[voiserPlayer]
Türkiye tarihinin en kritik seçimlerinden birini geride bıraktık. Türkiye halkı bu seçimlerde demokrasi ve otokrasi arasında bir tercihte bulundu. Seçim sonuçlarına göre Türkiye’de Erdoğan liderliği, ülkeyi bir beş sene daha yönetecek. Türkiye’de muhalefetin hem Parlamento hem de Cumhurbaşkanlığı Seçimlerini kaybetmesi, başta CHP, İYİP ve HDP olmak üzere partilerin kendi iç sorgulamalarına çekilmesini de beraberinde getirdi.
Kürt Siyasal Hareketi ve HDP bu süreci geçmişe göre alışılmışın dışında sürdürüyor. Nitekim, tutuklu eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın aktif siyaseti bıraktığını açıklaması, Kürt Siyasal Hareketi açısından yeni bir kırılma anı olarak ortaya çıkmış durumda. Çünkü ortaya çıkan sonuçlar gösteriyor ki seçimlere Yeşil Sol Parti adıyla TİP ile birlikte Emek ve Özgürlük İttifakı çatısı altında katılan HDP, geçen genel seçimlerin altında bir olay alarak seçimden önce hedeflediği 100 milletvekilinin epey uzağında kaldı.
Parlamento’da kilit parti olma hedefi sekteye uğrayan parti ve Kürt seçmen için atfedilen belirleyici role dair de kuşkular ortaya çıktı. Bu kuşkuları Medyascope yayınında değerlendiren Gazeteci Ruşen Çakır’a göre Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekleme kararı alan HDP’nin takip ettiği bu stratejiyle Kürtler hem kaybetti, hem de kaybettirdi. Zira, 14 Mayıs’ta ortaya çıkan sonuçlar gösteriyor ki Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçimleri kazanmak arzusuyla ihtiyaç duyduğu Kürt seçmenin oylarını almak için HDP ile kurduğu diyalog, iktidarın seçim kampanyasında izlediği muhalefeti terörle ilişkilendirip kriminalize etme stratejisi karşısında ters tepmiş gözüküyor.
Kürt Seçmenin Oy Verme Eğilimi
Ağırlıklı olarak Doğu ve Güneydoğu bölgesinde yaşayan Türkiye Kürtleri, ayrıca Türkiye’nin batısında kalan büyükşehirlere çeşitli nedenlerle göç etmiş Kürt seçmen, zaman içinde ülke siyasetinde giderek önemli bir faktör olarak ortaya çıkmıştı. Uzun yıllar Kürt meselesi nedeniyle PKK ile sürdürülen çatışmalı süreç, Kürtlerin kendi siyasi kimlikleriyle Türkiye siyasetine katılmasıyla yeni bir boyut kazandı. Erdal İnönü’nün SHP’sinin listelerinden Parlamento’ya giren Kürt Siyasal Hareketi, 1990’lı yıllardan günümüze doğru gelen süreç içerisinde ülkeyle birlikte birçok dönüşümü de yaşayarak Türkiye’de ana akımlaşmış bir siyasi gelenek haline geldi.
Yapılan çeşitli araştırmalara göre Türkiye’de sayıları 15 ila 20 milyon arasında değişkenlik gösteren Kürt halkının siyasal eğilimlerinin, ülkedeki kutuplaşma ve kimlik siyasetine paralel seyrettiği görülüyor. Türkiye’de Kürt halkının kendi içinde dindar, muhafazakar, milliyetçi veya çeşitli sol fraksiyonlara bölündüğü gözlemleniyor. Bu kapsamda Doğu ve Güneydoğu’da Kürt halkının ağırlıklı olarak yaşadığı bölgelerde oy verme eğilimleri ise yoğunlukla AKP ve Kürt Siyasal Hareketi’nin temsilcisi HDP arasında gerçekleşiyor.
Bu seçimlerde Diyarbakır, Mardin, Şırnak gibi çeşitli illerde HDP açık ara öndeyken AKP, Bingöl, Elazığ, Şanlıurfa ve Gaziantep’te seçimleri önde tamamladı. Bölgede son seçimlerin ardından Diyarbakır’da Sezgin Tanrıkulu’nun adaylığının etkisiyle bir milletvekili çıkaran CHP’ye Kürt seçmenlerden sınırlı da olsa bir yöneliş oldu. Seçimlere AKP ile ortaklık kurup AKP listelerinden katılan ve Hizbullah’ın siyasi kanadı olarak bilinen HÜDAPAR, dört milletvekili çıkararak bölgedeki ve Türkiye’deki siyasi etkisini daha görünür hale getirmiş oldu.
Devam eden kapatma davası nedeniyle Yeşil Sol Parti listelerinden seçime giren HDP, toplam 4,7 milyon oy alarak yüzde 8,7’lik oy oranıyla 62 milletvekili çıkarttı. 2018 genel seçimlerinde 5,8 milyon oy alan HDP, yüzde 11,7’lik oy oranıyla 67 milletvekili çıkarmıştı.
Kürt Seçmen ve HDP İlişkileri
Türkiye’de öncelikle Kürt meselesinin demokratik çözümü iddiasını taşıyan bir geleneği ifade eden HDP, Kürt halkının Türkiye’de uzun yıllar büyük mücadeleleri sonucunda örgütlenmiş en önemli siyasi organizasyon olarak ortaya çıktı. HDP, öncüllerinden farklı olarak 7 Haziran 2015 Genel Seçimlerine parti olarak katılmış ve 6 milyon oy olarak yüzde 13,1’lik oy oranına ulaşmıştı. 2014 Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinde yüzde 9,8 oy alan Selahattin Demirtaş’ın siyasette bir lider olarak ortaya çıkmasının bu başarıda önemli rolü olduğunu kabul etmek gerek.
7 Haziran 2015 seçimlerinden sonraki çatışmalı süreçte Kürt meselesinin demokratik çözümü için başlatılan Çözüm Süreci sona ermişti. Bu süreçte yaşanılan gelişmelerin zaman içinde Kürt seçmenin siyasi eğilimlerinde büyük etkisi oldu. Kürt meselesinde yeniden çatışmalı sürece dönülmesi, Kürt seçmenin Türkiye’de arzuladığı kalıcı barışın sona ermesini beraberinde getirdi. Takip eden süreçte HDP’ye yönelik başlatılan siyasi tutuklamalar ve belediyelere kayyum atanmasıyla ortaya çıkan siyasi abluka Kürt seçmenin Türkiye siyasetine bakışını dönüştürdü.
2019 yerel seçimlerinde kendisini açığa çıkaran bu dönüşüm, muhalefetin başarısında önemli bir unsur olarak ortaya çıkarken, 2023 Seçimlerinde ise geri tepmiş oldu. Kürt seçmenlere dair ortaya çıkan sonuçlar gösteriyor ki HDP’nin Türkiye’de iddia ettiği gibi salt Kürtlerin partisi olduğu savı artık kesinkes geçerliliğini kaybetmiş oldu. Bu noktada ana varoluşsal gerekçesini sol bir siyasal ideolojiyle Kürt meselesinin demokratik çözümü için ortaya koyan HDP’nin, PKK ile politik olarak giriftleşen dinozorlaşmış yapısını revize etmesi bir zorunluluk olarak ortaya çıkıyor.
Bu noktada geçtiğimiz günlerde tabandan gelen tepkiler üzerine olağanüstü kongreye gitme kararı alındı ve HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar aday olmayacaklarını açıkladılar. Bu kararın alınmasında aynı zamanda Selahattin Demirtaş’ın parti yönetimine dair eleştirilerinin önemli bir rol aldığını da söyleyebiliriz.
Seçimlerde Batı’dan ciddi bir oy kaybı yaşayan HDP, Doğu ve Güneydoğu’da oyları azalsa da büyük ölçüde varlığını korumayı başardı. TİP ile ortak liste konusunda başarılı olunmaması da partinin yaşadığı oy kaybının nedenleri arasında görülüyor. Ayrıca aşağı çekilen seçim barajının, HDP’ye Batı’dan gelen CHP ve sol seçmen oylarının bu seçimlerde gelmemesine ve partide bir rehavetin oluşmasına neden olduğu yorumları kamuoyunda yankılanıyor
Yeni Dönemde HDP ve Kürt Seçmeni Neler Bekliyor?
Türkiye Kürtlerinin yeni dönemde kutuplaşmış Türkiye siyasetinde nasıl mevzileneceklerine dair son seçimler kayda değer ipuçları barındırıyor. Nitekim ikinci tura kalan seçimlerde Kürt seçmenin katılımında görülen düşüşün nedeni olarak Kemal Kılıçdaroğlu’nun denize düşen yılana sarılır mantığıyla hareket edip Ümit Özdağ ile imzaladığı mutabakat metni görülüyor. Seçimlerde Kemal Kılıçdaroğlu’na ilk turda büyük destek ortaya koyan Kürt seçmenin bu desteğe karşılık herhangi bir kazanım elde edememesi de partideki siyasetsizliğe karşı bir öfke oluşturdu.
Tabandaki beklenti partinin yeni bir siyasi söylem inşa ederek 7 Haziran’daki ruha dönülmesi yönünde. Nitekim o dönem HDP, Türkiye partisi olma yolunda Selahattin Demirtaş’ın liderliğinde yapısal bir dönüşüm yaşamış ve çok ciddi bir başarı kazanmıştı. Demirtaş’ın son yaptığı açıklamalar, partinin değişim yolunda attığı adımlarla birlikte okunduğunda, partinin yaşayacağı dönüşüme dair kesin bir yol ayrımının ortaya çıktığını gösteriyor.
Seçimlerden elde ettiği zaferle kendi otoriter rejimini tahkim eden Erdoğan’ın Kürt meselesindeki manevra alanını Bahçeli’yle 15 Temmuz sonrası girilen ilişkide kaybettiğini unutmamak gerekiyor. Bu nedenle ikinci turda söylemini sertleştiren muhalefetin yerel seçimler öncesi Kürt seçmenle nasıl bir ilişki kuracağı ise son derece şüpheli hale geldi. Bu nedenle Kürt seçmen için en iyi alternatifin partinin iktidar veya muhalefete angaje olmak yerine, kendisini yeniden yapılandırarak somut politikalar üreteceği bir hatta çekilmesi olduğu görülüyor.
Son olarak PKK’nın sürdürdüğü silahlı mücadele, HDP’nin Türkiye siyasetinde yaşamaya devam edeceği bir açmaz olmaya devam edecek. Son seçimlerde iktidarın izlediği kampanya veya kriminalleştirme stratejisi, bu hakikati bir kez daha parti yönetiminin ve Kürt seçmenin önüne koymuş durumda. Önümüzdeki günlerde Kürt Siyasal Hareketi’nin bu konularda nasıl adımlar atacağını izleyip takip etmeye devam edeceğiz.