılığı azaltma vaadiyle hayata geçirilmiştir.

    İç politikayı tahkim eden bu projeler ideolojik meşruiyet sağlayarak siyasal iktidara süreklilik kazandırmış olmakla birlikte bu projelerin gerçek niteliğinin ortaya çıkması, hedeflenen “güç” imajının yitirilmesi anlamına gelmektedir. Nitekim Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın KAAN motorunun ABD menşeli olduğunu açıklaması projenin “yerli ve milli” etiketini düşürmüş, motorun Türkiye’de kullanımına izin verilmemesine bağlı olarak işlevsiz kalması da ABD ile sanıldığı gibi müttefiklik değil bağımlılık ilişkisinin kurulduğunu daha görünür kılmıştır. Benzer bir bağımlılık ilişkisi ülkenin en büyük enerji projesi olan Akkuyu NGS üzerinden ABD ile Rusya arasındaki güç ve paylaşım savaşını deşifre ederek daha yapısal ve derin bir analize imkan verir.

    “Yerli ve Millilik”: Otoriter Kapitalizmin İdeolojik Çimentosu

    Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu ekonomik, teknolojik ve sosyal dönüşümleri 23 yıllık iktidarı boyunca gerçekleştirememiş olan AKP ülkeyi derin bir ekonomik ve toplumsal krize sürüklerken Akkuyu NGS tüm bu sürece eşlik etmiştir. AKP iktidarı tarafından devletin ekonomik aktör kılınmasıyla tüm yasal engellerin kaldırılıp teşviklerle önü açılan proje, kamuoyuna “Türkiye’nin 70 yıllık hayalinin gerçekleşmesi” olarak sunulmaktadır.

    Ne var ki, tıpkı KAAN skandalında olduğu gibi, Akkuyu NGS’nin “yerli ve milli” maskesi de şirketin Rus menşeili eski Genel Müdürü Zooteva’nın ivedilikle görevden alınmasına neden olan “Akkuyu NGS bizim santralimiz, Rusya Akkuyu NGS’yi kendisi için inşa ediyor” açıklamasıyla düşmüştür. Zira Zooteva’nın dayanağı, bu makalenin yazarı dahil aksini iddia ettiği için hedef gösterilenlerin dayandığı gerçek gibi, Akkuyu NGS’nin 2010 yılında Türkiye hükümeti ile Rusya arasında imzalanan hükümetlerarası anlaşmanın ardından onaylanan “Yap–Sahip Ol–İşlet” (Build–Own–Operate / BOO) finansman modeliyle tamamen Rusya’ya ait bir santral olarak kurulmuş olmasıdır. Dünya genelinde yalnızca köprü, yol gibi stratejik olmayan altyapı projelerinde kullanılan bu finansman modelinin dünyada ilk kez stratejik güvenlik ve askeri risk teşkil eden nükleer santral projesine uyarlanmış olması, enerji-silah geçişliliği bakımından Rusya’ya bir nevi “askeri üs” verilmesinden farksızdır.

    Akkuyu NGS’nin Türkiye için tehdit unsuru oluşturan özellikleri siyasi ve jeopolitik olduğu kadar da ekolojik, ekonomik dolayısıyla sosyaldir. Rusya tarafından teknoloji transferi söz konusu değilken projenin Türkiye’nin elektrik ihtiyacının en fazla yüzde 7-8’ini karşılayacak olması ve Türkiye’nin bu enerji miktarını başka kaynaklardan da elde edebilmesi tesisin gerekliliği tartışmaya muhtaçtır. Bununla birlikte Türkiye’nin tesisin ilk iki ünitesinde üretilecek elektriğin yüzde 70’i ile 3 ve 4. ünitede üretilecek elektriğin yüzde 30’unu Elektrik Satın Alma Anlaşması (ESA) kapsamında, 15 yıl boyunca 12.35 sent/ kWh’den satın alacak olması Türkiye’nin yalnızca tüketici olduğunu göstermektedir. Öte yandan, Türkiye için Akkuyu NGS’den elektrik alım fiyatının mevcut piyasa fiyatının yaklaşık üç katı olması, projeyle Rusya’ya garanti edilenin kârlılık olduğunu ortaya koymaktadır.

    Peki, Türkiye topraklarında kurulmasıyla ekolojik ve güvenlik riskleri üstlenilmiş olan Akkuyu NGS projesinde Türkiye salt tüketici konumundaysa, menfaati nedir? Bu soruyu yanıtlamak için projenin siyasal iktidar tarafından kamuoyuna Rusya’ya doğalgazda bağımlılığın azaltılması için nükleer santral kurulmasına ihtiyaç olduğu iddiasıyla tanıtıldığı anımsanabilir. Fakat Akkuyu NGS uranyum yakıtı dâhil tüm teknolojisiyle Rusya’ya aitken, Rusya’dan alınan doğalgazın bırakılıp nükleerin alınması Rusya’ya bağımlılığın baki olup, yalnızca biçim değiştirmesi değil midir?

    Rekabetçi Devlet ve Hegemonyanın Yeniden Üretimi

    Yukarıdaki sorunun yanıtı, bugün Türkiye’nin ABD’den doğal gaz alımının telkin edilmiş olmasında gizlidir. Zira Rusya’dan alınan doğal gazın yerini nükleer santralin almasının anlamı, doğal gazın ABD’den satın alınacak olmasıdır. İşte ekonomik ve teknolojik altyapısı olmayan Türkiye’de NATO ekseninde kalarak bir nükleer santralin ABD’nin rakibi Rusya tarafından kurulması böyle mümkün olmuştur. Dış politikada denge kurularak oluşturulan yeni sektör iş ve istihdam sağlama vaatlerinin enstrümanı olurken, inşa edilen siyasal hegemonya da AKP iktidarının sürekliliğini desteklemiştir. Küresel rekabet içindeki devletlerin, sermaye birikimini artırmak ve kendilerini küresel hiyerarşide konumlandırmak için çaba göstermesi bakımından Bob Jessop’un “rekabetçi devlet”[2] (competitive state) kavramı ile açıklanabilen bu durumda AKP iktidarı iki küresel güç arasında manevra yaparken “yerli ve millilik” sloganına sıklıkla başvurmuştur. 2019 yılında başlanan inşaat aşamasında taşeron işçi sayısının 25 bine kadar çıkması ve inşaat malzemelerinin yerli tedarikçilerden alınması da bu “yerlilik” etiketini parlatmıştır.

    Öte yandan, Rusya’nın Ukrayna’daki savaş kaynaklı artan maliyetlerinin Akkuyu NGS’ye ücretlerin ödenmesindeki gecikmeler ve tesiste işten çıkarmalar, nihayetinde projeye gecikme olarak yansımıştır. İlk reaktörün operasyona başlatılması için yeni tarih 2026 olarak ilan edilirken işçiler arasında “Erdoğan’ın Atom Santrali” olarak nam yapmış olan Akkuyu NGS için sloganvari “yerlilik” söyleminin içi inşaat sürecinde bile boşalmaya başlamıştır. Yani, mülkiyetinin tamamen Rusya’ya ait oluşuyla “milli” olmayan Akkuyu NGS’nin, yerliliğinin de sınırlı ve geçici olduğu anlaşılmıştır.

    Enerji ve Jeopolitik Tahakküm

    Akkuyu NGS ile ilgili can yakıcı bir diğer gerçek, Rosatom’un projede inşa, işletme, yüksek riskli atık yönetimi ve santralin sökümü de dâhil olmak üzere tüm süreçlerde tek söz sahibi olmasıdır. Lakin bu projeyle Rusya’nın Türkiye’deki siyasal rejim üzerinde ağırlık kazandığına dair emareler de vardır. Zaten Timothy Mitchell’in Karbon Demokrasisi[3] (Carbon Democracy) eserinde vurguladığı gibi, enerji altyapısı yalnızca üretim sistemi değildir, aynı zamanda devletlerin yönetim biçimlerinin de izdüşümüdür.

    1952’den itibaren NATO üyesi konumundaki Türkiye için de Rusya’ya ait bir nükleer santral inşa etme kararı iç ve dış politika yönelimlerini belirlemiştir. Bu açıdan, 2015 yılında Türkiye ile Rusya arasında yaşanan uçak krizi nedeniyle Rusya ile iş ilişkilerinin turizmden ticarete bozulmuş olduğu anımsanabilir. Öyle ki, bu olay Akkuyu NGS’de çalışması öngörülerek Rusya’da yüksek lisans eğitimi gören öğrencilerin sınır dışı edilerek Türkiye’ye geri gönderilmesine bile yol açmıştır. 2017 yılında Türkiye’nin Rusya’ya Akkuyu NGS için kapitülasyon benzeri imtiyaz ve teşvikler vermesiyle aşılan ilişkilerin kopma sürecini Rusya’dan S-400 satın alımının izlemesi de tesadüf değildir.  Ancak, AKP hükümetinin Akkuyu iştahının bedeli ise Türkiye’nin 1999 yılından itibaren resmi ortağı olarak yer aldığı F-35 programından 2019 yılında çıkarılması olmuştur.

    Küresel Güç İlişkileri ve Şeffaflık Gerekliliği

    Sonuç olarak Türkiye’de “yerli ve milli” sadece bir sloganvari söylem değil, küresel güçlerin menfaatini dengelerken kamusal faydası olmayan projelerin benimsenmesi için başvurulan yönetim tekniğidir. KAAN ve Akkuyu projeleri iktidarın bekası için siyasal hegemonyayı inşa etmenin aracı olurken halkın kötü ekonomi, yoksulluk ve yoksunluğa mecbur bırakıldığı gerçeğinin üstünü örter.

    Dolayısıyla ekonomik başarısızlık ve halkın memnuniyetsizliği arttıkça siyasal iktidarın meşruiyetini ilave enerji ve politik uyum üzerinden araması kaçınılmazdır. Buna göre yakın zamanda AKP’nin ABD’nin hegemonik desteğini çekmek için küçük-büyük nükleer santrallerin müşterisi olması da beklenebilir.

    Açıkça görülüyor ki, küresel güç ilişkilerinin yeniden üretimine hizmet eden rejimler, otoriterleştikçe araçsallaştırdıkları teknolojilerin kullanım biçimlerini “yerli ve milli” gibi sloganlarla gizlemeye ihtiyaç duymaktadır. Bu bağlamda şeffaflık ve toplumsal denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi, gerçek bağımsızlık ve sürdürülebilir enerji politikaları için elzemdir.


    [1] Harvey, D. (2005), A Brief History of Neoliberalism.

    [2] Jessop, B. (2015). The state: Past, present, future. John Wiley & Sons.

    [3] Mitchell, T. (2011). Carbon Democracy: Political. Power in the Age of Oil.

    Dünya Siyaset
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikFilm Yorum: Bir Zamanlar Gazze’de
    Sonraki İçerik Besim Tibuk’un Yaşadığı “Oceanic Feeling”e Nasıl Tanık Oldum?

    Diğer İçerikler

    daktilo2 Röportajlar

    Tarık Oğuzlu: Rusya ve Çin’le NATO benzeri bir işbirliği stratejik otonomiyi zedeler

    12 Ekim 2025 Gökhan Korkmaz
    daktilo2 Yazılar

    Liberal Küreselleşme Bitiyor, Bölüm 3: Trump ve Ticaret Savaşının Hikayesi

    12 Ekim 2025 Alper Yağcı
    daktilo2 Yazılar

    Besim Tibuk’un Yaşadığı “Oceanic Feeling”e Nasıl Tanık Oldum?

    12 Ekim 2025 Burak Bilgehan Özpek

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    Tarık Oğuzlu: Rusya ve Çin’le NATO benzeri bir işbirliği stratejik otonomiyi zedeler

    12 Ekim 2025 daktilo2 Röportajlar Gökhan Korkmaz

    Liberal Küreselleşme Bitiyor, Bölüm 3: Trump ve Ticaret Savaşının Hikayesi

    12 Ekim 2025 daktilo2 Yazılar Alper Yağcı

    Besim Tibuk’un Yaşadığı “Oceanic Feeling”e Nasıl Tanık Oldum?

    12 Ekim 2025 daktilo2 Yazılar Burak Bilgehan Özpek

    “Yerli ve Milli”nin Ayrımı ile İronisi: KAAN’dan Akkuyu’ya Dışa Bağımlılığın Anatomisi

    12 Ekim 2025 daktilo2 Yazılar Pınar Demircan

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Ekim 2025
    • Eylül 2025
    • Ağustos 2025
    • Temmuz 2025
    • Haziran 2025
    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • daktilo2
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}