Türkiye’de siyasi aktörlerin siyaset yapmadaki temel amacı kamu kaynaklarına ulaşmaktır. Türkiye’de devlet ekonomi içerisinde önemli bir yer tutar. Bunun yanında devletin tüketim harcamaları çok belirleyicidir. Kamunun siyasi gücünü arkasına alan aktörler kendi işleri için devletten ihale alırlar, kendi siyasi yandaşlarına istihdam sağlarlar, vergi konusunda avantaj yaratırlar ve sahadaki bürokratik işlerini daha kolay hallederler.
31 Mart 2024 yerel seçim sonuçları siyasi zeminde pek çok değişimin kapısını araladı. AKP ilk defa bir seçimde toplam oyda geçilirken CHP hem belediye sayısında hem de aldığı toplam oy sayısında ilk sıraya yerleşti. Bir dikkat çeken nokta da CHP’nin Ege Bölgesi sınırlarında yer alan tüm illerde (İzmir, Manisa, Aydın, Denizli, Muğla, Afyonkarahisar, Kütahya, Uşak) ve benzer sosyolojideki komşu illerde (Çanakkale, Balıkesir, Bursa) belediye başkanlığını kazanması oldu.
Ege Bölgesi’ndeki illerin sosyolojik kökeni genel olarak Balkan göçmenleri, yörükler ve yerleşik Türklerden meydana geliyor. 1950 ve 1960’larda merkez sağın kalesi olan bu bölgeler yıllar geçtikçe bir dönüşüme uğradı. AKP döneminde yaratılan siyasi denklemde AKP karşıtı ve laik/Atatürkçü kesimlerin güçlü olduğu bir bölge olarak şekillendi. Buna karşın Ege Bölgesi’nin siyaset sahnesinde diğer pek çok bölgeye nazaran lobi ve izdüşüm olarak güçlü olmadığını görüyoruz. Bu seçimde CHP’nin tüm bölgeyi alması bu konuda bazı çıkarımlara bizi itiyor.
Ege Bölgesi’nin Yeri
Ege Bölgesi Türkiye’nin sosyo-ekonomik olarak gelişmiş bir bölgesi. Kişi başına düşen GSYİH’de iller sıralamasında İzmir 5. sırada. En alttaki Ege kenti Afyon 47. sırada. Yani tüm Ege Bölgesi aslında ilk 50’de yer alıyor.
Türkiye’de iç göçün en önemli motivasyonu ekonomik koşullardır. Kendi yaşadıkları yerde iş ve gelir elde edemeyen kitleler on yıllardır büyükşehirlere göç eder. Yani iller arası göç rakamları da bize refah ve zenginlik ile ilgili bazı fikirler verebilir. İller arası göç konusunda en az göç veren iller sıralamasında (dışarı verilen göç/nüfus) İzmir ikinci sırada yer alıyor. Denizli üçüncü, Manisa beşinci sırada. En altta yer alan Ege kenti Kütahya 29. sırada. Yani özetle, Ege kentleri dışarıya en az göç veren kentlerden oluşuyor. Egeliler kentlerini terk etmiyor.
Türkiye ekonomisinin önemli bir bölümünü üreten ve buna paralel vergi ödeyen Ege şehirleri kamudan aynı oranda yatırım alıyor mu diye baktığımızda, 2019 yılında açıklanan illere göre yatırım sıralamasında bunu görmüyoruz. İzmir 3, Muğla 26. sırada, Uşak ise 71. sırada. Genel olarak Ege kentlerinin kamu yatırımlarında üst sıralarda olmadığı görülüyor.
Tüm bu rakamlar ile saha gözlemlerini birleştirdiğimizde şu sonuç ortaya çıkıyor: Ege Bölgesi’ndeki şehirler kendi kendisini doyurabilen, belirli bir refaha ve hayat standardına sahip durumda bulunuyor. Gerek sanayi gerek tarımsal üretim gerekse turizm gelirleri ile Ege Bölgesi, Türkiye’nin diğer bölgelerine göre daha çok zenginlik üretiyor. Buna karşın siyasi anlamda bu kadar güçleri yok. Çünkü kamudan beklentileri diğer bölgelere nazaran daha az. Siyasi lobiler genelde olması gerekenden fazlasını almak için örgütlenirler. Ege’nin böyle bir şeye ihtiyacı olmadığı için siyasi gücü de yok, siyasette ağırlığı zayıf. Fakat buna karşın aynı zamanda kamudan beklentisi de zayıf (idi).
Trabzon-Rize, Kayseri, Konya, Malatya-Elazığ gibi güçlü muhafazakar siyasi lobileri olan kentler; devamlı olarak vali ve kaymakam atamaları, yeni memur alımı, kamu yatırımları gibi konularda öne çıkarken Ege kentleri ise özellikle AKP döneminde siyasi ranttan pay almıyor. Bu, birbirini doğuran bir süreç olarak karşımıza çıkıyor. Yani devletin kaynaklarına o kadar da ihtiyacı olmayınca o kadar da siyasileşemiyor, lobileşemiyor. Bunun bir sonucu olarak da kaynaklara ulaşamıyor. Ancak bu durum Ege Bölgesi için o kadar da sorun değil, çünkü kendi kendisini döndürebiliyor.
Özgür Özel Faktörü
Özgür Özel Manisalı genç bir siyasetçi. CHP’nin başına geçtikten sonra Manisa’da birtakım taşların yerinden oynamasını beklemek gerekir. Lidere dayalı bir siyaset anlayışının hakim olduğu Türkiye’de bir liderin nereli olduğu büyük önem arz eder. Rize’nin neden AKP’nin kalesi olduğunu sorduğumuzda aklımıza gelecek ilk neden Erdoğan’ın Rizeli olmasıdır. Dolayısıyla Özel’in ve Manisa’nın daha çok sesini duyacağımız bir döneme gireceğiz.
Ege’nin Yarını
Ege Bölgesi Türkiye siyasetinde güçlü değildi. Çok bakan çıkarmıyor, atamalardan payını alamıyor, kamu yatırımları Ege’ye gitmiyor, yaşam tarzı ve kültür savaşı konularında da Ege “öteki” konumunu sürdürüyordu. Ancak yerel seçimler bir şeylerin değişmeye başladığını gösteriyor.
Artık Ege için de deniz bitti. Kamu kaynaklarından bu kadar süre ve bu çapta dışlanan bir bölge artık siyasileşip, lobileşip kamudan pay alma savaşına girmek zorunda kaldı. Son genel seçimde %35, yerel seçimde ise ikinci parti olan AKP’nin bütün devlet kaynaklarını tek bir kişi eliyle yönetmesi artık Türkiye’ye dar geliyor. Bu kadar uzun süre devletten dışlanmak doğal hayatın ve siyasetin doğasının akışını engelliyor. Özellikle belediyelerin çoğunun CHP’ye geçtiği Türkiye’de kamunun adeta bir azınlık grubun elinde hoyratça yönetilmesi daha fazla sürdürülebilecek bir şey değil.
İster CHP’li olun ister AKP’li ya da ister diğer partili, İzmir ve çevresinde yaşıyorsanız kamu yatırımlarından, kamu rantından ve merkezi kaynaklardan uzak kalıyorsunuz. Çünkü Ankara’dan dağıtılan kaynaklar ya siyasi pazarlık sonucu başta MHP olmak üzere diğer partilere gidiyor, ya AKP’nin yandaşı siyasi ve dini çıkar gruplarına gidiyor ya da Konya, Kayseri, Erzurum gibi güçlü lobileri olan AKP’li kentlere akıyordu. Bu durum artık sürdürülemez ve bu kadar dışlanan bir kitle sadece Halk TV izleyerek ve tweet atarak memnuniyetsizliğini dile getirmekle yetinemezdi.
Nasıl ki tek parti CHP dönemine en büyük itiraz Demokrat Parti’ye destek olarak Ege’den yükseldiyse tek adam rejimine karşı da benzer bir itiraz yine Egelilerden geliyor.
Bu bakımdan Ege Bölgesi’ni siyasette daha aktif, kamudan daha çok pay isteyen, siyasi taleplerini daha yüksek sesle dile getiren ve kültürel olarak da kendi rengini topluma vermek isteyen bir pozisyonda izleyeceğiz.
Kayseri’nin, Konya’nın, Erzurum’un ve Trabzon-Rize’nin Türkiye’yi bu hacimde ve bu hoyratlıkta yönetmesi ve kamudan bu kadar yüksek pay alması artık Türkiye için kaldırılabilecek bir yük değil. Geçmişten bugüne kendi gelirini yaratan Egeliler için artık bu durum sürdürülemez ve kamu kaynaklarından kendilerine de pay istiyorlar. Son yerel seçimdeki CHP zaferi de bu talebin bir sonucudur.