Bildiğiniz gibi bu köşede her ay ABD gündeminin öne çıkanlarını değerlendiriyorum. Ancak bu ayki yazımı Ekim ayı ABD gündemini değerlendirmek yerine seçim sonuçları için kaleme alıyorum. Zira bu ayın başı itibariyle takip eden herkesi şaşırtan ve gündemin odak noktası haline gelen mesele, 6 Kasım sabaha doğru ABD seçimlerinde ortaya çıkan tablo oldu.
Seçim Sonuçları
Gerçekleştirilen başkanlık seçimlerinde Cumhuriyetçi aday Donald Trump, Grover Cleveland’ın ardından ABD tarihinde ilk defa “bir dönem arayla iki defa seçilen” başkan oldu. Aynı zamanda bu durumda, “Başkan en fazla iki dönem seçilebilir” yasası çıktıktan sonra bulunan ilk başkan.
2020 Başkanlık Seçimleri’ni kaybetmediğini, rakibi Joe Biden’ın seçimleri hile ile kazandığını düşünen ve seçimlerin ardından halkı Kongre binasını basmaya teşvik eden Trump; yıllardır beslediği hırsının karşılığını 6 Kasım 2024 günü sabaha karşı aldı. Trump 7 salıncak eyaletin tamamını kazanarak 538 delegenin 312’sini alıp ABD’nin 47. Başkanı seçildi.
Kamala Harris-Tim Walz ikilisi seçimde büyük bir fiyaskoya imza attı. Demokratların kaleleri olarak bilinen New York eyaletinde, taraflar arasındaki yüzdelik fark 2020’den bu yana %23’ten %11’e inerken; California’da %30’dan %19’a, Illinois’da %17’den %8’e, Virginia’da %10’dan %5’e ve New Mexico’da %11’den %6’ya indi. Bunların yanında 2020’de tercihlerini Biden’dan yana kullanan salıncak eyaletlerden Georgia, Pennsylvania, Michigan, Wisconsin, Arizona ve Nevada bu seçim yüzünü Trump’a dönmüş vaziyette.
Ulusal oya bakıldığında da durum Demokratlar açısından içler acısı halde. 2020’de Cumhuriyetçi adaya 7 milyona yakın fark atan Demokratlar, bu seçimde rakiplerinden 3 milyona yakın fark yedi. Böylece 2004’ten bu yana ilk defa bir Cumhuriyetçi aday, ülke genelindeki oyda Demokrat adaydan fazla oy almış oldu. En son ulusal oylamada birinci olan Cumhuriyetçi, Demokrat rakibi John Kerry’ye karşı kazanan George W. Bush’tu.
Demokratlar bu seçimle birlikte 2020’den beri sahip oldukları Senato çoğunluğuna da veda ettiler. Demokratların umutlu oldukları Pennsylvania ve Texas’ta Cumhuriyetçi senatör adayları yarışı önde tamamlarken Arap seçmenin yoğun yaşadığı Michigan’da Demokrat senatör adayı Elissa Slotkin yaklaşık 18 bin oy (%0,3) farkla kazandı.
Demokratlar, 2020’de Cumhuriyetçilerin takındıkları tutumun aksine barışçıl bir devir teslim dönemi istediklerini belli ediyorlar. Önümüzdeki günlerde Trump’ı öğle yemeği için Oval Ofis’e çağıran Başkan Biden’ın 20 Ocak 2025’teki devir teslim töreninde bulunacağını ifade etmesi de bu durumun işaretlerinden.
Harris Neden Kaybetti?
Demokratların bu hezimeti tecrübe etmelerinde pek çok sebep var ancak ilk başta seçmene heyecan verememe problemi olduğunu düşünüyorum. Ardından ise seçmen tarafından yeteri kadar samimi bulunmama durumu söz konusu.
İsrail’in 13 aydır Gazze’de uyguladığı vahşete karşı dişe dokunur bir ses çıkarmayan ve somut çözüm önerileri sunmayan Kamala Harris, özellikle bu hassasiyete sahip pek çok solcu/Müslüman/liberal seçmenin desteğini kaybetmişe benziyor.
Biden’ın adaylıktan çekilmesiyle birlikte adaylığı adeta gökten inerek elde eden Harris, rakibi Donald Trump’ın aksine terletici bir ön seçim sürecinden geçmemişti. Mitinglerde ve röportajlarda da başarılı performanslar sergilediğinden bahsedilemeyen Harris, Eylül ayındaki münazarada rakibine karşı üstünlük kurmayı başarmıştı ancak bunu da sandığa yansıtamadı. Trump’ın yalan olduğu kanıtlanmış iddiaları ve gülünç gafları, seçmen açısından Harris’in kampanyası kadar rahatsız edici bulunmamış olsa gerek ki seçim bu şekilde sonuçlandı.
Kamala Harris’in Ekim ayında Cumhuriyetçilere yakınlığıyla bilinen Fox kanalına verdiği röportaj da seçmen nezdinde samimiyetsiz bulunma nedenleri arasında gösterilebilir. Çünkü röportaj esnasında Harris, Biden’ın devamı olmadığı yönünde bir portre çizmeye çalışsa da ortaya somut vaatler koyamadı. Harris’in kampanyasında ekonomiden dış ilişkilere kadar pek çok politikada Biden ile önemli paralellikler mevcuttu.
Harris 4 yıldır başkan yardımcılığı yapmasına rağmen pek göz önünde bulunmuyordu. Joe Biden ile oldukça yakın çalışan Harris, başkanıyla görüş ayrılıkları varsa da bunları hiç dillendirmiyordu. Seçim sürecinde Harris’in Biden’dan farklı olarak ortaya koyduğu az sayıda vaatten en göze çarpanı, kabinede Cumhuriyetçi isimlere yer verileceğini söylemesi olmuştu. Bu vaadin Demokrat seçmen tarafından ne kadar benimsenip benimsenmediği de seçim sonuçlarıyla birlikte görmüş olduk.
Rakibine kıyasla genç olan kadın bir adayın, ABD’nin en yaşlı başkanının gölgesinden kurtulamaması seçim sürecinde Demokratlar için büyük bir sorun teşkil etti. Biden’ın çekilme sürecine gerekçe olarak öne sürülen “başarısız münazara sonrası kaybolan heyecan”, Harris ile bir nebze olsun tekrar yakalansa da Demokrat partinin geleneksel seçmen tabanını yeterince mobilize edemedi.
Harris; Fox’a verdiği röportajda, özellikle göç konusunda kendisini pek çok Demokrattan farklı bir yere konumlandırarak, 2024 başında Kongreye gelen iki partili sınır güvenliği tasarısının Cumhuriyetçiler tarafından engellendiğini söylemiş ve bir problem haline gelen bu durumun asıl sorumlularının Cumhuriyetçiler olduğunu ifade etmişti. Ancak kampanyasının ana hattını göçmen karşıtlığı üzerine kuran bir adaya karşı progresif/liberal taraf olarak daha göç karşıtı olduğunu kanıtlama ihtiyacı içine girmek, dünyada aşırı ve alternatif sağa karşı yarışan pek çok aday için seçimi kaybettiren sebeplerden biri olmuştur.
Bunun yerine Harris’in orta ve alt sınıfların muzdarip olduğu enflasyon ve konut probleminin üzerine daha çok giderek gerçekçi vaatler sunması ve yine insan hakları konusunda hassasiyet sahibi olan tabanını görevdeki Başkan Yardımcısı sorumluğuyla tatmin edecek politikaları desteklemesi, her şeyden öte ulusal oylamada geriye düşmesini engelleyebilirdi ki böylece en azından 2016’daki gibi bir tesellileri olmuş olurdu. Harris yeni bir hikaye yazmak yerine mevcudun üzerine koymaya çalıştı, fakat mevcut durum baştan koktuğu için sonu da ona benzedi.
Harris’in hikaye yazma konusundaki başarısızlığının en bariz göstergelerinden biri ise yine partisinden bir isme bakarak anlaşılabilir. New York Temsilciler Meclisi üyesi Alexandria Ocasio Cortez, Demokratların sol kanadında bulunan genç ve aktivist bir isim olmasına rağmen bölgesinde aynı anda Trump’a ve kendisine oy veren insanlar olduğunu fark etti. Bu durumun nedenini sosyal medya üzerinden takipçilerine sorduğunda ise aldığı yanıtlardaki ortak mesaj hiç şaşırtıcı değil : Her iki isim de statüko karşıtı duruşlarıyla tabana inebilen ve heyecan yaratabilen isimler. Kamala Harris ise sönük bir kampanyanın hem mucidi hem de kurbanı olmuş oldu. Bunun en bariz göstergesini yazının başında Demokratların kalesi olarak bilinen eyaletlerdeki oy düşüşlerinden açık şekilde görebiliyoruz.
Sonuçların ardından Demokratların bir iç sorgulama dönemine gireceği aşikar, ancak bu saatten sonra nasıl toparlanabilirler bu henüz belirsiz. Taban, partili yetkililerden ciddi öz eleştiriler beklerken ABD’yi 4 yıl sürecek bir Trump hükümranlığı bekliyor. Türkiye’nin de dış politikasını birinci dereceden ilgilendiren bu değişim, küresel siyaseti de fazlasıyla etkileyecektir. Bir sonraki bültende Trump’ın oluşturmaya başladığı ekibi ve bu ekiple çalışacak Trump’ın yeni dönemde neler yapabileceğini ele alacağım.