[voiserPlayer]
Hariçten Gazel Haftalık Dış Haberler Bülteni (23-29 Ağustos)
NPT’nin Gözden Geçirilmesi Konferansından Sonuç Çıkmadı
Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması (kısaca NPT) imzalandığı 1970 yılından bu yana imzacı 191 devlet tarafından Birleşmiş Millet (BM) bünyesi altında her beş yılda bir gözden geçiriliyor. Ancak, 2018’de ABD’nin İran’la yapılan nükleer anlaşmadan çekilmesi ve sonrasında Biden döneminde İran ile tekrar başlayan görüşmeler ve Rusya’nın Ukrayna’yı işgali gibi nedenlerle şiddetlenen nükleer tartışmaları, bu anlaşmanın gözden geçirilmesi toplantısını dünyanın gündemine taşıdı. 2020 yılında yapılması planlanan bu toplantılar pandemi nedeniyle 2022’ye ertelenmişti. 2015’te gerçekleştirilen gözden geçirme sürecinde de ortaya çıkan sonuç metni üzerinde mutabakata varılamamıştı.
1 Ağustos 2022’de New York’ta başlayan toplantılar sona erdi. Ancak sonuç metninde Rusya’nın koyduğu rezerv nedeniyle anlaşmanın kapsamını genişletecek bir değişikliğe gidilemedi. Büyük beklentilerle başlanan ve ülkelerin Rusya hariç hepsinin onayladığı final metnine Rusya’nın karşı çıkması ise uluslararası kamuoyunda hayal kırıklığı yarattı.
Peki Rusya final metnine niçin karşı çıktı? Ukrayna Savaşı nedeniyle özellikle Zaporizhzhia Nükleer Santrali’nin bulunduğu bölgede yaşanan çatışmalardan dolayı oluşan endişeler, revizyon metninde “vahim endişe” nitelemesiyle kendine yer bulmuştu. Avrupa’nın en büyük nükleer enerji santrali olan Zaporizhzhia, Rus ordusunun kontrolünde bulunuyor ve Ukrayna’nın güneyinde yer alıyor.
Ayrıca metinde geçen “askeri faaliyetler sonucunda yetkili Ukrayna makamlarının bu tür yerler üzerindeki kontrolünü kaybetmesi ve güvenlik üzerindeki derin olumsuz etkileri” ifadesi de Zaporizhzhia nükleer bölgesine referans veriyordu. Rusya, metinde Ukrayna ve Zaporizhzhia ile ilgili endişelerin yer almasının fazlasıyla politik olduğu ve metnin dengeli olmadığı gerekçeleriyle final taslağını onaylamadı.
Geçtiğimiz haftalarda gündeme gelen Zaporizhzhia etrafındaki askeri operasyonların ortaya çıkarttığı tehlikeye dair tartışmalar, Rusya’nın BM temsilcilerinin bölgede inceleme yapmasına izin vermesiyle azalmıştı. Ancak ABD ve Avrupa ülkelerinden gelen açıklamalar, Ukrayna işgalinin nükleer tartışmalar bağlamında da ele alınmasına ve tartışmaların sürmesine neden oluyor. Rusya’nın sonuç taslak metnini onaylamaması, özellikle ABD ve Japonya’dan tepki görürken Çin de bu konudaki hayal kırıklığını belirtti.
Rusya’nın Ukrayna işgali ile uluslararası ilişkilerde yaşanan kırılma birçok alanda kendini gösteriyor. Rusya, Ukrayna’yı işgal ederek uluslararası hukuku ağır bir şekilde ihlal etmişti. Ukrayna’daki varlığını sürdürmeye çalışarak ise birçok hukuk ihlalini sürdürüyor ve uluslararası organizasyonlardaki ağırlığını kullanarak ortak karar alınmasını engelleyebiliyor. Ukrayna işgali Putin yönetimini girdikleri yanlış yolda el yordamıyla ilerleyebilmek için daha çok hukuk ihlali ve daha çok yanlış yapmaya zorluyor. Bu da uluslararası mecralarda devamlı surette gerginliklere neden olup diplomatik yolları tıkıyor.
Tayvan Boğazı’nda Kriz
Tayvan Boğazı: 180 kilometre genişliğinde, Çin anakarası ile Tayvan adasını ayıran boğaz. Çin-ABD geriliminde sık sık adını duyduğumuz bu boğaz, son olarak ABD donanmasına ait iki savaş gemisinin buradan geçmesiyle yeni bir gerginliğe neden oldu.
ABD Donanmasının Pasifik’te konuşlanmış 7. Filosuna ait USS Antietam ve USS Chancellorsville savaş gemileri 28 Ağustos tarihinde ABD’nin iddiasına göre Tayvan Boğazı’ndan rutin geçiş yaptı. Ayrıca ABD, kruvaziyer gemisi olan bu savaş gemilerinin Tayvan Boğazı’ndan geçerken boğaza kıyısı olan hiçbir ülkenin kara sularını kullanmadıklarını ve uluslararası su statüsündeki bir koridordan geçtiklerini de belirtti.
Ancak Çin, Tayvan adasını kendi parçası olarak gördüğü için Tayvan Boğazı’nı da kendi kara suları olarak kabul ediyor. Çin yönetimi son krizde ABD’yi, seyrüsefer serbestliğini bahane ederek provokasyon yapmakla ve Çin’in mülküne tecavüz etmekle suçladı. ABD gemileri Tayvan Boğazı’ndan geçerken Çin donanması teyakkuza geçti ve olası bir provokasyonu püskürtmeye hazır olduklarını açıkladı.
ABD donanmasına ait gemiler geçmişte de Tayvan Boğazı’ndan geçiyordu. Ancak bu sefer Çin’in bu konuda sert tepki göstermesinin nedeni, ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin tartışmalı Tayvan ziyaretinin ardından gerçekleşen ilk gemi geçişi olması. Çin yönetimi Pelosi’nin ziyaretine çok sert tepki göstermiş ve ABD’ye karşı bazı yaptırımlar açıklamıştı.
Bu nedenle Tayvan Boğazı’ndan ABD donanmasına ait gemilerin geçmesi, artık Çin yönetimini çok daha fazla rahatsız ediyor. ABD ise Hint-Pasifik bölgesinde son dönemde çok daha fazla kendini gösteriyor. 7. Filo sık sık gövde gösterilerinde bulunuyor. Rusya-Ukrayna Savaşı geldiğimiz noktada beklenenden çok daha uzun sürecek gibi görünüyor. Ancak bu savaş sona erdikten ya da düşük yoğunluklu ve çok uzun vadeli bir çatışmaya dönüştükten sonra ABD dış politikasının Çin’e daha fazla odaklanacağını tahmin etmek güç değil.
ABD Merkez Bankası FED’in faiz artırımlarına devam etmesi ve bilançosunu daha hızlı şekilde daraltmaya başlaması, bunun yanında Avrupa Merkez Bankası’nın da faiz artırımı konusunda sert bir tutum sergileyeceğini açıklaması, dünya ekonomilerinde resesyon beklentilerini artırdı. Gelecek dönemde Çin ve ABD arasındaki gerilimin tırmanması da ekonomilerde yeni bir kriz riskini tetikleyecektir. Zira son dönemde Çin ekonomisinden de olumsuz sinyaller geliyor. Bu durum Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler sepetinde bulunan ülkeleri ise daha olumsuz etkileyecektir.