Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    • Destek Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
      • Kitap Yorum
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • ABD Gündemi
      • Avrupa Gündemi
    • daktilo2
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Selim Kuneralp ve Matthew Kendrick ile Söyleşi: Trump-Erdoğan Buluşması, Stratejik Tavizler ve Türkiye-ABD İlişkilerinin Geleceği
    daktilo2

    Selim Kuneralp ve Matthew Kendrick ile Söyleşi: Trump-Erdoğan Buluşması, Stratejik Tavizler ve Türkiye-ABD İlişkilerinin Geleceği

    Gökhan Korkmaz5 Ekim 202511 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    Emekli Büyükelçi Selim Kuneralp ile ABD’li Kıdemli Gazeteci Matthew Kendrick’in Daktilo2 için gerçekleştirdiğimiz bu söyleşisinde, Trump-Erdoğan Oval Ofis zirvesinin perde arkasından CAATSA ve NDAA yaptırımlarına, F-35/F-16 engellerinden Suriye ve Gazze politikalarına ve Rusya-Çin ilişkilerine kadar ABD-Türkiye ilişkilerinin önemli başlıklarını konuştuk.

    Emekli Büyükelçi Selim Kuneralp, tavizlerin ilişkileri kalıcı bir düzleme taşımadığını vurgulayarak Trump’ın pragmatik ama öngörülemez yaklaşımının Türkiye’yi riskli bir dengeye sürükleyebileceğinin altını çiziyor. ABD’li Kıdemli Gazeteci Matthew Kendrick ise Trump’ın Erdoğan’ı “güçlü lider” olarak örnek almasını pragmatik bir ilişki olarak yorumlarken, dış politika önceliklerinin iç meselelere kaymasıyla Erdoğan’a hareket alanı açıldığını, ancak ABD’nin çelişkili politikalarının belirsizlik yarattığını belirtiyor. Emekli Büyükelçi Selim Kuneralp ve ABD’li kıdemli gazeteci Matthew Kendrick’in Daktilo2’nin sorularına verdiği yanıtlar şöyle:

    ABD Başkanı Donald Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı “zor ama iyi bir lider” olarak tanımlaması, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın görüşmelerin yapıcı ve verimli bir atmosferde gerçekleştiğini söylemesi, Türkiye-ABD ilişkilerinde gerçek bir yumuşamaya mı işaret ediyor yoksa bu diplomatik bir nezaket gösterisi mi?

    Emekli Büyükelçi Selim Kuneralp: Türk-Amerikan ilişkilerinin karşılaştığı birçok sorun var.  Önem derecelerine göre sıralamak pek doğru olmaz ama bunların arasında CAATSA ve NDAA yaptırımları ve onların neticesinde karşılaştığımız F16 ve F35 sorunsalı, Halkbank davası, ABD’nin Suriye Kürtlerine verdiği destek sanırım en önemlileri. Tabii Cumhurbaşkanı Erdoğan uzunca bir süredir Batı Avrupa ülkelerine -İtalya hariç- ikili ziyaret yapamadığı için Trump ile Oval Ofiste görüşmesinin içeride kendisine puan kazandıracağını da düşünmüş olabilir.

    Ancak öyle anlaşılıyor ki hedeflerinin birçoğuna ulaşamamış durumda. Karşılığında ise Boeing uçakları ve yeni sıvılaştırılmış gaz satın alınma bağlantılarının yapılması, nükleer enerjide yeni iş birliği olanaklarının kapılarını açacak bir muhtıra imzalanması, Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması sözü gibi ülkemizde ABD’ye verilmiş tavizler şeklinde takdim edilen adımlar atılmıştır.

    İki başkan arasında vücut dilinin çok da sıcak olmaması, örneğin Netanyahu ile Trump arasındaki görüşmeden farklı olarak yüz ifadelerinin bir hayli sert olması görüşmenin çok sıcak bir ortamda gerçekleşmediğinin bir işareti sayılabilir. Yine Netanyahu ile görüşmeden farklı olarak ve anlaşıldığı kadarıyla Türk tarafının isteği üzerine ortak basın toplantısı düzenlenmemiş olması da baştan itibaren beklentilerin çok yüksek olmadığını, amacın daha çok görsel bir imaj vermek olduğunu göstermektedir. 

    Dolayısıyla Oval Ofis görüşmesinin Türk-Amerikan ilişkilerinde kalıcı bir olumlu sonuç doğuracağını söylemek pek mümkün değil. Buna karşılık Trump’ın Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelensky ile Şubat ayındaki ilk Beyaz Saray görüşmesinde ve daha sonra Güney Afrika Cumhurbaşkanı Cyril Ramaphosa ile buluşmasında gösterdiği hakaretamiz davranışların, en azından kameraların önünde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a reva görülmemiş olması olumlu bir şey sayılmalıdır. Gerçi o görüşmelerden farklı olarak ve yine Türk tarafının isteği üzerine buluşmanın çok kısa bir bölümü hariç basına kapalı gerçekleşmiş olması tatsızlıkların önlenmesini şüphesiz kolaylaştırmıştır.

    Bu tür görüşmelerden sonra işler iyi gitmişse, müteakip buluşmanın uygun bir zaman sonra misafir liderin ülkesinde yapılacağına ilişkin bir davet de dile getirilir. Bunun yapılmamış olması da işlerin çok iyi gitmediğinin bir işareti sayılmalıdır.     

    ABD’li Kıdemli Gazeteci Matthew Kendrick: ABD-Türkiye ilişkileri, kısmen Donald Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı örnek almak istediği güçlü bir lider olarak görmesi nedeniyle ve onun antidemokratik uygulamalarını eleştirmediği için daha pragmatik ve işlemsel bir ilişkiye doğru ilerliyor. Ancak, “yumuşama” ifadesinin biraz abartılı olduğunu düşünüyorum ve Trump, Erdoğan’ın iç politikadaki önceliklerini pek önemsemiyor. Örneğin, Trump’ın Erdoğan’ın “seçimlerde hile yapılmasını herkesten iyi bildiğini” ima eden sözlerini düşünün. Bu sözler şaka amaçlı söylenmiş olsa da, başka bir başkan tarafından söylense büyük bir gaf olarak değerlendirilirdi.

    Trump, Türkiye’ye CAATSA yaptırımlarının ne zaman kaldırılacağına ilişkin bir soruya “çok yakında olabilir” yanıtını verdi. Sizce bu açıklama Türkiye’nin S-400 sorununu çözeceğini mi gösteriyor? Şayet CAATSA yaptırımları kalkarsa NATO ittifakı açısından bu adımların uzun vadeli etkileri neler olur?

    Emekli Büyükelçi Selim Kuneralp: CAATSA yaptırımlarından başka NDAA (National Defense Authorization Act) adlı Ulusal Savunma Yetkilendirme Kanunu da bir engel teşkil etmektedir. Şöyle ki buna göre F35 satışlarının yapılabilmesi için yönetimin tamamen kontrol edemediği Kongrenin oluru gerekiyor. Oysa 2020 yılında aldığı bir kararla Kongre bu satışları engellemişti. İsrail ile Yunanistan’ın bu satışları engellemek için Kongre üzerinde ağır baskılar yaptığı duyulmaktadır. Ziyaretten sonra bu baskıların hafifleyeceğine ilişkin bir işaret ortaya çıkmadı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Trump’ın Gazze planına destek vermek suretiyle Hamas’a koşulsuz desteğinden vazgeçmiş olması İsrail’i belki bir ölçüde yumuşatır ama böyle bir şeyin netice vermesi zaman gerektirecektir. Netanyahu’nun Türkiye ile ilişkiler normalleşmedikçe F35’lerin Türkiye’ye satılmasını hoş göreceği şüpheli.

    Ve tabii S400 sorunsalı aynen devam ediyor. Rusya’nın Türkiye’ye sattığı füzelerin iadesini istediğine ilişkin rivayetler kısa bir süre önce dolaşıma girmişti ancak hem Türk hem Rus tarafı bunları yalanlamakta gecikmemişti. Yapılan anlaşmaya göre Rusya’nın rızası olmadan bu silahların başka bir ülkeye devredilmesi mümkün değil. S400 çıban başının ortadan kalkması herhalde Rusya’nın çıkarlarına uygun olmayacaktır. Dolayısıyla bu konuda yardımcı olması beklenmemeli. Yıllardan beri çözüm arayan bu sorunun kısa zamanda tüm ilgili tarafları tatmin edecek bir çözüme ulaştırılması ihtimali en azından şimdilik ufukta yok.

    Son yıllarda uygulamaya konan stratejik özerklik politikası neticesinde Türkiye’nin NATO ile bağları gevşedi. Örneğin ülkemiz Rusya’ya uygulanan yaptırımlara uymamakta, güvenilir bir üye olma özelliğini kaybetmektedir. NATO’da eski konumuna dönmesi için Türkiye’nin köklü bir dış politika ayarına ihtiyaç var ki onun işaretlerini göremiyorum. 

    ABD’li Kıdemli Gazeteci Matthew Kendrick: Türkiye’nin NATO’da kalmaya devam etmesi, özellikle ABD’nin rolünü azaltması durumunda, ittifak için çok önemlidir. Orta vadede, Avrupalı liderler yeniden silahlanmaya ve güçlenmeye çalışırken, Türkiye’nin etkisi artacaktır.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Trump ile görüşmede temel konular olarak ticaret ve yatırımların yanı sıra Gazze’deki insani durum ve Suriye konularını ele aldıklarını belirtmişti. Sizce Ankara ve Washington bu konularda ortak bir zemin bulabildi mi?

    Emekli Büyükelçi Selim Kuneralp: Suriye konusunda neler görüşüldüğü, mutabakata varılmışsa bunun içeriği hakkında bir bilgi sızmadı. Trump’ın önceliği İsrail ile Suriye arasında bir güvenlik anlaşması yapılması. Hatta bu anlaşmanın Netanyahu ile Suriye lideri Eş-Şaara’nın geçtiğimiz günlerde ABD’de bulundukları sıralarda Beyaz Sarayda imzalanacağından da bahsedilmişti ama bu gerçekleşmedi. Ülkemiz ile ABD’nin Suriye’ye bakışlarının örtüştüğü söylenemez. ABD adı konmamış bir federasyon öngörürken, Türkiye Irak yapısının Suriye’de tekrarını istememektedir.

    Gazze konusunda ise Türkiye Trump’ın açıkladığı 20 maddelik planı diğer bazı Müslüman ülkeler ile birlikte destekleyeceğini açıkladı. Bu bir yerde Türkiye dahil uluslararası toplum tarafından kötünün iyisi olarak görülüyor. Bu satırları yazdığımda Hamas planı en azından kısmen kabul ettiğini, ancak ayrıntıların müzakere edilmesi gerektiğini açıklamıştı. İsrail ise planın birinci aşamasını teşkil eden rehinelerin iadesi için hazırlıklara başladığını açıklamakla beraber, Gazze’yi vurmaya devam etmiştir. Oysa Trump, Hamas’ın açıklaması üzerine İsrail’in Gazze operasyonlarını durdurması gerektiğini duyurmuştu. Planın akıbeti kısa zamanda belli olacaktır. Şimdiki halde ihtiyatlı bir iyimserliğin mevcut olduğunu söylemek mümkün.

    Tabii bu noktaya varmak için çoğunluğu masum 66000 insanın katline yol açan 7 Ekim 2023 terör saldırısını yapmaya değdi mi sorusu sorulmalı ama Hamas’tan hesap sorulacağını sanmıyorum.

    Planın Türkiye tarafından kabul edilmesi bile şimdiye kadar Hamas’a koşulsuz destek veren Türkiye tarafından 180 derecelik bir dönüş teşkil etmiştir çünkü Hamas’ın Gazze’nin geleceğinde rol almaması planın gereklerinden biri. Türkiye de Gazze’nin imarında rol almak istiyorsa İsrail ile barışmak durumunda kalacaktır muhtemelen.

    Ticaret ve yatırım konusunda Trump ile Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında çok büyük bir uçurum var. Cumhurbaşkanı ABD’ye ihracatımızı artırmayı isterken, Trump ABD’ye muhataplarından ihracat değil, yatırım yapıp üretimlerini ülkesine taşımalarını istemekte, Kore, Arap şeyhlikleri vs. liderleri de Oval Ofiste trilyon dolarları bulan yatırım vaatlerinde bulunmaktadırlar. Türkiye’nin öyle bir imkânı haliyle yok.

    Diğer taraftan ABD Türkiye’den yaptığı ithalatta gümrük vergilerini %15’e çıkardı. Birleşik Krallıktan yaptığı ithalatta tahsil ettiği vergi ise %10. Buna karşılık son alınan kararla Türkiye’nin ABD’den yaptığı ithalatta uyguladığı gümrük vergisi çok daha düşük. Ancak bu dengesizliği düzeltmek için iki taraf arasında bir müzakere süreci başlatılacağını duymadım.

    ABD’li Kıdemli Gazeteci Matthew Kendrick: Trump, Gazze’deki savaşı sona erdirmesine yardımcı olan ülkelere taviz vermeye çok istekli ve Türkiye bu avantajdan yararlanabilir, ancak sonucu doğrudan kontrol edemez.

    ABD Başkanı Trump, Türkiye’nin Rusya’dan petrol ve doğal gaz almaması gerektiğini söylemişti. Türkiye Büyükelçisi Tom Barrack ise THY ile Boeing arasında 200’ü aşkın yolcu uçağının alımı için anlaşmanın tamamlandığını duyurmuştu. Diğer yandan zirve kapsamında iki ülke arasında “stratejik sivil nükleer işbirliği” anlaşması da imzalandı. Bu adımlar Biden dönemindeki yaptırımların yarattığı politik ve ekonomik gerilimi telafi edebilir mi? Bu arada bu adımlar Türkiye’nin Rusya ve Çin ile ilişkilerini nasıl etkiler?

    Emekli Büyükelçi Selim Kuneralp: Oval Ofis görüşmesinde nelerin konuşulduğu hakkında en azından Türk tarafından fazla ayrıntılı bilgi gelmiyor. Amerikan tarafı da işine geldiği bilgileri yayıyor. Örneğin, ABD medyasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Trump’ın isteği üzerine Rusya’dan yaptığımız petrol alımlarını -ki Türkiye, Çin ve Hindistan’dan sonra üçüncü sırada- durdurmayı açıkça değilse de zımnen kabul ettiği yazılıyor. Türk tarafında bu konuda bir açıklamaya rastlamadım. Rusya savaş ekonomisini büyük ölçüde petrol ve doğal gaz ihracatıyla finanse ediyor. Trump da anlaşıldığı kadarıyla en azından şimdilik Putin’e karşı tavır almakta ve onu barış masasına zorlamak için Rusya’dan hâlâ külliyetli miktarda hidrokarbon ithal eden ülkelere baskı yapmakta, hatta Hindistan’a yaptığı gibi onları yaptırımla tehdit etmektedir. Türkiye zaten Rusya’dan gaz alımını süratle azaltmakta, petrol ithalatı da düşmeye başlamaktadır.

    Tabii bu adımlar Rusya’nın hoşuna gitmeyecektir. Yağlı bir müşterisin, kaybetmek işine gelmez. Ancak elinde ülkemize karşı kullanabileceği herhangi bir baskı aracı da yok. Tersine Rusya’dan hidrokarbon alımını azaltmak Türkiye’nin ona enerji bağımlılığını azaltacağı için hidrokarbonu bir siyasi araç olarak gören Putin’e karşı iktidarın hareket serbestisini arttıracaktır.

    Son zamanlarda iktidar tarafından atılan adımlar, ABD’ye uygulanan ek gümrük vergilerinin kaldırılması, yeni doğal gaz alım anlaşması yapılması, Boeing uçakları alımı anlaşması, nükleer iş birliği anlaşması, iktidarın ABD ile bağları arttırma iradesinin güçlendiğini göstermektedir. 

    Biden yönetimiyle ilişkilerin sorunlu olmasının başlıca sebebi Türkiye’deki hukuk ve demokrasi ortamının zayıflamasıydı. Trump yönetiminin Biden ve Avrupa ülkelerinden farklı olarak insan hakları ve demokrasi gibi konularla fazla bir ilgisi olmaması ilişkilerin güçlenmesini kolaylaştırmaktadır. Ancak Trump yönetiminin bir özelliği de ABD’nin kendi çıkarlarını her şeyin üstünde görmesi ve karşıtlarının öncelikleri ve hedeflerini hiçe saymasıdır. Bu da iş birliğinin sınırlarına kısa zamanda ulaşılabileceğini göstermektedir.

    ABD ile ilişkilerin bir şekilde güç kazanmasının Çin ile ilişkilerimizi etkileyeceğini sanmıyorum.  Zaten Çin ile dış ticaretimiz onun lehine muazzam bir fazla vermektedir. Diğer taraftan Çin, bölgemizde siyasi bakımdan etkili bir ülke değil. İktidar üzerinde çok fazla durmasa ve Çin, Uygur sorununda basınımızı ikna etmek için ciddi gayretler harcasa da, halkımızın bakış açısının olumluya döndüğünü sanmıyorum.

    ABD’li Kıdemli Gazeteci Matthew Kendrick: Nisan ayında Washington’da düzenlenen IMF ve Dünya Bankası bahar toplantıları sırasında, Bakan Şimşek’in kapalı kapılar ardında yaptığı bir konuşmaya katılma fırsatı buldum. Bakan Şimşek, ABD’nin Çin’e uyguladığı gümrük vergilerinin Türkiye için net bir fayda sağladığını, nispeten düşük gümrük vergileri, ucuz işgücü ve eğitimli mühendis ve bilim insanlarından oluşan güçlü bir kesim sayesinde Türkiye’nin ABD’ye ihracatını artırabileceğini savundu.

    Benzer şekilde Şimşek, Türkiye’nin Çin’den daha ucuz ithalat yapmanın faydasını göreceğini savundu. Türkiye, 2024 yılında Çin’den 38 milyar doların üzerinde ithalat yaptı ve bu ithalatın büyük kısmını yarı iletkenler ve ileri üretim teknolojisi gibi önemli teknolojik ürünler oluşturdu. Şimşek’in mantığı doğruysa, Türkiye her iki ülkeyle de ekonomik ilişkilerini derinleştirebilir.

    Son olarak bu zirve Türkiye-ABD ilişkilerini nereye taşır? ABD Başkanı Trump’ın “önce Amerika” politikası ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dış politika vizyonunu birlikte ele alırsak önümüzdeki dönemde hangi fırsatlar ve riskler öne çıkacak?

    Emekli Büyükelçi Selim Kuneralp: Trump’ın politikası muhataplarını iki tarafın kazançlı çıkacağı eşit müzakere partnerleri olarak değil, kendisine teslim olmaya mahkûm birer ast olarak görmektir. Bunu yaparken de ülkesinin hâlâ dünyanın en güçlü ekonomisine ve silahlı kuvvetlerine sahip olmasına güvenmektedir. Ancak bu yaklaşım onunla iş birliğinin ne kadar zor olduğunu göstermektedir. Üstelik Putin ve Zelensky ile ilişkilerindeki iniş çıkışların da gösterdiği gibi çok sık ve kolayca fikir ve tavır değiştirebilmektedir. Dolayısıyla birçok yorumcunun da dikkat çektiği şekilde Trump’ın ipiyle kuyuya inmeye çalışmak çok risklidir.

    Bence Trump ile ilişkiyi düzeltmeye çalışmanın birinci amacı ülkemizin şiddetle ihtiyaç duyduğu askeri malzeme alım ve modernizasyonu konusundaki engellerin kaldırılmasıdır.  Ancak bu alanda Trump mutlak karar verici değil. Özellikle F35 alımları Kongre engeline takılmaktadır. Oysa Kongre şu anda Türkiye karşıtı güçlerin etkisi altındadır. Köklü bir dış politika değişikliği olmadan da Kongrenin ikna edilmesi şüpheli.

    Risk tarafı da çok büyük. Kanaatimce Trump bir noktada Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan İsrail ile ilişkileri normalleştirmesini isteyecektir. Oysa üç yıldan bu yana kamuoyu şiddetli bir İsrail karşıtlığına alıştırıldı. Gerçi halkımız bu tür virajlara alışık ama İslamcı bir iktidarın  ideolojik nedenlerle de antipati duyduğu İsrail’e yanaşması o kadar kolay olmayabilecektir. 

    ABD’li Kıdemli Gazeteci Matthew Kendrick: Trump’ın ikinci döneminde Ukrayna ve Gazze’deki çatışmaları çözme ve kitlesel ticaret tarifeleriyle ekonomik refah sağlama konusunda uluslararası sahnede verdiği sözlerin büyük ölçüde çözümsüz olduğu ortaya çıkınca ağırlıklı olarak iç meselelerle ilgilenmiştir. Bunun yerine, Los Angeles, Washington DC ve Portland’ın askeri işgalini emretti, Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Bürosu (ICE) aracılığıyla şiddetli göçmen karşıtı propagandayı büyük ölçüde genişletti, medyada ve üniversitelerde ifade özgürlüğüne saldırdı, önde gelen hukuk firmalarını itaat etmeye zorladı, DOGE aracılığıyla sivil bürokrasinin büyük bölümünü dağıttı, komplo teorisyenlerini liderlik pozisyonlarına atayarak kamu sağlık sistemini kaosa sürükledi, liste uzayıp gidiyor. Yönetimin dış işlere olan ilgisi büyük ölçüde azaldı ve çabaları koordinasyonsuz ve çoğu zaman çelişkili. Bu gerçeklik, Erdoğan’ın dış politika önceliklerini daha özgürce takip etmesi için alan açabilir, ancak ABD’nin öngörülemezliği nedeniyle büyük riskler de oluşturuyor.

    Dünya
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikLiberal Küreselleşme Bitiyor, Bölüm 2: Mikroçiplerin Hikayesi

    Diğer İçerikler

    daktilo2

    Liberal Küreselleşme Bitiyor, Bölüm 2: Mikroçiplerin Hikayesi

    5 Ekim 2025 Alper Yağcı
    daktilo2

    Sıradanlığın Perdesi: Eichmann’dan Gazze’ye Kayıp Vicdanlar

    5 Ekim 2025 Umut Dağıstan
    daktilo2

    Demokrasi Açığı: Kara Bahtımız

    5 Ekim 2025 Birol Başkan

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    Tamta Mikeladze: Son aylarda, Gürcistan’da sivil toplumun sistematik olarak bastırılmasına tanık olduk

    3 Ekim 2025 D84 INTELLIGENCE Daktilo1984

    Röportaj: Yabancı Ajan Yasası, Avrupa Birliği ve Sivil Toplum

    2 Ekim 2025 D84 INTELLIGENCE Daktilo1984

    ABD Gündemi: New York’ta BM Zirvesi, Washington’da Diplomasi Trafiği, Yerel Seçimlere Son Bir Ay

    1 Ekim 2025 Bültenler Emrullah Özdemir

    Dünya Gündemi: Trump’ın Gazze Planı Barışı Getirir mi?

    30 Eylül 2025 Bültenler Bahadır Çelebi

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Ekim 2025
    • Eylül 2025
    • Ağustos 2025
    • Temmuz 2025
    • Haziran 2025
    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • daktilo2
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}