Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Gramsci ve Hegemonyanın Boş Tencereyle İmtihanı
    Yazılar

    Gramsci ve Hegemonyanın Boş Tencereyle İmtihanı

    Umut Dağıstan23 Mart 20245 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    Türkiye’de son dönemde yaşanan ekonomik ve siyasi gelişmelerle ilgili politik literatüre uymayan atipik bir durum olduğu yönünde genel bir kanı var. Üstelik bu kanı siyasi mücadeleyi anlamsızlaştıran bir umutsuzluk da yaymakta.

    Demirel’in meşhur “boş tencere hükümet götürür” vecizinin gerçekleşmemesi, siyaset olarak salt ekonomik çöküşe, hükümetin basiretsiz yönetim şekline bel bağlayan muhalif partileri derinden sarstı. Genel görüş, hiçbir şey yapılmasa dahi seçimlerde hükümetin kaybedeceği yönündeydi.

    Bazılarına göre birçok şey yapılarak, bazılarına göreyse gerçekten hiçbir şey yapılmayarak seçime girildi ve sonuçta yine muhalefet kaybetti. Oysa tüm muhalif televizyonlarda çarşı pazar gezen muhabirler hayat pahalılığı altında ezilen halkın haklı isyanını yansıtmışlardı hep. Bu durumda iktidarın değişmesi kaçınılmazdı. Peki neden değişmemişti?

    Elbette bir siyasi analiz yaparken toplumsal gerçekliğe ilişkin “bilgiye” doğrudan ulaşılabileceği düşüncesi koca bir yanılsamadan ibarettir. Sosyal hayatın anlamsal derinliklerini kimi zaman konjonktürel kimi zaman yapısal siyasi tercihlerden çıkarmak kolay değildir. Yine de bize ait siyasi ya da sosyal bir durumu biricik ya da atipik kabul etmek, en hafifinden fazlasıyla içe dönük bir değerlendirmenin tezahürüdür. Her zamanki gibi tarihsel bakış açısı muhtemel hakikate bizi biraz daha yaklaştıracaktır.

    Kapitalizmin yapısal olarak büyük krizler üreten bir sistem olduğunu ileri süren Marx, bundan dolayı bu sistemin çökmeye mahkûm olduğunu iddia etmişti. Bu durum tarihsel bir kaçınılmazlıktı. Bir sosyalist vesayet döneminden sonra, ki bu proletarya diktatörlüğü olacaktı, devlet gereksiz kalacak, hukuk sadece nostaljik bir kavram olarak hatırlanacaktı. Çünkü bu iki kurum da işlevini yitirecekti. Ancak beklenen kehanet bir türlü gerçekleşmeyince teorideki eksiklikler diğer Marksist düşünürler tarafından tamamlanmaya çalışıldı.

    İtalyan Komünist Partisi’nin kurucu üyelerinden ve bir dönem liderliğini de yapmış olan Antonio Gramsci “hegemonya” kavramıyla kapitalist sistemin nasıl rıza ürettiğini ortaya koyacaktı. Ortodoks Marksizm’in öngördüğü kaçınılmaz sosyalist devrim, yaratılan hegemonik ortam yüzünden gerçekleşmemişti. Gramsci’nin aslında cevabını aradığı soru, ekonominin buhrana girdiği bir ortamda sosyal bir sistemin nasıl hayatta kalabildiğiydi. Böyle bir durumda neden sosyal bir patlama olmuyordu?

    Gramsci’nin iddiasına göre sınıf egemenliğinin karmaşık doğası sebebiyle sosyal düzen, tam da bir kriz nedeniyle ayakta kalabilmekteydi. Burjuvazi sadece üretim araçlarını kontrol ettiği için değil, aynı zamanda devlet ve sivil toplum üzerinde bir hegemonya kurduğu ve buradan kendisine ve iktidarına bir rıza üretebildiği için sistemi devam ettirebiliyordu. Burada, Marx’ın altyapı üstyapıyı belirler yaklaşımının tersine, iktidarın kültürel bir hegemonya yarattığı, bunun sonucunda da iktisadi bir buhranın görece önemsizleştiği anlatılmaktaydı.

    Hegemonya terimi özelinde, sınıfsal egemenlik ilişkilerinin yeniden üretimini ve toplumsal etkileşim biçimlerinin yanı sıra, siyasal iktidarın toplumu nasıl yönettiğini de gözlemlemek mümkündür. Yönetime ve siyasal egemenliğe ağırlığını koyan her sınıf, sivil toplum düzleminde tüm toplumu yönetmeye gücü olduğunu ortaya koymak zorundadır. Mutlak iktidar ancak bu iddianın uygulamaya konulmasıyla sağlanacaktır.

    Hegemonik bir siyasal ve toplumsal atmosferde yönetici sınıfın çıkarı, evrensel çıkarlar olarak lanse edilmek zorundadır. Gramsci’ye göre hegemonya; eğitim, din, parti, sendika gibi rızanın kaynağını oluşturan bir takım kurumlara özerklik alanı tanıyan bağımsız sivil topluma dayanmaktadır. Kısacası hegemonya, rızanın toplumsal kurumlar aracılığıyla imal edilmesidir.

    Bu makro analizi daha ulusal bir boyutta ele aldığımızda, 22 yıldır iktidarda olan bir partinin, izlediği vulgar siyasetle tüm kurumlar nezdinde hegemonya kurması şaşırtıcı değildir. AKP bugün siyasal, sosyal ve ekonomik bir etkileşim ağı yaratarak, kendi ideoloji ve çıkar mekanizmasını sistemin çeperlerine kadar genişletmeyi başarmıştır. Sadece bununla da kalmamış devletin tüm olanaklarını kullanan kendine bağlı son derece eklektik bir sınıf da yaratmıştır.

    22 yıllık kesintisiz iktidar deneyimine, ona bir alternatif olmayı başaramayan muhalefet de eklenince bu sonucun ortaya çıkması doğaldır. Zira AKP hep kendi karşıtlarıyla mücadele ederek, olmadığında onları yaratarak, geniş bir toplumsal rıza mekanizması kurgulamayı başarmıştır. Böyle olduğunda siyaset, ekonomik baskılara karşı durabilen, onları azaltabilen ya da etkisini düşürebilen bir değişkene dönüşür kaçınılmaz biçimde.

    Totaliter rejimlerde tüm siyasi aygıtlarıyla hegemonya kurmayı başarmış bir iktidar, muhalefetin artık var olmadığı bir sistem arzular. Burada rejimin uç sol ya da sağ yelpazede yer almasının bir önemi yoktur. Nazi Almanya’sında da, Sovyetler Birliğinde de kurumsal bir muhalefetin olması mümkün değildir. Ancak kırılgan demokrasilerde hegemonya kurmayı başarmış iktidarlar, muhalefetin varlığının yokluğundan daha işlevsel olduğunu bilirler.

    Zira belirli bir kutuplaşmaya sıkıştırılmış politik yarışta muhalefet, kendi küçük kazanımları dolayısıyla rıza mekanizmasının üretilmesine yardımcı olacaktır. Bu oyunda bir rolü olduğu ve siyaset pastasından kendi payına düşeni fazlasıyla aldığı için kendisinden beklenilen performansın dışına çıkmaz.     

    Kurumsal yapıların erozyona uğradığı, siyasetin halktan uzaklaştığı, merkezi otoritenin her şeyi baskıladığı bir ortamda ekonomik kriz, bizatihi erozyona uğrayan kurumlar ve işlevsiz siyaset tarafından normalleştirilecektir. Çünkü geniş kitleler, iktidarın yarattığı puslu havanın gene onlar sayesinde dağılacağına çoktan ikna olmuştur.

    Gramsci, İtalya’daki faşist hükümetin egemen hegemonyanın istikrarlı bir şekilde değiştirilmesiyle yıkılacağını öngörmüştü. Ona göre bu konuda da entelektüellere büyük bir görev düşmekteydi. Onlar, devlet ve kurumların içine sızarak kitleleri etkileyecek ve yeni rejim için yeni bir rıza mekanizması oluşturacaklardı. Devrimsel dönüşüm, yalnızca bu iki güç uyum içinde hareket ettiğinde gerçekleşecekti. Bir yanda entelektüeller bir yanda geniş halk kitleleri… Oysa kendisinin hesaba katmadığı önemli bir husus vardı, o da bu birlikteliğin bizatihi faşizmin vaadi ve yöntemi olduğuydu.

    Oradan bu taraflara baktığımızda ironik olan, AKP’nin kurduğu hegemonyada, özellikle onun ilk on yılında rıza üreticisi olarak sol-liberal kesimin verdiği destektir. Evet muhtemelen Gramsci teorisinde haklıydı, halkın yeni sisteme her şeyiyle rıza üretebilmesi için kanaat önderlerinin, eli kalem tutanların yeni sistemin ne olduğunu geniş kitlelere anlatması gerekiyordu.

    Şayet bugün de bir değişim isteniyorsa aynı şekilde tam tersinin yapılması gerekiyor. Bunun için pek tabii kurumsal muhalefetin de oyunun dışına çıkmaya zorlanması lazım. Ancak buna pek gönüllü olmayacaklarını anlamak için geçmiş de yaptıklarına bakmak yeterli. Zira kabul edelim, onlar için repliklerini ezberledikleri bir oyunu oynamanın maliyeti diğer şıkka göre çok daha az.    

    R1 Siyaset Sosyoloji Tarih
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikYerel Seçimde İstanbul ve Kadıköy | Çerçeve S3 #29
    Sonraki İçerik Savaş ve Barış | Zedcast #10

    Diğer İçerikler

    Videolar

    Parlamenter Sistem Nasıl Geri Gelecek? | Çavuşesku’nun Termometresi #252

    8 Mayıs 2025 Melis Konakçı, İlkan Dalkuç ve Burak Bilgehan Özpek
    Yazılar

    Savaşların Kazananı Olur Mu?

    7 Mayıs 2025 Oytun Meçik
    Podcast

    İrlanda Tarihi II: Global Ekonominin Merkezindeki Ada | Çerçeve S3 #73

    6 Mayıs 2025 Serim Çetin, İlkan Dalkuç ve Mert Söyler

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    ABD Gündemi: Trump’ın İlk 100 Günü, Sol Muhalefet Meydanlarda, Kamuda Tasfiyeler, Mineral Anlaşması

    10 Mayıs 2025 Bültenler Emrullah Özdemir

    Turkey and Israel: Intense Geopolitical Rivalry from the Mediterranean to Central Asia

    8 Mayıs 2025 D84 INTELLIGENCE Reza Talebi

    Savaşların Kazananı Olur Mu?

    7 Mayıs 2025 Yazılar Oytun Meçik

    Dünya Gündemi: İsrail Gazze’yi Kalıcı Şekilde İşgale Hazırlanıyor

    6 Mayıs 2025 Bültenler Bahadır Çelebi

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}