Hariçten Gazel Haftalık Dış Haberler Bülteni (14-20 Mayıs 2024)
Uluslararası Adalet Divanı Başsavcısı Karim Khan’ın 19 Mayıs 2024 Pazar günü açıkladığı karar dünya gündemini sarstı. Aynı gün küresel siyasetin yakından takip ettiği bir ülke olan İran’ın Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin bir helikopter kazasında hayatını kaybetmesi de ajanslara boma gibi düştü.
Reisi’nin Ölümü ve İran Siyaseti
Reisi, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile Azerbaycan-İran sınırına yakın bir yerde bulunan Kız Kalesi ve Hüdafarin barajlarının açılışı için bir araya gelmişti. Buluşmadan sonra İran heyeti üç helikopterle Tebriz’e dönmek için hareket etti.
Ancak İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, Doğu Azerbaycan Valisi Malik Rahmati ve Tebriz İmamı Dr. Malik Rahmati’nin beş diğer kişi ile birlikte uçtuğu helikopter kötü hava koşulları nedeniyle düştü. Helikopterde bulunanların hepsi hayatını kaybetti.
Olayın bir komplo mu yoksa kaza mı olduğu hâlâ tartışılırken İran devletinin cumhurbaşkanının helikopteri için yeterince önlem almadığı ve bir hatalar zinciri sonrası kazanın gerçekleştiği iddiaları, İran devletinin gücü ve organizasyon kapasitesi ilgili ile de soru işaretleri oluşturdu.
Reisi’nin helikopterinin oldukça eski bir model olması, kazadan sonra uzun süre helikopter enkazına ulaşılamaması ve Türkiye’den gönderilen siha sayesinde enkazın bulunabilmesi de İran rejiminin, özellikle de uygulanan yaptırımlar nedeniyle, teknolojik açıdan geri kalmasının bir göstergesi olarak algılandı.
Şimdi ise Reisi’nin ölümünün İran’da siyasi dengeleri nasıl etkileyeceği tartışılıyor. 63 yaşındaki Reisi, İran rejiminin en önde gelen hukukçu ve siyasetçilerinden biriydi ve mevcut dini lider Hamaney’in halefi olarak görülüyordu.
Reisi, İran devriminde aktif bir rol oynadıktan sonra yıllarca savcılık görevinde bulundu. İran İslam Devrimi ve Ayetullah Humeyni’ye sadakatle bağlı şekilde görev yapan Reisi, 1988 yılında İran-Irak Savaşı’nın sona ermesinin ardından binlerce kişinin idam edilmesinde oynadığı rol nedeniyle muhalifler tarafından sevilmeyen bir isim. Zira dünyanın birçok yerinde İranlı kadınlar ve muhalifler Reisi’nin ölümünün ardından kutlamalar yaptı.
Ancak, Reisi’nin ölümünün ardından İran’da oluşacak yeni siyasi atmosferin muhalifler lehine yumuşama yaratmasını beklemek de pek gerçekçi olmaz. Nitekim dini lider Hamaney, kazanın ardından yaptığı açıklamada, İran halkının endişelenmemesi gerektiğini ve yönetimde herhangi bir aksama yaşanmayacağını açıkladı.
İran anayasasına göre 50 gün sonra yeni cumhurbaşkanını seçmek için seçimlere gidilecek. Reisi’nin yerine seçimlere kadar Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak görev yapan Muhammed Muhbir atandı. Dışişleri bakan yardımcısı olan Bagheri Kani ise dışişleri bakanı oldu.
Önümüzdeki süreçte İran’da helikopter kazası hakkında bir soruşturma yürütülecek. Rusya da bu soruşturmaya destek vermeye hazır olduğunu açıkladı. İran bu süreçte sorumluların cezalandırılması ve Hamaney’in onayından geçerek Reisi’nin yerine seçilecek cumhurbaşkanı adayının belirlenmesi ile meşgul olacak.
İran rejimi, mevcut yönetim sistemi içerisinde bu olayı aşarak kendini yeniden üretme kapasitesine sahip. Zira 40 yıldır bu rejimin çökmesine dair beklentiler gerçekleşmedi ve büyük siyasi çalkantılara rağmen İran rejimi toplum üzerindeki baskısını arttırarak hayatta kalmaya devam etti. Dolayısıyla İranlı muhalifler ve kadınlar için bu gelişmenin kısa vadede olumlu sonuçlar doğurmasını beklememek lazım.
İsrail ve Hamas Yetkilileri Hakkında Tutuklama Talebi
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Baş Savcısı Kerim Han, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant’ın yanı sıra Gazze’deki en üst düzey Hamas lideri Yahya Sinvar ve grubun diğer iki üst düzey yetkilisi Muhammed Diab İbrahim el Masri ve İsmail Haniye hakkında “savaş suçu” ve “insanlığa karşı suç” işledikleri gerekçesiyle tutuklama emri istediğini açıkladı. Han’ın bu talebi UCM yargıçları tarafından değerlendirilerek karara bağlanacak.
Kerim Han’ın bu talebi, şayet yargıçlar tarafından kabul edilirse, Netanyahu’yu UCM’nin aleyhinde tutuklama kararı çıkarttığı liderler listesinde Putin’in yanına eklemiş olacak. Ayrıca ABD’nin en sıkı müttefiklerinden olan İsrail’e karşı böyle bir kararın gelmesi de UCM açısından bir ilk. Zira mahkeme, ABD ve müttefiklerinin liderleri aleyhine bugüne kadar böyle bir karar vermemişti. Dolayısıyla UCM Başsavcısının tutuklama talebi, birçok açıdan tarihi bir öneme sahip.
Khan’ın tutuklama talebi, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant’ın “Filistinlilere karşı savaş ve insanlık suçu işlediklerine dair yeterli kanıt bulunduğu” gerekçesine dayanıyor. UCM yargıçları mahkemeye sunulan delillerin Khan’ın iddialarını kanıtlayıp kanıtlamadığına dair bir karar verecek.
Khan’ın yaptığı açıklamada İsrail yönetimini suçladığı diğer iddialar da oldukça önemli. Khan, İsrail’in Gazze halkına yönelik uyguladığı “kasıtlı açlığa ve zalimce muameleye” dikkat çekerken, İsrail’in kasıtlı olarak sivil nüfusu hedef aldığını da vurguluyor. Başsavcı; “İnsanlığa karşı suçların, Filistinli sivil nüfusa yönelik yaygın ve sistematik bir saldırının parçası olarak işlendiğine inanıyoruz. Bu suçların bugün de devam ettiğine inanıyoruz” ifadeleriyle İsrail’i ağır şekilde suçluyor.
Netanyahu’nun UCM kararına tepkisi de gecikmedi. Netanyahu, Khan’ın talebinin bir rezalet ve İsrail’e yönelik bir saldırı olduğunu ve “Lahey’deki savcının demokratik İsrail ile Hamas’ın kitlesel katilleri arasında yaptığı karşılaştırmayı tiksintiyle reddettiğini” belirtti. İsrail yönetimi, savcının talebinin İsrail ve Hamas’ı denk aktörler gibi göstermesine oldukça sinirlenmiş görünüyor. Nitekim Biden da yaptığı açıklamada, Khan’ın tutuklama talebini çirkin olarak nitelendirdi ve İsrail ile Hamas’ın denk tutulamayacağını söyledi.
Kerim Han’ın tutuklama talebi İsrail yönetimi için uluslararası ilişkilerde yeni bir yenilgi anlamına geliyor. UCM yargıçları tutuklama talebini onaylarsa bu karar, Netanyahu hükümeti ve onların en büyük destekçisi Biden yönetimi için uluslararası alanda çok ciddi sorunlara yol açacaktır.