Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Kriz Anlarında Medya Manipülasyonu
    D84 INTELLIGENCE

    Kriz Anlarında Medya Manipülasyonu

    Burak Bilgehan Özpek13 Temmuz 20235 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    [voiserPlayer]

    Artık yeni tip otoriter rejimlerle muhatap oluyoruz. Yani, Soğuk Savaş yıllarının kolluk gücüne ve istihbarat servislerinin yaratıcılığına dayanan rejimleri, yeni biçimlerde ve yeni stratejilerle karşımıza çıkıyor. John Keane, Yeni Despotizm kitabında çağımızdaki despot rejimlerin esnek olduğunu ve kendilerini sürekli olarak yenilediğini, kaybetmemek için değişen şartlara olabildiğince hızlı adapte olduğunu yazıyor.

    Sonuç olarak, bildiğimiz katı ve donuk otokrasiler yok artık. Toplumdan gelen sinyallere sırtını dönen bir despottan ziyade, bu sinyalleri herkesten önce algılayan ve toplumu manipüle etme konusunda yetenekli siyasetçiler var.

    Özellikle illiberal demokrasilerde, yani özgürlüklerin milli irade adına askıya alındığı rejimlerde, seçmenlerin rasyonalitesi medya üzerinden sistemli bir şekilde manipüle edilir. Tahrip edilmiş bilgi, hükümet kontrolündeki medya tarafından yaygınlaştırılır ve insanlar bu bilgiler çerçevesinde rasyonalitesini oluşturur. Oy verme davranışı da haliyle sürekli olarak hükümetin kazanacağı şekilde belirlenir.

    İlliberal demokrasilerin vatandaşlar üzerinde kurduğu baskı veyahut bağımlılık ilişkisine pek şaşırmayız. Ancak medya üzerinden şekillendirilen rasyonalite olgusu nispeten daha yenidir. Üstelik sosyal medya platformlarının önem kazanmasının ardından manipülasyon daha kolay ve rahat gözlemlenebilir bir hal almıştır. Toplumu travmatize eden yalan haberlerin hızlı şekilde yayılması, duygusal söylemlerin ve ahlaki argümanların hamasi bir şekilde ifade edilmesi, bu tip platformları hükümetler için kullanışlı bir enstrümana çevirmiştir.

    Ne var ki hükümetler hayatın olağan akışı içinde kontrol altında tutmayı başardıkları medya kurumlarını ve sosyal medyayı kriz anlarında denetlemekte zorlanırlar. Ekonomik bir çöküş anı, bir terör saldırısı veyahut askeri darbe girişimi gibi gelişmeler insanları tamamen duygusallaştırır ve içgüdüsel tepkiler vermeye zorlar. Dolayısıyla bu tip istisnai durumlar için otokrasilerin geliştirdiği stratejiler önem arz etmekte ve detaylı bir şekilde incelenmeyi hak etmektedir.

    Diğer bir ifadeyle, kriz durumlarına has bir manipülasyon stratejisi var mıdır ve eğer varsa bu strateji hangi ayaklardan oluşmaktadır? Bu sorular, Türkiye’de 6 Şubat 2023 tarihinde ülkemizi vuran deprem sonrasında yaşananlar düşünüldüğünde oldukça anlamlıdır.

    Zira, 11 kenti yerle bir eden, 50 binden fazla insanın can verdiği, yüzbinlerce insanın sokakta kaldığı deprem, Mayıs ayında yapılacak başkanlık seçimlerinden hemen önce meydana geldi. Yani, bu felaket karşısında hükümetin sergileyeceği performans, seçim sonuçlarını doğrudan etkileyecekti. Bu yüzden kamuoyunun; hem deprem felaketinin boyutları hakkında, hem hükümetin performansı hakkında, hem de muhalefetin söylemleri hakkında iktidarın arzu ettiği şekilde bilgilendirilmesi gerekiyordu. Yaşanan felaketin boyutları ve sonrasında yaşanan büyük yoksunluk düşünüldüğünde, sadece bu sayede, görev başındaki Tayyip Erdoğan hükümeti seçimleri yeniden kazanabilirdi. 

    Medya manipülasyonunun ilk ayağı, yaşanan felaketin boyutlarını dünyevi olmaktan çıkartmaya ve eşi benzeri görülmemiş bir doğa olayı olarak tasvir etmeye dayanıyordu. Böylece, halkın gözünde hükümetin failliği ortadan kalkacak ve hiçbir faninin engelleyemeyeceği ve baş edemeyeceği büyük bir felaket ile karşı karşıya olunduğu söylenecekti. Hükümet kontrolündeki medyanın “asrın felaketi” etiketiyle depremi sunmasının sebebi aslında buydu.

    Bu anlatı, bir şekilde ilahi bir açıklamayla da buluştu ve Tanrı tarafından takdir edilen deprem karşısında kulların aciz oluşu da sıklıkla vurgulandı. Yani, kaderci bir yaklaşım hükümet tarafından hızlıca benimsendi. Böylece, deprem öncesi ve sonrasında hükümetin sorumluluklarını yerine getirirken gösterdiği zaafiyet kapatılmaya çalışıldı.

    İkinci olarak, muhaliflerin itirazları ve öfkesi olabildiğince şeytanlaştırıldı. Hükümeti eleştiren görüşler, yas ortamında siyaset yapmak olarak değerlendirildi. İktidar böylece kendisini halkın yaralarını saran siyaset üstü bir aktör olarak konumlandırırken muhalefeti, yaşanan sıkıntıları kendi siyasi gündemi için sömüren bencil ve çıkarcı bir kimlikle özdeşleştirmeyi amaçladı.

    Bununla birlikte, resmî ve göz önünde olan medya kurumları vasıtasıyla olmasa da WhatsApp ve Facebook  grupları üzerinden yayılan komplo teorileri ve özellikle de depremin bir ABD gemisi tarafından tetiklendiği söylentisi, deprem konusunu bir milli güvenlik meselesine dönüştürmeyi amaçladı. Bu sayede, deprem konusunda hükümete itiraz etmek, dış güçlerin, yabancı devletlerin gündemine hizmet etmek olarak değerlendirilebilecekti.

    Bu noktada, sivil toplum çalışmalarına karşı hükümetin yaklaşımına değinmekte de fayda var. Hükümet, ilk günlerde 11 ilde gerçekleşen depreme mevcut kapasitesini kullanarak cevap veremedi. Buna karşın sivil toplum örgütleri hızlı ve etkili kampanyalarla bölgeye yardım ulaştırmayı başardılar. Ancak özellikle seküler ve muhalif kesimlerin desteklediği, bu kesimlerin makbul kabul ettiği kişilerin yönettiği sivil toplum kuruluşları hükümet medyası tarafından yıpratıldı. Bu kurumların halka yanlış bilgi verdiği, bağışların şeffaf şekilde harcanmadığı, organizatörlerin devleti aciz göstererek siyaset yapmaya çalıştığı, çeşitli hükümet yanlısı gazeteciler tarafından sık sık vurgulandı.

    Öte yandan, hükümet yanlısı birçok yardım vakfının, İslami dernek ve oluşumun bu tip eleştirilerden muaf bırakıldığını da söylemek gerekir. Bu durum ise bazı sivil toplum örgütlerinin iktidar tarafından aslında sivil alanın bir parçası değil, siyasi aktörler olarak tanımlandığını da göstermektedir.

    Son olarak, hükumet kendi performansını ve vaatlerini olabildiğince abartma yoluna gitti. Topluma verilmek istenen mesaj, duruma hakim ve şehirlerin yeniden yapılandırılması için gerekli kaynaklara sahip, çalışkan ve irade sahibi bir hükümetin iş başında olmasıydı. Bunu göstermek için hızlı şekilde temel atma törenleri düzenlendi, hastane inşaatları başladı ve depremzedelere bir sene içinde evlerine kavuşacakları söylendi. Televizyonlarda, canlı yayın bağış kampanyaları düzenlendi. Toplanan her kuruş anında ekrana yansıtıldı ve milyarlarca lira kaynağın depremin yaralarını sarmak için kasada olduğu halka gösterildi.

    Kısacası hükümet, yaşanan bu doğal afeti, muhalefeti ve kendisini yeniden tanımlama ve kimliklendirme fırsatı olarak gördü ve bunu değerlendirdi. Bu stratejinin başarılı olduğu ise 14 ve 28 Mayıs tarihlerinde yapılan seçimlerde görüldü. Başkanlık seçimlerinin ikinci turunda, deprem felaketi yaşayan illerde toplam 7 milyon 319 bin oy kullanıldı ve Erdoğan, rakibi karşısında 4 milyon 103 bin oy aldı.

    Depremin ilk günlerinde Erdoğan’ın rakibi Kılıçdaroğlu halkın bütün öfkesini temsil eden bir performans sergilemiş, birçok muhalif bu sayede Erdoğan’ın deprem bölgelerinde büyük bir çöküş yaşayacağını düşünmüştü. Halbuki seçim sonuçları bunun tam tersine işaret etti. Bu durum ise otoriter hükümetlerin benimsediği medya stratejisinin, depremin yarattığı yıkımdan ve bu yıkımla başa çıkarken gösterilen performanstan daha önemli olduğunu göstermektedir. Bu stratejileri bir model olarak formüle etmek ise gelecekte yaşanabilecek krizlere karşı toplumun ve siyasi aktörlerin buna nasıl karşılık vereceklerine dair düşünmelerine yardım edecektir.

    Deprem Deprem ve Medya Siyaset
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikIndiana Jones: Dial of Destiny | SineKritik #84
    Sonraki İçerik Ek MTV Anayasaya Aykırı mı?

    Diğer İçerikler

    Videolar

    Parlamenter Sistem Nasıl Geri Gelecek? | Çavuşesku’nun Termometresi #252

    8 Mayıs 2025 Melis Konakçı, İlkan Dalkuç ve Burak Bilgehan Özpek
    D84 INTELLIGENCE

    Turkey and Israel: Intense Geopolitical Rivalry from the Mediterranean to Central Asia

    8 Mayıs 2025 Reza Talebi
    Yazılar

    Savaşların Kazananı Olur Mu?

    7 Mayıs 2025 Oytun Meçik

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    Yatırım mı Sömürü mü?: ABD ve Ukrayna Arasında Tartışmalı Maden Anlaşması

    14 Mayıs 2025 Yazılar Cem Özen

    Dünya Gündemi: Trump’ın Körfez Turu, ABD-Çin Ticaret Savaşlarında Geçici Ateşkes

    13 Mayıs 2025 Bültenler Bahadır Çelebi

    Abdülhamid ve Sherlock Holmes

    12 Mayıs 2025 Yazılar Umut Dağıstan

    ABD Gündemi: Trump’ın İlk 100 Günü, Sol Muhalefet Meydanlarda, Kamuda Tasfiyeler, Mineral Anlaşması

    10 Mayıs 2025 Bültenler Emrullah Özdemir

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}