Avrupa Gündemi Bülteni (5-18 Nisan 2024)
Polonya Başbakanı Donald Tusk yıllardır gündem olan kürtaj yasasında değişikliğe yönelik adım atarken Almanya da kürtaj yasasını konuşuyor. Avrupa Birliği’nin gündeminde ise çok tartışılan Göç ve İltica paktı vardı. Bu pakt seçimlere iki ay kala onaylandı.
Polonya ve Almanya’da Kürtaj Meselesi
Avrupa gündemini takip edenler, 2020 yılının Ekim ayında Polonya’nın sokaklarının insanlarla dolup taştığını hatırlayacaktır. Kadınların önde geldiği bu protestoların çıkış nedeni ise kürtaj yasasının daha da sertleşmesiydi ve artık Polonya’da sadece, kadının hayatı risk altındaysa veya gebelik bir suç unsuru nedeniyle meydana gelmişse kadınlar kürtaj olabiliyorlardı.
Bu yasaya karşı Polonya tarihinin en büyük protestolarından biri olmuş ve protestolar aylarca sürmüştü. Ancak hatırlamakta yarar var; bu yasa sağ popülist Hukuk ve Adalet Partisi (PiS) döneminde çıkartılmıştı. Artık Polonya’da yeni bir hükümet var.
Eski Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Donald Tusk, Ekim 2023’teki parlamento seçimlerinin sonucunda koalisyon hükümetinin başına geldi. Kendisi hem kampanyasında hem de göreve gelir gelmez Polonya’nın yüzünü tekrar AB’ye döndüreceğini ve PiS hükümetinden farklı bir yol izleyeceğini açıkça belirtmişti.
Nitekim öyle de oldu. Önceki bültenlerde de zaman zaman yazdığım gibi Donald Tusk, göreve geldiği geçtiğimiz Aralık ayından itibaren PiS hükümetinin sekiz yıllık iktidarında yaptıklarını değiştirmeye başladı. Bunlardan sonuncusu da kürtaj yasası oldu.
Geçtiğimiz ay Fransa’da kürtaj, dünyada ilk defa anayasal bir hak olarak güvence altına alınmışken, Polonya Parlamentosu da kürtaj yasası ile ilgili dört tane yasa tasarısının bir üst komiteye gönderilmesini onayladı. Dört yasa tasarısı da farklı senaryolar içeriyor. Bir tanesi, 12 haftaya kadar bütün kürtajların yasal hak olarak tanınmasını içerirken, bir diğeri ise fetüsün tedavi edilemeyen hastalığı veya ağır ve kalıcı engeli olması durumunda kürtajın yasal olmasını içeriyor ki 2020 kararından önce kürtaj yasası bu son maddeyi de kapsıyordu.
Koalisyon hükümetinde çok seslilik olsa da ve her bir parti farklı yasa tasarılarını desteklese de burada önemli olan, bu adımın atılmış olması. Polonya’da bu gelişme büyük bir zafer olarak nitelendiriliyor. Bu hamlenin Tusk hükümetinin yüzünü AB’ye dönme politikasının bir diğer ayağı olduğunu da unutmamak gerek.
Tusk, Polonya yasalarını bir an önce AB ile uyumlu hale getirmeye çalışıyor. Ancak kürtaj konusu Polonya’da sekteye uğrayabilir, zira kilisenin nüfuzu Polonya toplumu nezdinde çok yüksek ve artık muhalefette olan PiS partisi kürtaj yasalarının gevşemesini pek istemiyor. Polonya’da bu adım atılırken sonuçlarının nereye varacağını ise ancak zaman gösterecek.
Aslında Polonya’yı konu edindiğim önceki bir Avrupa Gündemi bülteninde Tusk’ın AB ile uyumu, kendi hükümetinin mihenk taşlarından bir tanesi haline getirdiğini anlatmıştım. Dolayısıyla kürtaj meselesi de bu çerçevede okunması gereken bir gelişme. Ancak uyum sağlanacak AB hangi AB? Zira Almanya’da da kürtaj hâlâ ülkeyi polarize eden bir mesele.
Geçtiğimiz sene Olaf Scholz hükümeti, Almanya’daki kürtaj yasasını incelemesi için bağımsız bir komiteye görev vermişti. Geçtiğimiz Pazartesi de bu komitenin kararı çıktı ve komiteye göre Almanya’da 12 haftaya kadar kürtaj yasal olmalı.
Almanya’nın mevcut kürtaj yasası biraz çetrefilli, çünkü Almanya’da kürtaj teknik olarak yasal değil. Kürtaj olmak isteyen bir kadının atlaması gereken çok sayıda bürokratik basamak var. 12 hafta kuralı yine geçerli, ancak hükümetin onayladığı yerlerden kürtaj danışmanlığı almanız ve bu danışmanlığı aldığınıza dair bir belge almanız gerekli.
Danışmanlıktan sonra üç gün bekleme süreniz de var, bu üç günlük süre içinde de kürtaj olamıyorsunuz. Hatta 2022 senesine kadar doktorlar kürtaj yaptıklarını hiçbir yerde (internet, broşür vb.) belirtemiyordu. Çünkü bu durum teşvik edici reklam sayılıyordu.
Almanya’da kürtaj konusunda yeni adımlar atılsa da komiteden çıkan kararın hükümete yaptırım gücü olmadığını, sadece görüş bildirme konusunda yetkileri olduğunun da altını çizmekte fayda var. Almanya da Polonya gibi kilisenin nüfuzunun kürtaj konusunda yüksek olduğu bir yer, ayrıca Polonya’daki PiS partisi gibi Almanya İçin Alternatif Partisi (AfD) de kürtaj yasasında gevşeme getirecek bir değişikliğe sıcak bakmıyor.
Avrupa Birliği’nin Sınırları Daha da Yükseliyor
6-9 Haziran arası gerçekleşecek olan Avrupa Parlamentosu seçimlerinin gölgesi neredeyse bir yıldır AB’nin verdiği kararların üstüne bir gölge gibi düşmeye devam ediyor. Daha önce de bültene konu ettiğim gibi, Avrupa Parlamentosu seçimlerinde aşırı sağ parti grubunun yüksek oy alması ihtimali AB’yi tedirgin ediyor.
Bu yüzden de bir emniyet sübabı olarak göç konusunda net kararlar alınması AB içindeki siyasi aktörler tarafından dillendirilmişti ve zaten AB’nin izlediği rota da bu şekilde oluşturulmuştu. 11 Nisan’da da bu sözler netlik kazandı. Göç ve İltica Paktı kapsamında yeni kurallar Avrupa Parlamentosu tarafından onaylandı.
Göçü yavaşlatmaya dair yeni kuralları önceki bültende konu edinmiştim. AB’nin yeni göç çerçevesi içinde sıkı bir kimlik kontrolü esas nokta. Yeni yasa kapsamında halihazırda var olan, sığınmacıların biyometrik verilerinin toplandığı Eurodac veri tabanı daha da kapsamlı hale getirilecek ve AB’ye iltica edenlerin ve düzensiz göçmenlerin bilgileri burada toplanacak. İltica koşullarını sağlayamayanlar ise hızlı bir şekilde geri gönderilecek.
Ek olarak, iltica etmek isteyen kişiler iltica koşullarını sağlayamıyorlarsa da kimlik bilgileri ve ilticalarının retleri kaydedilecek. Bu yeni Göç ve İltica Paktı ise her iki taraftan tepki çekmeye devam ediyor. Göç karşıtı olanlar yeni konulan kuralların da yeterli olmadığını söylerken, insan hakları savunucuları ise kuralların çok katı olduğundan yakınıyor.
Paktın AB üye ülkelerini bizatihi ilgilendiren kısımlarında ise gerginlik söz konusu. Birlik ve beraberlik uygulanarak her ülke kendi nüfus ve ekonomilerine oransal olarak her yıl belli bir sayıda iltica başvurusu yapmış sığınmacıyı kabul edecek. Kendi paylarına düşen göçmen sayısını kabul etmeyen ülkeler de kabul etmedikleri sığınmacı başına AB fonuna para ödemek zorunda.
Bu konuda Polonya ve Slovakya, AB ile fikir ayrılığı yaşıyor. İki ülke de Göç ve İltica Paktı’nın bazı kısımlarını uygulamayacaklarını, özellikle kendi paylarına düşen sığınmacıları almak istemediklerini söylüyorlar. AB’nin yükselen göç dalgasıyla yeni kurallar çerçevesinde baş edip edemeyeceğini ise zaman gösterecek. Ancak kesin olan bir şey var ki yeni kuralların yeterliliği ve zamanlaması yaklaşan parlamento seçimlerinde belirleyici faktör olacak.