Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Kadın Partisi İstanbul İl Başkanı Işık Gençoğlu’nun Hikayesi
    Yazılar

    Kadın Partisi İstanbul İl Başkanı Işık Gençoğlu’nun Hikayesi

    We Act Projesi2 Nisan 20247 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    Yazar: Işık Gençoğlu

    Siyasete resmen girişim üzerinden sadece beş ay geçti. Ve öncelikle kendime söz verdim: İlk hayal kırıklığımda ayrılacağım. Benden kıdemliler (neredeyse herkes) siyasette parti değiştirmenin mümkün olduğunu söylediler. Katılmıyorum! Çünkü ben siyasete girmedim, Kadın Partisi’ne girdim.

    Lisede “Kadının Adı Yok!”, üniversitede “Kızım Olmadan Asla” okumuştum. Ülkemizde fütursuzca artan ve cezaların yetersiz kaldığı; kadına yönelik şiddet, çocuk istismarı vakaları ve hayvan zulümlerine seyirci kalamazdım. Yaşanan tüm gelişmeleri (gerilemeleri mi demeliyim?) endişeyle takip eden, “kadın cinayetleri politiktir” düsturuna inanan, kız kardeşlerine “asla yalnız yürümeyeceksin” diyen kadınlardan birisi olarak Kadın Partisi’ne girdim.

    Öncesinde üye değildim. Yani bir parti üyesi değildim. Bana göre siyaset partiler üstüydü; hükümet değil devlet, devlette de liyakat esastı.

    Ne zaman bir partiye yaklaşsam “sen yapamazsın, çünkü yalan söyleyemezsin, sinirlenince gözyaşlarını tutamazsın, haksızlığa gelemezsin” dendi. Ben de durdum. Hepsi doğruydu ama…

    Sayın Kılıçdaroğlu’nun, misyonu kadınları eve hapsetmek olan bir partinin mecliste varlığını “normalleştiren” demeci benim kopma, hatta pes etme anım oldu. Ve ilk defa geçtiğimiz yaz oy vermekten vazgeçtim. Evet, çevremde herkese ne olur oy verin diyen ben…

    Sonra vatansız kalma riski, kız/erkek evlatlarımızın geleceğinin karartılması, kadınların sahiplendirilmesinin konuşulması, bir kereden bir şey olmaz gibi tarihe geçen utanç açıklamaları karşısında bir şeyler yapmalıyım, pes edemem dedim.

    Ve elimi taşın altına koymaya, Atam ve dava arkadaşlarının biz kadınlara sağladığı hakları korumaya niyet ettim. “Hatay’da su yok” diye hepimiz haykırırken kontrol edilemeyen kriz ve hatta durdurulamayan kayıplar beni yine Atamın sözüne getirdi: Hatay benim milli meselem.

    Daha acı sebepler yazarım ama şimdi lazım olan şikâyet edip sosyal medya şövalyeliği yapmak değil, harekete geçip mücadele etmek dedim ve en doğru yolu aradım.

    Kadın Partisi Genel Başkanı, kıymetli büyüğüm Benal Yazgan ile 2014 yılından beri iletişim halindeydik. Parti kurucularından kıymetli büyüğüm Kemal Günay tarafından partiye davet edilmiş, partinin ismi KADIN logosunun rengi pembe diye eleştirmiş ve uzak kalmayı tercih etmiştim. Ancak izliyordum. Kadın Partisi çok çalışıyor ve hep zor olanı başarıyorlardı. Kadın Partisi Genel Başkanı Benal Yazgan ve az sayıdaki kurucu üyeler parti hedeflerini göğüslüyor, adalet arayışı ve temel değerlerimizin korunması için hukuk mücadelesi veriyorlardı.

    Evet… Benim “kimse tepki göstermeyecek mi?” diye ancak sosyal medyadan tepki gösterebildiğim konularda muhataplara tek tek dava açmışlardı.

    Hep söylediğim gibi yine Türkiye Cumhuriyeti yargısına güveniyor, çalışması için dürüst olanları öne çıkarıp destekliyorlardı. Sonra kararımı verdim: Kadın Partisi’ne üye oldum. Öyle büyük bir inançla çalıştım ki dostlarımın da desteğiyle dört ay gibi kısa bir zamanda İstanbul İl Başkanlığını kurdum. Benal Başkanım ve tüm kurucu üyeler tarafından bir nevi hızlandırılmış eğitim alıyorum. Kendimi onursal başkanlığa taşıyacağım bir yirmi yıl hedefledim. (Bir diğer hedefim ise müze açmak.)

    Kadın Partisi bir misyon partisi olarak kurulmuş. Bundan böyle haksızlığa uğramış, kadın-erkek, çoluk çocuk, genç yaşlı, sağcı solcu ayırt etmeksizin, zorda olan her bir bireyin sesi duyulsun, hak mücadelesinde yalnız olmasın diye çalışacağız.

    Ben, sadece Işık Gençoğlu… Tüm bilgi birikimim, samimiyetim ve heyecanımla en az 100 yıllık çalışmak gerektiğinin farkında olarak siyasete soyundum.

    Ve artık diyorum ki; tüm sorulara verilecek en kısa özet yanıt partinin adı: Kadın… Herkes konuşsun, kadınlar başarsın!

    Babamı Kim Öldürdü?

    Yok, bu konu siyasi bir başlık değil. Annem, babamı (cennet mekanı nurla dolsun) sabah 6:30’da sabah namazı sonrası secdede yığılmış durumda bulup beni uyandırdı. Ambulans beş dakika içinde geldi. Doktoru Avrupa yakasındaydı ve zamanla yarıştığımızı düşünerek köprü geçmek istemedim. Anadolu yakasında Siyami Ersek Hastanesi’ne acilden giriş yaptık.

    Tomografi çekildi. Tomografi makinaları çalışmadığı için hemen yanında olan Numune Hastanesi’ne yine ambulansla gittik. Tekrar Siyami Ersek’e geldik. Derken beklemeye başladık. İki saat sonra tomografi sonuçlarının çıkmadığını söyleyip bizi yeniden Numune’ye gönderdiler ambulansla. Artık İstanbul’da gün başlamış ve çılgın kalabalık etrafımızı sarmıştı. Numune’ye gittik, döndük ve yine beklemeye başladık.

    Sonra babam göğsündeki ağrıya dayanamadığını söyledi. Ben de “doktorlardan iyi mi biliyoruz, bekle dediler, bekliyoruz” dedim. Son cümlem bu oldu. Hemen ardından cansız bedeni yatağa düştü, müdahale için ameliyata aldılar ve sonra babamı morga bizzat ben kendim taşıdım. Bildiğim bütün duaları okuyarak. Yanındayım babacım diyerek.

    Ameliyathanenin önünde de babamı kurtarırsanız size tomografi makinası aldıracağım diye bağırıyordum. Kurtaramadılar. Bir açıklama bile yapmadılar. Zaten acımla şaşkınlığım bir birine karışmış, tüm hayatını “babasının kızı” olarak yaşamış bir evlat olarak babamın evraklarını almaya gittiğimde “sen git oğlu gelsin” dediler. Sistemde bir yanlış vardı…

    Bu süreç içinde hastanelerin durumu daha iyi olmadı. Evet, şimdi olsa babamı belki de bir ağrı kesici verip eve gönderirlerdi. Bilemiyorum. Ama hayatımın miladı işte o gündür. Ondan sonra hep yardım etmek istedim. Bir daha başkalarının başına aynı durum gelmesin diye… Çeşitli dernek ve yardım kuruluşlarında çalıştım, makinalar alınmasına ön ayak oldum. O kadar yoruldum ki ardından hastalandım ve iki ameliyat geçirdim.

    Tüm bunlar olurken dönemin cumhurbaşkanı televizyonda bir gazeteciye röportaj veriyor ve şu cümleyi kurabiliyordu: Suudi Arabistan’da yaşam o kadar güzeldi ki kadınlar eşleri olmadan dışarı çıkamadıkları için ev halkı benim gelmemi dört gözle bekler ve ben altıda eve geldiğimde hep beraber gezmeye çıkardık. Kimse duymadı bu cümleyi. Laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanı bu sözleri söylüyor ama kimse üzerinde durmuyordu. Ben duydum. Ben durdum…

    Sonra tüm bu yaşadıklarımı, gördüklerimi anlatmalıyım, başkalarının da görmesini sağlamalıyım diyerek, ticaretten daha çok şey ifade ettiğine inandığım ve en iyi yaptığım işi yapmaya karar verip kültür-sanat endüstrisine geçiş yaptım.

    16 yıl önce, gerçeğin, yalnızca gerçeğin konuşulup gösterildiği, iyi-doğru ve güzelin yılda bir ay da olsa kazandığı bir festival kurdum: 360 Dereceden Aşk Festivali. Uluslararası nitelikte olmasını sağladım. (Festivaller uluslararası diye başlamazlar. Düzenli olarak organize edilmelerinin ardından 10 yıl sonra uluslararası olurlar.)

    Yaptığım her işte sosyal fayda gözettim, sivil toplum kuruluşlarında gönüllü çalıştım. Tarihi güçlüler değil, haklılar yazsın diye sanat dedim. Siyasete girdim dediğimde dostlarımdan bazıları zaten senin yaptığın işlerden bir gün bunun olacağı belliydi dediler. Yaptığım işlerin bir nebze de olsa kanayan yaralara merhem olduğunu görüp inansaydım belki de siyasete girmezdim. Ama şu an görüyorum ki kirliler daha çok kirleniyor, temizleri de kirletiyorlar. Temizler, temizlemek için girdikleri oluşumlarda kirlilerin baskın gücüyle kirlenerek yeni kirliler oluyorlar.

    Zor cümleler kurmak istemiyorum. Demeye çalıştığım: Aynı hataları tekrarlayarak doğruya ulaşamazsınız. Şu an Türkiye siyasetinin tüm bileşenleri kirli. Ellerini nereye atarlarsa kirletecekler. İdareye talibiz. İyi, güzel, doğrunun güçlenmesi için iktidara talibiz. Kirlileri dışarıda bırakmak, temizlere sahip çıkmak, alan açmak için biz de varız; bize gelin, birlikte muasır medeniyetler seviyesine çıkalım demeye talibiz. Bugün ben ne olduysam ne başardıysam bunu Cumhuriyet ve Atatürk ilke/inkılaplarına borçluyum.

    Hiçbir yaşam bir diğerinden üstün ya da daha değerli değildir. Hakkım olan için mücadele etmek durumunda kalmak ya da hakkım olanın bana “lütfen” veriliyor olmasını kabullenmeyeceğim. Ve toplumun en küçük biriminden en büyüğüne bu gerçeği anlatmak için çabalayacağız.

    Ayrıştırma/ötekileştirme siyasetini bitireceğiz. Erkek egemen demokrasiden gerçek demokrasiye geçişi sağlayacağız. Ve bunu bir kadın zarafeti, hassasiyeti, adanmışlığıyla yapacağız. Mecliste de sokakta da evde de küfür istemiyoruz. Ve en büyük tehlikenin kapımızdaki “açlık” olduğunun farkındayız. İmkân eşitsizliği, adaletsizlik için mücadele edeceğiz. Meclisteki maaşlar da böyle kalmayacak. Üzgünüm.

    Nasıl bu duruma geldik acaba? Komşusu açken tok yatamayan, düşen ekmeği öpüp alnına götürüp yukarıda bir yere bırakan bizler, nasıl bunca adaletsizliği hazmedip gece rahat uyur olduk? Nasıl?

    Hayatım boyunca beni hep kadınlar destekledi. Yine öyle olacak. Oldu. Oluyor. Kadın olduğum için zorluk yaşamayacağım. Erkek egemen toplumda eşitlik dediğim, eşitliğe inanan oylara talip olduğum için zorluk yaşayabilirim. Eşitlikten rahatsız olanların varlığını biliyorum, görüyorum. Yeni hedefleri “feminizm” hareketini karalamak. Oysa feminizm kadın-erkek eşittir der. Korkulacak bir şey değil yani!

    Türkiye siyasetinin çok problemi var. Din ve devlet işleri hiç bu kadar birbirine karıştırılmamıştı. Ahlak ve vicdan noksanlığı, plansızlık, günü kurtarma eğilimi sadece bir kaçı. Çiftte vatandaşlık (düşünsenize, başka bir ülkenin refahı ve ferahı için yemin edip onun çıkarları için çalışacağına söz vermiş birisi Türkiye Büyük Meclisi’nde neden olur?). Yalan. Yalan. Yalan… Ve yalanına kendi inanmış, bilgisiyle değil akraba ilişkileriyle makam ve dolayısıyla da yetki sahibi olmuş kişiler. Siyaseti nesilden nesle bir meslek olarak sürdüren, halkın değil partinin seçtiği “meclis ağaları” dönemi bitti. Şimdi artık söz bizde.

    R1 Siyaset Sosyoloji
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikFısıltıdaki Şiddet: Rancière’in Ressamı | Tuhaf Zamanların İzinde #9
    Sonraki İçerik Dünya Gündemi: İsrail Uluslararası Hukuku Hiçe Saymaya Devam Ediyor

    Diğer İçerikler

    Yazılar

    Yatırım mı Sömürü mü?: ABD ve Ukrayna Arasında Tartışmalı Maden Anlaşması

    14 Mayıs 2025 Cem Özen
    Yazılar

    Abdülhamid ve Sherlock Holmes

    12 Mayıs 2025 Umut Dağıstan
    Videolar

    Parlamenter Sistem Nasıl Geri Gelecek? | Çavuşesku’nun Termometresi #252

    8 Mayıs 2025 Melis Konakçı, İlkan Dalkuç ve Burak Bilgehan Özpek

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    Yatırım mı Sömürü mü?: ABD ve Ukrayna Arasında Tartışmalı Maden Anlaşması

    14 Mayıs 2025 Yazılar Cem Özen

    Dünya Gündemi: Trump’ın Körfez Turu, ABD-Çin Ticaret Savaşlarında Geçici Ateşkes

    13 Mayıs 2025 Bültenler Bahadır Çelebi

    Abdülhamid ve Sherlock Holmes

    12 Mayıs 2025 Yazılar Umut Dağıstan

    ABD Gündemi: Trump’ın İlk 100 Günü, Sol Muhalefet Meydanlarda, Kamuda Tasfiyeler, Mineral Anlaşması

    10 Mayıs 2025 Bültenler Emrullah Özdemir

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}