[voiserPlayer]
2023 Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri sürecinde kamuoyundaki “kazanacak aday” tartışmalarını, seçim sürecini ve sonuçlarını analiz eden bu yazıda, rekabetçi otoriterlik kavramı üzerinden Millet İttifakı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun neden seçimi kaybettiği ele alınmıştır.
Siyaset Bilimi literatüründe demokrasi ve otoriterlik arasındaki yaklaşımlar yeniden tartışılırken demokrasi kuramları açısından incelediğimizde bir rejimin demokratik olup olmaması dört temel koşul üzerinden değerlendirilebilir (Levitsky ve Way, 2002: 53):
- Temsilcilerin açık, özgür ve adil seçimlerle seçilmesi.
- Oy verme yükümlülüklerine sahip vatandaşların eşit oy kullanma hakkının bulunması.
- Basın özgürlüğü ve örgütlenme özgürlüğü başta olmak üzere çeşitli siyasi ve sivil hakların anayasal güvence altına alınması.
- Seçilmiş makamların, askeri/dini vb. vesayet denetimine tabi olmadan yönetme yetkisinin olması.
Rekabetçi otoriterlik, hem demokrasinin hem de otoriterliğin unsurlarını bir arada bulunduran, muhalefet ve iktidar arasındaki rekabetin mevcut olduğu fakat adil olmayan seçim koşullarının bulunması şeklinde tanımlanabilir. Muhalefetin dezavantajlı pozisyonda bulunması, bireylerin hak ve hürriyetlerinin sınırlılığı, kamu kaynaklarının kullanımının adil olmaması, medya kaynaklarının iktidar klikleri tarafından ayrıcalıklı kullanılması ve patronaj ilişkilerinin yaygınlığı rekabetçi otoriter rejimlerde sıklıkça görülür. (Levitsky ve Way, 2002: 53).
Türkiye’de tarihsel süreç içerisinde anayasal ve hukuki engeller, bireysel hak ve özgürlüklerin sınırlılıkları, sermayenin dağılımı, medyanın baskı altında olması ve çeşitli mekanizmalar aracılığıyla seçimlerin eşit, adil ve tarafsız şekilde olduğunu söylemek güç olsa da Türkiye’de asgari düzeyde demokrasinin varlığını kabul etmek ve Türkiye’yi rekabetçi otoriter olarak değerlendirmek mümkündür (Euronews, 2023).
Kemal Kılıçdaroğlu’nun neden kaybettiği sorusuna cevap vermeden önce Erdoğan’ın siyaset yapma biçimine ve muhalefetin son on yıllık serüvenine değinmek gerekiyor.
Erdoğan, farklı siyasi gruplarla kurduğu iş birliklerine göre politikalar üreten, seçim ve koşullara göre söylem geliştiren pragmatik bir lider olarak karşımıza çıktı.
2002’de liberal, demokrat ve muhafazakar değerlerle kendisini ve Ak Parti’yi tanımlayan Erdoğan, süreç içerisinde milliyetçi, devletçi ve muhafazakar bir söyleme evrildi ve kazanmaya yönelik pragmatik ittifaklar geliştirdi. 2014’e kadar akademisyen, bürokrat ve sivil gruplar içerisinde liberal ve demokratlarla yol yürüyen Erdoğan, özellikle FETÖ yapılanması ve darbe girişimi akabinde milliyetçi, ulusalcı ve muhafazakar gruplarla iş birliğine yöneldi.
2016’da Devlet Bahçeli tarafından kamuoyuna yapılan Başkanlık Sistemi çağrısı, 2017’de somut hale gelerek referanduma sunuldu. Anayasa Referandumu sürecinde “Hayır” oyu veren ve “Hayır” propagandası yapan kişi ve gruplar, terör örgütleriyle iş birliği yapmakla itham edildi, “Evet” için her türlü kamu olanakları kullanıldı. Bu şartlar altında referandumdan %51.41 “Evet” kararı çıktı ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçildi. Denge ve denetleme mekanizmalarının yetersizliği ve Cumhurbaşkanı’nın Parti Genel Başkanı olarak devam edebilmesi, kamuoyunda sıkça tartışıldı. Bu şartlar altında 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine gidildi.
2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine gidilirken 2015 seçimleri sonrasında MHP’de olağanüstü kurultay talebinde bulunan Akşener, Özdağ, Aydın ve Oğan’ın başını çektiği, “Türk Milliyetçileri Hayır Diyor” kampanyası ve sonrasında Akşener liderliğinde kurulan İyi Parti, merkez sağ siyasetteki boşluğu doldurma iddiasını üstlenmiş, Ak Parti ve CHP arasında sıkışan seçmene alternatif oluşturmaya çalışmıştı. 2018 seçimlerinde Erdoğan’ın ilk turda %52,54 alarak kazandığı Cumhurbaşkanlığı seçiminde İnce, %30,67 alarak CHP oyunu geçmiş ve karalama kampanyalarına rağmen ilk seçimde %9,96 oy alan İyi Parti rüştünü ispat etmişti. İyi Parti’nin milliyetçilik ekseninde merkeze attığı adım, sandığa yansımıştı.
İyi Parti’nin merkezde oluşturduğu alternatif ve merkez seçmeni CHP’yle yakınlaştırma işlevi 2019 seçimlerinde etkisini gösterecekti. Yerel seçimlerde başta İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyeleri olmak üzere birçok belediyeyi muhalefet kazansa da Cumhur İttifakı’nın %51,67 oy alması, Erdoğan’ın toplum nezdindeki gücünü gösteriyordu. 2019 seçimlerinde Millet İttifakı, 2018’den farklı olarak yalnızca CHP ve İyi Parti’den oluşmaktaydı. Yavaş ve İmamoğlu’nun seçim performansı, toplumsal muhalefet açısından umut olmuştu. 2019 yerel seçimleri sonrasına kadar Abdullah Gül, Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu gibi siyasi aktörler sessizliğini korudu. 2019’da Davutoğlu liderliğinde Gelecek Partisi, 2020’de Babacan liderliğinde Deva Partisi kuruldu. 2019 yerel seçimleri sonrasında Kılıçdaroğlu’nun muhalefeti genişletme adımları doğrultusunda Deva Partisi ve Gelecek Partisi’nin de dahil olduğu 6’lı Masa mekanizması ortaya çıktı. Bu mekanizmanın, Millet İttifakı’nın bir parçası olup olmadığı henüz belirsizdi. Pandemi sonrasında ekonomik koşulların kötüleşmesi, yürütülen mali politikalar dolayısıyla enflasyondaki artış ve çeşitli sorunlar, ibrenin muhalefet lehine algılanmasına yol açmıştı.
2023 seçimlerine giderken Cumhurbaşkanı adayı ve listelerin nasıl/ne şekilde olacağı hiçbir şekilde tartışılmadı hatta bunu konu eden kişiler, Erdoğan ile iş birliği yapmakla itham edildi.
Süreç içerisinde, seçimi kazanmaktan çok seçim sonrasında nelerin nasıl yapılmasına odaklanan 6’lı Masa, yürüttüğü “PDF siyasetiyle” 2023 seçimlerine giderken Millet İttifakı’na dönüştü. Türkiye’deki farklı grupların bir arada bulunması açısından son derece önemli olan ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem önerisini mutabakat metniyle kamuoyuna açıklayan (BBC, 2023) 6’lı Masa’daki en büyük eksiklik, ortak adayın konuşulmaması, hatta önemsiz görülmesiydi. Burak Bilgehan Özpek’in “Siyasete Peygamber Çağırmak” isimli yazısında ifade ettiği gibi “İnsanların Erdoğan’dan illallah ettikleri bir durumda, karşısına çıkacak adayı beğenmeme gibi bir lüksleri olmadığı” düşüncesi, 6’lı Masa’yı seçimi kazanmanın kesin olduğu ve önemli olanın seçim sonrasını planlamak olduğu mantığına itiyordu.
Kamuoyunda adayın kim olacağı sorularına “o kısmın en kolay” olduğu cevabını veren CHP’li yetkililer, diğer taraftan sermaye ve kliklerinin gücüyle kendi adaylarını topluma dayatmaya, seçimin Kılıçdaroğlu tarafından rahatça kazanılacağını ifade etmeye başladılar.
Türkiye’de sistemin değişmesi, seçimin kazanılması ile mümkün olabilirdi. Kılıçdaroğlu’nun çizmiş olduğu dünyevi duygulardan arınmış, egosunu yenmiş, devlet tecrübesi olan ve yetkilerini devredebilecek bir aday profili süreç içerisinde spekülatif boyutta kamuoyunda yer alsa da Akşener’in sık sık “kazanacak aday” çıkışı aslında duyulan memnuniyetsizliği ifade ediyordu. Elbette bu çıkmaz bir kriz yaratacaktı ve öyle de oldu. 3 Mart’ta Akşener, adaylık dayatmalarına karşı yapmış olduğu çıkışla toplumda karşılık bulan İmamoğlu veya Yavaş’ın aday yapılması gerektiğinin altını çizdi. O dönemde yapılan kamuoyu araştırmalarının neredeyse tamamında Yavaş ve İmamoğlu’nun Erdoğan’ın önünde olduğunu, Kılıçdaroğlu’na nazaran toplumda daha çok rağbet gördüklerini de belirtmek gerek.
Akşener’in 6’lı Masa’daki aday dayatmalarına karşı çıkışı, seçimin akıbeti açısından çok önemli olsa da artık geç kalınmıştı ve başka bir çaresi olmayan Akşener, İmamoğlu ve Yavaş’ın Cumhurbaşkanı Yardımcısı sıfatıyla sürece dahil edilmesi şartıyla Kılıçdaroğlu’nun adaylığını destekledi. Aday belirleme sürecinde Millet İttifakı’na sonradan dahil olan ve oylarının ne olduğu bilinmeyen 4 partinin vermiş olduğu kararın, o süreçte anketlerde %17’leri zorlayan İyi Parti ile eş tutulması, siyasi pratikler açısından anlamsızlıklar içeriyordu.
Muhalefet, adil ve eşit olmayan imkanlarla Erdoğan’ı yenmek zorundaydı.
Kazanamayacak aday neden kaybetti sorusuna gelirken yukarıda bahsetmiş olduğum süreci doğru şekilde analiz etmek gerekiyor. 2023 seçimlerine giderken kamu olanaklarının, medyanın, sermayenin, akademinin ve sivil toplumun muhalefet aleyhine faaliyet göstereceği yeni bir şey değildi. Muhalefet, adil ve eşit olmayan imkanlarla Erdoğan’ı yenmek zorundaydı. Kazanacak aday tartışmaları, bu açıdan önemliydi.
Kılıçdaroğlu uzlaşmacı ve dürüst bir lider olabilir. İfade edildiği üzere bir hırsızlığa bulaşmaması, kamu malını kötüye kullanmaması ve diyaloğa açık birisi olması önemlidir, fakat tüm bunlar yeterli midir? Neticede muhalefetin bir peygambere/ulvi yöneticiye değil, Erdoğan’ın karşısında seçimi kazanabilecek bir adaya ihtiyacı vardı.
Peki Kılıçdaroğlu Neden Kaybetti?
- Kaybeden Lider: 2010’da başlayan CHP Genel Başkanlığı sürecinde dokuz kez Erdoğan’a sandıkta mağlup olan Kılıçdaroğlu “kaybeden” olarak toplumun hafızasında yer aldı.
- Türkiye Sosyolojisi ve 50+1: Toplumun eğilimleri ve tercihleri, kamuoyu araştırmaları incelendiğinde %60-65’lik milliyetçi, muhafazakar ve merkez seçmenleri karşımıza çıkarken (Globacademy, 2023) Kılıçdaroğlu’nun çizmiş olduğu profil ve geçmişteki söylemleri, sistemin bir gerekliliği olarak 50+1 almasını mümkün kılmadı.
- Küresel Gelişmeler: 2008-2012 küresel ekonomik krizi, Brexit süreci, Trump’ın ABD Başkanlığı ve pandemi süreciyle yükselen otoriterlik, güvenlik talebi ve bölgedeki gelişmeler Türkiye’de de etkisini gösterdi.
- CHP’nin Yapısı: Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkanlığı ile dönüşen ve merkeze açılan CHP’nin halen devam eden bürokratik ve politbüro işlevli yapısı, toplumun farklı kesimlerine açılmayı engelledi. Özellikle 2018 seçimlerindeki veri krizinin mimarı Onursal Adıgüzel’in ve ilişki ağı açısından kamuoyunda tartışılan Tuncay Özkan’ın varlığı toplumsal muhalefetin genişlemesini zorlaştırdı.
- Yavaş ve İmamoğlu’nun Durumu: Ankara ve İstanbul’u Erdoğan’a karşı kazanan iki liderin, sürecin akabinde toplumdan gördükleri destek artarken yeni bir hikayenin yazılabileceği ihtimali ortaya çıktı. İmamoğlu ve Yavaş’ın yüksek teveccühe rağmen aday gösterilmemesi, Kılıçdaroğlu’na yönelik tepkiye neden oldu.
- Genç Seçmen: Kamuoyunda ifade edilenin aksine genç seçmenin salt muhalif eğilimde olduğu ciddi bir yanılgıydı. “Gençlerin İyi Olma Hali 2023” verilerinde bu gerçekliğe dikkat çekmiş, seçimden birkaç hafta önce rapora ilişkin düşüncelerimi ifade etmiştim (Habitat Derneği, 2023). Gençlerin İyi Olma Hali raporunun lansmanına, bütün siyasi partilerin davet edildiğini ve İyi Parti’den iki, Deva Partisi’nden bir yetkilinin geldiğini de eklemek istiyorum. Ayrıca milliyetçi eğilimlerin yükseldiği fark edilemedi ve buna uygun söylemler geliştirilemedi.
- İdeolojinin Anlamsızlaşması: Her şey olmaya çalışırken bir şey olamamak, özellikle Cumhur İttifakı seçmeni tarafından samimi olmama olarak değerlendirildi, muhalif seçmen tarafından da tepki çekti.
- HDP’nin Pozisyonu ve Demirtaş: HDP’nin aday çıkarmaması, kimi kitlelerce olumlu bir adım olarak görülürken Cumhur İttifakı seçmeninin konsolide olmasına ve Kılıçdaroğlu’nun o gruba yönelik yaptığı hamlelerin yetersiz kalmasına neden oldu. Demirtaş’ın serbest bırakılması söylemi ve Demirtaş’ın Twitter aracılığıyla mesajları, Erdoğan’ın ciddi bir propaganda aracına dönüştü ve muhalefet, bu algıyı değiştirecek söylemler geliştiremedi.
- Sahada Olmak ve Kurmay Kadro: Siyaset her şeyden evvel bir ikna meselesidir. Sosyal medya araçlarını etkin kullanmak, kampanya süreçlerine boyut kazandırmak önemli olsa da insanlara dokunmak önemli. Başta deprem bölgesi olmak üzere taşrada örgütlülüğün zayıf olması, hem sahadan geri bildirim almayı güçleştirdi hem de Kılıçdaroğlu’nun etki alanını sınırlandırdı. Kılıçdaroğlu’nun kurmay kadrosu, sahadan uzak ve taşradaki dinamikleri okuyamayan gruplardan oluştu.
- Deprem Bölgesi: Seçim sürecinde deprem bölgesindeki seçmenlerin oy verme davranışları, sosyal medyada yazıldığı gibi değildi. Deprem bölgesine hiç gitmeyen fakat sosyal medyada Kılıçdaroğlu’na yol gösteren kanaat önderlerinin bahsettiği gibi bir oy verme davranışı yoktu. Özellikle sivil toplum çalışanı olarak uzun süredir deprem bölgesinde çalıştığım için, depremzedelerin devletin kutsallığına ve yapılan yardımlara karşı devlete duydukları rızanın karşılığı olarak iktidara desteklerinin sürdüğüne şahit oldum. Patrimonyal devlet algısının deprem bölgesindeki seçmenleri nasıl etkilediği ve siyaset psikolojisi açısından depremzedelerin verebileceği reaksiyonlar göz ardı edildi.
- Merkez ve Taşra Faktörü: İktidarın yürüttüğü mali politikalar dolayısıyla döviz kurundaki artış ve enflasyon, toplumun alım gücünü ciddi manada etkilerken bu etkinin taşrada ve küçük illerde aynı ölçüde olmadığı görüldü. Yerel gücü zayıf olan parti örgütlenmeleri, Kılıçdaroğlu’nun taşradaki insanı ikna edecek politikalar üretmesine olanak sağlayamadı.
- Yüzde Birlik Dört Parti: Kılıçdaroğlu’nun adaylığı sonrasında CHP listelerinden seçime giren DEVA, Gelecek, Saadet ve Demokrat Parti’ye verilen yüksek sayıda milletvekilliği, kamuoyunda bunun Cumhurbaşkanlığı adaylığına karşılık yapılmış bir pazarlık olduğu intibahı yarattı. Kılıçdaroğlu’nun Ak Parti seçmeninden oy alma ihtimali üzerine kurguladığı bu partilerin/liderlerin toplumsal karşılıklarının olmadığı anlaşıldı ve gerekli desteği sağlayamadıkları görüldü.
- Milli Savunma Sanayi: Milli savunma hamleleri seçmende ciddi bir karşılık bulurken bu konuda ifade edilen eleştirilerin doğru şekilde açıklanamaması, birtakım muhalif aktörler dahil olmak üzere seçmeni Kılıçdaroğlu’ndan uzaklaştırdı.
- Yankı Odası, Fenomenler ve Edit Videoları: Sosyal medya araçları, Cumhur İttifakı seçmenini ikna etmekten çok, muhalefeti kenetleme işlevi gördü. Kılıçdaroğlu’nun yayınladığı videolar etkili olsa da yeterli olmadı. Facebook, Tiktok gibi orta üst yaş grubunun kullandığı platformlarda reklam ve propaganda çalışmaları yetersiz kaldı. Jahrein vb. fenomenlere kanaat önderi muamelesi yapanlar, bu grupların alaycı, küfürlü ve troll paylaşımlarıyla ciddiyetin azalmasına ve sürecin sabote edilmesine neden oldu. Edit videolarıyla siyasi zafer kazanılacağını zannedenler, kamusal alanı domine etti.
- Somut Vaatler: Kılıçdaroğlu’nun toplumsal barışı sağlama ve geleceğe yönelik sunmuş olduğu perspektif görünür olsa da somut olarak ifade edilen vaatlerde ciddi başarısızlık görüldü. Erdoğan’ın seçim sürecine giderken EYT meselesi, KYK ödemeleri, Asgari Ücret Zammı, emekli düzenlemeleri gibi somut önerileri, Cumhur İttifakı seçmeninde “Yaparsa yine Erdoğan yapar” düşüncesini hakim kıldı.
- Muharrem İnci ve Linç Kampanyaları: CHP’nin öz evladı olarak ifade edilen ve 2018’de %30,67 oy alan İnce’ye 2018’den itibaren yürütülen sistematik itibarsızlaştırma söylemleri, CHP’nin medya organları ve sosyal medya araçlarıyla devam etti. Yüzde bir oy alamayan dört partiye verilen imtiyazın İnce’ye verilmemesi, tepki ve protesto oylarına neden oldu.
- Kara Propaganda: Seçim süreçlerinde her türlü kamu olanaklarının muhalefet aleyhine kullandığını ifade etmiştim. Montajlanan ve gerçeklikten uzak videolarla Kılıçdaroğlu’nu terörle iş birliği halinde gösteren görüntülerin ana akım medyada ve miting meydanlarında gösterilmesi, trol hesaplarca yaygınlaştırılması, Kılıçdaroğlu’na yönelik ciddi bir kara propagandaya neden oldu. Kılıçdaroğlu, bu konuda ciddi bir mücadele verse de, kurmay kadrosunun yetersizliği ortaya çıktı ve dezenformasyonun önüne geçilemedi.
Kılıçdaroğlu, Genel Başkanlığı sürecinde her şeye rağmen CHP’yi dönüştürmeye çalıştı ve belli oranda da başarılı oldu. 2023 seçimleri diğer seçimlere nazaran sadece adayların değil, muhalefetin topyekün kaybı anlamına geldi.
Yetkinin olduğu yerde sorumluluğun da olduğu unutulmamalı. 2010 yılından itibaren CHP Genel Başkanı ve 2023 seçimlerinde Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı olan Kemal Kılıçdaroğlu’nun toplumsal muhalefetteki enerjiyi, siyasi muhalefete dönüştürecek kişilerin önünü açması, tarihsel bir sorumluluk olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu sorumlulukla 2023 seçimleri sonrasında Kılıçdaroğlu’nu gereğini yapmaya davet ettiğimi de bu yazı vesilesiyle bildirmek isterim.
Kaynakça
Levitsky, S., ve Lucan A. Way. (2002). Elections without Democracy: The Rise of Competitive Authoritarianism. Journal of Democracy 13. No. 2: 51–65. https://doi.org/10.1353/jod.2002.0026
(Euronews, 2023) https://tr.euronews.com/2022/10/24/dunyada-demokratik-ulke-sayisi-azalirken-otoriter-hukumetler-artiyor Erişim Tarihi: 30.05.2023
(BBC, 2023) https://www.bbc.com/turkce/articles/cnlq0rvkzn4o Erişim Tarihi: 29.05.2023
(Globacademy, 2023) https://www.globacademy.org/wp-content/uploads/2023/01/TREgilimleri2022tr.pdf Erişim Tarihi: 29.05.2023
(Habitat Derneği, 2023) https://habitatdernegi.org/wp-content/uploads/2023/04/Turkiyede-Genclerin-Iyi-Olma-Hali-Raporu-5-Ozet-Rapor.pdf Erişim Tarihi: 29.05.2023