Avrupa Gündemi Bülteni (30 Aralık 2024 – 13 Ocak 2025)
Avrupa Gündemi bülteni ile yeni yılda tekrar beraberiz. 2024 birçok kez konuştuğumuz gibi seçimler yılıydı. 2025 yılı ise 2024 yılında yapılan seçimlerden arda kalanlar ile uğraşma yılı olacak gibi gözüküyor.
2024 yılını kapatırken yazdığım bültende de üzerinde durduğum gibi Fransa yazın yapılan seçimlerin bilançosu ile yıl sonuna kadar uğraşmıştı. Hakeza Romanya da Kasım ayında yapılan seçimlerin sonucu ile uğraşmaya devam ediyor.
2024’te seçim yapmış ve hâlâ daha seçimlerin neticesi ile uğraşan bir başka yer de Avusturya. Seçim, Eylül ayında gerçekleşmiş olmasına rağmen henüz Avusturya’da hükümet kurulabilmiş değil. Avusturya siyasetinde son durumlar nasıl, gelin bir bakalım.
Avusturya’da Aşırı Sağın Önlenmeye Çalışılan Yükselişi
Seçimin ardından “Avusturya’da aşırı sağ ilk kez birinci oldu” manşetlerini hatırlayanlarınız olacaktır. Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ) %29’a yakın bir oy oranı ile birinci parti olmuştu. Avusturya Özgürlük Partisi’nin ardından ise Avusturya Halk Partisi (ÖVP) ve Sosyal Demokratlar (SPÖ) geliyor.
Ancak aşırı sağ Avusturya Özgürlük Partisi’nin ilk defa birinci parti olması, daha önce hükümet koalisyonunda bulunmadığı anlamına gelmiyor. Çünkü, FPÖ 2000-2002 ve 2017-2019 yılları arasında hükümeti yöneten koalisyonun parçalarından biriydi.
Ancak bu tarihlerde Avusturya Özgürlük Partisi’nin oyu şimdiki kadar yüksek olmadığı için koalisyonun küçük bir parçasıydı, şimdi ise oluşacak koalisyonun en büyük parçası olma yolunda. “Birinci olan bir partinin hükümet koalisyonunun en büyük parçası olmasından daha doğal bir şey olamaz” diyebilirsiniz. Ancak geçtiğimiz haftaya kadar Avusturya Özgürlük Partisi’nin koalisyonda olacağı bile belli değildi. Peki neden?
Aşırı sağ ne zaman birinci parti olsa (Almanya yerel seçimleri ve Fransa genel seçimlerinin birinci turu gibi) merkez partilerin tutumu hemen “cordon sanitaire” olarak adlandırılan pratiği hayata geçirmek oluyor, yani aşırı sağın başa gelmemesi için diğer partilerin onlarla işbirliği yapmaması. Hükümet kurmak için gerekli sandalye sayısını, aşırı sağ dışındaki partiler ile anlaşma yaparak tutturmaya çalışıyorlar.
Nitekim Avusturya’da da böyle olmuştu. Aşırı sağ Avusturya Özgürlük Partisi’nin (FPÖ) iktidara gelmesini önlemek amacı ile; merkez-sağ Avusturya Halk Partisi (ÖVP), merkez-sol Sosyal Demokratlar (SPÖ) ve liberal Yeni Avusturya ve Liberal Forumu (NEOS) koalisyon görüşmelerine başlamışlardı.
Ancak aşırı sağa karşı bir duvar olma görevi, koalisyon görüşmelerinin nihayete erebilmesi için yeterli gelmedi ve yeni yıla girer girmez Yeni Avusturya ve Liberal Forumu’nun (NEOS) koalisyon görüşmelerinden çekilmesi siyasi bir türbülansa yol açtı.
Görüşmelerdeki partiler çoğu konuda zaten birbirleri ile anlaşamıyorlardı. Yeni Avusturya ve Liberal Forumu (NEOS) da görüşmelerden çekilirken diğer partileri “cesur adımlar atmamaktan” dolayı suçlamıştı. Böylelikle belki de ilk defa cordon sanitaire’in işe yaramadığını görmüş olduk.
Koalisyon görüşmelerinin ani bir şekilde sona ermesi nedeni ile Sosyal Demokratlar’ın (SPÖ) lideri ve halihazırda Avusturya şansölyesi olan Karl Nehammer hem parti lideri görevinden hem de şansölyelikten istifa edeceğini duyurdu. Böylelikle hükümet kurma yetkisi Avusturya Özgürlük Partisi’nin (FPÖ) lideri Herbert Kickl’a verildi.
Avusturya’da Bundan Sonra Ne olacak?
Bütün bu olanlar Avusturya Özgürlük Partisi’nin (FPÖ) işine yaradı. Hem hükümet kurma yetkisi kendilerine geçti hem de seçmenlere diğer partilerin birbirleri ile anlaşamadıklarını hatta ve hatta FPÖ olmadan diğer partilerin dört ay boyunca hükümet kuramadığını da göstermiş oldu.
Kickl karşıtılığı ile bilinen ve FPÖ’yü koalisyon görüşmelerine dahil etmeyen Nehammer’in de parti liderliğinden istifa etmesi ile Avusturya Özgürlük Partisi’nin (FPÖ), Avusturya Halk Partisi (ÖVP) ile koalisyon görüşmeleri başladı.
Artık FPÖ’nün hükümete gelişi önlenemez gibi gözüküyor. ÖV de liderlerinin değişimi ile hükümette kalabilmek için FPÖ ile her konuda olmasa da bazı konularda orta yolu bulacağa ve FPÖ ile koalisyon partneri olmaya hazır olacağa benziyor.
Zaten FPÖ’nün ve ÖVP’nin ortaklıktan başka seçeneği de yok gibi gözüküyor. ÖVP, diğer partiler ile anlaşamadığı için bu noktada. FPÖ’nün ise Sosyal Demokratlar ile anlaşabilmesi çok zor, geriye kalan NEOS ve Yeşil parti ise FPÖ’nün çoğunluğu elde etmesine yetmiyor. Bu yüzden yakın zamanda Avusturya’da bir FPÖ ve ÖVP hükümeti, yani aşırı sağın büyük ortak olduğu bir iktidar dönemi görmemiz çok olası.
Elon Musk’ın Avrupa Siyasetine Etkisi
Bültende çok defa bahsettiğimiz bir isim olan Tesla CEO’su Elon Musk’tan tekrar bahsedelim (ki zaten ilerleyen zamanlarda konuşmaya devam edeceğiz gibi görünüyor). ABD seçimlerindeki etkisi yadsınamayacak olan Musk, bu siyasi etki alanını diğer ülkelere de taşımaya başladı.
Hatırlarsanız yazın İngiltere’deki protestolar ile birlikte Musk, İngiltere Başbakanı Keir Starmer’ı hedef almıştı ve hâlâ da Starmer’ın politikalarını eleştirmeye ve görevden alınmasını savunmaya devam ediyor. Hatta Musk sadece Starmer ile kalmamış, Avrupa Birliği Komisyonunda yer alan Thierry Breton ile de kapışmıştı.
2019-2024 Avrupa Birliği Komisyonunda İç Pazar alanına bakan Fransız komisyon üyesi olan Thierry Breton, protestolar ile ilgili Musk’ın X’te dezenformasyon ile yeterince mücadele etmemesini gerekçe göstererek Musk’a açık bir mektup yazıp X ile ilgili yaptırımlara gidilebileceğini söylemişti. Musk da Breton’u ciddiye almamış ve kendi hesabından dalga geçmişti.
Şimdi ise Musk’ın radarında yeni bir ülke var: Almanya. Musk zaten Aralık ayının sonundan beri “Almanya’yı sadece AfD kurtarabilir” diye X’te paylaşımlar yapıyordu. Welt am Sonntag’da yazdığı yazıda da bu desteğini dile getirdi ve AfD için “Almanya’nın son umudu” dedi. Bu yazı Almanya’da bir skandal yarattı ve bürokratlar Musk’ı Almanya seçimlerini etkilemek ile suçladı.
Musk, aşırı sağ bir parti olan Almanya İçin Alternatif’e (AfD) desteğini daha da perçinlemek için geçtiğimiz hafta X üzerinden AfD’nin lideri ve 23 Şubat’ta gerçekleşecek olan seçimler için şansölye adayı olan Alice Weidel ile bir röportaj gerçekleştirdi.
Yaptıkları bu konuşmada da Musk, Weidel’in şansölye olmasının yüksek ihtimal olduğunun altını çizdi ve AfD’nin aşırı sağ olarak nitelendirilmesini eleştirdi. Weidel ise konuşmanın başında ilk defa kötü bir şekilde yansıtılmadan bir konuşma platformunun verilmesinden ne kadar hoşnut olduğunu dile getirmişti.
Seçimlere bu kadar az bir zaman kala Musk’ın AfD’yi desteklemesi pek bir fark yaratmayacaktır. Çünkü zaten AfD’nin Musk’a ihtiyacı yok. AfD anketlerde ikinci sırada ve Musk’ın yazdığı bir yazı ile veya İngilizce yapılan bir röportaj ile AfD’nin oyu katlanarak artmayacaktır. Musk’ın tek yaptığı AfD’nin küresel anlamda tanınmasına yardımcı olmak oldu. Yine de Musk’ın seçimlere nasıl bir etkisi olacağını veya seçim yaklaşırken daha başka neler yapacağını zamanla göreceğiz.