[voiserPlayer]
Yönetmen Tarık Saleh 2017 Sundance Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü aldığı ‘‘The Nil Hilton Incident’’ filmiyle gerçek bir hikâyeden yola çıkarak kurguladığı bu kara filmde Arap Baharı’nı arka planda işlediği bir cinayetle, toplumun röntgenini çekmeye çalışmıştı. Filmi izleyenler hatırlayacaktır. Lüks bir otelde bir şarkıcı kadın öldürülür. Polis bu ölümü şüpheli bulsa da olayı intihar olarak kabul edip dosyayı kapatmaya çalışır. Anti kahraman polis şefi Noraddin, olayın derinlerine inmeye çalıştıkça çok garip bir ilişki yumağının ortasında bulur kendini. Evet, Polis Şefi Noraddin de mesleğin gereklerini yerine getiren bir polis değildir. Rüşvet alır, görevini kötüye kullanır. Ancak (biraz da yönetmenin ahlakçılığından olsa gerek) bir şey olur ve Noraddin bu cinayete kayıtsız kalamaz ve olayı aydınlatmaya çalıştıkça kokuşmuş kamu düzenini, rüşvet, cinayet ve siyasetin (iktidarın) yargı ve yürütmedeki etkisini görür. Siz film boyunca cinayetin kimin tarafından işlendiğini bulmaya çalışırken diğer taraftan sistemin yapısal sorunlarını, toplumsal zemindeki memnuniyetsizlikleri, sarsılmış kamu düzenini görürsünüz. Elitlerin gizli bir el tarafından korunması, bu korunmaya karşı verilen tepkiler ve meşhur Tahrir ayaklanmasına giden süreçlere de arka planda tanık olursunuz. Yazının başında da belirttim. Filmin kurgusunda şarkıcı Suzanne Tamim’in öldürülmesinden esinlenilmiş. Suzanne Tamim, milyarder sevgilisi Hişam Talat Mustafa tarafından 2008 yılında Dubai’de öldürülmüştü. Mısır’ın en büyük gayrimenkul şirketlerinden birinin sahibi olan Hişam Talat, ayrıca Hüsnü Mübarek’in oğlu Cemal’in başını çektiği iktidar partisinin politikalarından sorumlu komite üyesiydi ve en son parlamentoda şura üyesi olarak görev yapmıştı. Talat Mustafa, sevgilisini öldürmesi için koruması olan emekli polis memuruna, 2 milyon dolar rüşvet verdiği için idamla yargılandı ve yüksek miktarlarda kan parası ödeyerek 15 yıla mahkum edildi. Sonrasında Mısır Devlet Başkanı Sisi’nin 2017 yılında gerçekleştirdiği bir afla serbest bırakıldı. Mısır’ın rüşvet ağına bulaşmış siyasileri hiş şüphesiz Talat Mustafa’yla sınırlı değil. Bu Mısır’ın özelinde bir durum da değil aslına bakarsanız. Dengeler ve frenler (Checks&Balances)mekanizmasının etkili bir biçimde işlememesi neticesinde, bireysel hakların zarar görmesi ve sonucunda hukuk devleti eksikliğinin yerini dolduracak para ve güç ilişkisi, bir süre sonra yargının ayak bağı olarak görülmesine yol açar. Yukarıdaki filmde ya da gerçekte yaşanmış bu cinayet gibi… Bu arada Film Mısır’da yasaklanmış olsa da birçok festivalden ödülle dönmeyi başarmıştı.
Ovverated Yeni Türkiye
Şimdi filmden yola çıkarak kokuşmuş kamu düzenine ve yazının başlığında kullandığım ‘‘Yeni Türkiye’’ kısmına geçmek istiyorum. ‘‘Yeni Türkiye’’ yakıştırması yazar Fehmi Koru’ya bir gönderme taşıyor; çünkü kendisi 2 Eylül 2018’de kişisel web sitesinde bu filmle ilgili yazdığı yorumda ‘‘Eski Türkiye’’[1] benzetmesi yapmıştı. Fehmi Koru’nun filmle ilgili yazıyı kaleme aldığı tarihten 3 ay önce 29 Mayıs 2018’de bir plazanın 40. katından aşağı düşerek ölen Şule Çet’in şüpheli ölümü Türkiye’nin gündemindeydi. Yine Nisan 2018’de Rabia Naz isimli bir çocuk evinin önünde yaralı halde bulunup kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetmişti. Rabia Naz da Şule Çet de özellikle sosyal medyanın gündeminden hiç düşmedi. İki cinayetin de dosyası kamuyu tatmin etmeyen çelişkilerle doluyken şimdi bunlara bir de Ak Parti Milletvekili Şirin Ünal’ın evinde ölü bulunan çalışanı Nadira Kadirova’nın şüpheli ölümü eklendi. Bu şüpheli ölümlerle ilgili internette binlerce farklı örnek bulabilirsiniz. Şüphesiz ki bu üç ölümün/cinayetin diğer örneklerine göre bu kadar gündemde olmasının nedeni, şüphelilerin, siyasetle doğrudan ilişkili insanlar olması ya da bağlantılarının olmasıdır.
Ceza hukukumuzun özünü ‘‘Suçta ve cezada kanunilik ilkesi’’ oluşturur. Yani devletin cezalandırma yetkisini sınırsız ve keyfi biçimde kullanmasını önleyerek bireye devlet müdahalesine karşı güvence sağlar. Ama bu güvencenin tam anlamıyla sağlanabilmesi için gerekli olan bazı şeylere ihtiyaç vardır. Mesela doğru yürütülen bir soruşturmaya. Yahut Shakespeare’in Hamlet eserindeki gibi cinayeti açığa çıkaracak bir ‘’Hayalet’’e… Çünkü işin uzmanlarına göre bir cinayet çözülemediyse eğer, eksik bir soruşturma vardır. Çünkü uzmanlar kusursuz bir cinayetin olamayacağını savunurlar. Cinayetler psikolojik ve sosyolojik boyutları olan bir vak’adır. Toplum faillerin ne yaptıklarıyla ilgilenirken diğer taraftan suçluların yakalanması için bir beklenti içinde olurlar. Bu beklentilerin de adaletle sonuçlanması kamu düzenini oluşturur. Eskilerin tabiriyle “Ammeye taalluk eden ve gayri muayyen menfaatlere müstenid bulunan nizam” yani kamu düzeni, Yeni Türkiye’de altına süpürülemeyecek hacme ulaşan şüpheli ölümlerle dolmaya başladı artık. Unutmayalım, Adalet, toplumun bir arada, güvenli ve huzurlu bir ortamda yaşaması için temel şarttır. Bir ülkede yaşayan bireylerin birbirine karşı adil davranışlar sergilemelerinin yanında, ülkenin tüm yöneticileri ile tüm kurumlarının da aynı şekilde adaletten ayrılmadan görevlerini yerine getirmeleri zorunludur. Elbette adalet, bireylerin kendi başlarına sağlayamayacakları kadar önemli bir meseledir. Bu nedenle adaletin nihai sağlayıcısı ve koruyucusu devlet ve devleti yönetenlerdir.
Kaynaklar:
- Fehmi Koru / Siyasete bir günlük ara: Mısır’da geçen bir polisiye film izledim. 2 Eylül 2018 https://fehmikoru.com/siyasete-bir-gunluk-ara-misirda-gecen-bir-polisiye-film-izledim/
- Ünal, Fatma/Kılıç, Muharrem/Topçu, Ersin/Aydın, Ufuk/Çolak, Kerem/İnan, Kubilay/Aydın, Salih/Demir, Sadi, Hukuk ve Adalet Öğretim Materyali, Çağlayan Matbaası, Devlet Kitapları, İzmir 2018, s. 14.
- Dr. Uğur Argun, Dr. Serkan Taşgın, Prof.Dr.Ersin Karapazarlıoğlu, Öldürme (Cinayet) olaylarında polis soruşturmaları, LHD, Cilt13,Sayı147,2015,s.63