[voiserPlayer]
Dünya tarihinde bilinen ilk savaşın M.Ö. 2700 yılında Sümer ile Elam arasında gerçekleştiği söylenmektedir.[1] Ancak, Fransız paleontolog Marcellin Boule’un[2] ilk defa ortaya attığı bir hipotez olarak bazı kaynaklar[3], yaklaşık 40 bin yıl önce Neandertellerin soyunun tükenmesinin[4] evrimin “doğal” akışından değil Homo Sapiensler ile aralarında yaşanan şiddet olaylarından kaynaklandığını öne sürer.
Tarihi nereden alırsak alalım dünya tarihinin savaşlar tarihi olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Benzer bir şekilde, sosyal psikoloji alanındaki birçok isim[5] sosyal psikoloji tarihinin savaşlarla yakından bir bağı olduğunu savunur. Bu argümanın altında sosyal psikolojinin bugünkü halini asıl anlamıyla 2. Dünya Savaşı sonrasında almaya başladığı yaklaşımı yatar. Adorno’nun Otoriter Kişilik Kuramı’ndan[6] Milgram’ın Uyguculuk Teorisi’ne[7] kadar dönemin çığır açan birçok kuramı ve deneyi, Nazi Almanya’sında yaşanan/gerçekleştirilen olaylardan temel almıştır.
Her Şey Bencil Bir Gen Yüzünden mi?
Evrimsel psikologlar insanın olduğu yerde savaşın neredeyse kaçınılmaz olduğunu söyler. Bu argümanlarının altında ise Toplumu Anlamak: Soruların Başlangıcı başlıklı yazımda da bahsettiğim “Bencil Gen” ve türün devamlılığı yatar. Kısaca özetlemek gerekirse, insanların evrimsel olarak sahip oldukları türlerini devam ettirme güdüleri genlerinde kuvvetli bir şekilde vardır; türün devamlılığı, hayatta kalmayı ve genlerinin yeni kuşaklara aktarılmasını (üremeyi) kapsar.
Evrimsel psikologlar da[8] buradan yola çıkarak hayatta kalmamızı sağlayacak kaynaklara sahip olmanın, bunlar için diğer gruplarla (ötekilerle) rekabet etmenin ve savaşmanın “doğamıza” içkin olduğunu söyler. Her ne kadar bu yaklaşım avcı-toplayıcı toplumdaki veya endüstriyel toplumun başlarındaki “gerçek” kaynak temelli savaşları açıklasa da emperyalist düzen içerisindeki güç savaşlarını tam anlamıyla açıklamakta yetersiz kalmaktadır.
Acılı Mirasımız
2. Dünya Savaşı’ndan 30 yıl önce yazmış olsa da William James, savaşın psikolojik alt yapısını ele alan ilk psikolog olarak tarihe geçmiştir. Savaşın Ahlaki Eşdeğeri[9] (The Moral Equivalent of War) başlıklı eserinde James, modern insanın savaşla olan ilişkisinde oldukça paradoksal bir yapı olduğunu, modern insanın savaşa ve zafere yönelik atalarından gelen bir mirası taşıdığını ileri sürer. James’in bahsettiği miras; Antik çağdaki savaşların altında yatan onur, altın, kadınlar, köleler ve heyecan gibi amaçları kapsayan savaşçı insan tipidir. Ve modern dünyada savaşın bu kadar yaygın olmasının sebebi de insanın bireysel ve toplumsal olarak sahip olduğu psikolojik etkilerdir.
Bireysel düzeyde savaş, insanların daha canlı ve hayatta hissetmesini sağlar ve onlara heyecan verir. Günlük hayatın monotonluğunu yıkarak anlam ve amaç sağlar. Toplumsal düzeyde ise kolektif bir “dış” tehdide (ötekiye) karşı birlik ve güven duygusu yaratır ve toplumu birbirine bağlar. “Birlik ve beraberliğe en çok ihtiyacımız olan bu günlerde…” cümlesi hiç de tesadüfi bir ifade değildir. James’in yaklaşımı kahramanlık filmlerini veya çoğu zaman nedenini bilmedikleri savaşlarda ölümü göze alan askerleri açıklasa da Amerika’nın Irak’ı, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini veya Filistin’de 75 yıldır süregelen işgal, abluka ve savaşı açıklamaya yetmez.
Dönüp Dolaşıp Gruba mı Varıyoruz?
Steve Taylor “Aklıselime Dönüş”[10] (Back to Sanity) kitabında savaşların altında yatan iki önemli faktörün olduğunu söyler. Bunlardan ilki bir grubun daha fazla güce, statüye ve servete sahip olma arzusudur. İkincisi ise grup kimliğidir. Başka bir deyişle, insanların sahip olduğu ve yadsınamayacak bir büyüklüğe sahip olan aidiyet ve kimlik ihtiyaçlarıdır (Bu konuyla ilgili daha detaylı bilgiyi Toplumu Anlamak: Soruların Başlangıcı başlıklı yazımda bulabilirsiniz).
Taylor’a göre (James’in aksine) buradaki temel mesele, gururdan ziyade güçlü grup kimliklerine sahip olmanın beraberinde getirdiği “öteki”ye yönelik düşmanlıktır ki bu düşmanlık grup kimliğinin doğal bir uzantısı olarak ortaya çıkan iç grup-dış grup yaklaşımından ileri gelir. Taylor’a göre Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini (ve daha birçoğunu) anlamak için grup kimliği yaklaşımı oldukça yeterlidir; Kırım üzerindeki temel tartışma bölge halkının Rus mu yoksa Ukraynalı mı olduğundan, yani hangi grup kimliğine sahip olduklarından kaynaklanmaktadır. Bu noktada Taylor’ın haklı olduğu noktalar elbette vardır. Ancak grup kimliği tek başına tüm bunları açıklamaya yeterli midir?
Bütünlüklü Bir Bakış
Claudia Seymour, Çatışmanın Sosyal Psikolojik Boyutları[11] başlıklı eserinde insan algısı ve kimliklerinin ve tarihin kendisinin hem çatışmaları anlamak hem de barışı sağlamak için kritik olduğunu vurgular.
Tarih
Seymour’un tarihten kastı yalnızca dünya tarihini okumak değildir. Ona göre gruplar veya ülkeler/uluslar birbirleriyle etkileşime girdikçe bir örüntü (pattern) oluştururlar. Ayrıca, tekrarlanan deneyimler insanların kendilerine veya birbirlerine yönelik bir takım inanç ve algılar oluşturmasına sebep olur.
İki grup (veya ülke) arasında devam eden bir çatışma birbirlerine yönelik olumsuz inançların ve algıların oluşmasına sebep olacak, geçmiş savaşlar kolektif bir tarih yaratacak, acılar ve kayıplar nesilden nesle aktarılarak kolektif bir hafıza haline gelecektir. Ve tüm bu geçmiş deneyimler ve kolektif yapılar şimdiki etkileşimlerin temelini oluşturur. Bu şekilde aslında tarih kendi üzerine inşa edilir ve bu grupların birbirlerine karşı harekete geçmesi ve kendilerini karşıt oldukları grup üzerinden tanımlamalarıyla sonuçlanır.
Algı
Bir gruba (veya ülkeye) yönelik algı, kurulan etkileşimin sonucunda zaman içinde oluşur. Karşıt grubun sahip olduğu değerler, onlardan gelen (gerçek veya algılanan) tehdit, güç dengeleri veya kaynak kontrolü gibi bu algının ne yönde şekilleneceğini belirleyen birçok etmen vardır. Sosyal psikolojik açıdan önemli olan güce gerçekten sahip olmak değil, güce yönelik algının ne yönde ve miktarda olduğudur. Bir gruba yönelik güç algısı da çoğunlukla politik, askeri veya ekonomik temelden gelir.
Kimlik
Kimlik ise bir grubu nasıl gördüğümüzü ve algıladığımızı belirler. (Hem yukarıda hem de önceki yazılarımda kimlik kavramından sıkça bahsettiğim için burada tekrar detaylarına girmiyorum).
İnsana ve toplum içindeki insana dair bilinen her şey savaşı ve çatışmayı anlamaya büyük ya da küçük katkı sunar. Savaşı insanın grup içerisindeki davranışından, “diğerleri”ne yönelik kalıp yargılarından, tutumlarından ve ayrımcılıktan ayrı düşünmek mümkün değildir. Grup dediğimiz olgu kimlikten ayrı düşünülemeyeceğinden savaşı da kimlikten kopartamayız. Savaşı anlamak adına genel bir başlangıç için bunlar yeterli olacaktır. Daha detaylı yaklaşımlar için gelecek yazılarımda görüşmek üzere.
[1]https://www.worldhistory.org/war/#:~:text=The%20first%20war%20in%20recorded,BCE%20between%20Sumer%20and%20Elam.
[2] Madison P. Characterized by Darkness: Reconsidering the Origins of the Brutish Neanderthal. J Hist Biol. 2020 Dec;53(4):493-519. doi: 10.1007/s10739-020-09623-4. Epub 2020 Nov 10. PMID: 33170414.
[3] Ko, K.H. Hominin interbreeding and the evolution of human variation. J of Biol Res-Thessaloniki 23, 17 (2016). https://doi.org/10.1186/s40709-016-0054-7
[4] Higham, T., Douka, K., Wood, R. et al. The timing and spatiotemporal patterning of Neanderthal disappearance. Nature 512, 306–309 (2014). https://doi.org/10.1038/nature13621
[5] Richards, G. (2002). Putting psychology in its place: A critical historical overview (2nd ed.). Hove: Routledge. Rose, N. (1999). Governing the soul: The shaping of the private self (2nd ed.). London: Free Association.
[6] Adorno, T. W., Frenkel-Brunswik, E., Levinson, D. J., & Sanford, R. N. (1950). The Authoritarian Personality. New York: Harper & Row.
[7] Milgram, S. (1963). Behavioral study of obedience. Journal of Abnormal and Social Psychology, 67, 371-378. doi: 10.1037/h0040525
[8] Kanazawa, S. (2005). THE EVOLUTIONARY PSYCHOLOGICAL PERSPECTIVE ON WAR, CONQUEST, AND ALIEN RULE.
[9] James, W. (1995). The moral equivalent of war. Peace and Conflict: Journal of Peace Psychology, 1(1), 17–26. doi:10.1207/s15327949pac0101_
[10] Taylor, S. (2012). Back to sanity: Healing the madness of our minds. Hay House, Inc.
[11] Seymour, C. (2003). Social psychological dimensions of conflict. Beyond Intractability.