[voiserPlayer]
Hariçten Gazel Haftalık Dış Haberler Bülteni (12-18 Temmuz)
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Joe Biden iktidara geldiğinden bu yana ilk defa Orta Doğu’ya bir gezi gerçekleştirdi. 13-16 Temmuz tarihleri arasında İsrail ve Suudi Arabistan’ı içeren ziyaret, küresel siyaset açısından birçok sonuca gebe. ABD’de hem Demokratlar hem de Cumhuriyetçilerin ağır eleştirilerine uğrayan Biden-Prens Muhammed Bin Salman görüşmesi, gezinin diğer gündemlerinden daha fazla dikkat çekti. Ancak petrol fiyatları başta olmak üzere birçok önemli konu bu önemli gezide gündeme geldi.
Kudüs ve Batı Şeria Ziyaretleri
Kudüs’te iki gün kalıp İsrailli liderlerle görüşen ve burada bir anlaşma imzalayan Biden, İran’ın nükleer silah edinmesini Orta Doğu’daki en önemli müttefiki ile birlikte önlemek için güçlü bir mesaj vermiş oldu. İmzalanan Kudüs Deklarasyonu ABD ve İsrail’in, İran’ın nükleer silah geliştirmesine karşı kurumsal bir iş birliği yaptığı anlamına geliyor.
İsrail’de ayrıca, Kudüs’ten sonra işgal altındaki Batı Şeria’ya uğrayan Biden, burada Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’la görüştü. Abbas ile görüşmesinden sonra bir basın toplantısı düzenleyen Biden, Filistin halkının bütünlüklü bir devleti hak ettiğini belirtti. Sözlerinde ayrıca, ABD’nin Filistin davasında iki devletli çözümü desteklediğini ve bu pozisyonunu değiştirmediğini vurguladı.
Mahmud Abbas ise ABD’nin işgal altındaki Doğu Kudüs’te ABD Konsolosluğunu yeniden devreye alması ve Filistin Kurtuluş Örgütü’nün ABD’nin resmi terör listesinden çıkarılması gerektiğini vurguladı. Dolayısıyla Biden’ın gezisi, klasik bir ABD-İsrail-Filistin görüşmesinin uzun yıllardır uluslararası topluma verdiği mesajların yeniden dile getirilmesine vesile oldu.
Cidde Ziyareti
Biden yönetimi Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesini sert bir şekilde eleştirmiş ve Veliaht Prens Muhammed bin Salman’ın bu cinayette rolü olduğunu vurgulamıştı. Bu sözlerin ardından Biden’ın Muhammed bin Salman ile görüşmeye gitmesi ve yumruk tokuşturması, insan haklarının reel politik tarafından ezildiği bir başka sahne olarak akıllara kazındı.
Ancak ABD’li diplomatlar bu ziyaretten kendileri de biraz utanmış olacaklar ki ziyaretin resmiyetini azaltacaklarını düşündüklerinden Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad yerine Cidde’ye gitmeyi tercih etmişler. Ancak bu hamle yine de Biden’ı ağır eleştirilere uğramaktan kurtaramadı. ABD Başkanı bu nedenle, Suudi yetkililere Cemal Kaşıkçı olayının korkunç olduğunu ve tekrar edilmemesi gerektiğini söylediğini belirtti.
Biden’ın bu geziden en önemli beklentisi artan petrol ve doğal gaz fiyatlarını düşürebilmek için Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinin üretimlerini arttırmasını sağlamaktı. Zira petrol fiyatları ABD enflasyonunu tarihi yüksek seviyelere çıkarıyor ve bu durum Biden’ın halk desteğini azaltıyor. Bu amaca ulaşılabilmiş değil ancak kısmen de olsa bir ilerleme sağlandı. Zira Prens Muhammed bin Salman petrol üretimini arttıracaklarını ve 13 milyon varile çıkaracakları sözünü verdi.
Ancak bu miktarın petrol fiyatlarında ciddi bir düşüş sağlamaya yetmeyeceğini biliyoruz. Ayrıca Suudi Arabistan’ın söz verdiği bu üretim artışını ne zaman yapacağı da belirsiz. Bu nedenle piyasalarda bu geziden sonra petrol fiyatlarında düşüş görülmediği gibi hafif bir artış gerçekleşti.
Biden’ın Ortadoğu Gezisinin En Önemli Mesajı
Kanaatimce bu gezinin en dikkat çekici mesajı Biden’ın ABD’nin Orta Doğu’dan çekilmeyeceğini ve Çin, Rusya ve İran’ın dolduracağı bir boşluk bırakmayacakları mesajını vermesiydi. ABD’nin Ukrayna cephesinde Rusya ile Hint-Pasifik bölgesinde ise Çin ile olan rekabeti uzun süredir Orta Doğu’yu dünya gündeminin alt sıralarına itmişti. Ancak Rusya-Ukrayna Savaşı’nın sebep olduğu petrol ve doğal gaz krizi, gözlerin Körfez ülkelerine çevrilmesine neden olmuştu.
Biden Orta Doğu’yu terk etmeyeceğiz diyerek rakiplerinin bu bölgede nüfuz kazanmasına karşı bir hamle yapmış oldu. Rusya’nın Suriye’deki varlığı ve Çin’in Orta Doğu ülkeleri ile ekonomik ilişkilerini artırması, ABD dış politikasının Orta Doğu’yu tekrar hatırlamasını sağladı. Bu gezinin amaçlarından bir diğeri olan İsrail ile diğer bir ABD müttefiki Suudi Arabistan’ın yakınlaştırılması için de bir adım atıldı. Suudi Arabistan İsrail’e hava sahasını açtı. Bu yönüyle de Biden’ın gezisi somut bir sonuca yol açmış oldu.
Gezi İçerisinde Başka Toplantı: I2U2 Forumu Zirvesi
Liderlerin online ortamda hazır bulunduğu zirveye İsrail Başbakanı Lapid, Hindistan Başbakanı Modi, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Emiri Muhammed bin Zayed ve Başkan Biden katıldı. Zirvenin ana gündemi gıda arzı güvenliği ve iklim kriziydi. Liderler gıda arzı güvenliğinin sağlanması ve temiz enerji gibi konularda iş birliğini artıracak mekanizmalar kurulmasına karar verdiler.
Bu zirvede Hindistan’ın bulunması ise ayrı bir anlam taşıyor. Zira Hindistan, aynen Türkiye gibi, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali nedeniyle uygulanan yaptırımlara uymayı kabul etmiyor. ABD’den nispeten bağımsız bir politika izleyen Hindistan’ın Batı bloğu saflarına çekilmesi ABD için büyük önem taşıyor. Hindistan’dan BAE’ye uzanan güvenli bir gıda koridorunun kurulmasına karar verilmesi çok büyük önem taşıyor. Bu koridor sayesinde ABD hem Rusya-Ukrayna Savaşı’nın yol açtığı gıda krizine bir çare üretmiş hem de Hindistan ile ilişkilerini kuvvetlendirmiş oluyor.
Sonuç Yerine
Biden’ın Muhammed bin Salman ile verdiği fotoğrafın gölgesinde yapılan tartışmalar, ABD Başkanı’nın tükürdüğünü yalamak zorunda kalması ve insan hakları ajandasını geri plana atmasına kadar uzanıyor. Biden ise bu eleştirilerden önce ABD’de her geçen daha fazla umutsuzluğa ve tepkiye yol açan akaryakıt fiyatlarının düşürülmesi meselesini düşünüyor.
Rusya-Ukrayna Savaşı sürdüğü sürece enerji krizi de süreceğinden Biden’ın bu ziyareti Orta Doğu ülkelerine yaptığı son ziyaret olmayabilir.
Özellikle önümüzdeki kış için petrol ve doğal gaz depolarını doldurmak durumunda olan AB ülkelerinin de Orta Doğu ile ilişkilerinde reel politiğin gereğini hatırlayıp bir diplomasi hamlesinde bulunması beklenebilir. Putin AB’ye gönderdiği petrol ve gazı keseceği tehditlerini savururken Batı bloğu ile Orta Doğu ülkeleri arasındaki ilişkilerin gelişmesine sebep olduğunun bilinciyle davranmalı. Zira orta vadede bu denklemin tek kaybedeni Batı bloku olmayacaktır.