[voiserPlayer]
“Bugün bari bir tane Türk gelse.” Bu serzeniş, Arap-İslam coğrafyasında açılan sandıkların bir bölümünden geliyor.
Zira, Kuzey Afrika’dan Körfez’e, bu coğrafyada açılan kimi oy merkezlerine gelen Arapların çokluğu hem oy veren Türkleri hem de sandık başlarındaki görevlileri şaşırtmış durumda.
Geçtiğimiz seçimlerde gündemde olmayan bu konu, son yıllarda Arap – İslam coğrafyası kökenlilere vatandaşlık verilmesiyle dikkatimize gelmeye başladı.
Birinci turda, bir Türk vatandaşının Suudi Arabistan’da çektiği videoda konsloloslukta oy kullanmaya gelen Arapların çokluğu dikkat çekiyordu. Aldığım duyumlar, bu durumun sadece Suudi Arabistan’la sınırlı olmadığı yönünde.
İkinci turda, İstanbul Havalimanı’nda A Haber muhabirinin mikrofon uzattığı kişinin sanki Türkçe konuşulan değil de Arapça konuşulan bir ülkede oy veriyormuş gibi Arapça yorumlar yapması da, sınırlı bir çevrede, (ihtimal iktidara karşı olanların yankı odalarında) ses buldu.
Yurt dışında kimi yerlerde Türkçe bilmediği için oy pusulasını okuyamayanlar, pusula niye Arapça değil diye atarlananlar da olmuş.
Bir yanda iktidarın ve bürokrasideki kimi çevrelerin ötekileştirdiği dünyanın dört bir yanına dağılmış Ermenilerin güzel Türkçeleriyle sandık görevlilerini selamlaması. Diğer yanda Türkiye için kader seçiminde oy kullanan İslam-Arap coğrafyası kökenli seçmen.
Ucuza Vatandaşlık
Çoğu, Türkiye’den ev alıp içinde bile oturmayan, bu nedenle ev ve kira fiyatlarının aşırı yükselmesine neden olan, Türk vatandaşlığını bir süre öncesine kadar sadece 250 bin dolara satın alan yeni seçmenler.
Bu miktar daha yeni 400 bin dolara çıktı ama çeşitli alavere dalaverelerle ödenmiş gibi gösterilip aslında bu rakamın çok daha altında yapılan ödemelerle vatandaşlık sahibi olunduğuna dair haberler de okuduk.
Bu arada bir kısım Arap seçmene siyasi sığınmacı olduğu için de vatandaşlık verildi. Bu kişiler Arap seçmene Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a oy vermeleri tavsiyesinde bulunarak teşekkür ediyorlar.
“İslamcı” Araplardan Erdoğan’a Destek Çağrısı
MEMRI adlı sitede yer alan makaleye göre “Islamcı Araplar,” dünyada Islami değerleri savunduğu için Erdoğan’ın desteklenmesi gerektiğini belirtirken, Kemal Kılıçdaroğlu’nu da “laik, Batı yanlısı, göçmen karşıtı” olduğu iddiasıyla eleştiriyorlar.
Faslı “din adamı” Abdullah Nuri 4 Mayıs’ta YouTube kanalından yaptığı yayında Erdoğan giderse “ülkeyi bölme niyetlerini saklamayan” “laik solcular” gelecek buyurmuş.
Makaleye göre Türkiye’de yaşayan Suudi “din insanı” Ahmed El-Zarra da 6 Mayıs’ta Twitter hesabından yaptığı paylaşımda “seçimlerin İslam’la inanmayanlar arasında bir savaş” olduğunu söylemiş. Muhalefetin Suriye’li göçmenleri ülkelerine geri göndereceğini belirterek, Erdoğan’a ihaneti Suriye’li göçmenlere ihanetle bir tutmuş.[1]
Gazeteci Saber Mashhour da açık açık Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı Erdoğan’ı desteklemenin dini bir mecburiyet olduğunu savunmuş.
Yine Türkiye’de yaşayan Mısır’lı Muhammed El-Hamy, ulemaya Erdoğan’a destek için fetva vermesi çağrısında bulunmuş.
Bu topraklarda binlerce yıl yaşamış, şimdilerde bir avuç kalmış Rumlar, Gökçeada’daki evlerini Yunan bayrağının rengi maviye boyadı diye hop oturup hop kalkan Türkiye’nin güvenlik bürokrasisi, bu yayınlar hakkında ne düşünüyor merak ediyorum.
Irkçılık yapıp vatandaşlık alan tüm Arap-İslam coğrafyası kökenliler için bir genelleme yapmayacağım. Ama yukarda okuduklarınızdan vatandaşlık verilen Arapların bir bölümünün “Taliban” kafalı olduğunu düşünmemizi gerektiren veri var diye düşünüyorum. İstanbul’da bir markette kasiyer kadına başı açık diye tepki gösteren Fas’lı da hatırlarda olsa gerek.
Sayıları ne kadardır? Seçim sonucunu ne kadar etkileyebilirler ki diye sorulabilir elbet. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bir oyun bile önemli olduğunu düşünürsek, meselenin sayısal boyutunu da çok küçümsemememiz gerekir. Öte yandan meselenin bir de ilkesel boyutu var.
Oğan-Aliyev Faktörü
ATA ittifakının Cumhurbaşkanı adayı Sinan Oğan, seçimlerden önce seçmen listesinde oldukça fazla sayıda Suriyeli, Iraklı, Afganistanlı, Pakistanlı ve başka bölgelerden seçmenlerin olduğunu tespit ettiklerini belirtip “bu yöne endişelerimiz” var demişti.
Öte yandan yine ATA ittifakının üzerinde en çok durduğu konu Suriye’li sığınmacılardı. Yani iktidarın açık kapı politikası nedeniyle, tamamen iktidarın sorumlu olduğu bir sorunun giderilmesini varlık nedeni yapmış bir ittifaktan söz ediyoruz. Bu anlamda Oğan’ın tercihini Cumhur İttifakı’ndan yapması büyük çelişki.
Türk siyasetinde U dönüşlerine alışık olduğumuz için Oğan’ın tercihi çok da şaşırtıcı değil. Ancak bu noktada gündeme getirilen bir iddianın üzerinde durmakta fayda var. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in Oğan’a telefon açıp Erdoğan’la görüşmesini telkin ettiği iddia ediliyor. Bu iddianın doğru olup olmaması Aliyev’in Erdoğan lehine seçimlere müdahale ettiği gerçeğini degiştirmiyor. Bu da beni seçimlere dönük ikinci dış faktöre getiriyor.
Aliyev Ağırlığını Erdoğan’dan Yana Koydu
Aliyev, her sene sonbaharda yapılmasına karşın bu sene seçimler öncesinde Nisan ayının son haftasına alınan TEKNOFEST’e katıldı. Beklenebileceği gibi Erdoğan ve Erdoğan liderliğinde Türkiye’ye övgüler sıraladı. Ama bence asıl kritik cümleyi konuşmasının sonunda kullandı:
“Bu sene üçüncü kez kardeş ülkeye seyahat ediyorum. Aziz kardeşim sıra sizde. Bütün Azerbaycan halkı sizi bekliyor.”
Yani, “Azerbaycan senin seçimi kazanmanı bekliyor ve istiyor” demiş oldu. Seçimin ilk turundan sonra da İletişim Başkanlığının verdiği bilgiye göre Erdoğan’ı arayıp, seçim başarısından dolayı tebrik etti.
Aliyev, bu noktada bir firsatçılık yapmış değil. Yani bir deyimle ifade etmek gerekirse, “Kazanacak ata oynamadı. Oynadığı atın kazanmasını istedi ve bunun için de çalıştı.”
Türkiye’nin Ermenistan’la normalleşme sürecini başlatıp sonunu getiremediği 2009 yılı Aliyev için bir dönüm noktası oldu. O tarihten sonra bir yandan Erdoğan bir yandan da Türkiye’deki milliyetçi-muhafazakar kesime oynamaya başladı. Protokollerden dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve ekibini sorumlu tutan Aliyev, sürecin diplomatik boyutunda rol alan dönemin Kafkaslar Genel Müdürü Büyükelçi Ünal Çeviköz’e de haksız bir bileylenme içine girdi. Zaten muhalif kanada uzak duran Aliyev, Çeviköz’ün CHP saflarına katılmasından da doğal olarak hiç hazzetmedi.
Millet ittifakının kazanma ihtimaline karşı, Rusya’nınki gibi çok açıktan, doğal gaz ödemelerinin ertelenmesi benzeri bir adım attığına dair elimizde veri yok. Olmasını da beklemezdim. Çünkü iş ticarete geldiğinde hele de enerji alanında “bir millet iki devlet” şiarının hiç geçerli olmadığı bilinen bir gerçek. Ancak Azerbaycan’ın milliyetçi-muhafazakar çevrelerde perde arkası derinden faaliyetler yürütmüş olması çok ciddi bir olasılık.
Rusya’nın Müdahalesi
Son olarak bu seçimleri geçmiştekilerden ayıracak en önemli faktör olan Rusya’nın Erdoğan lehine devrede olmasına gelirsek. Rusya lideri Vladimir Putin, Ukrayna savaşı olmasa bu kadar Erdoğan lehine devrede olur muydu emin değilim. Ancak doğal gaz ödemelerini iki kez ertelemesinin darboğazdaki ekonomiye nefes aldırdığına şüphe yok.
13 Mayıs Cumartesi günü cep telefonuma gelen “hesabınıza ait ..tutarlı doğal gaz tüketim faturanız cumhurbaşkanlığı düzenlemeleri çerçevesinde devlet tarafından karşılanmıştır. Karadeniz gazımız hayırlı olsun” mesajına dikkat çekmek isterim.
Erdoğan 20 Nisan’daki “Sakarya Gaz Sahası’ndan gelen gazın devreye alınma” töreninde bir ay boyunca doğal gazın konutlara bedava verileceğini söylemişti. Bu mesajın bu aşamada milyonlara gönderilmesine neden olan elbet Karadeniz’de bulunan gaz değil, Rusya’nın ödemeleri ertelemesi oldu.
Elindeki medya imkanlarını sonuna kadar kullanan iktidar Rusya’nın doğal gaz ödemelerini iki kere ertelediğini duyurdu mu? Hayır. Milyonlar bu durumun farkında mı? Hayır? “Muhalif – bağımsız” basın olarak bu konunun üzerinde yeterince duruldu mu? Şüpheli.
Bu seçimlerde yabancı kökenlilerin oy kullanması ile Rusya ve Azerbaycan faktörleri, üzerinde çok daha fazla durulmayı hakeden üç etken olarak önümüzde duruyor.
[1] https://www.memri.org/reports/arab-islamists-rally-behind-erdo%C4%9Fan-upcoming-turkish-election-deemed-battle-between-islam