Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » İmamoğlu’nun Zaferi: Siyasette Yeni Dönem
    Forum

    İmamoğlu’nun Zaferi: Siyasette Yeni Dönem

    Hasan Kösebalan2 Temmuz 20195 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    [voiserPlayer]

    31 Mart ve sonrasında 23 Haziran seçimlerini Ekrem İmamoğlu, özellikle sakinlik teması üzerinden, polemikten kaçınan ve somut vaatleri vurgulayan pozitif bir seçim kampanyasıyla kazandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sonucu kabul ettiğini ima eden açıklamalarına rağmen, Ak Parti, ittifak ortağı MHP’nin de desteklediği bir girişimle, Yüksek Seçim Kurulu’nun büyükşehir belediye başkanlığı seçimini iptal etmesiyle sonuçlanan itiraz sürecini başlattı. Sekiz buçuk milyonluk bir seçmen kitlesine karşı seçiminin sadece 13 bin oy farkıyla kazanılmış olması, yenilenmesi halinde geri kazanabileceğine dair ümitleri ortaya çıkarmıştı. Bazı gözlemciler de Ak Parti’nin bu süreçte kaybedecek bir şeyinin olmadığını, şimdi ise bir kazanma şansı ortaya çıktığı için avantajlı duruma geçtiğini bile iddia ettiler. Oysa İstanbul büyükşehir belediye başkanlığı seçiminin tekrarlandığı 23 Haziran’da sonuçlar ne olursa olsun Ak Parti açısından moral bir kayıp söz konusuydu. Ak Parti’nin tarihsel misyonu her zaman daha fazla demokratikleşme ve sandığa yansıyan millet iradesinin korunmasını gerektiriyordu. 367 krizindeki ısrarlı tavrın ve 15 Temmuz direnişlerinin de manası buydu, sandıkla gelen sadece sandıkla gidebilirdi. Ancak bu defa ilk defa ülkenin genelinde olmasa bile, İstanbul gibi büyük bir zeminde, seçmen iradesine karşı bir bürokratik müdahale söz konusu oldu. Partiye ismini veren adalet ilkesi zaten büyük anlamda hasara uğramış olsa da şimdi dört seçimin yapıldığı sandıkta sadece kaybedilen seçimin iptal edilmesiyle, çok daha dramatik bir şekilde imha edilmiş oluyordu. İstanbul seçimlerinin iptali, sosyolojik anlamda merkeze karşı bir çevre hareketi olan Ak Parti’nin giderek, kendisinin mücadele ettiği bürokratik otoriteryanizmi ve devletçi mentaliteyi benimseyişinin göstergesi, kısacası kendi misyonunun kendisi tarafından inkarı anlamına geliyordu. Ak Parti’nin bir demokrasi hareketi olarak “hikaye”si bitiyordu. Özellikle pontus söylemiyle, iktidarın şimdiye kadar çoğulcu bir Türkiye için dar bulduğu Kemalist milliyetçilikten de geriye düşen bir etnik milliyetçi söyleme geçilmiş oldu. Böylece, zaten bir süredir Ak Parti’nin güvenini kaybettiği Kürt seçmenle birlikte bu defa kendi destekçi kitlesinin belkemiğini oluşturan Karadenizli seçmeni de ötekileştirici bir söylem benimsendi. Bütün bu yanlışların neticesinde 23 Haziran’da İstanbul seçmeni 13 bin farkı küçümseyen iktidara farkı bir milyona yaklaştırarak cevap verdi.

    Buna karşı Ekrem İmamoğlu ise kutuplaşma söylemini reddediyor, pozitif bir söylem benimsiyordu. Kampanyasını kendisi idare etti, partisinin teşkilat desteğini alıp, kampanyasında kendi ismini ortaya çıkardı. İktidarın kutuplaştırıcı ve ötekileştirici diline karşı, “her şey güzel olacak” sloganıyla seçmene ümit vadeden bir dili benimsedi. Bu anlamda İmamoğlu’nun başarısı, iktidarı rahat alanından çıkarmasında yatıyordu. Adeta bu rakip, iktidarın girdiği kritik sınavda hiç çalışmadığı yerden gelen bir soru gibiydi. Şimdiye kadar iktidar kutuplaştırıcı söylemi bir tuzak olarak kullanmış, CHP de “Türkiye laiktir, laik kalacak” sloganlarında somutlaştığı üzere, bu tuzağa uygun söylemler benimsemişti. İstanbul halkı, İmamoğlu örneğinde her iftarı bir yoksul ailenin evinde yapan, iftar sonrasında sofra duası yaptıran, cumaları kaçırmayan, Kuran okuyan, nihayet dua ile göreve başlayan bir isim buldu. Aslında soldan daha ziyade, Turgut Özal gibi bir merkez liberal siyasetçiyi andıran bir tarzı benimseyen, merkez sağın kalıplarına daha çok uyan bir liderle tanışmış oldu.

    Yine İmamoğlu’nun ısrarla polemikten kaçınan üslubunun da, kavgadan bıkmış bir halk üzerinde önemli bir etki yaptığını düşünebiliriz. Israrlı bir şekilde adalet ve vicdan vurgusu yapması, rakipleriyle el sıkışma ısrarı, eleştirilerini israf kavramıyla sınırlandırması kavga ve polemikten daha güçlü bir etki yaptı. Televizyon programlarında rakamlara hâkim konuşması ve konuşmalarını grafiklerle desteklemesi gibi özellikleri geçmişin sağ liderlerine benziyordu. Karadenizli kimliğini vurguladı, bununla birlikte milliyetçi bir partiyle seçim ittifakı halinde olmalarına rağmen Kürt sorununa vurgu yaptı. Bu anlamda da İmamoğlu CHP’li bir liderden daha çok, reformcu Özal ve siyasi kariyerinin başındaki Erdoğan’a çok benzer bir portre çizdi. Bu arada iktidarın İmamoğlu’na yönelttiği pontus suçlaması, onun ismini dahi söylemeyi reddetme derecesinde dışlama çabası, Kürtlerin kendilerini İmamoğlu ile özdeşleştirmelerini kolaylaştırdığını da iddia edebiliriz. 

    İmamoğlu Erdoğan’ın karşısına gerçek ve zor bir rakip olarak çıkmış oldu. CHP’nin laiklik vurgusuna çok alışmış bir iktidar partisi, ilk defa karşısında kendisini İzmir’den daha çok Trabzon’da, Kadıköy ve Beşiktaş’tan daha çok Sancaktepe ve Üsküdar’da evinde hisseden; anneannesini değil, kendisini dindar olarak gören bir rakiple karşı karşıya. Kimsenin dindarlık seviyesi tartışılmaz ama gelinen noktada İmamoğlu Ak Parti’de olsaydı hiç yabancılık çekmeyecek bir isim olurdu. İmamoğlu 27 Mayıs darbesini halk iradesine karşı bir darbe olarak görerek, Turgut Özal’ı ve Süleyman Demirel’i vefat gününde büyük bir lider olarak anarak CHP’nin tarihsel ezberlerini bozuyor. Kuşkusuz İmamoğlu’nun zaferi bir devlet partisi olarak CHP’nin ve onun tarihsel olarak temsil ettiği bürokratik oligarşinin zaferi değil, tam aksine başka bir devlet partisine ve onun bürokratik oligarşiyle yakınlaşmasına karşı elde edilmiş bir zafer. Ak Parti 2002’de hangi çevrelere karşı seçimi kazanmışsa, İmamoğlu da aynı çevrelere karşı seçimi kazandı. Burada yanlış yerde duran İmamoğlu değil, Ak Parti’nin kendisiydi.

    Kısacası İmamoğlu kendini merkez sağın merkez solla buluştuğu liberalizm çizgisinde konumlandırarak siyaset yapan bir lider. Onun seçim zaferinin hemen ardından yaptığı okuduğu metin de liberal bir manifesto niteliğindeydi: “Partiler tabu değildir. Milletin refahı için çalışan kurumlardır. Yani araçtır. Bunu her vatandaşın bilmesini istiyorum. Parti liderlerini kutsallaştırmak asla doğru değildir. Çünkü egemenlik kayıtsız şartsız sadece milletindir.” Bu cümleleri sadece Ak Parti’ye yöneltilmiş bir eleştiri olarak değerlendirmek doğru değildir. 1945’de CHP’ye karşı başkaldıran dört liberal de aynı eleştirileri dile getirerek partilerinden ayrılmış ve 1946’da Demokrat Parti’yi kurmuşlardı. Yine ilginç bir şekilde 2001’de Ak Parti’nin kurucuları kendi partilerindeki lider tahakkümüne karşı ortak aklı vurgulayarak, yeni bir hareket başlatmış ve Türkiye’de şu ana kadar iktidarını koruyan partilerini kurmuşlardı. Bu anlamda İmamoğlu ve ekibi yeni bir liberal dil ve perspektifle CHP içinde bir dönüşümü, yine diğer partilerde de benzer değişimleri tetiklerse, onun seçim başarısı Türk siyasetindeki yeni bir başlangıç getirebilir.

    23 Haziran Türk siyasetine yeni bir karizmatik lider kazandırdı. Bununla birlikte kendisinin de dile getirdiği gibi siyasetin sorunu karizmatik liderlik değil, siyasetin ve partilerin kurumsallaşamamasıdır. Şayet İmamoğlu kendi partisi içinde ve siyasetin bütününde bir dönüşüm sürecini başlatabilirse bundan bütün Türkiye kazançlı çıkar.

    Siyaset
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerik2019 Yerel Seçimleri Nasıl Bir Türkiye Doğurdu?
    Sonraki İçerik Popülistleri Mağlup Etmenin Yolu İstanbul’dan Geçiyor*

    Diğer İçerikler

    Videolar

    CHP’nin Kurultay Davası | Çavuşesku’nun Termometresi #257

    4 Haziran 2025 İlkan Dalkuç, Burak Bilgehan Özpek ve Melis Konakçı
    Yazılar

    Yeni Anayasa Yeni Türkiye Demek Değil

    30 Mayıs 2025 Armağan Öztürk
    Videolar

    19 Mart Sonrasında Ekonomi | Enes Özkan | Çavuşesku’nun Termometresi #256

    29 Mayıs 2025 Enes Özkan, Melis Konakçı ve İlkan Dalkuç

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    İran-ABD İlişkilerinde 2025 Yılı Gelişmeleri

    4 Haziran 2025 Yazılar Erdal Kesin

    Dünya Gündemi: Ukrayna’nın Örümcek Ağı Operasyonu ya da Rusya’nın Pearl Harbor’u

    3 Haziran 2025 Bültenler Bahadır Çelebi

    Türkiye’de İşgücü Piyasası: Perşembe’nin Gelişi Çarşamba’dan Belli midir?

    2 Haziran 2025 Yazılar Oytun Meçik

    Yeni Anayasa Yeni Türkiye Demek Değil

    30 Mayıs 2025 Yazılar Armağan Öztürk

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Haziran 2025
    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}