ABD ve Ukrayna arasında uzun süreden beri konuşulan maden anlaşması 30 Nisan 2025’te imzalandı. Anlaşmanın nereden nereye savrulduğunu görmek, anlaşma maddelerini incelemek ve genel resimde nereye oturduğunu tartışmak bize gelecek için bu konuda ışık sağlayacaktır.
Anlaşma hangi açıdan bakarsanız o açıdan iyi ve kötü yanları olan çok boyutlu ve ayrıntılı bir konu. Bu yazıda maden anlaşmasına nasıl gelindiğini, anlaşmanın önemli maddelerini ve siyasi sonuçlarını inceleyeceğiz.
Nereden Çıktı Bu Madenler?
Donald Trump’ın seçimleri kazanma ihtimalinin güçlenmesi ve Ukrayna’ya olan desteğe karşı çıkması nedeniyle Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelensky bir fikirle Trump’a gitti. 2024 Eylülünde yapılan görüşmede Zelensky, güvenlik garantileri karşılığında ülkedeki maden yataklarının Amerikan şirketleri tarafından işletilmesini teklif etti. Böylece bir yandan maden yataklarının yer aldığı bölgelere Amerikan koruması sağlanarak bir güvenlik bariyeri oluşturulacak, diğer yandan Trump’ın eline bir koz vererek askeri ve mali desteğin devamı sağlanacaktı.
Trump seçildikten sonra Ukrayna aleyhine gösterdiği tavra paralel olarak maden anlaşması yeniden gündeme geldi. Basına sızan ilk maddelere göre anlaşma tamamen Ukrayna madenlerinin sömürülmesi zemininde hazırlandı. Madenleri çıkarma hakkı tek taraflı olarak Amerikan şirketlerine bırakılırken güvenlik garantisi ile ilgili bir destek de bulunmuyordu. Trump kamuoyuna 500 milyar dolarlık bir anlaşma olduğunu anlatırken Zelensky buna “ülkemi satamam” diyerek yanıt verdi.
Tüm bu çatışma içinde geçen dönemde Zelensky Beyaz Saray’ı ziyaret etti ve Trump daha önceden planlanmış olduğu anlaşılan bir saldırıyı basın önünde gerçekleştirdi. Herkesin önünde Zelensky’yi zor durumda bırakan Trump anlaşmayı da imzalamadı ve görüşmeler sonuçsuz kaldı.
Haftalar süren yeni müzakereler ise nihayet sonuçlandı ve anlaşma imzalandı. Ukrayna parlamentosu da anlaşmayı onayladı.
Anlaşma Maddeleri
- Ukrayna’daki madenlerin işletilmesi için United States-Ukraine Reconstruction Investment Fund adında bir fon kurulacak. Bu fon %50-50 ABD ve Ukrayna ortaklığında olacak. Hangi madenin işletileceğine ve işletilmeyeceğine bu fon karar verecek.
- İşletilecek olan alanlar yeni madenlerden oluşacak. Yani işletilmekte olan doğal kaynaklar anlaşma kapsamında yer almıyor. Ukrayna’ya ait olan doğalgaz şirketi Naftogaz ve petrol şirketi Ukrnafta bu anlaşmadan etkilenmiyor.
- Ukrayna fondan kazancının yarısını yine bu fona yatıracak. ABD ilk başta kendisi bu fona katkı sağlayacak. Fonun ileride kendi kendisini finanse ettiği bir yapıya bürünmesi hedefleniyor.
- ABD’nin destekleri fona katkı olarak kabul edilecek. Yani, örneğin ABD 100 milyon dolarlık bir silah yardımı yaparsa bu para, fona yatırım gibi kabul edilecek.
- Güvenlik garantisi doğrudan yok, ama ABD silah desteğine devam edecek. Anlaşmanın imzalandığı gün 50 milyon dolarlık silah satışına onay verildi.
- Maden çıkarmak için ABD şirketlerine öncelik verilecek. AB ülkelerinden talep gelirse fon kendisi karar verecek.
- Metinlerde Rusya doğrudan işgalle suçlanıyor. Ayrıca Rusya ve ona yardım eden ülkelerin maden gelirlerinden yararlanamayacağı belirtiliyor.
Anlaşmanın Açtığı Kapılar
Ukrayna’daki maden alanları ile ilgili tam ve net bir bilimsel bilgi bulunmuyor. Maden sahaları ile ilgili bilgiler Sovyet döneminden kalma araştırmalara dayanıyor. Dünya Ekonomik Forumu’na göre Ukrayna lityum, berilyum, manganez, galyum, zirkonyum, grafit, apatit, flüorit ve nikel gibi madenler açısından önemli bir potansiyel barındırıyor.
Yani, ortada bu anlaşmayı etkileyecek bir fizibilite altyapısı bulunmuyor. Örneğin, bazı nadir elementlerin çıkarılması ekonomik olarak çok maliyetli olacağı için buna yanaşılmayabilir.
Anlaşma Ukrayna’nın kendi maden sahaları üzerindeki tam egemenliğinin ortadan kalkması olarak okunabilir. Amerikan müdahalesi olmadan Ukrayna’nın bir maden politikası yaratamayacağı öngörülebilir.
Buna karşın zaten bu madenlere yatırım yapma gücü olmayan Ukrayna yokluk-varlık savaşı verirken Amerika’nın desteğini dolaylı da olsa almış gözüküyor. Sadece Trump değil herhangi bir Amerikan Başkanı bu anlaşmayı masada tutarak Ukrayna’nın topraklarını koruması için her türlü desteği sağlayacak meşruiyeti kazanmış oldu.
Buna karşın Trump’ın ve Amerika’nın bu kadar yaygara kopardıktan sonra ne elde ettiğini de düşünmek gerekir. Ortada araştırılmaya muhtaç maden sahaları, nasıl işleyeceği belli olmayan bir fon yapısı ve henüz devam eden bir savaş var.
Trump maden anlaşmasını kendi kitlesine bir başarı olarak satabilir ya da Ukrayna’ya destek vermek için kendi kitlesine bahane gösterebilir. Ayrıca Trump’ın özellikle Afrika ülkeleri ile yeni maden anlaşmaları için hareket geçtiği biliniyor.
Tüm bunları topladığımızda ekonomik, askeri ve diplomatik olarak etki alanı düşük, gerçekliği sorgulanabilecek ve geleceği belirsiz bir anlaşmaya imza atılmış oldu. Başlangıçta hedeflenen neydi nereye geldik diye insan kendisine sormadan edemiyor.
Trump dönemi ABD dış politikasında belki bunlara alışmalıyız.