[voiserPlayer]
Özcan Alper’in yönetmenliğini yaptığı Karanlık Gece filmi bir süredir AKM’de seyircisiyle buluşuyor. Filmi izlerken sürekli daha önce izlediğim, yönetmenliğini Emin Alper’in yaptığı Kurak Günler filmi aklıma geldi. Bu iki filmin pek çok ortak temayı ve yöntemi paylaştığını düşündüm. Bu ortak temalar üzerinden farklı iki hikaye anlatılıyordu. Bu yazıda bu iki filmin neden bu temalar üzerinde yoğunlaştığı ve bu temalar üzerinden nasıl iki farklı politik drama ortaya çıkardıklarını tartışmak istiyorum.
İki filmin de mekanı taşradaki bir köy/kasaba’da yani kırsal alanda geçiyor. Bununla birlikte köyün Türkiye’nin hangi yöresine ait olduğu belli değil. Burada Türkiye’de kırsal alanın ortak özelliklerini kapsadığı düşünülen hayali bir mekan söz konusu. Köylü tiplemeleri, yerel memurların davranış biçimleri, kullanılan dil vs. tekil ve gerçek bir örnek üzerinden işlenmiyor ve daha çok belli kalıplar çerçevesinde şekilleniyor. Bu bölgenin belirsizliği durumu, filmi yapanlara daha geniş bir hareket alanı tanıyor.
Ancak bana kalırsa bu tercih genel geçer fikirlerin kalıcılaşmasını sağladığı gibi farklı kırsal alanlara dair daha spesifik olguların silikleşmesini beraberinde getiriyor. Köyler olabildiğince içe kapanık, geleneksel duyarlılıkları yüksek, aile ilişkilerinden kamusal alana ataerkil düzenin hâkim olduğu, dışarıdan gelen otoritenin her türlü tanzim çabasına karşı isteksiz, yabancı olarak görülene şüpheyle yaklaşan, yabancıyı kollektif bir şekilde şeytanlaştıran ve asla kabul etmeyen bir yaşam alanı olarak betimleniyor. Son dönem sanat filmlerinde kırsal alan ve şehirli-köylü dikotomisinin yoğun bir şekilde kullanıldığı düşünüldüğünde bu iki filmde de bu anlamda bir devamlılık görülmektedir.
Obrukların iki filmde de bir temsil aracı olarak kullanıldığı görülmektedir. Obrukların varlığı iki filmde de bir suç unsuruyla ilişkilendirilir ve yoğun şekilde kullanılır. Obruklar bir kusurdur. Bu kusur faydalanılan bir şey olabileceği gibi üstü örtülmeye çalışılan bir şeye de dönüşebilir. Bu temsilin iki filmde de farklı anlamlara gelecek şekilde kullanıldığı görülmektedir. Obruk temsili Karanlık Gece filminde suçun üstünün örtülmesi ve saklanması için bir araç olarak kullanılırken, Kurak Günler filminde ise toplumsal ve siyasal yozlaşmanın bir sonucu ve doğanın insana verdiği bir ceza olarak işlenmektedir.
Topraklarda oluşan bu derin çukurlar Karanlık Gece filminde suçluların suç unsurlarını içine atıp kurtulduğu yerlerdir. Geriye bu suça ortak olanların bir suskunluk yemini edip yaşanan olay hakkında konuşmaması kalmaktadır. Merkezi otoritenin kollarının uzanmadığı bu karanlık bölge, suçun sistematik hale gelmesi ve yerliler arasında normalleşmesine sebep olmuştur. Kurak Günler filminde bölgede ortaya çıkan obrukların varlığı politik bir meseledir. Bölgedeki siyasi güçler arasında bir çatışma alanına dönmüştür ve mahkemeye kadar taşınmıştır. Hukuki işleyişin üzerindeki siyasi müdahalenin gücü bu noktada gözler önüne serilmektedir. Obruk sembolizmi çok anlamlılığa müsait yapısıyla ve son dönemde Anadolu’da yaygın bir şekilde görülmesi sebebiyle iki yönetmen tarafından da tercih edilmiş görülmektedir.
Linç kültürü yine iki filmde de görülen ortak bir temadır. Linç olayı bir sonuçtur, filmler boyunca linçin ortaya çıkmasına sebep olan süreç işlenir. İki filmde de linç eylemi yasalardaki kuralları uygulamaya çalışan yeni atanmış memurlara yönelmektedir. Memurlar yerleşik düzene bir tehdit olarak görüldükleri için yerel güç odakları tarafından hedef gösterilmektedir. Bu memurlar kuralları uygulamaya çalıştıkça yeni durumdan zararlı çıkanlar ve başka memurlar tarafından sürekli uyarılır. Bununla birlikte iki filmde de sonuçlar benzer olsa da yasaların uygulanamama sebepleri farklıdır.
Kurak Günler filminde Ernst Fraenkel’in İkili Devlet kitabında kuramsallaştırdığı otoriter rejimlerde ikili bir hukuk sistemi uygulandığı teziyle paralel bir kurgu söz konusudur. Savcı, siyasete dokunan meselelerde yasaları uygulamayı çalıştıkça bölgenin hâkimi tarafından uyarılmaktadır. Karanlık Gece filminde böyle bir mesaj söz konusu değildir. Karanlık Gece filminde kırsal alanda devletin yasalarının uygulanamadığı, kırsal alanda devlet kapasitesi zayıf olduğu için bu bölgede yerleşik halkın kendi kurallarına göre yaşadığı ve yerli memurların buna uyum sağladığı anlatılmaktadır.
Merkezi otorite tarafından atanmış memurlar geldikleri bölgeye yabancıdır. Bu bölgenin yerel dinamiklerini göz ardı ederler ve herkesin üstündeki yasalara inanırlar. Yerleşik halkın onları yabancı olarak görmesi, kişisel yaşamlarına dokundukça onları tehlike olarak görmesi sonucunu doğurur. İki filmde de süreç içerisinde bu memurların şeytanlaştırıldığı görülmektedir. Bu şeytanlaştırma zaman zaman terörist, eşcinsel, hain suçlamalarıyla gün yüzüne çıkar. Daha sonra bu memurlar tehdit edilir, evlerine saldırılır ancak bu memurlar geri adım atmaz. Son tahlilde memurlar bir kitlenin linç eylemiyle karşılaşırlar. Bu eylem bir kitlenin belli bir kurgu çerçevesinde mobilize olması ve gittikçe yalnızlaşmış, savunmasız hale gelmiş memura saldırmasıyla sonuçlanır. İki filmde de linç sahnelerinin gece çekilmesi ve sahne çekimlerinde sadece el fenerinin kullanılması yönetmenlerin kullandıkları yöntemlerin de birbirine benzer olduğunu düşündürmektedir.
Eşcinsellik iki filmde de yerleşik halkın memurları şeytanlaştırmak için kullandığı bir suçlama olarak göze çarpmaktadır. Halkın memurları şeytanlaştırması aşamasında memurun ve onun yerleşik halk arasındaki “işbirlikçi’’ olarak görülen arkadaşıyla eşcinsel bir ilişki yaşadıkları iddia edilir. Bu noktada memurlar sadece yerleşik siyasi güçlerle veya halkla çıkar çatışması içine girmiş kişiler olmaktan çıkar ve toplumun “ahlakını’’ hedef alan düşmanlara dönüşürler. Buna Karanlık Gece filminde namus vurgusu da eklenmiştir. Böylece şiddet failleri yaptıkları eylemi kutsal bir dava için yapmış olur.
Ataerkil düzenin köklerine kadar yerleşmiş olduğu kırsal alanda homofobi, kişinin toplumdan dışlanması için kullanışlı bir silahtır. Bu süreçte eşcinsellikle itham edilen karakterlerin kendini ispatlamak için farklı bir suça ortak olması, kendini sürekli yeninden var eden bir suç döngüsüne sebep olmaktadır. Hedef gösterilen şahıs üzerinde süreç boyunca bir kötülük miti inşa edilir ve bu linçle sonuçlanır. Linçin amacı kişiyi bölgeden uzaklaştırmak ya da ortadan kaldırmaktır. Böylece yerleşik düzen korunmaya devam edilecektir. Yerleşik güç odaklarının ve halktan kimselerin muhafazakarlığı üzerine inşa edilen bu anlatı bazı Türk aydınlarının tarih boyunca köylülüğe atfettiği pejoratif anlamları içinde barındırmaktadır. Böylece Türkiye’nin kurumsal bir devlet olması önündeki engelin, hükümetlerin ve halkın ittifak halinde kurallara uymaması olduğuna işaret edilir.
Bu iki film de 2022 yılında çekilmiş ve 2023 yılında seyircisiyle buluşmuştur. Filmlerde çağının ruhunu taşıyan pek çok politik öğe bulunmaktadır. Yönetmenler bir Türkiye panoraması sunmaya çalışır. Bu anlamda son dönemde artan kutuplaşma siyaseti, Türkiye tarihinde sistematik şekilde bir cezalandırma yöntemi olarak kullanılan linç kültürü, iktidar paydaşları eliyle teşvik edilen homofobi, son dönemde ortaya çıkan popülist akımların etkileri filmler boyunca görülmektedir.
Kurak Günler filminde devlet içindeki bir ayrışma söz konusudur ve her türlü gerilimin arkasında politik bir çatışma vardır. Otoriter bir ülkede ucu siyasete dokunan suçlarda hukuk müdahale gücünü yitirmiştir, bunu reddeden hukukçular da politize olur ve iktidarın hedefi haline gelir. Savcıya yönelen tepki örgütlü bir partinin yaptığı propagandanın halk üzerindeki tesiri olarak okunur. Karanlık Gece filminde gerilim tamamen köyün yapısı içinde doğal bir şekilde gelişmiştir. Suç kollektif şekilde işlenir ve herkes suskunluk yemini eder. Bu anlamda herkes suçludur ve kimse suçlu değildir. Suçun normalleştiği ve buna isyan edenlerin de cezalandırıldığı bir sistem vardır.
Görüldüğü üzere iki filmde de pek çok ortak tema vardır. Bu temalar üzerinden farklı şeyler anlatılmıştır. İki filmin de birbirine çok yakın zamanlarda çekilmiş olması ve filmlerin çağın ruhundan derin bir şekilde etkilendiğini göstermektedir. Öyle ki bu ruh, ortak temaların farklı yapımlarda karşımıza çıkmasına sebep olmaktadır.