Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Toplumu Anlamak II: Parçadan Bütüne
    Yazılar

    Toplumu Anlamak II: Parçadan Bütüne

    Deniz Akdeniz Belovacıklı29 Eylül 20238 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    [voiserPlayer]

    Toplum onu oluşturulan insanların toplamından fazlası mıdır? Dünyayı ve yaşamın kendisini anlamaya çalışırken bireyden topluma doğru mu bakmalıyız? Bu soruların cevaplarını aradığımız yazı dizisinin ilkinde, ilk insanlar ve onların grup oluşturma temayüllerine bakmıştık.

    Bu yazıda ise toplumun bireylerin toplamından daha farklı bir şey olup olmadığına cevap arayacağız. Holizm’in[1] savunduğu gibi toplumlar, onu oluşturan parçaların bütününden fazlası mıdır? Yoksa, toplumu anlamak için tek tek insanları anlamak yeterli midir?

    Holizm’den Gruplara

    Holizm en basit hali ile bütünün onu oluşturan parçaların toplamından farklı ve daha fazlası olduğunu ileri sürer. Bu temel kuralın alan fark etmeksizin tüm doğal sistemler için geçerli olduğunu belirtir. Sistem Teorisi[2] Holizm’den temellenir ve incelenen herhangi bir sorunun bir sistem olarak ele alınması gerektiğini savunur. Burada sistem olarak ele almaktan kastedilen ise sorunu (olguyu) oluşturan parçaları, birbirleri ve çevreleri ile ilişkileri bağlamında değerlendirmektir.

    Gestalt kuramı[3] ise Holizmle aynı kökten gelerek, herhangi bir bütünün özelliklerinin onu oluşturan parçaların ayrı ayrı özelliklerine bakılarak anlaşılamayacağını söyler. Gestalt kuramının temel yaklaşımlarını benimseyen Kurt Lewin[4] grup üyeliğinin grubu oluşturan bireylerin davranışlarını değiştirdiğini öne sürmüştür. Başka bir deyişle, bireylerin grup içerisindeki davranışları (grup davranışı) kendi biricik davranışlarından farklılık gösterir.

    Bütünde Farklılaşan Parçalar

    Kreitner ve Kinicki[5] grup kavramını; belirli bir amaç doğrultusunda bir araya gelmiş, birbirleriyle iletişim ve etkileşim kuran, birbirlerini etkileyen ve en az iki insandan oluşan yapılar olarak tanımlar. Kurt Lewin, grupların dinamik ve güçlü yapılar olduğunu ifade eder ve bu savından yola çıkarak “grup dinamiği” kavramını kullanılır.

    Lewin’e göre grup dinamiği; grubun herhangi bir bölümünde meydana gelebilecek, grubun yapısını ve grup üyelerini etkileyen davranış veya tepkilere sebep olan değişikliklerdir. Lewin[6], grubun onu oluşturan parçalardan farklı özelliklere sahip olduğunu vurgulamak için molekül analojisini kullanır ve molekülü oluşturan atomların ve iyonların molekülden farklı özellikleri olduğunu söyler.  

    Bütünün İçinde Parçayı Anlamak

    “Ben kimim?” herkesin yaşamı boyunca en az bir kere kendine sorduğu bir soru olsa gerek. Herkesin olduğu, olmadığı, olmak istediği veya istemediği kişiye dair fikirleri ve hayalleri vardır. Bu soru, her ne kadar dışarıdan yöneltildiğinde hızlıca cevaplanabilir bir soru gibi görünse de, işin aslı pek de öyle değildir.

    Fiziksel ve fizyolojik özellikleri bir kenara bıraktığımızda kim olduğumuzu tanımlayan ve oluşturan temel olgulardan biri kimliğimizdir. Henri Tajfel kimliği iki temel kategoride[7] ele alır: bireysel kimlik ve sosyal kimlik. Bireysel kimlik, kendimizi etrafımızdakilerden nasıl farklı gördüğümüze dayanır ve kendimizi birey olarak nasıl tanımladığımızla ilgilidir. Kişisel ilgi alanlarımız, hobilerimiz, sevdiğimiz veya sevmediğimiz yemekler gibi. Kısacası, bireysel kimliğimiz yalnızca kendimizle ilgidir.

    Öte yandan sosyal kimlik, üyesi olduğumuz veya benzer grup üyeleriyle paylaştığımız kimliklerdir ve üyesi olduğumuz gruplar üzerinden kim olduğumuza yönelik tanımlarımızı içerir. Cinsel yönelimimiz, cinsiyet kimliğimiz, etnik kökenimiz, sosyo-ekonomik sınıfımız gibi tanımlamalar sosyal kimliğimizin bir parçasıdır.

    Henri Tajfel’e göre sosyal kimliği oluşturan üç temel psikolojik süreç vardır: sosyal sınıflandırma, sosyal karşılaştırma ve sosyal özdeşleşme. Sosyal sınıflandırma, bireylerin kendilerini ve diğerlerini ayrı ve biricik kişiler yerine sosyal gruplar halinde algılama eğilimlerini ifade eder. Sosyal karşılaştırma, belirli bir grubun veya o grubun üyelerinin değerlerini ve sosyal konumlarını belirlemede kullanılan süreci ifade eder. Sosyal özdeşleşme ise kişilerin etraflarında yaşanan olayları ve sosyal durumları kendilerinden bağımsız bir şekilde algılamamalarını ifade eder. Dolayısıyla, Tajfel’e göre bir kişinin sosyal kimliği bu üç sürecin bir sonucu olarak oluşur.

    Grupların Karşı Konulamaz Cazibesi

    Parçanın bütünün içinde kendisinden nasıl farklılaştığını anlamanın yegâne yolu bireyin grup içindeki davranışına bakmaktır. Tajfel’e göre bireyin sosyal davranışı, yani grup içindeki davranışı, hem bireysel olarak sahip olduğu karakter özelliklerinden ve motivasyonlarından hem de grup üyeliğinden etkilenir. Daha önemlisi, üyesi olunan gruplar kişiler için oldukça önemli bir gurur ve öz saygı kaynağıdır. Başka bir deyişle, üyesi olduğumuz gruplar üzerinden öz saygımız artar ve kendimizle gurur duyarız.

    İnsanlar olarak dünyaya geldiğimiz andan itibaren bir grubun parçasıyızdır. İnsanın ilk üyesi olduğu grup ailesidir ve zaman içerisinde bunlara yenileri eklenerek çoğalır. Aile, içine doğduğumuz ve belli bir zaman dilimine kadar en azından üyesi olmaya mecbur olduğumuz bir gruptur. Peki, insanlar büyüdükçe neden sürekli farklı grup üyelikleri edinir? Yani, insanlar olarak gruplara yönelik yatkınlığımız veya belki de arzumuz nereden kaynaklanır?

    Toplumu Anlamak: Soruların Başlangıcı başlıklı yazıda bu sorunun vahşi doğada hayatta kalabilme üzerinden gelişen bir mecburiyet oluşunu anlatmıştım. Ancak, literatürde bu soruya çok farklı cevaplar mevcut. Baron ve Kerr’e[8] göre bu yatkınlığımız “koşullanmış” olmamızdan kaynaklanır. Başka bir deyişle, insanlar yaşamlarının erken dönemlerinde bir gruba ait olma (üye olma) ile olumlu duyguları ilişkilendirir. Çünkü, doğduğumuz andan itibaren fiziksel ve psikolojik ihtiyaçlarımız ailemiz tarafından karşılanır (en azından olması gereken senaryoda durum budur) ve bir aile içerisinde büyüyerek gelişiriz. Bu nedenle de grup kavramı bizler için olumlu çıktıları ifade eder.

    Ancak bu yaklaşım, ailesinden ihtiyaç duyduğu fiziksel ve psikolojik desteği alamamış bireylerin gruplara olan yatkınlığını açıklayamaz. Festinger’e[9] göre ise bu sorunun cevabı sosyal kıyas (social comparison) teorisinde gizlidir. Sosyal kıyas teorisine göre insanlar, kendi bireysel ve sosyal değerlerini kendilerini diğer insanlarla kıyaslayarak belirler ve bu kıyas insanlarda doğuştan gelen bir dürtüdür. Sahip olduğumuz gerçeklikler sübjektiftir (özneldir), çünkü insan algısı sübjektiftir ve bu sübjektiflik içerisinde kendimizi ve etrafımızdakileri anlamak için bir çerçeveye ihtiyaç duyarız. Sosyal kıyas, bize ihtiyacımız olan bu çerçevelerden birini sunar. Ek olarak, yukarıda bahsedildiği üzere grup üyeliklerinin bize sağladığı öz saygı ve gurur da bu sorunun diğer bir cevabını oluşturur. Bu cevaplar tek tek eksik kalsa da bir bütün olarak ele alındığından oldukça anlaşılır bir açıklama sunmaktadır.

    Tepkisiz Bir Etki Mümkün mü?

    Birey grup içinde farklılaşır, grup onu oluşturan bireylerin toplamından fazlasıdır. Peki ama nasıl? Bu oldukça çetrefilli ve birçok alandan ve teoriden temellenen bir sorudur ve tek bir cevabı yoktur. Ancak cevaba bir adım daha yaklaşabilmek adına sosyal etkiyi anlamak önemli bir başlangıç olacaktır.

    Sosyal etki kavramı bireylerin; bir grubun, algılanan bir otoritenin, sosyal bir rolün veya çoğunluk üzerinde nüfuz sahibi olduğu düşünülen bir grup içindeki azınlığın taleplerini karşılamak için düşünce ve davranışlarını değiştirme şeklini ifade eder. Kısacası, bireylerin sosyal bir ortamın/durumun taleplerini karşılamak için düşünce ve davranışlarını değiştirmeleridir. Kelmen’e[10] göre sosyal etkinin üç temel türü vardır: uyum (compliance), özdeşim (identification) ve içselleştirme (internalization).

    Uyum, başkaları tarafından sunulan veya sunulduğu düşünülen açık veya örtük bir talebe verilen olumlu yanıtları kapsar ve kişinin davranışında bir değişiklik yaratır; ancak tutumunda bir değişiklik yaratmayabilir. İnsanlar uyum davranışını cezadan kaçmak veya ödül elde etmek için uygulayabilir. Burada bahsedilen (hatta sosyal psikoloji literatürünün büyük bir kısmında) ceza ilk akla gelen anlamıyla fiziksel bir şiddetle (tokat, yumruk vb.) sınırlı olmak zorunda değildir. Sosyal dışlama, sözlü tehdit, “ters” bakışlar, amiyane tabirle laf sokmak vb. psikolojik şiddet türleri de bir tür ceza olabilir.

    Benzer bir durum ödül kavramı için de geçerlidir. Para gibi maddiyat temelli ödüllerin yanı sıra (ki çoğu zaman durum bu değildir), grup içinde saygınlık görmek, sözünün dinlenmesi, sosyal aktivitelere davet edilmek-dahil edilmek gibi psikolojik temelli ödüller de söz konusudur. Uyum sürecinde kişi, söz konusu davranış değişimini o davranışın kendisine inandığı için değil ona fayda sağlayacak bir sonuç oluşturacağına inandığı için gerçekleştirir. Dolayısıyla, uyumdan gelen tatmin, karşı tarafın etkisini kabul etmekten doğan sosyal etkiden kaynaklanır.

    Özdeşim ise hayranlık duyulan birinin veya grubun etkisi ile tutum veya davranıştaki değişimleri ifade eder. Karşı taraftan gelen etki, o kişi veya grup ile tatmin edici bir kendini tanımlama (self-defining) ilişkisi kurmak veya devam ettirmek amacıyla kabul edilir. Bu ilişki klasik özdeşim yolu ile kurulabilir. Bu durumda kişi karşı tarafın rolünü üstlenir veya mütekabiliyet temelinde kabullenebilir. Hayranlık duyulan kişideki hayranlık duyulan olgu davranış ise o davranış, tutum ise o tutum değişir. Günlük hayatta kullandığımız haliyle “birine benzemeye çalışmak, biri gibi olmaya çalışmak” tam da bu mekanizma ile gerçekleşir. Kişi, söz konusu davranış veya tutumu arzuladığı ilişki ile bağlantılı olarak hayata geçirir ve bu süreçte davranış veya tutumun içeriğinin önemli bir etkisi yoktur. Özdeşimden gelen tatmin uyguculuğun (confirmity) kendisinden kaynaklanır.

    Son olarak içselleştirme ise kişi üzerinde etkisi olan birinin veya bir grubun sahip olduğu normların o kişi tarafından kabul edilmesidir. Ancak, bu normların kişinin kendi değer sistemi ile uyumlu olması gerekir. Kişi, karşı taraftan gelen etkiyi söz konusu davranış onun için içsel olarak ödüllendirici olduğunda kabul eder. İçselleştirme sürecinden gelen tatmin davranışın içeriğinden kaynakladır.

    Kısacası, yukarıda bahsedilen her bir sosyal etki türü bir kişi veya gruptan gelen etkinin nitel olarak farklı şekillerde kabul edilmesi ile ortaya çıkar.

    Sonuç olarak gruplar, üyelerinin kendileri ile onların etkileşimde bulunduğu kişileri etkiler. Bu yazıda bahsedilmemiş birçok farklı biçim ve yöntem ile grup üyelerinin tutum ve davranışlarında değişimlere sebep olur ve değişim süreci, sürekli devam eden bir yapıdadır. Yalnıza bu bilgiler ışığında ele aldığımızda dahi grubun onu oluşturan parçaların (kişilerin) toplamından fazlası olduğunu söylemek mümkündür.


    [1] https://sociologydictionary.org/holism/
    [2] https://tr.wikipedia.org/wiki/Sistem_teorisi
    [3] Wertheimer, M. (1938). Gestalt theory.
    [4] Lewin, K. (1947). Group decision and social change. Readings in social psychology, 3(1), 197-211.
    [5] R. Kreitner, A. Kinicki. Organizational Behavior, 9th edition, McGraw-Hill, New York, 2010.
    [6] Lewin, K. (1947). Frontiers in group dynamics: Concept, method and reality in social science; social equilibria and social change. Human relations, 1(1), 5-41.
    [7] Tajfel, H., & Turner, J. C. (1978). Intergroup behavior. Introducing social psychology, 401, 466. ve Tajfel, H. E. (1978). Differentiation between social groups: Studies in the social psychology of intergroup relations. Academic Press.
    [8] Baron, R., & Kerr, N. (2003). Group process, group decision, group action 2/E. McGraw-Hill Education (UK).
    [9] Festinger, L. (1954). A theory of social comparison processes. Human relations, 7(2), 117-140.
    [10] Kelman, H. C. (1958). Compliance, identification, and internalization three processes of attitude change. Journal of conflict resolution, 2(1), 51-60.

    Fotoğraf: Nicholas Green

    Psikoloji Sosyoloji
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikDepremde Sivil Toplum | Deprem ve Medya #5
    Sonraki İçerik Whose Security and From What? (I)

    Diğer İçerikler

    Yazılar

    Yatırım mı Sömürü mü?: ABD ve Ukrayna Arasında Tartışmalı Maden Anlaşması

    14 Mayıs 2025 Cem Özen
    Yazılar

    Abdülhamid ve Sherlock Holmes

    12 Mayıs 2025 Umut Dağıstan
    Yazılar

    Savaşların Kazananı Olur Mu?

    7 Mayıs 2025 Oytun Meçik

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    Yatırım mı Sömürü mü?: ABD ve Ukrayna Arasında Tartışmalı Maden Anlaşması

    14 Mayıs 2025 Yazılar Cem Özen

    Dünya Gündemi: Trump’ın Körfez Turu, ABD-Çin Ticaret Savaşlarında Geçici Ateşkes

    13 Mayıs 2025 Bültenler Bahadır Çelebi

    Abdülhamid ve Sherlock Holmes

    12 Mayıs 2025 Yazılar Umut Dağıstan

    ABD Gündemi: Trump’ın İlk 100 Günü, Sol Muhalefet Meydanlarda, Kamuda Tasfiyeler, Mineral Anlaşması

    10 Mayıs 2025 Bültenler Emrullah Özdemir

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}