Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Eleştirinin Krizi- I
    Yazılar

    Eleştirinin Krizi- I

    Anıl Kaan Uçar8 Aralık 20237 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    [voiserPlayer]

    Furedi, “Düşünceye, sanata, kültüre, eğitime yani her şeye sahip olmak isteyen, arayıştan yorulmuş, uğraş vermekten güçsüz düşmüş, düşünmekten hiç enerjisi kalmamış bir insan tipi, bütün entelektüel hayatın asıl hakimidir.” diyor. Burak Bilgehan Özpek, Daktilo1984’ün medya eğitimi seminerinde entelektüelin kamusal rolünden bahsederken bu konuya da değinmişti.

    Bu yazı da tam olarak o seminer sırasında zihnimde şekillenmeye başladı. Esasında, entelektüellerin toplumsal alandan geri çekilmelerini ya da öyle algılanmasını niteliksiz bir eleştiri deneyimine sahip olmamızla ilişkilendiriyorum. Ayrıca, tarihin herhangi bir noktasında hakiki bir eleştiri pratiğine ulaşamadığımızı düşünüyorum. Bu yazıyla bu duruma dair bir yolculuğa çıkmak istiyorum. Bu yolculuğun ilk durağında, eleştiri sözcüğünün kökenine, felsefi ve toplumsal gelişimine kısa bir bakış atmak ardından da şimdiye dair bir şeyler söylemek istiyorum.  O halde başlayalım.

    Eleştiri Sözcüğünün Kökeni

    Öncelikle eleştiri sözcüğünün kökenine bakmak sözcüğün eyleme dönük manasının da netleşmesine katkı sunabilir. Eleştiri, Antik Yunan’da kritikos (κριτικoς) sözcüğünden kök almıştır. Bizim coğrafyamızda eleştiri kelimesinin kökenini ise 19. yy.’da edebiyat alanında Fransızların critique (eleştiri) sözcüğünden esinlenilerek “gagalamak”, “iğnelemek” ve “eleştirmek” gibi karşılıklara denk düşen Arapça tankid (tenkit) ve nakd sözcükleri oluşturmuştur (Gülşen, 2004, s.3-7). Tenkit bugün de eleştiri ve yerme anlamlarında kullanılmaktadır. Dolayısıyla eleştiri, toplumsal tarihimizde çok da eski bir sözcük ve kavram değil. Sözcüğün kavramsallaşması ve pratikleşmesinde, 19. yy Osmanlı aydınlarının ve edebiyat hareketlerinin payı büyük. 

    Bir Kavram Olarak Eleştiri

    Antik Yunan filozofu Sokrates, “Sorgulanmamış bir yaşam, yaşanmaya değer değildir.” sözüyle eleştirinin yaşamsal rolüne değinmiştir. Sokrates’e göre yaşamın sorgulanması öznenin kendini sorgulaması ile başlar. Kendini tanımak ve bilmek, onun felsefesinin temelini oluşturur. Agorada (pazar yeri) insanlara sorular sorarak onları toplumsal kabuller ile değerler üzerine düşünmeye ve toplumsal yaşama dair meselelerle ilgili kafa yormaya davet eden Sokrates için erdemli olmanın temel şartı kendini bilmektir. Dolayısıyla eleştiri, kendinden başlayarak topluma ve toplumun alıştığı birtakım tutum ve değerlere yönelik geliştirilmelidir. Sorgulanmayan hiçbir şey kalmamalıdır ki her şey yerli yerine otursun.

    Aristoteles, halihazırda dünyada var olan durum, nesne ve canlılarla ilgili konuların tartışılmasına yönelik bir felsefe benimsemiştir. Ona göre duyularımızla algılanan her şey tek tek incelenmelidir. Bu bakış bizi ontoloji kavramına götürür. Ontoloji; varlıkların sorgulanması, değerlendirilmesi ve tartışılmasıdır. Dolayısıyla sürekli değişen dünyada her şey sorgulanmalı, gözden geçirilmeli ve değerlendirilmelidir. Eleştirilmeyen her şey bir süre sonra yaşamsal önemini yitirir. İnsan olmanın temel gerekliliği “bulmaktır.”

    Buradan toplumumuz için şu çıkarımı yapabiliriz: Eğitimde ontolojik bakış açısını yaygınlaştırmamız önem arz ediyor. Öğretmenin anlattığı, öğrencinin dinlediği, öğretmenin etkin ve öğrencinin de pasif konumda olduğu bankacılık eğitim modeli olarak adlandırılan şu anki pratikten vazgeçmek elzem. Eleştirel pedagojiye dayalı, öğrencinin de aktif rol aldığı, hatta işin sonunda öğrencinin öğretmenine ödev verebildiği bir sistem şart. Ancak, bunun için de öğrencinin Aristoteles’in önemli kavramlarından pathos ile ortaya koyduğu nezaket, ölçülülük, hoşgörü, cesaret ve sağduyu gibi birtakım değerler eğitimine tabi tutulması gerekiyor.

    Öğretmenin de yine Aristoteles’in ethos ve logos kavramlarıyla ifade ettiği itibara dayalı bir karizma ve bilginin peşinde koşan bir hevese sahip olması gerekiyor. Öğretmen, eğitim sürecinde ne denli tutarlı bir itibar inşa eder (ethos) bilgiyi de tam anlamıyla kavrar ve mantıklı bir sistemle karşı tarafa aktarırsa (logos) o denli başarılı ve ikna edici bir rol üstlenir. Ancak tüm bunlar, sistemin içinde bir zorunluluk olarak yer alması gereken ve peşinde koşulma hevesi barındıran idealler hâline getirilmelidir.

    Eleştiri kavramının düşünce dünyasında yer edinmesinde şüphesiz Kant’ın emeği büyüktür. Kant, aklın doğayı biçimlendirme potansiyeline vurgu yaparak onu tüm nesnelerin üzerine yerleştirmiştir. Aklı referans alan bu çıkış, Kant’ın kritik felsefesinin de mihenk taşını oluşturmuştur.

    Kant’a göre akıl ancak onu kullanma cüretiyle işlerlik kazanabilir. Kant, “Sapare Aude” yani aklını kullanmaya cesaret göster sözüyle de bunun altını çizmiştir. Dolayısıyla, kritik yani eleştiri için cesaret ile aklın bir araya gelmesi gerekiyor. Kant, günlük rutinlerin sürdürülmesi için kullanılan kısıtlı bir akıldan bahsetmiyor. O, her şeyi düşünmeye cesaret eden, korkmayan, eleştirel bir akıldan bahsediyor. Ayrıca Kant, “kalem özgürlüğü” vurgusuyla da eleştirel düşüncenin ifade edilmesini önemli görüyor. Onun için fikrin özgürce ifadesi, aslında insan olmanın ifadesidir.

    Kant’ın bireye atfettiği eleştirel düşünme pratiğini Hegel toplumsallaştırır. Hegel düşünce üzerine düşünmeye yönlendiren görüşleriyle eleştirel düşünceyi, toplumsal müzakere eksenine taşır. O, tez, antitez ve sentez diyalektiğiyle bir savın/görüşün (tez) aksi/öteki olan fikirle (antitez) doğrulanması, yanlışlanması ya da bütünleşmesiyle (sentez) eleştirel düşüncenin işlerlik kazanacağını ve böylece yeni fikirlerin ortaya çıkacağı bir toplumsal konsensüsün oluşacağına işaret etmiştir.

    Yine bu noktada günümüze dair bir değerlendirme yapmamız gerekirse Hegel’in önemsediği öteki ve ötekinin fikri, bugün entelektüellerin büyük bir kısmı tarafından dahi nefretle karşılanır hâle gelmiştir. Dolayısıyla, bugün kamusal müzakere, çoğunlukla aynı görüşte olanların diyalog kurduğu ve farklı fikirlere kendilerini kapattıkları bir duruma sürüklenmiştir. Her antitez dışlanmakta, ezilmekte, hatta yok edilmektedir. Dolayısıyla, ortada ne hakiki bir entelektüel duruş ve entelektüel tartışma ne de kamusal müzakere vardır. 

    Eleştirel Teori ve Eleştirinin Toplumsallaşması

    Eleştiriyi daha kurumsal, kavramsal ve toplumsal boyutta ele almak gerektiğinde ilk akla gelen, Marks’ın teorik mirası ve Frankfurt Okulu olarak bilinen Toplumsal Araştırmalar Enstitüsü düşünürlerinin rehberlik ettiği Eleştirel Teori geleneğidir. Marks’ın bu bağlamda değineceğimiz iki temel kavramı vardır: altyapı ve üstyapı. Marks, altyapı ile ekonomik sistemi ve üretim araçlarını elinde bulunduran toplumsal sınıfı kastederken üstyapı ile kültüre ve toplumsal kurumlara işaret eder.

    Marks’a göre altyapı, üstyapıyı belirlemektedir. Yani ekonomik yapı ve ekonomik gücü elinde bulunduran sınıf, toplumsal düşünce biçimlerini ve toplumu disipline eden, yönlendiren ve düzene sokan kurumları da elinde bulundurur.

    Ancak, Krosch, Lukacs, Gramsci ve Althusser gibi isimler, Batı Marksizmi denilen ekolün oluşmasında öncü rol üstlenerek Marks’ın ekonomi temelli yaklaşımlarını kültür, hegemonya ve ideoloji kavramlarıyla sosyo-politik bir alana taşımışlardır. Onlara göre toplumsala ait olan her şey ideolojiktir ve bu ideoloji de egemen sınıf kapitalistlerinden oluştuğu için kapitalizmdir. Dolayısıyla, kültürel ve toplumsal ürün ve kurumlar da ekseriyetle bu ideolojinin etkisi altında biçimlenmektedir. Bunun önüne de ideolojiyi toplumsalın her alanında ele alan ve tartışmaya açan bir eleştiri süreciyle geçilebilir.

    Bu görüşlerin etrafında biçimlenen Frankfurt Okulu ekolü, Carl Grünberg’in müdürlüğü döneminde felsefenin yeniden etkin hâle gelmesinin önemine işaret eder. Felsefe, pozitivist anlayış nedeniyle eğitim sürecinden dışlanmaktadır. Oysa Frankfurt Okuluna göre, felsefesiz bir toplum robotlaşır. Her şeyin sayılarla ifade edildiği pozitivist bir toplumsal ortamda eleştiri gereksiz hale gelir.

    Yine okulun ikinci müdürü Max Horkheimer ise özellikle ideolojik hegemonyanın ortadan kaldırılması noktasında Marks’ın görüşlerine katılmakla beraber sadece ekonominin toplumsal yapıyı belirleme potansiyeline sahip olmadığı, toplumsal alanın tüm yönlerinin karşılıklı olarak birbirini etkilediği ve belirlediği bir “disiplinlerarası” eleştiri modeline dikkat çekmektedir. Kısacası Horkheimer, parçalar arası ilişkilerden yola çıkan ama toplumsalı bütüncül olarak eleştiren bir teori ortaya koyar.

    Sonuç olarak, eleştirinin kavramsal zemini tüm bu görüşlerin etrafında oluşmuştur. Özellikle toplumsal yapıyı ideoloji ekseninde bütüncül bir biçimde ele alan Frankfurt Okulu ekolünün yaklaşım tarzı önemli. Bu yaklaşımın bizim entelektüellerimiz tarafından da dikkate alınmasının elzem olduğunu ve buna yönelik bir eğitim, öğretim ve tartışma ortamının oluşturulmasının gerekli olduğunu düşünüyorum. Felsefeye dayanan ve her şeyi yapısal olarak tartışmaya açan, ama bunu yaparken de toplumsal faydayı gözeten bir eleştiri modeline ihtiyaç var.

    Buradan hareketle entelektüellerin toplumsal olay ve olguları eleştirme görevine geri dönmelerinin zaruri hâle geldiğini ve kamusal alanın bu yönde yeniden işlerlik kazanmasının gerekli olduğunu düşünmekle beraber hangi entelektüel ve hangi eleştirel bağlam sorularının da yanıtlanmasını oldukça önemli görüyorum. Burak Bilgehan Özpek’in bahsettiği kamusal alandan entelektüelin geri çekilmesi durumu, esasında bana şunu da düşündürüyor: Yukarıda kısaca değinilen eleştirinin teorik mirası ve kavramsal zeminine dair fikri olmayanlar, entelektüel miydi ve artık yapmaktan vazgeçtikleri eleştiri esaslı bir eleştiri miydi? Devam edeceğim…

    Referanslar

    • Gülşen, H. (2004). “Milli Mücadele Dönemi Edebiyatında Edebi Tenkit”. Doktora Tezi. İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.   
    • Furedi, F. (2014). Nereye Gitti Bu Entelektüeller?. Atıf Yayınları: Ankara.

    Fotoğraf: Tingey Injury Law Firm

    Felsefe R2 Sosyoloji
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikAvrupa Gündemi: Hollanda Seçimleri ve Aşırı Sağın Yükselişi
    Sonraki İçerik Yerel Seçimlere Giderken | Çerçeve S3 #18

    Diğer İçerikler

    Yazılar

    Savaşların Kazananı Olur Mu?

    7 Mayıs 2025 Oytun Meçik
    Bültenler

    Dünya Gündemi: İsrail Gazze’yi Kalıcı Şekilde İşgale Hazırlanıyor

    6 Mayıs 2025 Bahadır Çelebi
    Yazılar

    Türkiye’de Serbest Gazeteciliğin Geleceği: Zorluklar ve Çözüm Yolları

    3 Mayıs 2025 Gökhan Korkmaz

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    ABD Gündemi: Trump’ın İlk 100 Günü, Sol Muhalefet Meydanlarda, Kamuda Tasfiyeler, Mineral Anlaşması

    10 Mayıs 2025 Bültenler Emrullah Özdemir

    Turkey and Israel: Intense Geopolitical Rivalry from the Mediterranean to Central Asia

    8 Mayıs 2025 D84 INTELLIGENCE Reza Talebi

    Savaşların Kazananı Olur Mu?

    7 Mayıs 2025 Yazılar Oytun Meçik

    Dünya Gündemi: İsrail Gazze’yi Kalıcı Şekilde İşgale Hazırlanıyor

    6 Mayıs 2025 Bültenler Bahadır Çelebi

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}