Ekonomos Haftalık Ekonomi ve Finans Bülteni (21 – 27 Kasım 2022)
Dünün Dış Güçleri Artık Finansal Destek Sunuyor
Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı seçimi yaklaştıkça seçime yönelik iktidar hamleleri her geçen gün daha da netleşiyor. Bu noktada şu an en net olanı seçim sürecine kadar çok muhtemelen kurun serbest piyasa şartlarına bırakılmadan kontrol altında tutulacak olması. Bazı iktisatçılar kurun bu seviyelerde seçime kadar tutulmasının mümkün olmadığını iddia etse de önceki bültenlerde de bahsettiğim üzere tutabilme ihtimalleri bana daha yüksek geliyor. Burada kuru belirleyecek olan temel etken, iktidarın farklı yöntemler kullanarak, sistemi olabildiğince zorlayarak ve dış ilişkilerini yeni sayfalar açarak dövize ulaşması. Özellikle dış ilişkilerde geçen hafta yaşanan bazı gelişmeler nedeniyle kurun tutulabileceği ihtimali daha da arttı.
Bu gelişmelerden ilki Suudi Arabistan ile TCMB bünyesinde 5 milyar dolarlık mevduat hesabı açması konusunda yürütülen görüşmelerde son aşamaya gelinmesiydi. Uluslararası ajanslarda çıkan bu haber Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından da doğrulandı(1). Başka bir gelişme ise Türkiye gündemine damga vuran Mısır Devlet Başkanı Sisi ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2022 Dünya Kupası organizasyonu sırasında bir araya gelmesiydi. Erdoğan’ın uzun yıllar boyunca Sisi ile görüşmesinin mümkün olmadığını söyledikten sonra geri adım atıyor olmasını ülkede artan ekonomik zorluklar ile açıklamak pek güç değil. Nitekim 25 Kasım Cuma Reuters’te çıkan habere göre Katar’dan Türkiye’ye 10 milyar dolara ulaşabilecek bir kaynak girişi için anlaşmada son aşamaya gelinmiş durumda(2). Konu hakkında bir yetkili bu 10 milyar dolarlık kaynağın 2-3 milyarlık kısmının swap ya da eurobond olarak bu yılın sonunda gerçekleşeceğini iletti. Türkiye’nin mevcut durumda Çin, Katar, Güney Kore, Birleşik Arap Emirlikleri ile toplam 28 milyar dolarlık swap anlaşmaları bulunmakta. Yine Rusya da Akkuyu için 15 milyar dolarlık bir aktarımda bulunmuştu ve doğal gaz borçlarının ötelenmesi yönünde görüşmeler gerçekleştirilmişti. Bu ülkelerin bir kısmı özellikle Türkiye’de darbe teşebbüsü sonrası dış güç olarak darbeyi desteklediği ileri sürülen ülkeler ya da o ülkelerin yakın müttefiki.
Özellikle Ortadoğu ülkelerinden gelen bu kaynak girişiyle ve net hata noksan kaleminde daha önce benzeri pek görülmemiş artışlarla ülkeye sağlıklı olmayan bir döviz girişi bulunuyor ve bu döviz girişleriyle kur 18,60 civarlarında neredeyse sabit tutuluyor. Böylelikle de dolar/TL kurunun piyasa şartlarında gerçekleşmesi engellenerek kurdaki olası yükseliş önleniyor ve bazı iktisatçıların beklediği yükseliş gerçekleşmiyor.
Aslında kura müdahaleler uzun süredir bildiğimiz bir konu. Yeni başlamış bir uygulama değil. Kur ne kadar uzun süre baskılanırsa, baskılanma sonrası yükselişi de daha sert gerçekleşir. İktidarın seçim öncesi kuru uzun süre baskılayıp seçim gerçekleşmeden serbest bırakması iktidar açısından seçim öncesi intihar olur. O nedenle seçimi kazanmak isteyen bir iktidarın kuru tutmada her türlü seçeneği değerlendirdiğini ve işi tesadüflere bırakmayacak kadar iyi hesap yaptığını tahmin ediyorum. Burada yapılacak bir hesap hatasının seçim öncesi bu dönemde telafisi yok. Bu iyi yapılmak zorunda olan hesap da bana göre seçim öncesi kurun bu seviyelerde tutulması ya da kontrollü şekilde artırılması ihtimalini güçlendiriyor.
Burada iktisatçıların ortak kanaati ise ülke içinde sistemi bir şekilde zorlayarak ve dışarıdan döviz bularak ekonomiyi yönetmenin sistemin sürdürülemez olması. O nedenle de Türkiye ekonomisi bu yöntemle kuru durdurmanın bedelini muhtemelen seçimden sonra bir politika değişikliği ile ödeyecektir. Ve seçimleri kazanmak uğruna uygulanan bu politikalar her geçen gün ödenecek bedelin daha da ağırlaşmasına neden olmaktadır.
Merkez Bankası Faiz Kararı
Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nun aldığı karar neticesinde politika faizi yüzde 9’a indirildi. Böylelikle 2021 Eylül ayı ile başlayan faiz indirimleri tek hanede sonuçlanmış oldu. Tek haneli faiz, herhangi bir şekilde mevcut enflasyon ve piyasa koşullarına göre belirlenmediğinden herhangi bir başarıyı da ima etmiyor. Politika faizinin işlevi oldukça sınırlandığı için ekonomik anlamda büyük bir etkisi olmuyor ve bu da kurun yukarı yönlü hareketini sınırlıyor. Fakat yine de belirtmek gerekir ki kredi kartı faizlerinin belirlenmesi ve KKM’ye para yatıranların alacağı faiz, politika faizine bağlı olduğu için kredi kartı kullanan ve KKM’ye para yatıranlar için belirli bir etkisi var.
Öte yandan bu hafta faizlerin düşüklüğü ve kurun neredeyse sabit kalması nedeniyle geçen haftayla birlikte ilk kez KKM’de tutulan para miktarı azalmış durumda. Kurun da neredeyse hiç hareket etmemesi bu yüksek enflasyon ortamında KKM’den çıkanların kura atak etmesini caydıran bir durum ve haftalardır bahsettiğim üzere borsa gibi daha cazip getiri sunan yatırım araçlarına yöneliyorlar. Borsada yatırımcı sayısı geçen hafta itibariyle 3,2 milyona ulaşmış durumda. Bu akın son üç ayda kabaca 600 bin kişinin hisse senedi piyasasına yönelmesi anlamına gelmekte ki bu kadar yüksek sayıda insanın hızla borsaya akın etmesi açıkçası oldukça ürkütücü.
Bu arada Merkez Bankası son aldığı karar ile TL mevduat/katılım payı oranı yüzde 50’den düşük olan bankaların zorunlu karşılıklarına yüzde 8 komisyon uygulanacak. Yeni oranlar 23 Aralık hesaplama tarihinden itibaren geçerli olacak. Bankalar TL mevduat oranı yüzde 50-60 aralığında olduğunda yüzde 3 komisyon ödeyecekler. Yüzde 60 oranının üstünde olduğunda ise zorunlu karşılık ödemeyecekler. Basit haliyle söyleyecek olursak bankalar daha fazla TL mevduat toplarlar ise ödedikleri bazı komisyonları ödemeyecekler ve bir nevi cezalandırılmaktan kurtulacaklar. O nedenle daha fazla mevduat toplayabilmek için bankaların mevduat faizlerini yükseltmesini beklemek şaşırtıcı olmaz. Ya da bankalar bu komisyonu ödemeye razı olacak ve karlılıklarında bir miktar azalma olacak.