Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Avrupa’da Sağın Yükselişi Liberalizmin Bir Ürünü mü?
    Yazılar

    Avrupa’da Sağın Yükselişi Liberalizmin Bir Ürünü mü?

    Haşim Özpolat18 Temmuz 20244 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    Liberalizm bir yönüyle siyasete ve demokrasiye güvensizlikle bakan bir ideolojidir. Tarihte bu bakışı haklı çıkaracak çok fazla örnek var. Özellikle 2. Dünya Savaşı öncesinde halkların Nazizm, faşizm gibi büyük krizlere neden olan ideolojileri iktidara getirmesi, başta hukuk olmak üzere sosyal bilimlerin hepsinde bir dönüm noktası oldu ve tüm bu teoriler, kendilerini kitlelerin güvensizlik duygusu üzerinden yeniden tanımladı.

    Liberalizmin bu güvensizlik duygusu çok haklı gibi görünmektedir. Ancak bu haklılığın en büyük nedeni, liberalizmin insanlara ancak sistemi yıkacak derecede radikalleştiklerinde kulak vermesidir. 2. Dünya Savaşı sona erdiğinde yaşananların nedenleri tüm bilimsel alanlarda didik didik incelemeye tabi tutuldu. Halkların bu denli radikalleşmesinin arkasındaki ekonomik ve politik krizler tespit edildi. Ancak liberalizmin bunlara karşı sunduğu tek çözüm, halkların iradelerini daha da sınırlandırmak oldu. Bu sınırlamalar da hak ve özgürlükler, mahkemeler, “bağımsız” kuruluşlar araçsallaştırılarak gerçekleştirildi. Radikalleşene kadar zaten tehdit arz etmeyen bu kitleler, radikalleştiklerinde de sistemi tehdit edemeyeceklerse sorun ortadan kalkıyordu. Liberal anayasacılığın, liberal insan hakları teorisi ve kurumlarının varlık ve meşruiyet kaynağı budur.

    Daha önce bu platformda yazdığım “Yurdışına Göç ve Akp İktidarı” başlıklı yazımda Batıda ortaya çıkan yeni toplumsal yarıklarla ilgili literatürü özetlemiştim. Bu çalışmalarda, Avrupa’da kıta içi göçlerin artması ve daha yoksul Avrupa ülkelerinden insanların Almanya, İngiltere, Fransa, İsviçre gibi ülkelere göç etmesiyle beraber ortaya çıkan yeni toplumsal yarıklar ele alınıyor. Bu ayrımın kazanan tarafında iyi eğitimli, kalifiye, çok dilli “dünya vatandaşları” duruyorken; kaybedenler tarafında daha az eğitimli, geleneksel sektörlerde çalışan ve kendisini ulus sınırları içerisinde anlamlandıran (anlamlandırabilen veya anlamlandırmak zorunda olan) insanlar geliyor.

    Bu insanlar; gelen göçmenler yüzünden işini, yükselen kiralar yüzünden evini, yoksul göçmenlerle aynı muhitlerde yaşadıkları için güvenlik hislerini kaybeden daha az eğitimli insanlardan oluşuyor. Küreselleşmenin bu denli sert olmadığı dönemlerde bu insanların çıkarları sosyal demokrat partilerle örtüşüyordu. Ancak bugün bu insanlar kendi problemlerinin anti-küreselleşmeci, göçmen karşıtı, ulusalcı sağ partilerde temsil edildiğini gördükleri için işçi kesimlerin sağ partilere yöneldiği bir durum ortaya çıktı. 

    Bu literatüre vakıf olanlar şu an yaşananları “mülteciler nargile kafe açtığı için Avrupa’da sağ yükseliyor” ezberiyle yorumlamayacaklardır. Bu yarıklar İslam dünyasından giden göçmenler sayıca çok değilken de oluşmaya başlamıştı. Avrupa’da Araplardan önce Polonyalılar, Romanyalılar, İtalyanlar benzer tartışmalara neden oluyordu.

    Tartışmanın objesi tabii ki önemli, mültecilerin varlığının bu krizlerde payı yok denemez. Ancak gerçek sorun çözülmediği sürece düşmanlığın hedefi 60 yıl önce mülteci de olmayan Yahudiler, 40 yıl önce Almanya’da yaşayan Türkler, 15 yıl önce Polonyalılar, şimdi Suriyeliler, yarın ise bir başka grup olacaktır. Bugün tüm Müslüman göçmenler geri gönderilse bu sefer de Avrupalı yoksul göçmenler yeniden hedefe oturtulacak. Özetle, yeni sağın yapmaya çalıştığı gibi esas soruna odaklanmadan yan soruna odaklanmak gerçek bir çözüm sunmayacaktır. Ayrıca liberalizmin yaptığı gibi esas sorunu çözmeden göçmenleri savunmak da bir başka kaçıştan ibaret.

    Bu krizin suçunu küreselleşmeye atmak da bana anlamlı gelmiyor, zira küreselleşme birilerinin tercihi değil. Küreselleşme bir vaka ve ulaşım ve iletişim teknolojilerinde yaşanan ilerlemeyi yok edecek bir olay yaşanmazsa dünya daha da küreselleşecek. Bu gerçeğin kendisine düşmanlık etmeyi anlayabilsem de suçlamayı anlamlı bulmuyorum. Bu su akmaya devam edecek ve suyu durdurması için destekleyeceğimiz iktidarlar ancak suyu bir süre tutabilecek kadar “güçlü“ olduklarında buna engel olabilirler. Bu da bizi daha içe kapanmacı, otoriter, anti-demokratik bir ulusçulukla baş başa bırakır. Bu yüzden asıl yapılması gereken, bu gerçeği kabullenirken gerçeğin bugünkü biçimine düşmanlık beslemektir.

    Dünya 30-40 yıl önceye göre daha fazla refah içinde yaşıyor; açlık daha az, sağlığa erişim daha kolay. Konuta erişim haricinde (ki bu çok büyük bir küresel kriz), anne ve babalarımızdan daha iyi bir yaşam sürme imkanına sahibiz. Liberalizm bu verilere bakarak kendisini haklı çıkarabilir. Ancak bugünün eskiden daha iyi olması, bugünün bugünden çok daha iyi olabileceği gerçeğini değiştirmiyor.

    İnsanlık inanılmaz bir zenginlik üretiyor olmasına rağmen bu zenginlikten insanların payına düşen kısım sürekli azalıyor. Bu sadece Türkiye‘de değil, refahın nispeten dengeli dağıtıldığı Almanya‘da da böyle, Fransa‘da da. Üstelik eskiden devletler siyasetin ana aktörüyken insanlar kısmen de olsa bir şeylere etki etme imkanına sahipti. Ama bugün başta ekonomi ve finans olmak üzere dünya o denli girift ilişkiler ağı içerisinde işliyor ki bırakın kişileri, devletler bile oyunun kurallarına uymaktan başka bir şey yapamaz hale geldi.

    Bu oyunun kurallarını da hegemon devletler ile büyük şirketler belirliyor. Üstelik devletleri kontrol etmek için zar zor elde ettiğimiz demokrasi, anayasal haklar, siyasete etki etme mekanizmaları da küresel düzlemde tamamen etkisiz kalıyor. Bu yüzden insanlar; göremedikleri, dokunamadıkları, etki edemedikleri bu mekanizmanın kendilerini sıkıştırdığı köşeden görebildikleri düşmanlar seçip onları alt ederek kurtulabileceklerini düşünüyor. Bunun nispi bir rahatlama sağlayacağını inkar etmek kör taklidi yapmak olur, ancak kalıcı bir çözüm de sunmayacağını belirtmek gerekir.

    Sonuç olarak akan ve akacak olan bu küreselleşme ırmağı, suyun başını tutanların (bunlar ister küresel sermaye olsun ister ulusal sermaye) çıkarlarını maksimize edecek şekilde değil, biz sıradan insanların faydasını koruyacak şekilde de akabilir. Bu yüzden halkları yalnızca radikalleştiklerinde değil, o aşamaya gelene kadarki on yıllar içerisinde de dinlemek, anlamak ve problemlerin çözülebileceği bir dünya yaratmaya çalışmak gerekir. Bunun için de sonuçtaki ürüne değil, başlangıçtaki nedene, yani liberalizme bakmak gerekir.

    Fotoğraf: Alexandr Podvalny

    Dünya R1 Siyaset
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikSanayi Devrimi’ni Açıklamak – 2 | Yüksek Ücretler
    Sonraki İçerik Avrupa Gündemi: Seçimden Arda Kalanlar

    Diğer İçerikler

    Bültenler

    ABD Gündemi: Trump’ın İlk 100 Günü, Sol Muhalefet Meydanlarda, Kamuda Tasfiyeler, Mineral Anlaşması

    10 Mayıs 2025 Emrullah Özdemir
    Videolar

    Parlamenter Sistem Nasıl Geri Gelecek? | Çavuşesku’nun Termometresi #252

    8 Mayıs 2025 Melis Konakçı, İlkan Dalkuç ve Burak Bilgehan Özpek
    D84 INTELLIGENCE

    Turkey and Israel: Intense Geopolitical Rivalry from the Mediterranean to Central Asia

    8 Mayıs 2025 Reza Talebi

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    ABD Gündemi: Trump’ın İlk 100 Günü, Sol Muhalefet Meydanlarda, Kamuda Tasfiyeler, Mineral Anlaşması

    10 Mayıs 2025 Bültenler Emrullah Özdemir

    Turkey and Israel: Intense Geopolitical Rivalry from the Mediterranean to Central Asia

    8 Mayıs 2025 D84 INTELLIGENCE Reza Talebi

    Savaşların Kazananı Olur Mu?

    7 Mayıs 2025 Yazılar Oytun Meçik

    Dünya Gündemi: İsrail Gazze’yi Kalıcı Şekilde İşgale Hazırlanıyor

    6 Mayıs 2025 Bültenler Bahadır Çelebi

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}