Hariçten Gazel Haftalık Dış Haberler Bülteni (14-20 Haziran)
[voiserPlayer]
Geçtiğimiz hafta İkinci Soğuk Savaş’ın arka planı, bu kavramın işlevselliği ve tanımı üzerine bir yazı kaleme almıştım. Bu hafta ise söz verdiğim gibi Birinci ve İkinci Soğuk Savaş arasındaki benzerlikler ve farklılıklar üzerinde duracağım. Karşılaştırmalı analizimizden sonra ise son olarak Yeni Soğuk Savaş olarak da adlandırabileceğimiz İkinci Soğuk Savaş’ın başlayıp başlamadığını değerlendireceğim. Bu savaş başladıysa şu an hangi aşamasında olduğumuz sorusunu da yanıtlamaya çalışacağım.
Birinci Soğuk Savaş ve İkinci Soğuk Savaş Arasındaki Benzerlikler Nelerdir?
Sosyal bilimciler olarak belli bir metoda bağlı ve teorik bir perspektifin ışığında çalışmak durumundayız. Zira, ancak bu tür bir süzgeçten geçirip üretebildiğimiz analizlerin bilimsel bir değeri olmasını umabiliriz. Aksi halde yazdıklarımız, spekülatif denemelerden öteye gitmeyecektir. Teorisi olmayan bir çalışma bilimsel bir tez iddiasıyla ortaya atılamaz. Teori ise kendini şekillendiren kavramlar olmadan vücuda gelemez. Bu nedenle, 2. Soğuk Savaş kavramını, küresel siyasal düzeni anlamak için, geçmişten gelen Batı merkezci ideolojik yüküne rağmen, kullanmayı tercih ediyorum. Çünkü, bu kavramın analitik gücünün yüksek olduğuna ve bize birçok irili ufaklı olayı anlamlandırmak için sağlıklı bir zemin ve bağlam sağlayacağına inanıyorum.
Tüm bu gerekçelerle bu kavramın işlerliğini ortaya koymak amacıyla Birinci Soğuk Savaş ile arasındaki benzerlikleri ortaya koyarak tartışmaya başlamak istiyorum. İlk Soğuk Savaş, ABD önderliğindeki Batı Bloğu ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği önderliğindeki Komünist Blok arasında gerçekleşmiş bir mücadeleler bütünüdür. Bu iki blok haricinde, rollerini ve küresel siyasete etkilerini küçümseyemeyeceğimiz, 3. Blok ya da diğer adıyla bağlantısızlar hareketini de zikretmeliyiz. Günümüzde içinde bulunduğumuz süreç içerisinde deneyimlediğimiz İkinci Soğuk Savaş da, iki büyük blok arasında gerçekleşiyor. İki süper güç arasında değil. Bu bloklar arasında bazı farklılıklar bulunmakla birlikte eski ve yeni Soğuk Savaş’ın da atıfta bulunduğu küresel düzenin, iki kutuplu olduğunu söyleyebiliriz.
İlk Soğuk Savaşın ABD’nin 2. Dünya Savaşı sonunda yenilmek üzere olan Japonya’ya korkunç şekilde iki atom bombası atmasıyla başladığını kabul edersek, Soğuk Savaş boyunca en çok tartışma konusu olan ve Soğuk Savaş’ın sınırlarını belirleyen nükleer silahların varlığı ve kullanılmasının, Soğuk Savaşı anlamak açısından vazgeçilmez olduğunu teslim etmeliyiz. Tüm tehditlere, füze rampaları yerleştirme operasyonlarına, yeni ve daha etkili nükleer silahlar icat edilmesine ve Küba Krizi’nde kendini ortaya koyduğu üzere, nükleer savaş hazırlıklarının kuvveden fiile geçtiği dönemlere rağmen, ilk Soğuk Savaş döneminde nükleer silahlar kullanılmamıştır ki bu savaşa sıcak denmemesinin sebebi de budur. Zira, nükleer silahların kullanıldığı durumda içinde yaşadığımız atmosferin soğuktan yakıcı bir sıcağa döneceği ve vekalet savaşlarını aşacak boyutta bir 3. Dünya Savaşı’na sürüklenilmesi işten bile değildir.
Bugün de Ukrayna Savaşı esnasında gördüğümüz üzere Doğu Bloğunun Çin’den sonra en önemli aktörü olan Rusya’nın resmi ağızlardan nükleer tehditleri savurduğunu ve nükleer silahların geçtiği törenlerle gövde gösterisi yaptığını biliyoruz. Ancak Rusya-Ukrayna Savaşı’nda neredeyse 4 ay geride kalmasına ve Rus birliklerinin çok büyük kayıplar vermesine rağmen, Putin yönetiminin nükleer silah kullanmaktan kaçındığını ve diğer ülkelerin ise bu konuyu açmak dahi istemediğini biliyoruz. Dolayısıyla, her iki Soğuk Savaş döneminde de nükleer silah kullanımının denklem dışında tutulduğu tespitini yapabiliriz. Şayet taraflardan biri nükleer silah kullanırsa bu İkinci Soğuk Savaş’ın da sona erdiği anlamına gelecektir.
Son olarak, eski ve yeni Soğuk Savaşların ikisi de vekalet savaşlarının yanı sıra bloklar arasında çok yönlü bir mücadele ile şekillenmiştir ki bu mücadelelere örnek olarak, ticaret savaşları, ekonomik yaptırımlar, siber savaşlar, uzay yarışı, propaganda savaşı ve istihbarat savaşları verilebilir. Tüm bu mücadele alanlarında süren rekabet, Soğuk Savaş olgusunun lider ülkeler arasındaki konvansiyonel savaş dışında tüm yöntemlere başvurulan, hibrit bir topyekûn savaş hali olduğunu ortaya koyuyor. Dolayısıyla Soğuk Savaş, bireylerin gündelik hayatlarına dahi nüfuz edebilme gücüne sahip, hayatın mikro alanlarında etkileri görülen bir tür habitus içinde gerçekleşmektedir. Şimdi eski ve yeni arasındaki farklılıklara göz atalım.
Birinci Soğuk Savaş ve İkinci Soğuk Savaş Arasındaki Farklıklar Nelerdir?
Dünya gündemini 4 aydır meşgul eden ve Yeni Soğuk Savaş tartışmalarını tekrar harekete geçiren Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, bize açık şekilde gösterdi ki artık Batı karşıtı blok içinde Rusya lider güç değil. Diplomatik sessizliğini ustalıkla koruyan ve manevra kabiliyetini hep elinde bulundurmayı seven Çin yönetimi, perde arkasındaki başat rolünü meraklı gözlerden bile maharetle gizliyor. Ancak geldiğimiz noktada Yeni Soğuk Savaşın ABD karşısındaki somut ve en güçlü rakibinin Çin olduğu bir sır değil.
Bu anlamda birincisinden ayrılan 2. Soğuk Savaş, Çin ile ABD arasında iki tarafın da kolayca vazgeçemeyeceği bir ticaret hacminin orta yerde durması yönüyle de ilkinden farklılık arz ediyor. Zira, ilk Soğuk Savaş sırasında bloklar arası ticaret hacmi çok daha düşük, blok içi ticaret hacimleri ise çok yüksekti. Sovyetler ABD ile ticaret yapmaya ihtiyaç duymuyor, kendi yaşam alanı içerisinde uydu ülkeler ile yaptığı ticaret kendine yetiyordu. Şu an durum farklı. Ancak ben başladığını düşündüğüm 2. Soğuk Savaş’ın ilerleyen aşamalarında Çin ile ABD arasındaki ticari ilişkilerin azalmayı sürdüreceğini düşünüyorum ki Obama ve Trump dönemlerinde zaten bu yola girilmiş, pandemi ile de bu süreç hızlanarak devam etmişti. Sonuç olarak, özellikle Çin’in dünyanın üretim üssü rolünü kaybetmeye başlayacağını ve Batılı ülkelerin Çin’deki üretimlerini ve tedarik zincirlerini kendilerine daha yakın bölgelere kaydıracakları bir süreci izlemeye devam edeceğiz.
Soğuk Savaşın varlığı ideolojik düzlemde de birçok işleve sahip. Öncelikle birinci Soğuk Savaş, ABD önderliğinde 2. Dünya Savaşı sonrası kurulan uluslararası düzeninin devamını sağlamak için ideolojik argüman üretilmesi işlevini görüyordu. Çift kutuplu bu uluslararası düzen, kapitalist üretim ilişkileri ve finans düzeninin devamını sağlarken, düşman imgesinin ürettiği korku ikliminde, eleştirel ve alternatif bakışların gündeme gelmesini engelliyordu.
Alman filozof Carl Schmidt’in de belirttiği gibi siyaset dost-düşman ikiliği üzerinden yürütülür. Birinci Soğuk Savaşın Sovyetlerin dağılması ile sona ermesi ABD ve Batı’nın yeni düşmanlar aramasına yol açtı. Bir ara radikal İslami hareketlerin bu düşman ihtiyacını giderebileceği düşünüldü. İkiz Kuleler’e yapılan saldırılar ve El Kaide’nin diğer eylemleri bu düşünceyi desteklemek üzere kullanıldı. Ancak radikal İslamcı hareketler Batı blokuna rakip olacak direnç ve kapasiteden yoksundu. İşte tam bu noktada gözler Asya-Pasifik bölgesine çevrildi. Bu nedenle de ABD; Afganistan, Suriye ve Irak gibi bölgelerdeki askeri varlığını azalttı.
Artık yeni düşman Çin’di ve bu düşünceyi somutlaştıracak türden bir propaganda yürütülmeye başlandı. Bu noktada, Yeni Soğuk Savaşın öncekinden temel farklılığı ise iki büyük ideoloji etrafında şekillenen düşmanlık kurgusunun, 2. Soğuk Savaş sırasında iki ideoloji etrafında değil, demokratik ve otoriter rejim tipleri ikiliğine dayanması ve bu çerçevede kurgulanması. Kurgu bu da olsa gerçeklikte her iki blokta da, geniş bir spektrum içerisinde, otoriter ve demokratik rejimler var olmayı sürdürüyor. Ancak söylemsel bazda otoriter-demokratik rejim karşıtlığı, Yeni Soğuk Savaşın öteki tanımının ana omurgasını oluşturuyor.
Son olarak, Yeni Soğuk Savaşın kapsam açısından da öncekinden daha geniş olduğunu ve tüm dünyayı daha dolaysız ve büyük çapta etkilediğini ve etkilemeye devam edeceğini söyleyelim. Bu durumun çok açık bir sebebi, günümüzde küreselleşmenin ilk Soğuk Savaş dönemindekine nazaran çok daha derinleşmesi ve dünya üzerindeki her toplumu bir şekilde etkileyecek seviyeye ulaşmış olması. Dolayısıyla, İkinci Soğuk Savaş etkilerini birçok toplumda gösterecek ki bugün Afrika’yı vuran gıda krizi ya da Kuzey ve Güney kutbunu dahi etkileyen iklim krizi, bu savaşın kapsamının tüm dünyaya yayılacağına dair somut örneklerdir. Önceki Soğuk Savaş’ın da Afrika, Orta Doğu ve Güney Asya’da birçok vekalet savaşına yol açtığı ve hemen hemen bütün kıtaları etkilediğini biliyoruz. Ancak 2. Soğuk Savaşın belirgin şekilde daha geniş bir nüfusu doğrudan ve dolaylı olarak negatif yönde etkileyeceğini bekleyebiliriz.
2. Soğuk Savaş Başladı Mı ve Ne Zaman Sona Erecek?
Yukarıda da belirttiğim gibi 2. Soğuk Savaş başladı. Ne zaman başladığına dair uzmanların ortaklaştığı bir tarih henüz bulunmuyor. Ancak tarih bilimi dönemlendirmeyi sever. Ben de bir siyasi tarihçi olarak Yeni Soğuk Savaş için bir başlangıç tarihi belirledim ki bu tarih Obama’nın ABD’deki ikinci başkanlık dönemi olan 2012-2016 yılları arasına tekabül etmektedir. Zira, bu dönem, ABD’nin baş rakibinin Çin olduğunun Amerikan devleti tarafından net bir şekilde ortaya koyulduğu ve bu yönde yapılan açıklamaları somut eylemlerin takip ettiği bir dönem olmuştur. Trump döneminde ise Obama döneminin birçok politikası değiştirilmesine rağmen, Çin’e karşı girişilen yeni mücadele anlayışı sürdürülmüştür.
Tüm şiddetiyle ve yol açtığı beklenmedik birçok sorunla dünyanın gündeminden düşmeyen Rusya-Ukrayna Savaşını, İkinci Soğuk Savaş döneminin ilk büyük vekalet savaşı olarak nitelendirebiliriz. Her ne kadar Çin yönetimi Putin’e, Putin’in beklediği seviyede destek vermemiş olsa da zaman içerisinde ve savaş sürdükçe Çin, Rusya’ya desteğini artıracaktır. Çin Rusya’ya karşı yaptırımları kabul etmeyerek de Rusya’ya desteğini göstermiştir. Hindistan ve Türkiye gibi Batı ya da Doğu bloğunu net bir şekilde seçmemiş ve Putin’e karşı olan yaptırımlara katılmamış ülkeler, Yeni Soğuk Savaş ortamında taraf seçmeye her geçen gün daha fazla zorlanacaktır. Batı bloğunun Rusya-Ukrayna Savaşı ile Rusya’yı pasifize edip kendi saflarına dahil etme ve Rusya sorununu nihai olarak çözme amacında olduğunu düşünüyorum. Çünkü, Rusya’nın Batı tarafında olduğu bir savaş durumunda Çin’in kazanma şansı çok azalacaktır.
Yeni Soğuk Savaş önceki ile benzerlikleri ve farklılıkları bulunan ancak birçok yönüyle yeni bir durumdur. İnsanlık olarak, ekonomik altyapının üst yapısal unsurları belirleme gücünün süreceği ancak, 2. Soğuk Savaş’ın da hem ekonomik altyapıyı hem de üst yapısal unsurları şekillendireceği, yani, karşılıklı etkileşimin giriftleşeceği, karmaşık ve öngörülmesi zor bir süreçte bulunduğumuzun idrakinde olmalıyız. Şu an bu sürecin henüz başındayız. Önceki Soğuk Savaştan daha kısa süreceğini düşündüğüm bu dönemin nasıl sona ereceğine ise insanlık olarak hepimiz karar vereceğiz.