[voiserPlayer]
Kitap İncelemesi:
Baki Tezcan, The Second Ottoman Empire: Political and Social Transformation in the Early Modern World (Cambridge: Cambridge University Press, 2010).
Kitap, Osmanlı tarihinin hepimizin ortaokuldan beri öğrene geldiğimiz, Kuruluş-Yükseliş-Duraksama-Gerileme şeklinde dönemlendirilmesine karşı kapsamlı, sistematik, sofistike ve nüanslarla dolu bir eleştiri getiriyor. Kanuni dönemiyle özdeşleşen “Altın Çağ”dan hemen sonra başlayıp, 1826’ya kadar uzanan yaklaşık iki buçuk asırlık dönemde yaşanan gelişmeler klasik şablonda duraksama ve gerileme olarak değerlendirilirken, Tezcan bu gelişmeleri dönüşüm ve çağın gereklerine göre yeniden yapılanma olarak yorumluyor. Ona göre, ilk Osmanlı tarihçilerinin gerileme olarak nitelediği gelişmeler aslına pre-modern devlet yapısına doğru evrilmenin işaretleriydi. Söz konusu gelişmelerin sadece idari reformlarla sınırlı kalmayıp, imparatorluğun toplumsal, ekonomik ve siyasal temellerini esaslı bir şekilde dönüştürdüğünü öne süren Tezcan, bu dönemde Osmanlı devlet ve toplumunun ana parametrelerinin “klasik dönem”den hayli farklılaştığından hareketle yeni yapı için “İkinci Osmanlı İmparatorluğu” ismini öneriyor.
Tezcan’ın analizlerini üzerine oturttuğu iki temel izlek var:
- Ekonomik sistemin ve ona bağlı olarak hukuki ve toplumsal yapının dönüşmesi: 16. yy sonlarına doğru imparatorluğun ekonomik altyapısında iki büyük değişiklik gerçekleşmişti. 1) Daha önce birbirinden nispeten bağımsız havzalar şeklinde işleyen ekonomik üniteler birleşti ve imparatorluk genelinde bir bütünlüğe sahip ekonomik sistem oluştu. 2) Nakdi ekonomi (para ekonomisi) daha önce görülmemiş ölçüde yaygınlaştı; dolayısıyla piyasa ve pazarın sosyal ve ekonomik hayattaki ağırlığı hızla arttı. Tezcan, 16. yüzyılın sonlarına doğru İslam hukukunun “kanun”u içinde eriterek imparatorluğun tek hukuk sistemi haline dönüşmesini de para ekonomisinin yaygınlaşmasıyla açıklıyor.
- Siyasal yapıda yeni güç odaklarının yükselmesi ve padişahın yetkilerinin sınırlandırılması: Tezcan, bu gelişmeyi siyasete katılan toplumsal bünyenin daha önceki sınırları aşarak hızla büyümesi ve bir ‘political nation’ ortaya çıkması şeklinde kavramsallaştırıyor. Yazar’a göre, gerek ulema, harem, Yeniçeri ve üst düzey bürokrasi gibi kurumların bir siyasal odak haline gelmesi gerekse eyaletlerde ayanların ortaya çıkması bu gelişmenin çeşitli tezahürlerinden başka bir şey değildi.
Tezcan, gerek paranın ekonomide yaygınlaşmasını gerekse hukuk ve farklı güç odaklarıyla padişahın mutlak gücünün sınırlandırılmasını ‘proto-demokratik’ bir gelişme olarak yorumluyor ve bu anlamda Osmanlı İmparatorluğu’nun erken modern dönemde Avrasya ve Avrupa’da hâkim üst cereyanlara ayak uydurduğunu ifade ediyor. Bu ise gerileme değil aksine ilerleme olarak yorumlanmalıdır diyor.