Daktilo 1984Daktilo 1984
  • İZLE
    • Çavuşesku’nun Termometresi
    • Nabız
    • Berlin Duvarı
    • Varsayılan Ekonomi
    • Kiev Radyosu
    • Müşahit
    • Masa
    • Mayhoş Muhabbetler
    • Tarihin Tuzu
    • Tümünü Gör
  • OKU
    • Yazılar
    • Forum
    • Röportajlar
    • Bültenler
    • D84 Intelligence
    • Çeviriler
    • Asterisk2050
    • Başkanlık Sistemi Projesi
    • Yazarlar
  • DİNLE
    • Mutfakta Ne Var?
    • Sinekritik
    • SPQRCAST
    • Sinekli Bakkal
    • Tümünü Gör
  • SÖYLE
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • E-Bültene Abone Ol
Facebook Twitter Instagram Telegram
Twitter Facebook YouTube Instagram Telegram
Daktilo 1984Daktilo 1984
Destek Ol Abone Ol
  • İZLE
    • Çavuşesku’nun Termometresi
    • Nabız
    • Berlin Duvarı
    • Varsayılan Ekonomi
    • Kiev Radyosu
    • Müşahit
    • Masa
    • Mayhoş Muhabbetler
    • Tarihin Tuzu
    • Tümünü Gör
  • OKU
    • Yazılar
    • Forum
    • Röportajlar
    • Bültenler
    • D84 Intelligence
    • Çeviriler
    • Asterisk2050
    • Başkanlık Sistemi Projesi
    • Yazarlar
  • DİNLE
    • Mutfakta Ne Var?
    • Sinekritik
    • SPQRCAST
    • Sinekli Bakkal
    • Tümünü Gör
  • SÖYLE
Daktilo 1984Daktilo 1984
Anasayfa » Siyasette Mehdi-Deccal İkilemi
Forum

Siyasette Mehdi-Deccal İkilemi

Fatih Bora Ekim28 Ocak 20224 dk Okuma Süresi
Paylaş
Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

Muhaliflerin bir bölümü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Deccal, yani tümgüçlü kötü olarak algılıyor. İktidar seçmenin bir bölümü de Erdoğan’ı Mehdi yani tümgüçlü iyi olarak kabul ediyor. Oysa ki Erdoğan ne Mehdi ne de Deccal. Mehdi tümgüçlü/omnipotent iyi, Deccal ise tümgüçlü/omnipotent kötü tasavvurudur. Bir gün ilahi müdahale ile böyle iki canlı zuhur eder mi bilemem ancak normal şartlarda doğada ne saf iyi ne de saf kötü bulunmaz. Omnipotent, tümgüçlü bir insan da yoktur.

Peki muhalefetin bir kısmı neden Erdoğan’ı tüm güçlü kötü gibi tarif ediyor? Fakat bu soruyu cevaplamadan önce evvela sistem nasıl işliyor onu izah etmeye çalışayım.

Sanırım Erdoğan üzerine yapılan patolojik projeksiyonun muhalif cepheye düşen yansıması da bu mesele: Erdoğan’ın tümgüçlü, mutlak kötü olarak yani Deccal olarak tarif edilmesi.

Bir çok meselede bu patoloji ortaya çıkıyor. Mesela en son dolar kurunun hızlı dalgalanmasında kurun 18 liraya çıkıp geri 13’lere düşmesini bazı muhalifler “Erdoğan’ın şeytanca planı” olarak tarif etmeye kalktılar.

Bu tarif iki patolojik hata içeriyor:

1- Erdoğan’a saf kötülük atfediyor. Yani Erdoğan’ın sadece ve sadece “kötü” niyetli olduğu ön kabulüne sahip.

2- Erdoğan’a tüm güçlülük atfediyor. Erdoğan’ın panik halde karar verebildiği, hata yaptığı gerçeğini görmüyor, göremiyor. Erdoğan’ı insanüstü bir yere konumluyor.

Peki, bu kişiler neden bu patolojik hatayı yapıyorlar sorusuna dönelim. Çünkü bu kişiler mutlak kötüyü karşıya yükleyerek kendilerini ve kendi füzyona girdikleri kişileri “mutlak iyi” yapmış oluyorlar. Akp’liler mutlak kötüyse, kendileri de mutlak iyi. Erdoğan Deccal ise “Atatürk”, İmamoğlu veya X de Mehdi oluyor. Boşuna “Atatürk gel de bizi kurtar” demiyor bu insanlar. Bu düşünce arızası bu kişilerin zihinlerinin onlara oynadığı bir oyun sadece.

Sakın bu meseleyi cehaletten ötürü de sanmayın. Bölme savunma mekanizması, cahil bir insanda olabileceği gibi çok bilgili bir profesörde de olabilir. Bilgili bir kişi bu patolojik düşünceyi o kadar güzel allar pullar ki, normal insanın dahi aklını karıştırabilir.

Peki bu bölmenin sonucu ne oluyor?

Şu oluyor: Füzyona girdiği kişiyi ve kendini yüceltmek için karşıya mutlak kötüyü atfeden muhalif, Erdoğan seçmenini konsolide ediyor. Erdoğan’a karşı muhalefet etmek isteyen sıradan siyasetçiye yetersizlik duygusu yüklüyor. Erdoğan o kadar yüce bir “villain” oluyor ki, onu alt edecek kişinin de “super hero” olması gerekiyor.

“Erdoğan’ın rakibi kim” sorusunun neden bu kadar gündem olduğunu ve yandaş medyanın bu soruyu neden sürekli gündeme taşıdığını anlıyor musunuz? Çünkü bu tartışmada ister Erdoğancı olun, ister Erdoğan karşıtı; Erdoğan’a tüm güçlülük atfettikçe O’nun ekmeğine yağ sürüyorsunuz. Erdoğan da kendini seçmenine Herkül gibi göstermeye devam ediyor. Sadece “karşıma hangi canavarı çıkartacaksınız” diye soruyor.

Erdoğan gibi medyayı kontrolü altında tutan, hem muhalefet hem de iktidar tarafından “omnipotent” olarak tanımlanan birinin karşısına hangi “ölümlüyü” çıkartırsanız, Erdoğan’ın karşısında güçsüz kalacaktır. Çünkü Erdoğan’ın karşısına çıkacak kişinin Erdoğan gibi imkanları yok ve olmayacak. O kişi televizyonda tartışma programlarına katılacak, insani hatalar gösterecek, yetersizlik gösterecek. İktidarın nimetlerini kullanan taraf, bu eksikleri rahatlıkla ifşa edebilecek. Ve hem iktidar, hem de muhalefet bu müstakbel adayı “insan” olmaktan dolayı yetersiz bulacak. Ya da insan üstü konumlamaya çalışıp beceremeyecek. Her türlü kazanan Erdoğan olacak…

İmamoğlu’nun son yaşadığı “yemek skandalı” da bu meseleye örnek teşkil etti. İmamoğlu bir insan. Yemek de yemiş olabilir, mola da vermiş olabilir. Ama hayır, bazı muhalifler canhıraş bir şekilde “İmamoğlu öyle şey yapmaz” diye ısrarcı oldular. Oysa ki İmamoğlu kar problemi devam ederken bir saat büyükelçi ile yemek yemişti. Bu doğru mu yanlış mı bilmem ama beklenti “insanüstü” performans olursa eni sonu bu insanüstü beklenti hayal kırıklığına uğrayacaktı.

İktidara karşı bu kadar memnuniyetsizlik varken iktidarın ayakta kalma sırrı da bu meselede gizli. Erdoğan insanüstü imajını korumayı başarabiliyor. İster omnipotent iyi, ister omnipotent kötü olsun, O’nun imajı hep insanüstü. Erdoğan karşıtlığı ve kutuplaşma bu zemini şimdiki gibi beslemeye devam ediyor ve edecek. Oysa ki yapılması gereken bambaşka. Erdoğan’ı iyi veya kötü tümgüçlü göstermek değil, “insanlaştırmak” gerek. İnsanlaştırmak gerek ki, mesele de, ülke de normalleşsin…

Uzun lafın kısası; eğer bir toplum Türkiye gibi bölünmüş ve kutuplaşmış ise bir tarafın Deccal’i diğer tarafın Mehdisi olur. Muhalefetin yapması gereken Erdoğan’ın Deccal olduğunu kanıtlamaya çalışmaktan vazgeçmek, O’nun insan olduğunu göstermektir. Bu sayede Deccal’i yenecek Mehdi aramaya da gerek kalmaz. Sıradan bir insanı demokratik yollarla mağlup etmeye dönüşür mesele; aynen olması gerektiği gibi…

Fotoğraf:  Matthew Smith

Siyaset
Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
Önceki İçerikUkrayna: Kremlin Maps’te Yeni Rotayı Belirledi Mi? | Konuk: Dr. Habibe Özdal | Berlin Duvarı #7
Sonraki İçerik Devlet Fetişizmi

Diğer İçerikler

Yazılar

Türk Toplumu Muhafazakâr mı?

20 Mart 2023 Barış Uzun
Röportajlar

Deprem ve Sivil Toplum | Sema Genel Karaosmanoğlu: Yeniden inşa sürecinde kamu ve sivil toplum birlikte hareket etmeli

19 Mart 2023 Meltem Suat
Yazılar

Tek Adam Rejimi Deprem Felaketinin Mimarı Oldu

18 Mart 2023 Doğukan Yıldız

Yorumlar kapalı.

Güncel İçerikler

Dünya Gündemi: Suudi Arabistan-İran Yakınlaşması

21 Mart 2023 Bültenler Bahadır Çelebi

Türk Toplumu Muhafazakâr mı?

20 Mart 2023 Yazılar Barış Uzun

Ekonomi Gündemi: SVB’den Sonra Credit Suisse Krizi de Çözüldü

20 Mart 2023 Bültenler Caner Gerek

Deprem ve Sivil Toplum | Sema Genel Karaosmanoğlu: Yeniden inşa sürecinde kamu ve sivil toplum birlikte hareket etmeli

19 Mart 2023 Röportajlar Meltem Suat

E-Bültene Abone Olun

Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




İçerik
  • Yazılar
  • Podcast
  • Forum
  • Röportajlar
  • Çeviriler
  • Özetler
  • Bültenler
  • D84 INTELLIGENCE
Konular
  • Siyaset
  • Ekonomi
  • Dünya
  • Tarih
  • Kültür Sanat
  • Spor
  • Rapor
  • Gezi
Sosyal Medya
  • Twitter
  • Facebook
  • Instagram
  • Youtube
  • Apple Podcast
  • Spotify Podcast
  • Telegram
Kurumsal
  • Anasayfa
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • Yazarlar
  • İçerik Sağlayıcılar
  • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
© 2023 DAKTİLO1984
  • KVKK Politikası
  • Çerez Politikası
  • Aydınlatma Metni
  • Açık Rıza Beyanı

Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.